E-Kİtap Nasıl İndİrİlİr?


Bu linklere tıkladıktan sonra ise karşınıza tam ekran bir reklam açılacaktır. (Bknz. Üsteki Resim) Sol üst köşede ise 5-10 sn geriye sayan bir sayaç mevcut sayaç saymayı bitirince GEÇ yazısı görünecektir, GEÇ yazısına tıkladıktan sonra indirme sitesine yönelirsiniz

(Harici farklı reklamlar açılırsa o sayfaları kapatabilirsiniz.)

Sonrasındaysa indirme sitesinin talimatlarına göre hızlıca dosyayı cihazınıza indirebilirsiniz.

Herhangi bir sorun yada kırık linkle karşılaşırsanız bize sorun yaşadığınız kitabın altına yada buradan yorum olarak yazabilirsiniz.

Not: İndirme linkine tıklayınca açılan geç reklamları, sizi rahatsız ediyorsa veya uygunsuz reklamlar çıkıyorsa bize bildirin talep olursa reklam kaldırılır.

4 Ocak 2017 Çarşamba

SALI GÜNLERİ KİMSE SEKS YAPMAZ / TRACY BLOOM


Her zamanki gibi en büyük destekçim Bruce’a ... 
Sen olmadan buralara gelemezdim. 1 Kimi çocuğunun babasını seçme şansına sahip olur, kim i olamaz. Kimi yıllarını, erkek nüfusunun oluş­ turduğu o koskoca saman yığınında eleme yapmakla geçirir, kimi hiç beklemediği bir anda tuzağa düşer. Tuzağa düşenlerden biri olacağı Katy nin hiç aklına gelmemişti. Otuz altı yaşına geldiğinde hamile, bekâr ve kendisinden sekiz yaş küçük bir sevgilisi olacağı da. İlk doğum öncesi dersine giderken futbol üniform asıyla yanı başında oturan bir sevgili... Katy nin midesi bulandı. Bunu ilk dersin heyecanına ve beden eğitimi Öğretmenliği yaptığı okuldan doğruca gelen Benin üzerine sinen spor ayakkabısı, erkek teri ve püre karışımı kokusuna yordu. Katy, Ben e bakarken en azından esp­ 7 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz rileriyle onu korkularından kurtarabileceğini düşünüp rahatlamaya çalıştı. “İşyerindeki çocuklardan biri bu derslerde iki saat boyunca meme ve kukudan başka şey konuşulmadığını söyledi. Sence bu iyi bir şey mi?” Katy bir süre ona baktıktan sonra iç geçirip arabayı çalıştırdı. Yola çıkarken bitkin bir ifadeyle, “Lütfen o kelimeyi kullanma,” diye rica etti. Ben arabanın kontrol panelindeki düğmeleri kurcalarken, “Hangisini?” diye sordu. Katy onu engellemek için eline vurup, “Kuku,” dedi. “Ama daha uygun bir kelime yok ki,” dedi Ben. “Yani şey de diyebilirdim...” “Hayır, hayır sakın söyleme,” diye araya girdi Katy. “Büyükannem duysa hiç hoşuna gitmezdi.” Ben, “Neden? O da mı bizimle geliyor?” diye sordu ve torpido gözünü açıp içini karıştırdı. Sabrının iyice taştığını hisseden Katy, “Büyükannemin adı Fanny,1 sana söylemiştim,” diye hatırlattı. Ben hayretler içinde dönüp Katy ye baktı. “Hayır, söylemedin. Bu kesinlikle hayatımı anlamlı kılan ve asla unutmayacağım bir bilgi.” 1 Frances isminin kısaltması olan Fanny aynı zamanda argoda vajina anlamına gelmektedir, (ç. n.) 8 Tracy Bloom Katy, “Doğru ya,” deyip ona hak verdi. Ardından bir süre duraksayıp bu konuşmayı sürdürmek isteyip istemediğini düşünmeye başladı ama söyleyeceği şeyin Benin neşesini iyice yerine getireceğini fark edip devam etti. “Soyadını da mı söylemedim peki?” Ben bir süre düşündükten sonra hevesle atıldı ve heyecanla, “Vulva! Bildim mi? Soyadı gerçekten vulvaysa mutlu bir adam olarak öleceğim garanti,” dedi. “Vulva değil, Mycock,”2 dedi Katy zafer kazanmış bir edayla. Yine şaşkına dönen Benin ağzı açık kalmıştı. “Şaka mı yapıyorsun? Mycock gibi bir soyadı varken annesi ve babası ona Fanny adını mı vermiş? Kafayı mı yemişler?” “Hayır, seni şapşal. Mycock evlendikten sonraki soyadı.” “Adı Fanny ve Mycock soyadlı biriyle mi evlendi?” “Evet.” Ben yine bir süre sessiz kaldıktan sonra ciddiyetle, “Büyükannen tam bir komedi dehası olmalı,” dedi. Ben, tüm zamanların en komik isim hikâyesini anlatma hevesiyle arkadaşlarını arayıp mesaj yazmaya başladığı için yolculuğun geri kalanına konuşmadan 2 İngilizcede cock kelimesinin argo anlamlarından biri penistir, (ç. n.) 9 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz devam ettiler. Katy arabadan inmeye çabalarken de Ben hâlâ telefonda konuşuyordu. Katy şişmiş karnını gideceği yöne çevirirken vücudunun geri kalanının da onu takip etmesini ümit etti. Vücudundaki çıkıntıları tümüyle örtmesi için özenle seçilmiş mor renkli geniş, polyester pamuk karışımı elbisesine bakarken hamilelikle barışık bir kadın gibi göründüğünü umuyordu. Ama onu buralara getiren kontrolsüz davranışını hatırlayınca kalbini sıkıştıran o bildik duyguyu yeniden hissetti. Ben’den biraz olsun destek almak için arkasına döndüğünde onun dizlerinin okul sahasının çamuruyla kaplı olduğunu gördü. Katy bu çirkin görüntüyü işaret edip, “Dizlerin,” diye haykırdı. Kızmış gibi bir yüz ifadesi takman Ben ise, “Evlenme teklifi etmiyorum ya! Ne olmuş biraz kirlendiyse?” dedi. Katy çaresizce başım iki yana sallayıp iç geçirdi ve hastanenin girişine yöneldi. Bu zamana kadar hayatını her konuda yoluna koyduğunu düşünürdü. Bütün kutucukları işaretlemişti. Üniversiteye gitmiş, kariyer yapmış, ev sahibi olmuştu. Evlilik kutucuğunun boş kaldığı gözden kaçmıyordu ama o da kendi tercihiydi zaten. Ergenlik döneminde ilk aşkıyla yaşadığı travmatik olaydan sonra kalbi o eski duygusal kapasitesine bir daha hiç erişememişti. O zamandan sonra hissettiği en ufak sevgi kıpırtısı, yakında kalbinin kırılacağına dair onu uyarıyor, acilen ilişkisine son verip kendini ıo Tracy Blootn hemen korumaya alıyordu. Tekrar tekrar terk edilerek küçük düşen arkadaşlarının çektiği acıları izledikçe ne kadar doğru bir yolda olduğunu düşünmüştü hep. Arkadaşları sayısız kez doğru kişiyi bulduklarını ilan etmişlerdi. Ancak aynı arkadaşların, iki hafta geç­ meden o doğru kişiyle ilgili trajik ancak öngörülebilir bir hikâyeyle gözyaşları içinde kapısına dayanacağını bilmek Katy’yi her zaman üzmüştü. Hikâyelerin ço­ ğunda doğru kişi başka biriyle yakalandığı için doğru kişinin onları doğru kişi olarak görmediği ortaya çıkmış olurdu. Katy sabırla şarapları doldururken arkadaşları da içlerini dökerdi. Gece de tam da beklendiği şekilde, yemek salonundaki masanın üstünde erkeklerden oluşan bir müzik grubunun şarkısına eşlik edip sarhoş dansı yaparak nihayete ererdi. Ardından duygusal anlar ya­ şanır, ona dünyanın en iyi arkadaşı olduğu söylenirdi. Son olarak da sabahın ilk saatlerinde içlerinden biri balkondan sarkıp kusardı. Katy, kalplerini birine açtıkları takdirde, mini etekli yeni biri ortaya çıkar çıkmaz geçen sezonun üniforması gibi pervasızca fırlatılıp atılacaklarını hâlâ öğrenemeyen arkadaşlarına şaşıp kalıyordu. Buna rağmen son zamanlarda aşk acısı çeken arkadaşlarını teselli etme gecelerinin sayısı gittikçe azalarak son bulmuştu. Teker teker bütün arkadaşları beş dakikadan uzun sürecek bir ilişkiyi kabul eden bir adam bulmuş, hep hayalini kurdukları düğünleri gerçekleştirmişlerdi. ıı Salt Cıtünleri Kimse Seks Yapmaz O krem rengi düğün davetiyelerinin ürkütücü bir hızla oturma odasının raflarını doldurması iki yıl kadar ruhsal bir işkence çekmesine sebep olmuştu. Özenle seçilmiş her yeni davetiyenin gelişi Katy nin kalbini sıkıştırıyordu. Gelinin don lastiğine uysun diye seçildiğinden ve müstakbel gelinin kendi elleriyle hazırladığından şüphe etmediği davetiyeyi açıyor, Bayan Katy Chapman ve Eşi kelimelerini okurken gözlerini çaresizce yumuyordu. Neden düğünlere çift olarak gitme zorunluluğu vardı ki? Neden tek başına gidemiyordu? Düğündeki bekârların fırsatını bulurlarsa gelin ya da damadı kaçırmalarından mı korkuluyordu? Düğünde edilen yeminlerden biri de bu muydu? Yolunu kaybetme ihtimalini bertaraf etmek için ilişkisi olan kişilerle arkadaşlık edeceğine dair bir yemin mi ediliyordu? Sarhoşken öpüşüp koklaştığı ve bedava yemek ve alkol karşılığında iyi niyetli akrabaların art arda gelen, “Yoksa sıra sende mi?” sorularına katlanmayı kabul eden adamlardan rastgele birini seçmek zorunda kaldığı o sözde mutlu günler tüylerini diken diken ediyordu. Sonunda canına tak etmiş, güçlü ve bağımsız kadınları temsil etmesi gerektiğine, mutluluğun bir erkeğe bağlı olduğu klişesinden kurtulmaya karar vermişti. Yeni bir davetiye geldiğinde, çalıştığı reklam ajansındaki Daniel’ı götürmek gibi dâhiyane bir fikir gelmişti aklına. Ve gerçekten de düğün kahvaltısı boyunca herkesle nazikçe sohbetler eden Laura nin büyük teyzesinin yüz ifadesini 12 Tracy Bloom görmek paha biçilmez olmuştu. Daniel tatlı bir dille kadına sıranın kendisinde olabileceğini itiraf etmişti çünkü sevgilisi Rob’la birliktelikleri altıncı ayma girmişti ve ikisi de artık başkalarıyla yatmıyordu. Tabii eski sevgilisi Stanley yle yaşadığı tek gecelik ilişki sayılmazsa. Ama Daniel bunu aldatmaktan saymıyordu çünkü o gece sarhoştu ve bir kıyafet balosunda oldukları için Stanley deniz subayı kılığında gelmişti. Dünya üzerinde üniformalı bir adamı reddedecek kaç kişi vardı ki? İşte o günden sonra Daniel, Katynin en iyi düğün partneri olmuştu. Hastanenin kapısına doğru yürürken Ben yanaşıp elini tutunca Katy yerinden sıçradı. Ona ayak uydurmaya çalışan genç adam, “Ne dü­ şünüyorsun?” diye sorduktan sonra diğer elini tükü- rükleyip dizindeki çamuru temizlemeye başladı. “Kusura bakma, dalmışım. Ne sordun?” dedi Katy. “Sence dersteki diğer tipler nasıldır diye sordum.” Katy, “Ah, bence konuyla ilgili bütün kitapları okuyan, ne yaptığının bilincinde olan ve zekice sorular soran tiplerdir,” diye yanıtlarken panik duygusunun yeniden canlandığını hissetti. Şu ana dek hamileliğini “daha sonra ilgilenilecekler” dosyasında tuttuğunu acıyla 13 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz fark etmişti. Ama “daha sonra” kısmına çoktan ulaştığı belliydi. Ben, Katy nin söylediklerini kavramaya çalışıyormuş gibi, “Hımmm,” dedi. “Yani çalışkan öğrenciler ön sıralarda oturup öğretmenin her sözünü dikkatle dinlerken biz de sınıfın arka sıralarına gizlenen baş belaları mı olacağız?” “Sanırım,” diye iç geçirdi Katy Ben ona baktı. Ardından da sırıtarak, “Arka sıralar daha eğlencelidir,” dedi. Katy de ister istemez ona karşılık verdi. Bir an kendini daha iyi hissedip, “Haklısın,” dedi. Ben, onun hayatı bu kadar ciddiye almamasını nasıl sağlayacağını biliyordu. Katy nin hayatının en kötü gecelerinden birinde tanıştıklarında onu ilk etkileyen yanı da bu olmuştu. 14 2 Katy geçen yaz The Pink Coconut’taki tuvaletin kirli aynasında kendini görür görmez o gecenin tam bir faciaya dönüşeceğini anlamıştı. Etrafının, yaşları yirmi beşi geçmeyen genç bedenler ve taze yüzlerle sarıldığı kulüpte, liseli kız kıyafetiyle çok garip göründüğünün farkındaydı. Yüzüne bulaşan yapay çillere ve fuşya rengi bir kurdeleyle topladığı dağınık atkuyruğuna bakarken öfkeyle, işler nasıl bu noktaya geldi, diye düşündü. Arkadaşları evlendikten sonra bekârların takıldığı eğlence mekânlarından kopmaması gerektiğini kabullenmişti ama işi bu noktaya getirmek de saçmalıktan başka bir şey değildi. Kız kıza çıkalım dendiğinde bir kadının söyleyebileceği en sinir bozucu sözleri arkadaşlarından duymaya başladığında Katy dehşete kapılmıştı. 15 Stili dinleri Kimse Seks Yapmaz DaviıVe sormalıyım. Daha da kötüsü: Stere için bir sakıncası yoksa gelirim... Ve hepsinden de kötüsü: Echvard da bize katılırsa gelebilirim ancak. Katy onları, af dilercesine bakan o zavallı yüz ifadesinden tam anlamıyla kurtarmak istiyordu. Ama o evcil cehenneme geçişlerine tanıklık etmek yerine onları kendi hallerine bırakmış, yüzeysel bir sohbetin ötesine gitmedikleri bazı özel davetler dışında onlarla görüş- meyip hepsinden yavaş yavaş uzaklaşmıştı. Sosyal hayatındaki bu değişimden sıkılıp yapacak hiçbir şey bulamayınca kendini işine adamış, yeni bekâr arkadaşlar aramaya başlamıştı. Ve dikkate değer bir çabanın ardından, kendini sürekli takıldığı spor salonunun bir etkinliğinde tanıştığı birkaç spor tutkunuyla arkadaşlık etmekten zevk almaya zorlamıştı. O bronz tenlerine, doksan dakika spor yapıp şınav çektikten sonra bile tazeliğini kaybetmeyen makyajlarına, kaslı eğitmenlerden biri on metre ötelerine geldi­ ğinde kıkırdaşıp durmalarına göz yumabildiğini fark ettiğinde kendine şaşırmıştı. Ama bir reklam ajansının muhasebe müdürü olduğunu öğrenip günün birinde onları şampuan reklamında oynatabileceği ümidiyle onu aralarına aldıklarından da şüphelenmiyor değildi. Yine de birkaç kadeh Bombay Sapphire içtikten sonra onları gayet eğlenceli bulabiliyordu. Üstelik cumartesi 16 Tracy Bloom gecesi evde oturan eziklerden de bir basamak üste çıkmış oluyordu. Ancak bir süre sonra işler iyice çığırından çıkacaktı. En sevdikleri gece kulübü, okul gecesi düzenlemeye karar verdiğinde spor tutkunları sevinçten neredeyse kendini kaybediyordu. Katy dehşete kapılmış, çekinerek de olsa bu teklifi kabul etmişti. Çünkü kendisi Billy Bunter a3 benzese de ilginç biriyle tanışma ihtimalinin hiç de düşük olmayacağını biliyordu. O gece kızlar Katy nin, Leeds’ten çok uzak olmayan nehir kıyısındaki evine gelmişlerdi. Hepsi de baştan ayağa parfüme bulanmışlardı ve kızlara özgü tiz sesli, dayanılmaz kahkahalarından ve platform ayakkabılarının gürültülü takırtısından geçilmiyordu. Eve girdikleri an Katy bir bahane uydurmadığına pişman oldu. Komşunun ölen kedisini bile bahane edebilirdi aslında. Birkaç dakika içinde jartiyer askıları, çoraplar, makyaj malzemeleri, peruklar, takma kirpikler, düzleştiriciler, bigudiler, dolgulu sutyenler, destekli sutyenler, uzaydan da bakılsa dekolte kısmını gösteren sutyenler Katynin evinin her yanma saçılmıştı. Hafta sonunu geçirmek için hatırladığı kadarıyla adı Jonny olan bir adamla Brighton a gittiğinde aldığı 1920’lerden kalma güzelim sehpasına bir bakış atmış, kızlardan birinin ata biner 3 Özellikle haftalık dergiler için yazdığı kısa öykülerle tanınan Charles Hamilton'm yarattığı okul çağındaki hayali bir kahraman, (ç. n.) 17 Stili Günleri Kimse Seks Yapmaz gibi üzerine oturup tepesine vurduğunu görünce sehpadan da umudunu kesmek zorunda kalmıştı. Katy bu korkunç eğlenceye katıldığına dair herhangi bir kanıt bulunmasını önlemek için çeken kişi olmakta ısrar ettiği grup fotoğrafının ardından yola koyulduklarında yine geride kalıp komşulardan birinin tam da şu an dışarı çıkmaması için dua etmişti. Girdikleri her barda gördükleri büyük ilgi spor tutkunlarının çok hoşuna gitmişti elbette ama o ilginin seviyesinin çok düşük olduğunu ne yazık ki fark edememişlerdi. Sivilceli, ukala ergenler ya da hâlâ ukala bir ergen olduğunu sanan orta yaşlı adamlar ilgi alanlarına girmiyorsa tabii. Saat on birde kulübe gelmiş, kendilerini pistte dans eden kalabalığın içinde bulmuşlardı. Spor tutkunlarının en şımarık ve enerjik olanı Christy, The Jam’in Going Underground şarkısının giriş müziğini duyar duymaz ne boktan bir şarkı olduğunu, üstelik The Jam’in adını bile duymadığını söyleyince Katy onlara göre biraz yaşlı kaldığını düşünmeden edemedi. The Jam’i hiç duymamış biriyle nasıl eğlenmeye çıkabilirdi ki? Katy durup hafifçe eğildi ve kendini böyle bir rezilliğin içine nasıl soktuğunu düşünürken arkasına dönüp hızla bardan çıktı. Aslında böyle bir işe kalkışmayacak yaşta olmasına rağmen neredeyse yarı yaşında olan ve Paul Weller ilahını olmadık biçimde aşağılayan sözde arkadaşlarıyla aptal bir liseli kız gibi giyinip buralara gelmişti. 18 Tracy Bloom Kendine lanetler yağdırarak kalabalığın arasından geçerken, üç plastik bira bardağını dengede tutmaya çalışarak bar bankosundan ayrılan adamın üstüne çıkmaktan son anda kurtuldu. Ancak düşmemek için adamın koluna tutununca zaten çok sağlam durmayan bardaklar adamın elinden kaydı. İkisi taş gibi yere çakılırken üçüncüsü tepetaklak olup Katy nin beyaz gömleğini sırılsıklam etti. Katy bir süre orada öylece durup buz gibi biranın gömleğinden sutyenine, oradan da tenine sızdığını hissederken bundan daha kötüsü olabilir mi, diye düşündü. Artık tamamen transparan bir görünüme kavuşan gömleğiyle vücudunu cömertçe sergilediğini fark etmişti. Bu yüzden az önce sebep olduğu kıyamete başını eğip bakmaya cesaret edemiyordu. Katy, adama, “Tanrı aşkına, neden önüne bakmı­ yorsun?” diye haykırdı. “Sakin ol. Daha kötüsü de olabilirdi. Ya çok daha sert bir içki taşısaydım?” Katy o an espri kaldıracak durumda değildi. Öfkesini kusmak istiyordu ve öyle de yaptı. “Hayatımın en sinir bozucu gecesi sayende çok güzel noktalandı. Lanet olası liseli bir kız gibi giyinmek için fazla yaşlı olmam yetmezmiş gibi bir tek beyin hücresine sahip olmayan bir grup Barbie sürtüğüyle buraya geldim. The Jam’i de tanımıyorlar, düşünebiliyor musun? Şarkıları da... Evet, Going Underground... berbatmış!” 19 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Adam soğukkanlı bir ifadeyle, “Benim gecem daha kötüydü,” dedi. “Bak, burada oyun oynamıyoruz. Gecem berbat geçti ve bu konuda kimsenin beni geçebileceğini sanmıyorum.” Adam, “Ben geçerim,” diyerek ona meydan okudu. “Bok geçersin,” diye karşılık verdi Katy. “Lanet olası bir piç kurusunun sabah yumurtamı nasıl istediğimi sorduğunu söylemiş miydim?” Adam başını sallayıp, “Amma da çaresiz kalmış...” dedi. Katy perişan bir ifadeye büründü. “Çok teşekkür ederim ama sandığın kadar yaşlı değilim.” “Ben seni kastetmedim ki. O adamın böyle bir cümle kurması çaresizlikten başka bir şey değil bence.” Bunun üzerine Katy, “Öyle mi?” dedi alaycı bir ifadeyle. “Ciddiyim. Hem ben olgun kadınları severim. Sohbetleri iyidir.” “Bence bu yaptığımız sohbet falan değil,” dedi Katy öfkeyle. “Üstüme bira döktün, sonra da yaşımla ilgili bana hakaret ettin ” Katy gitmek üzere döndü. Adam, Katy nin kolunu tutup, “Hayır, lütfen gitme,” dedi. “Haklısın. Affedersin. Kendimi yanlış ifade ettim. Gerçekten kötü bir gece geçiriyorum. Ben öğretmenim ve okul gecesi fikri benim için kâbustan farksız. Beni 20 Tracy Bloom buraya zorla getiren arkadaşlarım bu fikre bayıldı tabii ama bana göre berbat! Okul forması giymiş bir kadına bakıp nasıl seksi olduğunu düşünebilirim ki?” Katy adama dönüp şu anki giyim tarzı hakkında ne düşündüğünü merak ederken adam, “Okul partilerini kim hatırlamak ister, onu da anlamış değilim zaten,” diye devam etti. “İğrenç müzikler, iğrenç danslar, sarhoş olamazsın, senden çok daha popüler oldukları için istediğin kişiyle de öpüşemezsin.” “Şey, bence haklısın,” dedi Katy sonunda. “Ama en azından buraya arkadaşlarınla gelmişsin, baştan aşağı makyaja bulanmış kadınlarla değil.” “O konuda haklı olabilirsin. Ama benim gecemin seninkinden daha kötü geçmesinin sebebi bu değil.” “Anlat da beni bu meraktan kurtar öyleyse,” diyen Katy, adamın haylaz bakışlarından etkilenmemeye çalıştı. Adam, “Tamam o halde,” deyip iç geçirdi. “Erkekler tuvaletine gittim ve yanımdaki adam aletime bakıp, “Yazık, kasık tüylerin kızılmış,” dedi. Katy elinde olmadan kıkırdadı. Hem de tıpkı bir liseli gibi. “İyi de adam bunu sana söylemeden önce kasık tüylerinin kızıl olduğunu bilmiyor muydun?” dedi ve kızarmaya başladığını fark etti. “Tabii ki biliyordum ama öyle bir anda bir yabancının bunu dile getirmesi pek hoş olmadı.” 21 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Adamın gerçekten üzüldüğünü gören Katy kahkahalarla gülmeye başladı. Katy yi sonunda etkilediğini görmenin mutluluğuyla adam da gülüyordu. Dökülen biradan hâlâ yapış yapış olan elini uzatıp, “Bu arada adım Ben,” dedi. “İkimiz de dertli olduğumuza göre istersen sana bir içki ısmarlayabilirim ya da buradan hemen kaçıp iyi bir yerde yemek yiyebiliriz.” Katy daha ne olduğunu anlamadan kendini Gonads Kebap Evi nin önündeki taş basamaklara oturup siyah topuklu ayakkabılarına acılı sos dökerken bulmuş, o gecenin belki de en parlak anını yaşadığını düşünmüştü. Ben le sohbet akıp gidiyordu. Onu utandıracak yapmacık iltifatlarda bulunmadığı gibi ona asılmaya da kalkışmamıştı. Son zamanlarda Katynin ilgilendiği yaşı büyük erkekler için doğal kabul edilen zorlu boşanma sürecinden ya da onu anlamayan karısından da bahsetmemişti. Ne iş yaptığını bile sormamıştı. Bu adamın anlattığı saçma sapan şeyler, Katy nin işyerinde tanıştığı imaj manyağı adamların o sıkıcı, ben senden daha başarılıyım, göndermeli konuşmalarından uzaklaşıp rahat bir nefes almasını sağlamıştı. Hatta uzun zamandır ilk kez bir adamla konuşurken nasıl göründüğü ya da neler söylediği onu endişelendirmiyordu. Ben kebabını bir çırpıda bitirip parmaklarını teker teker yaladı ve yağlı kâğıdı buruşturup attıktan sonra gitmesi gerektiğini söyledi. 22 Tracy Bloom “Yarın futbol maçı var,” dedi. “Taksiye kendin binebilir misin?” “Tabii ki.” Ben giderken son anda arkasına dönüp baktı. “Bir akşam birlikte içmek ister misin?” diye sordu. Katy biraz duraksadı. Bu adamın sohbeti hoşuna gitmişti ama zavallıya ümit vermek de istemiyordu. “Olur ama yalnızca içki içeceğiz. Başka bir şey yok.” “O halde salı günü buluşalım,” dedi Ben ciddi bir ifadeyle. “Neden?” diye sordu Katy. “Çünkü salı günleri kimse seks yapmaz.” Sah günü içki içmek üzere buluştular. Ve sonra per­ şembe, sonra da pazartesi günü. Sonunda cumartesi gecesi seviştiler. “Gördüğün gibi salı günü boş bir gün. Pazar günü hafta sonunun son sevişmesini yaşarsın. Pazartesi günü, lanet olsun haftanın daha başındayız, dersin ve keyfini yerine getirecek bir şey yapmak için sevişirsin. Çar­ şamba günü belki maçta attığın dokuz golün ardından ya da televizyonun karşısında pineklemek için sevişirsin. Perşembe günü artık yeni cuma olduğu için bara gider, vay canına, iş günü bu kadar içmekle ne büyük çılgınlık ve delilik yaptım, değil mi, diye düşünerek içersin. Cuma günü de Tanrıya şükür bir haftayı daha 23 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz atlattım, deyip sevişirsin. Ve cumartesi... Cumartesi günü, bugün cumartesi ve sevişmeliyim der, sevişirsin. “Ama salı günü zor bir gündür. Salı günü sevişmek için ne gibi bir sebebin olabilir ki? İstediğine sor. Eminim hiç kimse en son ne zaman salı günü seviştiğini hatırlamayacaktır.” Katy şimdi güçlükle okunan el yazısı tabelaları izleyerek hastanenin koridorlarında ilerlerken haftanın herhangi bir günü sevişmek için iyi bir sebep bulmaya çalışıyordu. Aslında altı ay önceki o korkunç perşembe sabahı koşuya çıkmasını engelleyecek bir mide bulantısıyla uyandığında seks hakkındaki düşüncesi de tamamen değişmişti. Başta bunu müşterilerden biriyle çıktığı eğlenceli yemeğin korkunç ve uzun süreli bir etkisi olarak görmüştü. Yine de bunun her zamanki akşamdan kalma bulantılarına benzemediğini de kabul etmişti. Olduğu yerde donup kalmış, yanıtı bulmak için kafa patlatmıştı. En son ne zaman regl olmuştu? Ofisteki Noel partisini ve özellikle o pahalı, minicik siyah elbisesine uysun diye aldığı sevimli, minik parlak çantasına bir tampon tıkıştırdığını hatırladı. Mutfaktaki takvime doğru koşarken kalbi öyle hızlı atıyordu ki geceyi yanında geçiren Benin kalp atışlarının sesine uyanmasından korktu. Aralık ayma gidip aradaki haftaları saydı. İlk saydığında yedi hafta çıktı. Hayır, bu doğru olamazdı. Tekrar tekrar kontrol etti ama her defasında sonuç aynıydı. Lanet, lanet, lanet olsun! Bu 24 Tracy Bloom mümkün değildi. Doğum kontrol hapı kullanıyordu. Hap kullanırken hamile kalınmazdı. Kahrolası haplar bu işe yarıyordu zaten. Bir bebeği olamazdı. Ben’le çıkıyordu ve o da baba olmaya hazır değildi. Ben ondan sekiz yaş küçüktü. Tanrı aşkına, bu adam seksenli yıllarda doğmuştu; daha bir çocuk sayılırdı. Katy o güzelim, özel dekore edilmiş evindeki Fas usulü taş zemine çöküp başını ellerinin arasına gömdü. Sorular zihninde kontrolsüzce dönüp dolaşıyordu. Kariyeri ne olacaktı? Ya hayatı? Herkes nasıl karşılayacaktı? Annesi ne diyecekti? Katy’yi, erişkinliğe adım attığı günden beri kendi düştüğü tuzağa düşmemesi için sürekli uyardığı için çok sarsılacağı kesindi. Annesi evlenip çocuk doğurmak zorunda kalmasa o berbat sesine rağmen Las Vegas’ta bir yıldız olacağına inanırdı. Ona göre şimdi İspanya daki villasında yaşıyor, kaybettiği zamanı telafi etme çabasıyla birçok geceyi arkadaşlarıyla birlikte karaoke barlarda geçiriyordu. Annesinin ilk sorusu, “Hangi heriften?” olacaktı. Katy uzun zamandır ona ilişkilerinden bahsetmiyordu çünkü erkek arkadaşları çok sık değiştiği için annesi artık bu konuyla ilgilenmeyi bırakmıştı. Ama Katy son birkaç aydır kendi tanımıyla Ben’le “takıldığı” için en azından bebeğin ondan olduğunu biliyordu. Diğer yandan ilişkilerinin bu kadar yolunda gitmesine de şaşı­ rıyordu. Birbirlerini arayacaklarına asla söz vermiyor, içlerinden gelince arıyorlardı. Birbirlerini arkadaşlarıyla 25 Sah (ıUinleri Kimse Seks Yapmaz tanıştırıyorlardı ama aşk ilişkisi olmadığını da özellikle belirtiyorlardı. Birbirlerinin anne babasıyla tanışmak gibi bir talepleri de yoktu. Ben, Katy nin çalıştığı gösterişli reklam dünyasını tiye alıyor, Katy de Ben in bir yıl içinde milyon tane okul tatili olmasıyla ve Neighboursı izleyebilmek için eve her zaman tam vaktinde gelmeyi başarabilmesiyle dalga geçiyordu. Katy onu şaşkın bir ifadeyle dinleyen Daniela kahkahalar eşliğinde, “Benden hiçbir şey talep etmiyor. Hem de açık sözlü ve benden genç,” diye Ben’den bahsetmişti. “Kendimden genç erkeklerle çıkmayı neden daha önce denemedim bilmiyorum,” diye eklemişti. “Hayatı ciddiye alamayacak kadar genç. Dolayısıyla çok eğleniyoruz. Evliliği düşünmeyecek kadar genç olduğu için ondan iş ciddiye binmeden nasıl kurtulacağımı planlamakla uğraşmıyorum. Yani her şey harika.” Spor tutkunlarıyla gece gezmelerinden kurtulduğu için de rahatlamıştı. Kızlar onu arayıp görüşmek için yalvarıyordu ama Katy sürekli bir bahane buluyordu. Dolayısıyla bir süredir Ben in olmadığı içki âlemleri, gecenin sonunda tehlikeli biçimde öpüşüp koklaşmalar, daha da tehlikelisi, tek gecelik ilişkiler olmuyordu. Katy aniden doğrulup takvimi elinden düşürürken, “Lanet olsun!” diye haykırdı. “Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır” diye tekrarlayıp dururken takvimi tekrar aldı. “Lütfen olmasın, Tanrım lütfen bunu bana yapma.” 26 Tracy Bloom Tekrar aralık ayına gitti, işte oradaydı. Ofisteki Noel partisinden iki hafta sonra, okumak isteyeceği son sözler mavi tükenmez kalemle oraya yazılmıştı: Dove Valley Okul Buluşması, saat 20.00. Katy hamile olduğunu anladığı dönemde yaşadığı olayları tekrar hatırlarken tüyleri diken diken oldu. Aynı şeyleri zihninde yeniden yaşamamak için çabalarken nihayet doğum öncesi derslerinin verildiği sınıfın kapısına vardılar. Ben kapı koluna uzandı. “İyi şanslar partnerim,” dedi göz kırparak. Katy ona minnet dolu bir tebessüm gönderdi. Belki de her şey iyi olacaktı. Derin bir nefes alıp sınıfa girdi. Ben ve Katy içeri girer girmez bebek bekleyen yedi çiftin yüzü son gelen üyeleri görmek üzere onlara döndü. Ben, sandalyelerden birine çökmüş genç bir çocuğa bakarak, “Vay canına, gözlerime inanamıyorum. Bu çocuğun neden futbol antrenmanlarına gelmediği şimdi anlaşıldı!” diye haykırdı. Ama sınıftaki başka birini görüp nefesi kesilen ve ayaklarını kımıldatamayacak hale gelen Katy onu duymamıştı. Neden buradaydı ki? Hem Leeds’te yaşamıyordu. Neler oluyordu böyle? Düşmemek için sandalyelerden birinin arkasına tutundu. Kendini, herkesin hayatı mahvolana kadar kimsenin rahatlamadığı o saçma pazar gecesi dizilerinden birindeymiş gibi hissetti. 27 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy nin gerginliğini fark etmeyen Ben, “Demek en iyi forvet oyuncum bir kızı hamile bıraktığı için küçükler takım ının performansı bir anda düştü,” diye devam ediyordu. “Ne aptalca ama! Şuna baksana. Bir sürü hamile kadının arasında sıkışıp kalmak yerine şu an antrenmanda olmalıydı.” Katy hiçbir şey algılayamayacak kadar şaşkındı. Şu an yalnızca gruba, geri dönüşü olmayan yere doğru yürüdüklerinin farkındaydı. Tek istediği arkasına dö­ nüp mümkün olduğunca hızlı koşmaktı ama olacakları engellemesinin bir yolu yoktu. Görmek isteyeceği son kişi o sırada kafasını kaldırdı ve onu gördü. Matthew onu görür görmez yüzünde bir tebessüm belirdiyse de hamile olduğunu fark ettiği anda o tebessüm kayboldu. 28 3 Yaklaşık sekiz ay önce Matthew un günü kötü geçmişti. O sabah ancak iki saatlik yorucu bir yolculuğun ardından Londra’dan çıkabilmiş, Leeds’e de bir o kadar yorucu geçen üç saatin sonunda varabilmişti. Ondan küçük mucizeler gerçekleştirmesini bekleyip olmadık taleplerde bulunan müşteriler yüzünden telefonu susmak bilmiyordu. Matthew karşılarına geçip vergi danışmanlığının, sihirli değneğini sallayarak onları vergiden muaf tutacak bir mucize gerçekleştirmek anlamına gelmediğini suratlarına haykırmak istiyordu. Müşterilerinin daha çok kâr elde etmek için kıçlarını yırtmasını anlıyordu ama bunun için Matthevv’un peşini bırakıp para kazanmaya 29 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz çalışsalar daha iyi ederlerdi. Çözüm bu kadar basitti aslında. Matthew gerekirse Mİ Otoyolunda şebeke sinyali çok zayıf olduğu için yanıt veremediğini söylemeye karar verip telefonunu sessize almıştı. Ayrıca hafta içi bir günde Radio 5 Live kanalını dinleme lüksünün yanı sıra zihnini kişisel sıkıntılarından biraz olsun uzaklaştırıp bu futbol sezonundaki transfer olasılıklarını düşünebilmesi için de bu harika bir fırsattı. Tam Leeds United’ı başarıya götürecek olasılıkları düşünüyordu ki Alison’ın ismi telefonunun ekranında ısrarla yanıp sönmeye başladı. Yanıt vermeden önce yine yanlış bir şey söyleme korkusuyla biraz tereddüt ettiğini fark edince üzüldü. Matthew sabah evden çıkarken Alison’ın gözleri yaşlıydı ve tekrar başladıkları tüp bebek tedavisi yüzünden en ufak bir yoruma bile aşırı tepki verebiliyordu. Matthew onun bu defa olumlu bir sonuç almaya tamamen odaklandığını görebiliyordu. Biraz sakinleşmesi için Matthevvun denediği türlü yollar küçümseyici bir bakış ve alaycı bir ifadeyle karşı­ lık buluyordu. Alison onun gebelik dışında herhangi bir konudan rahatça bahsetmesine bile şaşıp kalırken Matthevv un ona Leeds e birlikte gidip cumartesi günkü maçı izlemeyi teklif etmesi çok saçma olurdu. Alison m adının telefon ekranında belirdiğini görür görmez heyecanlandığı zamanları hatırladı. O zamanlar ne kadar da farklı bir kadındı... Matthevv'u büyülemişti; 30 Tracy Bloom havalı, sakin ve çok yönlü bir kadın olmasına rağmen Matthew’la ilgilenmişti. Kusursuz manikürlü eliyle Matthewa dokunmak gibi basit bir hareketle bile ona kendini krallar gibi hissettirirdi. Hayatta iyi bir yerlere gelme konusundaki kararlılığıysa Matthew’un yaşama karşı karmaşık bakış açısına yeni bir yön vermişti. Bir şirketten diğerine atlamak yerine belli bir yerde yükselmeye, arkadaşlarıyla kiralık evlerde oturmak yerine kendi evine yatırım yapmaya, bar yerine akşam yemeklerine gitmeye, en alt raftan değil de en üst raftan şarap almaya, küçük gazeteler yerine büyük sayfalara basılmış gazeteler okumaya, yani gerçek yetişkinlerin yaptığı şeyleri yapmaya onu teşvik eden de Alison dı. Bu Alison ise... havası, sakinliği, çok yönlülüğü tarafından merhametsizce terk edilmiş, korku, şüphe ve başarısız olma kaygısının esir aldığı biriydi. Diğer Alison başarısızlığı hoş görebilirdi. Bu Alison ise doğal yoldan hamile kalamayacağını anlamış, vücudunun kusurlu olduğunu düşünerek bütün olumsuz duyguları sünger gibi özümsemişti. Gergin, alıngan, takıntılı birine dönüşmüştü. Tüp bebek tedavisine başlamaya karar verdiklerinde eski Alison, kontrolü yeniden ele geçireceğini düşünerek kısa bir süreliğine geri gelmişti. Tedaviye tam zamanlı bir iş gibi dört kolla sarılmış, işe yarayacak bir şeyler yapmanın verdiği rahatlama duygusu tüm yüzüne yansımıştı. Kimsenin onun kadar araştırma 31 Sah Gibileri Kimse Seks Yapmaz yapamayacağı, vücudunu ondan daha iyi hazırlamayacağı ya da işlemler uygulanırken kimsenin onun kadar dikkatli olmayacağı gerçeği onu tatmin ediyordu. Buna rağmen, o güven duygusu yavaş ama emin adımlarla yüzünden silinip yerini başta bir şaşkınlığa bırakmış, vücudu o çok istediği şeyle uyum sağlamayı reddettikçe de içini kapkaranlık bir korku ve acı bulutu sarmaya başlamıştı. Matthevv yanıt tuşuna basmadan önce mayın tarlasında dolaşmaktan farksız olacağını bildiği bir konuşmaya kendini hazırladı. Konuşmaya biraz olsun neşe katar ümidiyle elinden geldiğince net ve canlı bir sesle, “Selam,” dedi. “Selam. Bugün işe gitmediğimi söylemek için aradım,” dedi Alison. Matthew tedirgin bir ifadeyle, “Anladım. İyi m isin?” diye sordu. “Sence? Her an sinirli gezen bir enkazdan başka bir şey değilim Matthew. Yakında bebek odasını nasıl dekore edeceğimizi düşünmeye başlayacak mıyız, yoksa yine başarısız olduğumuz için yeni bir hayal kırıklı­ ğına mı uğrayacağız diye kaygılanmaktan başka bir şey yapmıyorum. Gece eve dönemezsin, değil mi?” “Çok üzgünüm Alison. İsterdim ama benim dı­ şımda danışmanların hiçbiri maça gitmiyor ve birinin müşterilerle ilgilenmesi gerekiyor. lan gelemiyor çünkü kızı okuldaki bir gösteride şarkı söyleyecekmiş. Aslında 32 Tracy Bloom yedeklerdeymiş ama diğer kızın adı büyük bir skandala karışmış. Öğretmenlerden biriyle yatmış ve gösteriden çıkartılmış. Şimdi zavallı lan, Leeds maçında şirketin konukseverliğini göstermek yerine iki saat boyunca eski karısının yanında oturup çocukların detone sesleriyle söyledikleri Oz Büyücüsünü, dinlemek zorunda. Ne kadar sinirlendi bilemezsin.” Telefonun diğer ucunda bir sessizlik oldu. “Alison, orada mısın?” Sessizlik bir süre devam etti ve Matthew karısının burnunu çektiğini duyunca ağladığını anladı. “En azından lanın okul gösterisine gidip izleyebileceği bir kızı var. Orada olmayı milyonlarca aptal maça tercih ederim. lan ne kadar şanslı olduğunun farkında mı?” “Ah, Alison, eminim farkındadır. İkisinin aynı güne denk gelmesi büyük şanssızlık yalnızca.” “Asıl şanssızlık, onun okul gösterisine bile gidip izlemek istemediği bir kızı varken bizim buna sahip olamamamız.” “Hadi ama... Yeter artık. Belki bu kez işe yarar.” “Ya yaramazsa? Nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Kendimi yeniden toparlayıp hayatıma devam edebileceğimi sanmıyorum.” “Alison, bu şekilde düşünmenin sana bir faydası yok. Başa çıkacağız çünkü başa çıkmaktan başka bir 33 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz seçeneğimiz yok. Baksana, neden Karem arayıp onunla öğle yemeğine çıkmıyorsun? Kafan dağılmış olur.” Matthew bu fikrin Alisonm telefonu kapatmasını sağlayacağını ümit etti. Vicdan azabı duyuyordu ama buna benzer konuşmaların sayısını unutmuştu artık ve bu konuyu konuştukça üzüntüsü artıyordu. Evet, kendisi de çocuk istiyordu ama bu beklentinin onları bu hale getirmesine de kızıyordu. Eskiden hayatlarını düzene sokan kişi Alison dı ve her zaman ne yapaca­ ğını bilirdi. Ama o Alison gideli çok olmuştu. Şimdi dizginler Matthew un eline geçmişti ve onları daha çok üzecek bir başarısızlığa uğramaktan korkuyordu. “Tanrım, Matthew, bu konudan hep kaçacaksın, değil mi? Neden benimle bu konuyu konuşacak olgunluğa erişemiyorsun?” dedi Alison gözyaşlarının arasından. Matthew kısa bir süreliğine gözlerini kapattı. İçindeki tüm korkuları su yüzüne çıkardığı için Alison ın bu tür sözler söylemesi M atthewu mahvediyordu. Karısına yetmediğini düşünüyordu. Finansal danışmanlık alanındaki kariyeri, şirket arabası, hesap defteri ve onun istediği bir adam olma yönündeki umutsuz girişimleriyle onu yeterince etkileyemediğini düşünüyordu. Tanıştıkları zam anki o fırsatçı adamı benliğinden atamamış olm aktan korkuyordu. “Deniyorum Alison, inan bana deniyorum ama sen de farklı bir bakış açısı benimsemelisin artık. Sonuçta sevdiğimiz birini kaybetmedik, değil mi?” 34 Tracy Bloom O kelimeler ağzından dökülür dökülmez Matthew bunun belki de o güne dek ettiği en aptalca söz oldu­ ğunu anladı. “Evet, bu da her şeyi açıklıyor zaten, değil mi? Hiçbir şeyden haberin yok senin.” Ve bu sözlerden sonra telefon kapandı. Matthevvun o anda hissettiği tek duygu rahatlamaydı. Karısını tekrar araması gerektiğini biliyordu ama yine her şeyi yanlış anlayacağını biliyordu. Çocuk yapma telaşına girdiği anda tanınmayacak birine dönüşen bir eşle uğraşmanın yollarını gösteren bir rehber var mıydı? Kulağını tekrar radyoya verip arayanların hangi oyuncunun hangi takımda oynaması gerektiğiyle ilgili yorumlarını dinledi. Ingiliz futbolundaki sıkıntıların nasıl giderileceğini onlardan başka bilen yokmuş gibi atıp tutabilecek zamana sahip bu insanlar kadar dertten tasadan uzak olabilmeyi çok isterdi. Üstelik bunlar günlük işlerde çalışan işçiler değillerse eğer, muhtemelen ülkenin en iyi yöneticileriydi. Leeds’teki ofisinde yapacakları toplantıya biraz geç kalmıştı. îş arkadaşları Londra’da yaşayanlara özel her zamanki alaycı sözlerini yine sakınmamışlardı. lan, “Kesin kayboldun. İngiltere topraklarının M25’ten ibaret olduğunu sanıyorsun, değil mi?” diye sordu. 35 Stiît Giinlcri Kimse Seks Yapmaz "Çok kom ik” dedi Matthevv. “Benim doğma bü­ yüme Yorkshire’lı olduğumu, seninse korkak bir Güneyli olduğunu unutup haşin bir Kuzeyli gibi davranmaya çalıştığını dikkate alırsak kesinlikle hafızanı kaybettiğini söyley ebi 1 i r i z.” “Korkak bir Güneyli mi?” diye haykırdı lan ve ayağa kalkıp askıdan kravatını aldı. “Ben de çıkmış müşterilere muhteşem bir PovverPoint sunum u yapmak için ta Londra’dan kalkıp gelen parlak bir yıldız olduğunu söylüyorum.” “Umarım fazla reklamımı yapmamışsındır.” Matthevv şimdi biraz gerilmeye başlamıştı. “Hiç yapar mıyım? Van Gogh un eserlerini ilk kez gören sanatseverler ona nasıl hayran kalmışsa senin grafiğini gören finans müdürlerinin de aynı hayranlığı yaşadığını söyledim. Bir de yatırım fonu vergileriyle ilgili m inik esprilerinin onları gülmekten yerlere yatıracağını...” Matthevv sıkıntılı bir ifadeyle, “Teşekkürler, sana gerçekten m innettarım ,” diye yanıtladı. “Ne demek dostum. Ne demek. Toplantıdan sonra bir iki bira içmeye var mısın? Yarınki maça seninle birlikte gelemeyecek olmak beni kahrediyor.” “Çok iyi olur. Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu tahm in edemezsin,” diye yanıtladı Matthevv. 36 Tracy Bloom laıı durmadan konuşuyordu ama Matthew bir süredir suskundu. Bira görevini yerine getirmiş, dünyayı daha iç açıcı bir renge boyamıştı. Hafifçe gülümsemeye baş­ lamış, az da olsa rahatlayıp kaygılarından arınmıştı. Son günlerde pek yaşamadığı bir ruh haliydi bu. Otel odasına gider gitmez Alison ı aramıştı ama konuşmaları kısa ve yüzeysel olmuştu. Yarınki maçtan sonra hemen eve döneceğine söz vermiş, bedava içki içme fırsatını şimdiden tepmişti. “Dinliyor musun dostum? Tanrım, uzaklara dalıp gitmişsin. Chris m işten ayrılacağını söylüyordum. Bence onun yerine başvurmalısın.” “Kusura bakma, gerçekten dinliyordum. Aslında olabilir ama Alisonm şu an taşınmak isteyeceğinden emin değilim. Hem büyüdüğüm yere geri dönmem biraz garip olur. Ne tesadüf ki bu gece okul buluşmasına davetliydim ama oraya gitmem de biraz garip olur sanırım. Bu zamana dek muhatap olmadığım o kendini beğenmiş adamların ne muhteşem işler yaptıklarına dair atıp tutmasını dinlemek zorunda kalacağım.” “Okul buluşması mı dedin? Yani şimdi ben evliliğin sanıldığı kadar iyi bir şey olmadığını çoktan anlamış, otuz küsur yaşında, kolayca avlayabileceğim bir kadının üstüne saldırabilecekken saatlerdir şu acıklı ve zavallı suratına bir tebessüm kondurmaya çalışıyorum, öyle mi?” lan sandalyesine yaslanıp ellerini başının arkasına götürdü ve gözlerini kapattı. “Görebiliyorum. Yüzlercesi 37 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz buna dair espriler yapıyor. Onları evdeki cehennemden Enid Blytonın vaat ettiği peri masallarını aratmayacak hayata taşıyacak çocukluk aşklarıyla öpüşmeyi hayal ediyorlar. Ama ne yazık ki hayallerinin erkeğinin koca göbeğini görünce hayal kırıklığına uğrayacaklar ve böylece meydan, o umutsuz genç kadınları biraz olsun avutacak benim gibi fakir, kısa süre önce boşanmış, çekici bir adama kalacak.” lan yüzünde ciddi bir ifadeyle gözlerini açtı. “Umarım onlar da biraz kilo almıştır ve bir erkeğin ilgisine minnettar kalacak kadar bundan endişe duyuyorlardır.” Sonra sandalyesinden kalkıp paltosunu giymeye hazırlandı. “Ne bekliyoruz?” “Sen o okulda okumadın bile,” diye karşı çıktı Matthew. “Saçmalamayı kes. Son sınıfta geldiğimi söyleyeceğim. Kimse sonradan gelenleri hatırlamaz. Hadi, gidelim.” “Hayır, ben gitmek istemiyorum.” “Neden? Çok eğlenceli olacak. Spandau Ballet m şarkıları çalarken eski kız arkadaşlarından biriyle dans edersin. Yoksa sorun mu olur? En çirkinleriyle çıktın da benim görmemden mi çekiniyorsun? Kesin öyle, değil m i?” “Aslına bakarsan okuldayken yalnızca bir kızla çıktım . Ve bu yüzden gitmek istemiyorum; pek iyi ayrıldığım ızı söyleyemem,” dedi Matthew yanaklarının kızarm asına şaşırarak. 38 Tracy Bloom “Yapma dostum, kaç yıl önceydi? Yirmi mi? Eminim evlenip kilo almış, vücudu çatlaklarla dolmuştur ve önüne gelene çocuklarının fotoğrafını gösteriyordun Yıllar öncesinde kalmış eski erkek arkadaşı umurunda bile olmayacaktır.” lan dizlerinin üstüne çöküp Matthew un kolunu tuttu ve, “Lütfen beni bu sevişme fırsatından mahrum etme, seni asla affetmeyebilirim,” diye yalvardı. Matthew, lanın bu iyimserliğine gülmeliydi. Ağzı iyi laf yapmasına rağmen bulunmaz Hint kumaşı da değildi. Lanet olsun, diye düşündü. Kim bilir bir daha ne zaman gece dışarı çıkmaya fırsat bulacaktı? Hem lan haklıydı. Katy o buluşmaya gelse bile yaşananlar çok eskide kalmıştı. Büyük ihtimalle Matthew u unutmuş ya da o şekilde ayrıldıkları için onu şimdiye kadar affetmişti. Ama Matthew kendini hiç affetmemişti. O günleri düşündüğünde yüreği hâlâ burkuluyordu. İlginçtir ki o günleri azımsanmayacak kadar çok hatırlı­ yordu. Televizyonda Miki Fare nin oynadığını görmek gibi saçma sapan şeyler bile ona Katyyi hatırlatıyordu. Katy nedense Miki Fare’den nefret ederdi. Bu küçük süperstarla ilgili fikirleriyle ilgilenen ya da ilgilenmeyen herkese, “O kendini beğenmiş piç kurusu önce düzgün konuşmayı öğrensin,” derdi. Matthew sonunda düşüncelerinden sıyrılıp, “Tamam, hadi gidelim. Ama sıkıcı bir ortam varsa ayrılırız. Ayrıca lütfen beni utandırma,” dedi. 39 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Süper!” lan hayalî bir kadına sarılmış gibi yaparak seksenlerden kalma erotik bir şarkı mırıldanmaya başladı. Matthew da kendi kendine, “Bunu kabul ettiğime pişman olacağım sanırım,” diye mırıldandı. 4 Okul, taksiyle yirmi dakika uzaklıktaydı. Taksi şofö­ rünün arabayı dengesizce kullanması Matthew’u biraz sersemletmişti. Alison gebelik ihtimalini yükseltmekle bir ilgisi olmasa bile ikisinin de alkolden uzak durması gerektiği konusunda ısrar etmeye başladığından beri bu kadar içmemişti. lan yol boyunca seksenlerin en sevdiği şarkılarından oluşan repertuarını Matthew a sunmuş, her şarkıyla ilgili bir anısını anlatmıştı. Hikâyelerin konusuysa genelde o şarkıyı dinlediği dönemde hangi kızla seks yaptığı ve deneyiminin nasıl geçtiği oluyordu. “Anlayacağın Caroline benim Wake Me Up Before You Go-Go kızımdı çünkü yatakta görüp görebileceğin en ruhsuz kuştu. O muhteşem Stephanie’yle şarkımızın Bryan Adams’tan Summer of 69 olduğunu söylersem 41 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz hangi pozisyonda uzman olduğunu tahmin edebilir misin?” ‘‘Eminim herkes tahmin edebilir ama gözümde canlandırmak istemiyorum, teşekkür ederim” diye yanıtladı Matthew. lan halinden memnun bir tebessümle, “Ah ne mutlu günlerdi dostum, ne mutlu günler...” dedi. Neyse ki tam o sırada taksi okulun kapısının önünde durmuş, böylelikle Ian’ın seks hayatının o büyüleyici müzikal yolculuğuna son vermek zorunda kalmışlardı. Matthew okul tabelasının, yaklaşık yirmi sene öncesinde olduğu gibi demir parmaklıkların önünde asılı durduğunu fark etti. Şimdi burada olmak ona biraz garip gelmişti. O zamanki hali, kapıya doğru ağır adımlarla ilerleyişi, omzuna astığı Adidas çantası, kravatının ince tarafının gömleğinin üstünden çıkıp kalın tarafının görünmemesi, gömleğinin bir kısmının pantolonundan sarkması ve günün modasına uygun uzun saçları aklına geldi. Kolu da Katynin omzundaydı. Ne kadar havalı göründüğünü düşünürken içini bir sızı kapladı. O kasıntı, kendini beğenmiş gencin, standart mavi çizgili gömleği ve paçası kıvrık pantolonuyla orta yaşlı bir adama dönüşmesi ne kadar da şaşırtıcıydı. lan içkinin etkisiyle sallanan hantal vücudunu koridorun kapısına yaslayıp, “Ne yapacaksın görelim bakalım ” derken “Dove Valley Lisesine Hoş Geldiniz” flaması da arkasından dalgalandı. 42 Tracy Bloom Matthew onları karşılayan görüntü karşısında gü­ lümsemeden edemedi. Zamanda yolculuk yapmışlardı sanki. Norveçli pop grubu A-hanın sesi koridorun uzak köşesindeki diskodan yayılırken rengârenk ışıklar da kontrolsüzce dönüp duruyordu. Dans pisti akşamın bu saatinde doğal olarak kızlar tarafından işgal edilmişti. Erkekler barın etrafında toplanmış, her an dans pistine sürükleneceklermiş gibi gergin bir ifadeyle kadınları izliyordu. Farklı görünen tek şey kıyafetlerdi. Minik siyah elbiseler, incecik taytlar, manikürlü eller, kuaförden yeni çıkıldığına işaret eden biçimli saçlar ortama hâkim olmuştu. Vatkalar, fosforlu renkler, metaller, zincirler, danteller, deri kravatlar, ipek gömlekler yoktu. Ama birçoğunun yüzündeki ifadeye bakınca eski mekânlarına dönen parti müdavimlerinin yapmacık yüz ifadesinin altında, onları ele geçirmeye çalışan ergenlere özgü kaygıları görmek mümkündü. Matthew ansızın lanın, “Aman Tanrım, bu sen misin? Muhteşem görünüyorsun,” diye haykırdığını duydu. “Okuldaki halinden de güzelsin. Adımı hatırlayamadığını söyleyemeyecek kadar utanıyorsan söyleyeyim. Ben lan. lan Robinsoıı. Son sene gelmiştim. Birlikte matematik dersine giriyorduk, hatırladın mı? Aslında o zamanlar senden hoşlanıyordum. Çok sıkıcı bir öğretmenimiz vardı. Adı neydi?” Fazlaca dekolte bir elbise giyen, balıketli sayılabilecek kadın şaşkınlıkla, “Bay Hopkins,” diye mırıldandı. 43 Sıdı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ta kendisi. Beni canımdan bezdirmişti. Yine de katkıda bulunmuş olmalı, yoksa bu kadar başarılı bir finans danışmanı olamazdım. Gülüşünle matematik derslerine renk kattığın için sana bir içki ısmarlayarak teşekkür etmeme izin verecek misin? Bacardi ve kola isteyeceğini sanmıyorum. O egzotik Latin bakışlar gerçek bir rom sever olduğunu söylüyor. Beni izle genç bayan...” lan, Matthewa göz kırptı ve onu izleyen şaşkın ama bir o kadar da halinden memnun görünen tombul kadınla birlikte bardaki kalabalığa doğru ilerledi. Yalnız kalan Matthew etrafındaki yüzleri incelemeye başladı. Bazılarını hemen tanımıştı ama diğerlerinin kim olduğuna dair en ufak fikri yoktu. O an okuldan hiç kimseyle irtibatı olmadığını fark etti. Okulun son yıllarında Katy’yle yapışık ikizler gibi dolaşıp başka kimseyle vakit geçirmemesinin sonucu olmalıydı bu. “Aman Tanrım, demek sonunda yüzünü bize göstermeye karar verdin,” dedi sol taraftan gelen bir ses. Matthew dönüp baktığında Jules Kettering m, hayal meyal hatırladığı o suratını ekşiten ifadesiyle karşılaştı. Matthew onun en iyi arkadaşını elinden aldığı için Jules ona hep aşağılayıcı bir ifadeyle bakardı. Matthew içten içe onun lezbiyen olduğundan ve Katy’yi istediğinden şüphe ederdi. “Jules, nasılsın? Her zamanki gibi yüzünden tebessüm eksik olmuyor,” dedi Matthew. “Seni görmek bile insanın moralini bozmaya yetiyor.” 44 Tracy Bloom “Eski dostlarınla karşılaşınca zaman bir anda geriye sarıyor.” Matthew ona tatlı bir tebessüm verdi. Jules, “Biz seninle asla arkadaş falan olmadık, özellikle de Katy’ye yaptıklarından sonra,” diyerek ona meydan okudu. “Hadi, yapma ama... O olay yıllar önceydi,” dedi Matthew umutsuzca. “Yine de çok iğrençti. Seninle karşılaşma ihtimaline rağmen bu gece gelmek istemesi beni şaşırttı doğrusu.” “O burada mı?” Matthevv'un nefesi kesilmişti. Kalbine garip şeyler oluyordu. Hafifçe büzüşüp boğazından fırlamaya çalışıyordu sanki. “Tabii ki. Okula dair anılarının senin gibi bir domuz tarafından yok edilmesine izin verecek hali yoktu ya.” “Çok etkileyici. Peki nerede?” diye sordu aceleyle etrafına bakman Matthevv. Birazdan onu göreceğine inanamıyordu. Bunca yıl sonra... Katy’nin üniversitede ona sürpriz yaptığı günden beri konuşmamışlardı. O anıyı hatırlamak hâlâ Matthevv un tüylerini ürpertiyordu. İki haftadan uzun bir süre Katyyi arayıp durmuştu elbette ama Katy onunla konuşmaktan kaçınmıştı. Bir süre sonra da Katy için kaydetmiş olduğu bir kaset ezilip kırılmış halde posta kutusuna gelmişti. Katy o şarkıları çok severdi. Onun odasında ve Matthevvun babasının arabasının arkasında bir yandan öpüşürken bu kaset i tekrar tekrar dinlerlerdi. Kırık plastik parçalar ve birbi­ 45 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz rine girmiş kahverengi bantlar yere saçılırken Matthew, mavi tükenmezle yazılıp silinmeye yüz tutmuş Katy ve \latthew \m Şarkıları etiketini gördüğünde bu işin geri dönüşü olmadığını anlamıştı. Matthew o kaseti Katy ye ikisi de üniversiteye, yani kendisinin Londra’ya, Katy ninse Manchester a gitmesinden önceki gece vermişti. Katy nin yatak odasında oturmuş şarkıları dinlerken Katy nin gözlerinden yaşlar eksik olmamış, Matthew ise onu neşelendirmeye çalışmıştı. Sonra The Jam çalmaya başlamış, Going Underground şarkısıyla birlikte zıplayıp isterik kahkahalar atmışlardı. Sonunda “yalnızca filmlerde rastlanan” anlardan birini yaşayarak yatağa yığılmış, ağır ağır nefes alıp vererek birbirlerinin gözüne bakmışlardı. Matthew onu sevdiğini, o üç yılın göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğini ve ondan sonra bütün fırsatların onları beklediğini söylediğini hatırlıyordu. Gece boyunca konuşmuş, geleceklerini planlamışlardı. Katy1‘nin mezun olup Leeds’te iş bulduktan sonra birlikte alacakları hayallerindeki evi gözünde canlandırabildiğini nasıl heyecanla anlattığını da hatırlıyordu. Katy’nin aklında bir ambarı eve dönüştürme fikri vardı. Kalın meşe sütunların yükseldiği devasa, yüksek tavanlı bir salon, kocaman bir köpeğin yanı başında uyuyabileceği büyük fırınlı bir mutfak, çocukları olduktan sonra bile arkadaşlarının gelip yanlarında kalabileceği kadar yatak odası... Matthew çocuk sahibi olma planının onu ürkütmediğini de fark etmişti. Özellikle de Katy ona lacob 46 Tracy Bloorn adında bir erkek, Elcise adında bir kız olmak üzere iki çocukları olacağını söylediğinde. Bunları konuşurken her şey öyle harika görünüyordu ki paniğe kapılmak için bir sebep bulamıyordu. İki haftada bir görüşmeye çalışıyor, her defasında tren yolculuğunu içlerinden biri yapıp diğerinin yanma gidiyordu. Ama zaman geçtikçe birtakım sıkıntılar yaşanmaya başlamıştı. Matthewun yeni arkadaşları, onun Katy’yle birlikte olduğu hafta sonları için bir şeyler organize ediyordu ve Matthevv bunları kaçırdığını düşünüyordu. Birinci sınıfların partileri kendi katında kalan öğrencilerin çoğu için kelimenin tam anlamıyla bir sansasyona dönüşüyordu. Anne babalarının boyunduruğundan kurtuldukları için seks yapmak da artık çok kolaydı. Tabii ertesi günün sabahında mutfağa doluştuklarında fetihlerini birbirlerine detaylarıyla anlatıyor, kim daha ileri gidebildi yarışına giriyorlardı. Matthew dışında kimsenin kız arkadaşı olmadığı için bu sohbetler esnasında Matthew bir kenarda tek başına sessizce oturuyor, tepesinde dönüp duran şakalaşmaları dinlemekten başka bir şey yapamıyordu. Katy yle üç ya da dört defa seks yapmışlardı ki onlar da beklentilerini karşılayacak düzeyde deneyimler olmamıştı. Hatta biraz garip olduğu bile söylenebilirdi. Matthew nerede hata yaptığını bilmiyordu ama bir sorun olduğunun da farkındaydı. Katy zevkten değil acıdan inliyordu. İkisi de konuşmak yerine konuyu 47 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz görmezden geliyor, deneyimsizlikleri ikisini de utandırıyordu. Matthevv içten içe denemeye devam ederek bu sorunu halledebileceklerini hissediyordu ama öfkesi gittikçe büyüyordu. Özellikle de yeni arkadaşlarının hepsi günlerini gün ederken. Ve ilk yarıyılın sonu gelip çatmıştı. Son gece üniversitenin barında kıyafet balosu düzenleniyordu ve Matthew ile bir arkadaşı partiye ren geyiği kılığında gitmeye karar vermişti. Balo kıyafetleri satan dükkânda yalnızca at kıyafeti kaldığı için bir Noel geyiği boynuzu ve kırmızı bir burunla kıyafetlerini tamamlamışlardı. Matthew kısa çöpü çektiği için de atın kıç kısmı ona kalmıştı ama yeterince alkol tüketebildiği sürece bunun bir sakıncası yoktu. Hatırı sayılır ölçüde votkanın ardından uyduruk ren geyiği yere yığılmıştı. Arka bacaklar daha fazla dik duramayıp çökmüş, ön bacakları da kendisiyle birlikte sürüklemişti. M atthewun hatırladığı tek şey alt katında kalan, partide de Bakire Meryem kılığına girmiş Emmanın onu kaldırmaya çalıştığıydı. Yalnızca kızların alındığı Katolik okulundan kurtulup erkeklerle arkadaşlık kurmanın keyfine varan Emma aslında bakire olmadığı için kıyafeti de kahkahalarla karşılanmıştı. Matthew etrafını kuşatan kalın bir sis perdesinin ardından Em m anın, “Matty hadi kalk,” diyen sesini duydu. O daha farkına varmadan Emma ve kendi katında kalan başka bir erkek onu yatağına yatırıyordu. 48 Tracy Bloom “Uykuya dalmadan önce kusmadığından emin olmak istiyorum,” dedi Em ma. Matthevvun saçını okşamaya başladı ve kostümü hâlâ üzerindeyken onu bir şekilde çevirince başı kızın göğsüne yaslandı. Matthew un ondan sonra hatırladığı tek şey ise Emma’nın onu öpüp elini atın bacaklarının arasına soktuğuydu. Alkolün etkisiyle iyice rahatlamış, Katy aklından tamamen çıkmıştı. Emmayı sırtüstü yatırıp üzerindeki at kıyafetini, el yordamıyla penisini bulacak kadar indirmişti. Emma’nın uzun çoraplarla birlikte kostümü için kullandığı mavi kumaşın derinliklerine indi. Matthevv a sürpriz yapmaya karar veren Katy odanın kapısını açtığında tam da bu manzarayla karşılaşmıştı. Bir at, can havliyle Bakire Meryem’i beceriyordu. O uğursuz gün Katy nin yüzünde gördüğü ifade Matthevvun zihnine kazınmıştı. Öyle ki Jules’un yanında durmuş, heyecanla onu beklerken yüzünde yine aynı ifadeyi göreceğini düşünmüştü. Ve sonunda Katy, yıllar önce Matthevvun odasından kaçıp giden o kırık kalpli genç kızdan çok farklı bir edayla sahnenin yanındaki kapıdan girmişti. Ancak başarı ve olgunlukla kazanılabilecek bir kurumla yürüyordu. Kaliteli gömleği onu genç bir kız gibi değil tam bir kadın gibi göstermişti. Rengi solmuş kot pantolonunun yerini jilet gibi çizgisiyle kumaş bir pantolon almış, kırmızı topuklu bir ayakkabıyla kıyafetini tamamlamıştı. O sırada çalan Like ti Virgin 49 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz şarkısıyla tam bir tezat oluşturacak kadar kendinden emin görünüyordu. Katy başı dik bir şekilde eski sınıf arkadaşlarına gülümseyip el sallayarak dans pistinden geçti. Matthewu da neredeyse Jules’u bıraktığı yere dönünceye kadar görmedi. “Bak kim gelmiş!” dedi Jules. Katy başını kaldırır kaldırmaz bakışları birbirine kenetlendi. Yıllardır görmediği biri nasıl bu kadar tanıdık gelebilirdi? Matthew gözüne yabancı görünecek bir şey bulma amacıyla Katynin yüzünün her santimetrekaresini inceledi ama hiçbir şey bulamadı. Yine aynı Katyydi işte, ona ait olan, zaman hiç geçmemiş gibi okulun koridorunda duran onun Katyydi bu. “Selam, seni gördüğüme sevindim,” diyebildi sonunda. Jules vakit kaybetmeden, “Hah, onu son gördüğünde aynı şeyi söyleyememiştin, değil mi? Mary nin bekâretini bozmakla meşguldün çünkü...” diye araya girdi. “Teşekkür ederim Jules ama bu kadarı yeterli,” dedi Katy. Matthew ona m innettar bir tebessüm verdiyse de Katy nin yüzündeki zalim ifade gözünden kaçmadı. Matthew birden kendini, “Bana hiç şans vermedin. Açıklamama izin vermedin. Benimle konuşmadın, haftalarca seni aramaya çalıştım,” derken buldu. 50 Tracy Bloom Söylediklerine inanamıyordu. Zavallı bir ergen gibi görünmüştü. Ne yapıyordu böyle? Yıllar önce olmuş bir şey için şimdi özür dilemek çok anlamsızdı. “Anlat o halde, madem bunca zamandır içine dert oldu, anlat. Anlat ve rahatla,” dedi Katy soğukkanlı bir ifadeyle. Matthew derin bir nefes çekti. “Sarhoştum.” “Bravo Matthew, aferin. Yaptığın şeye makul bir açıklama getirmek için 1989’dan beri vaktin vardı ve sen şimdi bunu söylüyorsun. Sarhoş olduğunu... Tamam sorun çözüldü o halde, değil mi?” dedi Katy. Artık soğukkanlılığını kaybetmişti. “Vay canına, on altı yaşından bugünlere gelen büyük aşk. Sevgili Matthew ve Katy. Çok sevgili hanımefendinin öfkesine bakılırsa o günden beri ayrılmadınız anlaşılan.” Hâlâ okuldaki kadar diplomatik davranan ve o küçük, domuzcuğa benzer burnunu her işe sokan Robert Etching’di bu. “Bana sorarsan gerçekten de çok olgunlaştı Matthew,” diye devam etti. “Okuldayken şırfıntının teki olduğunu düşünürdüm. Biraz edepsiz, ne demek istediğimi anlamışsındır. Tabii on yedi yaşındayken bunu o kadar da önemsemiyor insan, değil mi? Ne kadar edepsiz olursa o kadar iyi, derdin hep. Hatırladın mı Matthew?” Robert nutku tutulmuş halde ona bakan üç kişinin farkında bile değildi. Matthevv ne yapacağını bilememişti. Duyguları allak bullak olmuştu; hiç düşünmeden yaptığı aptalca 5i Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz bir şey için af diliyordu. Ayrıca okulda nefret ettiği o dangalağa da haddini bildirmeyi çok istiyordu. Yine on yedi yaşındaydı sanki. Hiç büyümemiş miydi yani? Okula adımını atar atmaz kafası karmakarışık olmuştu. Katyye döndü. Robert’ın yorumları kafasını biraz dağıtmış olsa da Matthevv a hâlâ kızgınlıkla bakıyordu. Matthevv şimdi ne yapmalıydı? Sonunda başka şansı kalmadığına karar verdi ve karmakarışık hisler içinde aklına gelen ilk şeyi yaptı. Okul boyunca nefret ettiği o dangalağa haddini bildirmeye soyundu. Matthevv, Robert’ı yere serip çenesine şiddetli bir yum ruk attıktan sonra nefes aldığında duyduğu tek söz, “Yeter Matthew, kes artık,” olmuştu. Katy dibine kadar gelip, “Ne yaptığını sanıyorsun?” diye haykırdı. O kıpkırmızı parlak dudakları öpmeyi ne kadar istediğini düşünüyordu ki iki çift kolun onu, şimdi sırıtmaya başlayan Robert ın üstünden alıp ayağa kaldırdığını hissetti. Bir ara Matthew un beden öğretmeni olan Bay Gelding, “Bu kadarı yeter çocuklar,” dedi. Adam o zaman da elli yaşında gösteriyordu, şimdi de. Gözlerini kırpıştırıp dudaklarının kenarında bir tebessüm oluşurken, “Artık okulda değilsiniz,” dedi adam. O nun da Robert’ı pek sevmediği belliydi. “Bence onu eve götürsen iyi edersin tatlım. Hadi Robert, onu dışarı attırmadan gidin artık.” Sonra Katyye gülümseyip uzaklaştı. 52 Tracy Bloom M atthevv elinin b ir fil ta ra fın d a n ezilm iş gibi acı­ d ığ ın ı da o an fark etti. “Lanet olsun,” diye haykırdı iki büklüm olup elini tutarken. “Şişko Robert’ın çenesi çelikten yapılmış olmalı.” Katy onu baştan ayağa süzüp çok önemli bir karar almış gibi başını salladı. Sonra doğrulup, “Hadi hemen gidip elini tedavi edelim,” dedi. Katy uzanıp Matthevvun yaralı elini kavradı ve salondan çıkarken de mümkün olduğunca sıkı tuttu. Matthevv kapıya kadar acıdan bağırarak yürüdü ama Katy nin onu ne bırakacağı ne de Matthevvun canını yaktığını algılayacak hali vardı. Hatta o bağırdıkça Katy elini daha fazla sıkıyordu. Salondan nispeten daha sakin olan koridora çıktıklarında Katy, Matthevvun elini, avucundaki taşı fırlatıyormuş gibi aniden bırakıp ona döndü. “Bu ne içindi biliyor musun?” dedi ve herhangi bir yorumda bulunmanın hiç de hoş karşılanmayacağım gösteren bir bakış attı. Matthevv konuşmaya cesaret edemediği için sessizliğini bozmadı. Katy, “Aşağılık herifin teki, lanet olası bir piç kurusu ve aklıma gelebilecek her tür kötülüğün karşılığı olduğun içindi,” diye haykırdı Matthevv un suratına. Sonra onu omuzlarından kavrayıp diziyle kasığına vurdu. “Ve bu konuyu bir daha asla konuşmayacağız. Anlaşıldı mı?” diye sordu. 53 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthew, “Tamam,” diye fısıldarken acıdan gözleri yaşarmıştı. “Şimdi şu eline bir bakalım,” dedi Katy kendi elini uzatarak. Matthew hafifçe inleyip bir adım geriledi. “Sen delirdin mi? Az önce yaptıklarından sonra buna nasıl izin veririm?” dedi nefesi kesilerek. “Mecbursun Matthew, mecbursun. Hadi, artık bir şey yapmayacağım. Söz veriyorum. İşyerinde de çalış­ tığım katın ilkyardım görevlisi benim. Sınavda en iyi puanı ben aldım.” “Vay canına, büyük yol kat etmişsin,” dedi Matthew ve temkinlice elini uzatırken Katy’nin gülümsediğini görüp biraz olsun rahatladı. Katy onun elini inceledikten sonra, “Sanırım bezelye bu işi halleder. Şişi indirmek için büyük bir poşet bezelye alırsak hemen iyileşirsin,” dedi. “İnanılmaz. Gecenin bu saatinde bezelye satan açık bir dükkân nerede var peki?” diye sordu Matthew. “Şey, karın için bir mahsuru olmazsa evimde bu işi görecek bir poşet dolusu bezelye var. Sonra da taksiyle dönersin.” “Evli olduğumu nereden biliyorsun?” “Sol elindeki alyans seni ele veriyor Matthew.” Matthew, Katy’nin sol eline bakıp, “Ah, haklısın. Peki ya sen?” diye sordu. 54 “Ben evli değilim. Gençliğimde bir erkekle çok kötü bir deneyim yaşadım ve lezbiyen oldum. Eve gittiğimizde Lisa ve Rachel’la tanışırsın. Şu sıralar üçlü takılıyoruz.” Gözleri faltaşı gibi açılan Matthew, “Lanet olsun, inanmıyorum. Benimle dalga geçiyorsun, değil mi?” diye sordu. “Evet, dalga geçiyorum. Ama üçlü takılmak en büyük hayalim. Ne yazık ki yalnızca Lisa yla idare ediyorum.” Matthew uygun bir yanıt bulamayınca, “Anlıyorum,” demekle yetindi. Katy başını geriye atıp kahkahalarla gülmeye başladı. “Şu yüzüne bak,” dedi sonunda. “Aslına bakarsan lezbiyen falan da değilim ve bundan eminim çünkü uğrunda ölünecek kadar güzel bir kıçı olan, benden sekiz yaş küçük, Ben adında beden eğitimi öğretmeni bir sevgilim var.” Gördün mü gününü, sen, ikiyüzlü hain! “Anlıyorum, o halde otele dönmem daha iyi olur sanırım. Bir ragbi manyağının gazabına uğramak istemem doğrusu ” “Endişelenmene gerek yok. Şu an bir bekârlığa veda partisinde. Hem zaten bunu sorun etmez. O konuda rahat biridir ” “Peki o halde Bayan Chapman. Beni bezelye zulana götür bakalım.” Tracy Bloom 55 5 Üç saat sonra bezelye torbası çoktan ılımıştı ama biraz gevşekçe de olsa hâlâ Matthevvun parmaklarının üstünde duruyordu. Son görüşmelerinin ardından neler yaptıklarını birbirlerine anlattılar. Çok hassas bir konuyla başladıkları için başta temkinli davranıyorlardı ama üçüncü şarap şişesine sıra geldiğinde daha dürüst konuşabiliyorlardı. Katy, Matthevv'un sarhoşken onu aldatmasının ne kadar acı verdiğini anlatmak yerine o günden sonra karşısına çıkan erkeklerden bahsetmeyi tercih etmişti. O yersiz davranışı izleyen dönemi konuşmadıkları için memnun olan Matthevv da işini, birkaç yıl bir yerlerde çalıştıktan sonra evlendiğini anlattı. Alison dan bahsetmişti ama özellikle son yaptıkları telefon konuşmasından sonra onunla ilgili konuşmak istemiyordu. 57 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Ancak birbirlerine tam bir güven verip şu anki hayatlarının kendi kontrolleri altında olduğunu gösterdikten sonra eski günlerden konuşmaya cesaret edebildiler. Birlikte yaptıkları şeyleri hatırladıklarında gülmekten gözlerinden yaş geldiği bile oldu. Eskiden yaşadıkları ilişki hakkında konuşmamaları gerektiğini ikisi de bilmesine rağmen bundan suçluluk hissiyle karışık bir haz duyuyorlardı. “Annen ve babanın hafta sonu tatiline gittikleri zamanı hatırlıyor musun? Ev bize kaldı sanmıştık,” diye başladı Katy. “Üst kattaki odanda son ses açtı­ ğımız müziğe eşlik edip öpüşürken alt kattan birinin bağırdığını duymuştuk.” Matthevv utançla gözlerini kapatıp, “Komşumuzdu, değil mi?” dedi. Odaya girip müziği kapattığında yarı çıplak halde yatağın altına gizlenmiştik. Sonra o meraklı yarasa çekmecelerimi karıştırmıştı. İkimiz de gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Ne yaptığını sanıyorsa artık... Oysa yalnızca çiçekleri sulaması gerekiyordu.” “İç çamaşırlarını yakından inceledikten sonra sana biraz farklı bir gözle baktığını düşünmeye başlamıştın,” diye kıkırdadı Katy. “Evet, kesinlikle sapık olduğuna karar vermiştim ve anneme onları çamaşır ipine asmamasını söylemiştim.” “Zaten iç çamaşırların da göz önüne serilecek gibi değildi. Annen alıyordu sana onları, değil mi?” Katynin gözlerinde haylaz bir ifade vardı. 58 Tracy Bloom “Hayır, o almıyordu!” Matthew, Katy nin yüzündeki imalı tebessümü görene kadar alıngan bir ifadeye bürünmüştü. “Benimle uğraşmaktan vazgeç,” dedi ve kolayca savunmaya geçtiği için de utandı. “Beni tanırsın, seninle uğraşmaktan ne zaman vazgeçtim ki?” dedi Katy bakışlarını anında kaçırarak. Evet, Matthew onu iyi tanıyordu. Garip olan da buydu. Son on sekiz yıl hiç yaşanmamış gibiydi. Sanki bu sürede onunla her gün konuşmuş gibi rahattı. Yine de asıl içini kemiren, uzun zamandır kimseyle bu şekilde konuşmadığının farkına varmasıydı. Hiçbir şeye aldırmadan sohbet ediyor, gülüyor, endişelenmiyorlardı. Matthew kariyerine odaklanmaya karar verdiğinden beri boş zamanlarının büyük kısmını çalışarak geçiriyordu ve akşam buluşma tekliflerini sürekli geri çevirmesinden bıkan arkadaşlarının çoğuyla da irtibatı kopmuştu. Alison’ın isteğiyle nehrin kuzeyine taşınmış­ lardı ve Southwark’ta eskiden müdavimi olduğu yerlere gitmek için uzun bir yürüyüş yapması gerekiyordu. Çocuk yapmaya karar verdiklerindeyse Alison’ın acısı ikisini de bir girdabın içine sokmuş, hayattan zevk almak onlar için uzak ve karanlık bir hayalden larksız olana kadar dibe batmışlardı. Şimdi burada, Katy nin yanındayken tasasız olduğu günlere dönmüş, uzun zamandır uyku halinde olan yanını uyandırmıştı. Kendini gerçekten de çok iyi hissediyordu. Dr. Who yeniden gösterime girdiğinde 59 o dizi olmadan bunca yıl nasıl ayakta durduğunu dü­ şünürken de aynı şeyi hissetmişti. Katyye gelince... Hâlâ saçma sapan konulardan bahsedebiliyordu ama Alison la son zamanlarda tam bir ızdıraba dönüşen konuşmalarına kıyasla bu taptaze bir nefes gibiydi. Alison aklına gelince vicdan azabı çekmiş, tuvalete gittikten sonra otele dönmeye karar vermişti. Eski aşkıyla kahkahalar eşliğinde sohbet ettiğini görmek Alison’ın hoşuna gitmezdi elbette. “Hemen dönerim. Sonra da gitsem iyi olacak,” dedi. Eve geldiklerinden beri Matthew dördüncü defadır tuvalete gidiyordu. Katy’nin çeşit çeşit parfümler, ilaç­ lar ve özenle yerleştirilmiş cam kaplardaki mumlarla kuşatılmış koca yatağına baktı. Elinde olmadan Katy’yi orada hayal etti; gözleri kapalı, yüzünde rahatlamış ve mutlu bir ifadeyle gülümsüyordu, göğsü de kısmen açıktaydı. Matthew elini yıkarken o görüntüyü zihninden atıp çalışıp otele dönecek gücü bulmaya çalıştı. Ama kaderin cilvesi midir bilinmez, Katy ve M atthew)un Şarkıları kasetindeki en sevdikleri şarkı olan Going Underground'un tınısı iPod’dan yükseldi. Evet, iPod, shuffle modundayken doğru şarkıyı doğru zam anda çalmak gibi bir tür sihir gerçekleşebiliyordu ama bu gerçekten de garip bir şeydi. Katy hâlâ onun bıraktığı pozisyonda otursa da Matthew içten içe bunu onun ayarladığından şüphelendi. Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz 60 Tracy Bloom İlk birkaç notanın ardından Katy ayağa fırladı. “Hadi bu şarkıda dans edelim, sonra gidersin,” diye haykırırken tavandan sarkan avizeye neredeyse çarpacak kadar yükseğe zıplamıştı. Kahkahalarla gülen Matthevv biraz çılgınlık yapmanın tadına varmaya çalışarak kendini koyverdi. Katy ise onun ellerini tutup “kim daha yükseğe zıplayacak yarışı” yapmaya başladıklarında histerik kahkahalar atıyordu. Şarkı bittiğinde kendilerini sertçe kanepeye bıraktılar. Yüzleri şimdi birbirinden birkaç santim uzaktaydı yalnızca. Katy nin yüzündeki koca tebessüm Matthevvun içinde, onu yiyip neşesini kendi içine akıtma isteği uyandırmıştı. Sonra hiç beklenmedik şekilde ortaya çıkan neşenin tadına varmaya çalıştı. Bir an sonra ergenler gibi öpüşüyorlardı. Ardına kadar açılmış ağızlarını birbirlerinin yüzünde gezdiriyor, dilleri dişleriyle dudaklarının arasından birbirinin ağzına girip çıkıyordu. Sonra bir türlü sabitleyemedikleri elleri birbirinin vücudunda gezinmeye başladı. Önce saçlarında, sonra kollarından aşağıya ve yukarıya gezindi, ardından da nazikçe bacaklarına kaydı. Her defasında biraz daha cesur bir hamleyle birbirleriyle sözsüz olarak oynuyorlardı. Birbirlerinin vücudunu keşfetmek bir süre onlara yetmişti. Ama sonunda Matthevv daha fazla dayanamayıp Katy nin gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştı ve gömleği omuzlarından düşürdüğünde Katy nin küçük 6ı Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz aşk tanrısı dövmesi ortaya çıktı. Dövmeyi görünce gü­ lümseyip başını kaldırdığı ve Katynin de ona gülümsediğini fark etti. Ağır ağır nefes alıp vererek bakıştılar. O anın etkisini âdeta elektrik akımı gibi hissettiler. Sonra birkaç saat içinde ikinci defa Katy gecenin seyrini değiştirme kararı aldı. Matthevv un üzerine atıldı ve elleri can alıcı bir şekilde aşağıya doğru indi. Katy nin böyle bir şey yapmasına şaşıran Matthew aniden, “Katy...” diye mırıldandı. Sonra gözlerini kapatıp zihnindeki bütün dü­ şüncelerden arındı. Ta ki Katy durup şu an aynı şeyi arzuladıklarını gösterircesine onu yere çekene kadar. Matthew ertesi sabah gözlerini açtığında saçları yastığa yayılmış uzanan Katyye baktı ve her şey çok normal göründü. Ardından son on sekiz yıl gözlerinin önünde canlandı ve Katy yle mutlu mesut bir evliliği olmadı­ ğını, bambaşka bir hayat yaşadığını hatırladı. Onun bir karısı vardı ve karısı, seviştikten sonra yanında yatan bu kadın değildi. Matthevv yataktan fırlayıp kendine lanetler yağdı­ rarak kıyafetlerini topladı. Ne yapmıştı böyle? Bu bir felaketti. Karısıyla çocuk sahibi olmaya çalışan, kariyer sahibi bir adamdı. Bir anda ne olmuştu böyle? Biraz toparlandıktan sonra hemen gitmesi gerekip gerekmediğini düşündü. Ama yapamadı. Yıllar önce 62 Tracy Bloom zaten büyük bir kötülük yapmıştı. Şimdi en azından yaptığı şeyle yiizleşebilirdi. Nazikçe Katyyi sarsıp ona ismiyle seslendi. Katy gözlerini ardına kadar açtı. “Bu kez veda edecek kadar alçakgönüllü olmak istedin demek?” diye sordu Katy. Belli ki daha önce uyanmış, Matthevv3un gitmeye hazırlandığını fark etmişti. “Bak Katy, bunu yaptığıma inanamıyorum. Geç­ mişte sana yaptıklarımdan sonra cehennemde yanmam gerekir ama şimdi gitmeliyim. Benim bir karım var. Çok özür dilerim. Buraya gelmemeliydim. Sarhoştum, böyle bir şey olmamalıydı.” Katy, “Tanrım, yine mi sarhoştum bahanesi? Bence artık daha inandırıcı bir gerekçe bulmalısın,” diyerek cevabı yapıştırdı. “Biliyorum. Yalnızca ne diyeceğimi bilmiyorum. Kendimi çok kötü hissediyorum.” Matthevv yıllar önce ihanet ettiği genç kızın yüzünde gördüğü ifadeyi tekrar görmekten korkarak bakışlarını kaçırdı. “Bak Matthevv, artık ergen değiliz,” dedi Katy. Sanki Matthevvun aklından geçenleri okuyordu. “Bunu hak etmiyorsun ama endişelenmene gerek yok. Açıkçası kendini suçlu hissettiğini görünce yaptıklarını unuttum. Şimdi evine, karma dön ve her şeyi unut.” Katy bunu içten söylemiş gibi ona gülümsedi. 63 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthevv o gün olanların pişmanlığını hâlâ yaşadı­ ğını, gereğinden fazla o günleri düşündüğünü söylemek istedi ama gitme vaktinin çoktan geldiğini anladı. “Şey, sanırım bu kez gerçekten vedalaşıyoruz,” diyebildi sonunda. Matthevv gözlerini hâlâ yatakta uzanan Katy’ye dikti ve o bakışları en ufak detayına kadar zihnine kazımaya çalıştı. Onu bir daha görememe fikrinin korkunç olduğunu düşününce üzüldü. Orada uzanırken her şey ne kadar da normal görünüyordu. Bir gece önce seviştikleri yatakta ona bakmak güzel bir duyguydu, ne yanlış ne de kötüydü. Ne yapmıştı böyle? Hemen gitmeliydi, ona biraz daha bakıp da gidemeyeceğine karar vermeden önce gitmeliydi. “Hayatta başarılar,” diye gülümsedi Katy. “Sana da,” dedi Matthevv ve dönüp gitti. Dış kapıyı arkasından çekip nefes aldı ve küçük bir gözyaşı dam lasının yanağına akmasına izin verdi. 64 6 Matthew o gece yaşananları unuttuğunu sanıyordu. Başlarda suçluluk duygusu içini kemirip durmuştu. Aslında buna sebep olan, işin seks kısmı değildi; buna pek önem vermiyordu. Geceleri uykusunu asıl kaçıran şey başka bir kadının arkadaşlığından bu kadar keyif duymuş olmasıydı. Bu zaten başlı başına bir ihanetti. O karşılaşmayı zihninde tekrar tekrar canlandırıyor, sıkıntısını hafifletecek bir şey arıyordu. Mutlaka bir noktada Katy yanlış bir şey, Matthew’un hiç hoşlanmadığı bir şey yapmış olmalıydı. Onu zihninden atmasını sağlayacak bir şeye ihtiyacı vardı. En sonunda düşüncelerini başka yöne çeken kişi, nihayet hamile olduğunu söyleyen Alison olmuş, evliliklerine mucizevi bir şekilde mutluluk gelmişti. Matthew o an oturup bu kadar sıkıntının yettiğine karar verdi. O olay asla 65 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz yaşanmaması gereken tek gecelik bir maceraydı ve artık kendini tümüyle karısına ve ailesine vermeliydi. Ama işte yine karşısına çıkmıştı. Sekiz ay sonra, hastanede. Doğum öncesi dersinde. Ona doğru yürü­ yordu ve karnı büyümüştü. Eğitimi veren kadın, “Hoş geldiniz, hoş geldiniz,” diye haykırıp Matthew un karmakarışık düşüncelerini böldü. Kadın dengesizce sandalyesinden kalktı. Beyaz saçları ile biçimsiz vücudunu, artık yaşları yirmi birle yirmi altı arasında değişen dört oğlu sayesinde yaşadığı dört hamileliğe borçluydu. Hatırı sayılır genişlikteki kalçaları yıkanmaktan rengi kaçmış siyah taytını iyice germiş, fırtınalı denizdeki duba misali sallanıp duran heybetli göğüslerinde pembe benekler oluşmuştu. “Ben Joan. Siz de Ben ve Katy olmalısınız. Merak etmeyin bir şey kaçırmış sayılmazsınız, tuvalet ve yangın çıkışı konularını işledik. Oturun lütfen. Artık hepimiz burada olduğumuza göre tanışabiliriz.” Ben ve Katy, Matthevvun tam karşısındaki iki sandalyeye oturdular. Matthevvun şaşkın bakışları, gözlerini yerden ayırmayan Katy tarafından özellikle görmezden geliniyordu. “Evet, devam edebilir miyiz? Şu an hepinizin kendini biraz garip hissettiğini biliyorum ama buraya birbirimize destek olmak için geldiğimizi unutmayalım. Ben yıllardır bu dersleri veriyorum ve inanın bana kurs bitene kadar hepiniz çok sıkı dost olacaksınız.” Katy, 66 Tracy Bloom Matthevv’a çaktırmadan bir bakış attı. Matthew da ona baktı ama Katy hemen bakışlarını kaçırdı. “Şimdi sıradan gidip isimlerinizi, bebeğin doğacağı günü ve doğumla ilgili en büyük endişenizi söyleyebilirsiniz,” dedi Joan. Matthew, Katy’yle birlikte gelen adamın eğilip onun kulağına bir şey söylediğini şaşkınlık içinde izledi. Ben, Matthew’un duyabileceği kadar yüksek bir sesle, “En iyisi ben biraz kestireyim. Vajinayla ilgili kısma geldiğinde beni uyandırırsın,” diye fısıldadı. “Merhaba, ben Rachel,” diye mırıldandı sevimli bir kız. “Doğum 1 eylülde ve ne zaman ve nasıl ıkınmam gerektiğini merak ediyorum.” Kıpkırmızı kesilmişti. Belli ki yabancıların önünde konuşmaya pek alışkın değildi. “Merhaba, ben Richard ve en çok korktuğum şey karıma en iyi şekilde yardım etmemi sağlayacak kadar bilgi sahibi olamamak,” dedi ve karısına güven verici bir bakış atıp elini sıktı. Ben bu kez biraz daha yüksek sesle, “Bana bir kova getirin,” diye mırıldandı. Joan bu kez yanındaki delikanlının elini sımsıkı tutan on sekiz ya da on dokuz yaşlarındaki bir kıza nazikçe, “Peki ya sen?” diye sordu. “Çekinmene gerek yok, bu işte birlikteyiz. İstersen adını söyleyerek başlayabilirsin. Başka bir şey söylemek zorunda da değilsin.'’ 67 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Tamam, adım Charlene,” diye başladı kız ve oturduğu yerde öne kayıp kabarık ve kirli sarı saçlarını ustalıkla omuzlarından geriye atarken kolundaki sayısız bilezik gürültüyle şıngırdadı. Ardından gururlu bir ifadeyle, “Bu da erkek arkadaşım Luke. Bebeğimin babası,” diye devam etti ve zafer selamı veriyormuş gibi Luke’un elini kaldırdı. “Peki ne zaman...” diye başladı Joan. “On beş yaşındayken çıkmaya başladık. Jez Langton, yemeğimle kazandığım oyuncağı ona vermediğim için benden ayrılınca Luke, McDonalds’tan eve kadar benimle yürüdü. Ben onun tek kız arkadaşıyım, değil mi Luke?” dedi delikanlıyı dürterek. Luke gözlerini yere dikip hiçbir şey söylemedi. Joan, “Evet, bu harika. Peki doğum...” diye tekrar söze başladı. Charlene, “Ve evleneceğiz, değil mi Luke?” diyerek Joan’ın sözünü tekrar böldü. “Ona hamile olduğumu söyler söylemez gidip bana yüzük aldı. Şaka yapmıyorum. Harika biri. Tanıyabileceğiniz en nazik, en harika insandır o, öylesin değil mi Luke?” Luke yere bakıp başını salladı. “Şey, bu harika Charlene,” dedi Joan. “Hamileliğini ikinizin de bu şekilde benimsemesi çok hoş. Genç annelerimize elimizden geldiğince yardım etmek istiyoruz ve haftaya hep birlikte pizza yemeye gidip hoş, kimsenin 68 Tracy Bloom bizi rahatsız etmeyeceği bir ortamda aklınıza takılan her konuyu konuşabiliriz.” Charlene aniden, “Hangi pizzacıya?” diye sordu. “Şey, henüz bilmiyorum, sürekli gittiğimiz Pizza Palace olabilir.” “Kusura bakma ama olmaz. Orada kalın hamurlu pizza yapmıyorlar ve Luke yalnızca kalın hamurlu pizza yer.” “Anlıyorum. Aslına bakarsan kadın kadına gideceğiz. Luke u evde bırakıp tek başına gelemez misin?” Charlene gözlerini ısrarla yerden ayırmayan Luke a sorgulayan bir bakış attı. “Bu konuyu konuşur, Luke için sakıncası olup olmadığını bildiririm,” diye yanıtladı Charlene sonunda. “Pekâlâ. Evet Luke, senin eklemek istediğin bir şey var mı?” diye soran Joan, Charlene’in yanında oturan delikanlıya dönerek. Luke oturduğu yerde ileri kaydı ve homurdanarak, “Hayır,” dedi. “Çok güzel. İstediklerini söyleyebilmen için önü­ müzde daha çok fırsat olacak. Şimdi... sırada kim var?” Ben hazır bir şekilde bekliyordu. Diğerleri de onu dinliyor mu diye etrafına göz gezdirdikten sonra başladı. Yüzünde koca bir tebessümle, “Merhaba, adım Ben ve zavallı çocuk kızıl kafalı olacak diye korkuyorum,” dedi. 69 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthevvun ağzı hayretle açık kalmıştı. Kimdi bu adam? Şimdi sıra Katy’deydi. Matthevv nefesini tutmuştu. “Şey, merhaba. Ben Katy. Doğum beş hafta sonra ve sanırım biraz korkuyorum.” Katy nin kapıdan içeri girdiğini görür görmez harekete geçmesini engellediği düşünceler şimdi o sözlerle birlikte Matthevv un zihninde dönüp durmaya başlamıştı. Yani doğum eylül ayındaysa dokuz ay öncesi aralık ayı oluyordu. O lanet buluşma ne zamandı peki, diye düşündü çaresizce. Emin değildi, ta ki Katy nin onu okul salonundan çıkardığında W ham m Last Christmas parçasının çaldığını hatırlayana kadar. O an midesinin bulandığını hissetti. Öyle bir ihtimal yoktu, değil mi? O bebek kendisinden olamazdı. Karısı hamile kalabilmek için beş yıl uğraşmışken bir gecelik bir kaçamak nasıl hamilelikle sonuçlanabilirdi ki? Böyle bir şey olamazdı! Katy önlemini almış olmalıydı. Doğum kontrol hapı kullanıyordu herhalde. Doğum kontrol hapı kullanmayan otuz altı yaşında bir kadının şimdiye kadar çocuk sahibi olmaması müm kün değildi. Peki yanında oturan o şaklaban kimdi? Bebeğin babası o olmasa buraya gelmezdi herhalde. Öyle hızlı nefes alıp veriyordu ki fark edilmemesi m üm kün değildi. Etrafına gergin bir bakış attığında herkesin ona baktığını gördü. Alison da onu dürtmüştü. Lanet ol- 70 Tracy Bloom su n , sıra k en d isin e gelm işti. D o ğ u m a d a ir en b ü y ü k en dişesini herkesin ö n ü n d e açıklayacaktı. Karına, senin çocuğunu taşıyan tek kişinin kendisi olmayabileceğini anlatmakla başla istersen, ne dersin? Sonunda, “Affedersiniz, biraz hava almalıyım,” diyebildi ve ayağa kalkıp kapıya koştu. Kapı arkasından kapandığında duyduğu son şey Joan’ın kıkırdamasıydı. “Bu seviyeye gelindiğinde durumunun farkına varan biri illa ki çıkar. Ona biraz zaman verelim, toparlanıp döneceğinden eminim. İkiniz adına sen konuşmak ister misin?” dedi Joan. Matthewun boş sandalyesinin yanında oturan kadına bakıp gülümsüyordu. “Şey, o kocam Matthew. Normalde böyle değildir, inanın. Ona ne oldu bilmiyorum. Her neyse, adım Alison. Apartman dairesi yerine bahçeli müstakil bir evde yaşamak istediğimiz için Londra’dan buraya taşındık. Matthew da burada çalışmaya başladı. Böyle bir de­ ğişiklik yapmamız gerekliydi çünkü ikiz bekliyoruz,” dedi kendinden emin bir tebessümle. Salonda kısık sesle vay canına, harika gibi sözler yankılandıktan sonra herkes alkışladı. Katy herkesten biraz daha ağır alkışlarken muhtemelen Matthevv’un arkasına gizlendiğini düşündüğü kapıya bakıyordu. Ders bittikten sonra arabada giderlerken Alison, “Bunu nasıl yaparsın?” diye kocasına çıkıştı. “Neden çıkıp bir daha dönmedin? Beni küçük düşürdün.” 7i Salt Gibileri Kimse Seks Yapmaz “Atfedersin, bir anda kendimi kötü hissettim.” "Tabii! Şimdi oradaki herkes senin çok hevesli olmadığını düşünecek.” “Neye hevesli olmadığımı?” diye sordu Matthevv. “Çocuk sahibi olmaya,” diye feryat etti Alison. “Çocuk istemediğini düşünüyorlar, bundan eminim. Şimdi evlerine dönerken bizi konuştuklarından da eminim. İkizleri olacak baba doğum öncesi dersine ve doğumun nasıl olacağını öğrenmeye bile dayanamadı. Böyle yorum yapıyorlardır kesin. Tanrım, çok utandım.” Matthevv gözlerini sessizce gösterge panosuna dikmişti. Alison ısrarla, “Beni dinliyor musun?” diye sordu. “Affedersin. Ne dedin?” “Tanrı aşkına Matthevv, bu derslerin ne kadar önemli olduğunu bilmene rağmen beni herkesin önünde küçük düşürdün.” “Ben yalnızca... orada daha fazla kalamayacağımı fark ettim.” “Aman ne güzel,” dedi Alison ellerini havaya savurarak. “Doğum üzerine konuşma derslerine bile katlanamazken gerçekten doğum yaptığımda ne hale düşeceksin kimbilir! Neden korkuyorsun ki?” “Hiçbir şeyden. İnan bana korktuğum bir şey yok. Bunun doğumla falan ilgisi yok. Öğlen yediğim bir şey dokunmuş olmalı,” dedi Matthevv ve ardından dönüp 72 Tracy Bloom Alisona baktı. “Hem orada anlatılanları asıl öğrenmesi gereken sen değil misin? Benim orada bulunup bulunmamam çok da önemli değil. Olur da aniden bir sorun çıksa ve seninle gelemezsem...” “Matthew, birkaç ay boyunca katılacağımız ders tarihleri Blackberry’ne kayıtlı. Bunu biliyorum çünkü ben kaydettim. Bu derslerden daha önemli hiçbir şey yok. Bu gece olanlardan sonra gelmezsen herkes ne düşünür?” “Ne düşündükleri gerçekten bu kadar önemli mi? Onlarla arkadaş falan olmayacağız, değil mi?” “Matthew! Her günümü iki çocukla evde geçireceğim. Kendime bir destek ağı oluşturmalıyım ve bu derslerde arkadaşlık kurabileceğim birkaç kadın olmasını ümit ediyordum.” Matthew tekrar titremeye başladığını hissederek, “Hadi ama Alison. Oradaki hangi kadınla ortak bir noktan olabilir ki?” dedi. “Ah, ne bileyim? Gözlerini üzerinden alamadığın kadına ne dersin? Seni gördüm, sürekli ona bakıp duruyordun,” dedi Alison suçlayıcı bir ifadeyle. “Kim? Şu siyah saçlı olanı mı diyorsun?” Matthew midesinin bulandığını hissetti. “Ah, tanıdığım biri sandım o kadar. Ama nereden tanıdığımı hatırlayamadım.” “Anladım...” dedi Alison. “Artık sık sık eski arkadaşlarınla karşılaşmaya başlayacaksın. İşine yarar mı bilmiyorum ama bir reklam ajansında çalışıyormuş. 73 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Beyne benzer bir şeyi olduğunu düşündüğüm tek kişi o olduğu için ondan başkasıyla arkadaşlık kurabilece­ ğimi sanmıyorum.” Matthevv bu konuşmayı daha güvenli bir yöne götü­ recek uygun kelimeleri ararken, “Ama... ama,” diyebildi. “İyi ama erkek arkadaşı tam bir ezik değil mi?” 'Ah, bence zararsız biri. Yine de haklısın tabii. Garip bir çift. Kadından çok genç görünüyor.” “Bence beş para etmezin teki. Yerinde olsam onlardan uzak dururdum. Öyle korkunç çiftlerle uğraşmaktan daha kötü bir şey yoktur.” “Bu akşamki performansını göz önünde bulundurursak eminim onlar da bizim için aynı şeyi düşünmüş­ lerdir,” dedi Alison. “Kadının erkek arkadaşı sana kıyasla tam bir aziz gibiydi. Doğum topunu denediğimde sen yanımda olmadığın için elimi bile tuttu. Önümüzdeki hafta onu gördüğünde yerine geçtiği için ona teşekkür etmeyi unutm azsın artık.” Eve dönüş yolunda kırmızı ışıkta dururken Ben, “Çok iyi bir perform ans sergiledim, değil mi?” diye sordu Katyye. “O kaygısız insanlarla buzları nasıl erittiğimi gördün mü? Kızıl saç esprisinin işe yaramadığı durum yoktur derim her zaman. Ama huzur içinde yatsın, büyükannenin hatırına “s” harfiyle başlayan kelimeyi hiç dile getirmedim. Ayrıca Joamn anlattığı bütün o korkunç detayları gerçek bir erkek gibi dinledim. En 74 Tracy Bloom azından o Matthew denen adamdan daha erkekçe davrandım. Ne korkak biriymiş. Eminim karısı onu bir güzel azarlamıştır.” “Aslında onu tanıyorum,” dedi Katy. “Ne? O ana kuzusunu mu?” “Evet, birlikte okuduk. Dünya küçük, değil mi?” Katy ders boyunca kalkıp gitmemek için kendini zor tutmuştu. Tekrar karşılaşma ihtimalinden ötürü onu tanıdığım şimdiden söylemenin en doğrusu olduğuna karar vermişti. “Okuldayken de bu kadar korkak mıydı?” diye sordu Ben. “Hatırlamıyorum.” Katy sesinin titrediğini Ben’in fark etmemesini ümit edip normal bir sesle konuşmaya gayret etti. “Her neyse, ben aslında bu derslere daha fazla devam etmeyelim diyorum. Öğrenmem gereken şeyleri bu akşam öğrendim zaten. Bundan sonra kitapları okumamız bence yeterli.” “Ne dedin? Ciddi misin sen? Hafta boyunca öğ­ retmenler odasında Bob ve Dennis’in, kan ve yaralarla ilgili bütün o detaylara dayanamayacağımı söyleyip benimle dalga geçmelerine katlandım. İlk dersten sonra bir daha katılmayacağımı onlara söylersem nasıl dalga geçerler bir düşün.” “Benim gitmek istemediğimi söylersin,” dedi Katy çaresizce. 75 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ya tabii, onlar da inanırdı. Artık bir sonraki derse de gitmek zorundayım. Bunu söyleyeceğim aklıma bile gelmezdi Katy ama bana bu şansı verdiğin için teşekkür ederim,” dedi Ben içtenlikle. “Leeds North gençler takımının geleceği o toplantıya katılmama ve Luke un da geri dönüp forvet oyuncumuz olmasına bağlı.” 7 Katy o zamanlar Matthevv’la yatmasını hayatında pozitif bir dönüm noktası olarak görmüştü. Matthew’un onu istediğini ve kendisinin de yoluna devam edebildiğini anlaması, yıllar süren reddedilmişliği ve içinde büyü­ yüp duran acıyı silmesinde önemli bir rol oynamıştı. Ama bunu yaparken zorlanmadığını söylemek doğru olmazdı. Paylaştıkları anıların o sımsıcak coş­ kusunu hissetmek güzeldi. Matthevv'un ihanetini ve geleceklerinin merhametsizce paramparça olduğunu hatırlamasa, geçen zamanın gül rengi hayallerine dalıp gidebilirdi. Üniversiteye gitmeden Önceki gece saatlerce konuştukları geleceklerinin... Ambarı eve dönüştürecekleri, köpekler ve çocuklarla dolu geleceklerinin... Katy planlarının en ufak detayını ya da acıyla dolu haftalarının, hatta aylarının bir tek anını bile unut­ 77 Salı Gibileri Kimse Seks Yapmaz mamıştı. Nihayet gözyaşları dindiğinde bir daha böyle bir şey yaşamayacağına, mutluluğu bir erkekte değil, kendinde arayacağına yemin etmişti. Buluşma gecesinden sonraki sabah onunla vedalaşıp hayatta başarılar dilediğinde Matthew’un yüzündeki ifade, Katy’nin, bunca zaman sonra da olsa hislerinden kurtulduğunu görmesine yetmişti. Matthew’un yüzündeki mutsuz ve şaşkın ifadeden, o kısacık görüşmeye son noktayı koyanın Katy olacağını hiç beklemediği anlaşılıyordu. O gün bekârlığa veda partisinden dönen Ben de Katy nin neşeli haline ve onunla hemen yatmak istemesine şaşırmıştı. Leş gibi bira koktuğunu söyleyip itiraz etse de Katy çoktan kendini kaptırmış, Matthew’la ya­ şadıklarını zihninin arka odalarına sürüp onun yerine Ben’le yaşayacağı eğlenceyi koymaya heveslenmişti. Ve tam her şey düzene oturmuşken Katy hamile olduğunu fark etmişti. Küçücük de olsa bebeğin Matthew’dan olma ihtimalini göz ardı edip Ben e hamile olduğunu söylediğinde Ben’in ilk sözleri, “tyi de bu mümkün mü?” olmuştu. “Müşterilerle çıktığım birkaç Noel yemeğinde kafayı fazlaca bulup kustuğum zaman olmalı. Haplar etki etmedi demek...” Katy, Ben’in tepkisini beklerken gergin bir ifadeyle onu izliyordu. Ama tepkilerini ancak zaman içinde gö­ rebildi. Ben şaşırmış, ürkmüş, üzülmüş, sonra annesini 78 Tracy Bloom aramış, ondan işittiği azardan sonra uysal ve bağımsız bir tavır sergilemeye başlamıştı. İçten içe heyecanlandığı zamanlar da oluyordu. Katy, Bene söylemesinin yarattığı travmanın üstesinden gelip Matthevv’la ilgili ihtimali zihninden tamamen attıktan sonra hamileliğini görmezden gelmeyi tercih etmişti. Hamile olduğunu öğrenen diğer anneler gibi bebeğe odaklı bir robota dönüşmesine imkân yoktu. Kendisinin ve Benin ki­ şiliklerinin değişmemesi konusunda kararlıydı ve bu durum ilişkilerini de bozmayacaktı. Hayat her zamanki normal seyrinde devam edecekti. Tabii doğum öncesi dersinin ertesi günü işe gittiğinde düşüncelerinin normal seyrinde olduğu söylenemezdi. Çünkü ebenin ona verdiği hamilelik rehberinde, bebeğin babası olabilecek diğer adamın otuz beşinci haftada ortaya çıkmasıyla ilgili bir bölüm yoktu. Amaç onu iyice perişan etmekmiş gibi tam da o gün için programlanan hamileliğini kutlama partisini nasıl savuşturacağına dair herhangi bir tavsiye de yoktu. İş arkadaşları yaklaşan doğumunu kutlamak için parti vermeye bu kadar hevesliyken Katy’nin bundan kaçma şansı yüzde sıfırdı. Katy, Daniel’ın tasarladığı o zarif davetiyeler kar­ şısında şaşkına döndüğünde Daniel ona, “Doğumları kutlamak artık düğün gibi tatlım,” demişti. “İyi de işyerinden birkaç arkadaşla birlikte bir şeyler atıştırıp içmeyecek miydik?” diye sordu Katy. 79 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Saçmalama Katy. Böylesine iyi bir şirketin üstün yetenekli Kreatif Direktörü olarak kreatif yeteneğimi doğum kutlaması gibi, bir eşcinselin hayatından çok uzak ve dandik bir konuda kullanma fırsatını tepece­ ğimi düşünüyorsan yanılıyorsun.” "Şimdi anlıyorum... Kendini doğumla ilgili konulardan dışlanmış hissettiğinden bunu da eşcinselleştirmek için elinden geleni ardına koymayacaksın. Bu arada davetiyenin ön kısmındaki resme göre aslında bir Judy Garland doğuracağım fikri de hoşuma gitmedi değil.” “Lafı mı olur! Aslında Kylie’yi düşünmüştüm ama öylesine narin hatları olan bir kadının senin genlerinden gelmesi müm kün değil.” “Çok haklısın, Kylie çok saçma olurdu,” demişti ama Kylieyi doğurmayı şu anki durumuna tercih edeceğini o zamanlar bilmiyordu elbette. Çantasını alıp ajansın kapısından çıkmaya hazırlanırken derin derin iç geçirdi ve kontrollü bir kadın izlenimi uyandırmak için yüzüne sahte bir tebessüm takındı. Ancak dördüncü kattaki Harvey Nichols restoranına adımını atıp kendi görüntüsünün tavandan sarkan en az bir seksen santimlik versiyonuyla karşılaşır karşılaşmaz tebessümü kayboldu. Aslında yüzünün, doksanlı yıllarda Demi M ooreun, Vanity Fair’in kapağını onurlandıran hamile ve çıplak vücuduna eklendiği göz ardı edilirse fazlaca göz kamaştıran bir resim olduğu söylenebilirdi. 80 Tracy Bloom Daniel yüzünde kendinden emin bir tebessümle resmin altında bekliyordu. Katyyi görür görmez yanma koştu. “Beğendin, değil mi Katy? Hiç bu kadar iyi görünmemiştin bence,” dedi nefesi kesilerek. “İnanılmaz. Yani, en iyi halimin, başımın başka birinin hamile vücuduna eklenmiş hali olduğunu mu söylüyorsun?” diye sordu Katy hayretle. “Ama şu yüzüne bir baksana... Reprodüksiyon bö­ lümünden Colin saatlerce üzerinde çalıştı. Salı gecesinin tamamını ten rengini eşitlemeye çalışarak geçirdi. Ama sonuç bir harika. Düzenli olarak cilt bakımı yaptırıp paranı biraz da güzellik ürünlerine yatırsan bak nasıl güzel görünürsün!” “Daniel sen gerçek bir dostsun. İntihardan başka çare olmadığına ne zaman ikna olmam gerekse seni arayabileceğimi söyle lütfen.” Aslında Katy, Daniel’la sohbet etmekten her zaman zevk alırdı ama bugün alamıyordu. Hamile kalmanın havasının söneceği anlamına gelmediğini genç iş arkadaşlarına kanıtlamak için aldığı pahalı hamile elbisesini düzeltti. Bununla birlikte, ince tellerin tepesine yerleştirilmiş beyaz leyleklerin üzerindeki bembeyaz tüyler ile güzelce süslenmiş masaya doğru yürüdüğünde ürpererek gözlerinin yaşardığını hissetti. Katy sabırsızca onu bekleyen insanlara doğru yü­ rürken, “Çok hoş,” dedi. 8ı Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Genç sanat yönetmenlerinden biri olan Kim, “Masaları ben ve Lenny hazırladık,” dedi. Tabii bu arada Daniel ı ilaç temasından vazgeçirmeye de çalıştık. Tavana içi pembe ve mavi sıvı dolu epidural iğneleri asmak istedi. Biraz eğlenip ne hissedildiğini anlayalım diye de gaz tüpleri getirecekti. Neyse ki restoran müdürü sert çıkarak mekânın, dışarıdan getirilen gazın vereceği zarara karşı sigortalı olmadığını söyledi.” “Vay canına, ucuz kurtardık desene.” Katy oturdu ve bir yolunu bulup ortadan kaybolmayı isterken acıyla tüm gözlerin üzerinde olduğunu fark etti. Katy’nin ne yapacağını bilemediği o anda yaşanan garip sessizliği, eğlenceye katkıda bulunmak isteyen yetenekli patronu tarafından bozuldu. “Hadi bize bebek odasını anlat Katy. Nasıl döşemeyi planlıyorsun?” “Şey, oda zaten beyaza boyalı olduğu için rengini değiştirmedik.” “Aşırıya kaçmayacaksın yani, ne güzel!” dedi adam sevgi dolu bir ifadeyle. “Bütün eşyaların o lanet Winnie the Pooh baskılarıyla süslendiği abartılı çocuk odalarına dayanamıyorum. Dünyaya henüz adım atmışken her köşeden seni izleyen aptal, şişko bir ayıyı kim görmek ister ki?” “Ama benim küçük Alfie’m W innie’ye bayılıyor,” dedi resepsiyon görevlisi Jane. “Gerçekten seviyor Katy. 82 Tracy Bloom İstersen seninle birlikte Mothercaree gelirim. Birbirine uygun bir sürü şey alabilirsin. Hepsi birbirinden güzel.” Katy çaresizce patronuna bakıp, “Şey, zamanım olursa...” dedi. Patron da onu anladığını göstermek istercesine, “Hadi bakalım, artık şu formaliteleri yerine getirelim de rahatlamak için bir şeyler içelim,” dedi. Sonra ayağa kalktı ve herkesin dikkatini çekebilmek için kaşığını bardağının kenarına vurdu. Katy gerçekten de bunun bir düğüne benzemeye başladığını düşünüyordu. “Evet bayanlar baylar, şu anda Katy nin çok yakında anneliğe adım atacak olmasının şerefine kadeh kaldırdığımıza gerçekten inanamıyorum. Katy yi uzun zamandır tanıyorum ve onun pek de anneliğe yaraşmayacak davranışlarını zihnimden atmakta zorlanacağımı biliyorum.” Masanın etrafında kıkırdaşmalar başladı. “Tanıtım kampanyalarının başarısını kutladığımızda bir müşterimizden fazla para koparmaya çalışan dans­ çıyı kepaze etmesini izlemenin keyfine bir daha hiç varamamaktan korkuyorum. Sanırım şöyle demiştin... A d a m ın karşısın da kıçım sallam ak için ondan y ü z p a ­ p el kopartabileceğini düşünüyorsan o paranın iki katını gözlerini oyarak alacağım dan emin olabilirsin. Katynin en sevdiğim yönlerinden biri de bu işte. Ne kadar para harcandığını asla gözünden kaçırmaz.” 83 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Herkes kahkahalarla gülerken Katy dişlerini gı­ cırdatarak gülümsemişti. “İç çamaşırı çekimleri yapılırken müşterinin zevkini çok iyi bildiği için erkek mankenin penisinin duruşunu düzeltmekte ısrar etmesine dair anılarım ise doğacak çocuğunu utandırmamak adına belki de sonsuza dek geçmişe hapsedilecek.” “O bencil öküz beni penisine yaklaştırmamıştı,” diye mırıldandı Daniel. “Oysa bir penisin nasıl kusursuz görüneceğini bilen biri varsa o da benimdir şüphesiz.” “Bu örnek Katy nin girdiği her ortama nasıl kolay uyum sağladığını gösteriyor. Bugüne dek evde yaşanabilecek mutluluklardan kendini şiddetle soyutlamış olsa da kısa süre içinde ona da alışacağından ve gerçekten de çok iyi bir anne olacağından eminim.” Patron bir anda Katy ye döndü ve omzunu dostça sıkıp, “Bunu tüm içtenliğimle söylüyorum, inan,” dedi. ’ Katy sersemlemişti. Çok iyi bir anne mi? Patronu şu anki durumunu bilse kesinlikle böyle bir laf etmezdi. “Daniel sır gibi sakladığı çok özel bir hediye hazırlamış. Şimdi büyük bir heyecanla seni ona teslim ediyorum ...” Katy masanın yanı başında duran ve beyaz bir örtüye sarılı altmış santim uzunluğundaki yamru yumru şeyi de o anda fark etmişti. Daniel şaşırtıcı derecede rahatsız olmuş bir ifadeyle o şeye doğru gidiyordu. 84 Tracy Bloom Kim bilir yine ne yumurtlayacak, diye düşündü Katy. Bir ara onu bir daha görmek bile istemediğini suratına haykırmayı unutmamalıydı. “Bak Katy, öncelikle sana şunu belirteyim ki bu şey için çok uğraşıldı. O yüzden beğensen iyi edersin,” dedi Daniel. Daniel beyaz örtüyü gösterişli bir hareketle kaldırdı ve tümüyle alçıdan yapılıp siyah renkli ahşap bir sütuna yerleştirilmiş hamile bir karın ile üstündeki bir çift heybetli memeyi gözler önüne serdi. Muhasebe müdürlerinden biri olan Martin neşeyle, “Ben bu memeleri tanıyorum,” diye haykırdı. “Tanrım, neden ben?” diye mırıldandı Katy. Nefesi kesilmiş, ağzı ardına kadar açılmış bir halde başını hayretle Daniela doğru sallıyordu. “Şu gebe kıyafetleri kataloğu için sanat yönetmenine katkısı olsun diye karnının fotoğrafını çekmek istemiştim, hatırladın mı?” “Evet.” Daniel histerik bir kahkaha eşliğinde, “Şey, sana yalan söyledim,” dedi. “Bunu yapabilmek için güzel bir fotoğrafına ihtiyacım vardı. Hadi ama Katy, benden bebeğe faydası olacak bir şey almamı beklemiyordun herhalde? Ana renkleri kullanmaya heveslendiğim için sabırsızlandım.” 85 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz "Kusura bakm a ama çıplak vücudum u bir defa da değil iki deia gözler önüne sermen biraz ağır oldu Daniel, hem de çok ağır,” dedi Katy. "Bir defa..." diye düzeltti Daniel. “Diğeri hamile bedeninin muhteşemliğini gözler önüne sermekten senin gibi çekinmeyen Demi M ooreun vücuduydu.” “Daniel, inanılm az bir hızla kilo alıyorum, bir kilometre uzunluğunda çatlaklarım var ve kasığımdaki kılları aylardır göremedim. Buna rağmen orada olup olm adıklarını kontrol etmek için memelerimin müthiş bir hızla karnım a doğru sarkm alarına şükretmeye çalışıyorum. Şimdi lütfen söyler misin bana, bunun neresi muhteşem?” “Tamam, tam am anlaşıldı. Korkacak bir şey yok. Louise o çok sıradan hediyelerden birini getiriyor. Lazımlık ya da ona benzer bir şeyle karşılaştığında çok sevinmiş gibi yapmak zorunda kalırsan yine beni suçlama.” Tam o sırada Louise kucağında bir yığın hediyeyle salona girdi. Louise, Katy nin asistanı ve aşırı korumacı bir anneydi. Masası çocuklarının fotoğraflarıyla doluydu ve yaptıkları haylazlıkları anlata anlata bitiremezdi. Katy ona hamile olduğunu söylediğinde Louise çok sevinmiş, hamilelik ve anneliğin her yönüyle ilgili ona faydalı tavsiyelerde bulunmuştu. Aklına en ufak bir fikir geldiği anda Katy’yle paylaşmak üzere odasının kapısını çalardı. Katy onun başka bir göreve alınması 86 Tracy Bloom için yalvarmıştı ama patronu bu isteğini reddetmişti çünkü Louise üç doğumunda yaşadıklarını her gün anlatırken Katy’nin nasıl kıvrandığını izlemekten keyif alıyordu. “Geç kaldığım için özür dilerim. Lanet telefonun bir an olsun susmadı,” dedi Louise ve yaptığı işten duyduğu rahatsızlık Katynin suçuymuş gibi Katy’ye ters bir bakış attı. “Önemli bir şey var mı?” diye sordu Katy. “Sanmıyorum. Arayanların çoğu müşterilerdi. Onlara doğum öncesi kutlama yaptığımızı ve onları daha sonra arayacağını söyleyince sustular. Ah, bir de adı Matthew muydu ne, o aradı. Eski bir arkadaşınmış ve seninle konuşmak istiyormuş. Numarasını BlackBerry’ne yolladım.” Matthew’un adını duyan Katy yerinden sıçradı ve çatalı gürültüyle yere düştü. Kısıtlı bir şekilde hareket ettirebildiği vücuduyla eğilip çatalı yerden alması, Katy’ye toparlanması için fırsat vermişti. Dimdik oturup yanaklarının kızardığını görmezden gelmeye çalışırken, “Tamam, şey, sanırım kim olduğunu anladım,” dedi. Daniel şaşkın bir ifadeyle onu izliyordu. Matthevv la yaşadıklarını anlattığı tek kişi Daniel’dı çünkü zaten çok az görüştüğü arkadaşlarına, çocuğunun babasının kim olduğundan emin olmadığını söylediği takdirde dehşete kapılmış Stepford Kadınları misali ondan u/ak- 87 Salı Gibileri Kimse Seks Yapmaz taşacaklarım biliyordu. Öte yandan Daniel içinden geleni yaptığı için onu tebrik etmişti. Yine de çocuğun babasının kim olduğu konusundaki kafa karışıklığına bir yorum getirememişti. Hatta hiçbir şey söylemeden gitmiş, uzun uzun düşündüğü saatler sonunda geri dönmüştü. Katynin odasına gelip kapıyı arkasından kapatmış, biraz düşündükten sonra ona Matthew’u unutm aktan başka şansı olmadığını söylemişti. Katy onu zihninin en kuytu köşesine gömmeli, çok iyi bir anne olmaya ve Benin de “Yüzyılın Babası” olmasına yardım etmeye odaklanmalıydı. Sonra kalkmış, hiç­ bir şey söylemeyen Katy yi odada tek başına bırakıp gitmişti. Katy, DanieTın daha önce hiç bu kadar ciddi olduğunu hatırlamıyordu ve bu da onu korkutmuştu. Daniel gözlerini Katy’den ayırmadan, “Ne içersin Louise?” diye sordu. Louise de, “Beyaz şarap ve limonata lütfen,” diye yanıtladı. Yakışıklı barmenden böyle bir karışım hazırlamasını istemenin tüylerini ürperttiği belli olan Daniel, Katy nin koluna yapıştı. “Benimle bara gel.” Kimsenin onları duyamayacağı bir yere geldiklerinde Daniel, “Neler oluyor?” diye sordu. “Bu Matthew düşündüğüm kişi mi? Hayatından çıkıp gittiğini sanıyordum.” 88 Tracy Bloom Katy, “Sana anlatacak vaktim olmadı henüz. Dün akşam doğum öncesi dersindeydi. Tekrar buraya yerleşmiş,” dedi gergin bir ifadeyle. “Doğum öncesi dersinde ne işi varmış ki?” “Karısı hamile, seni şapşal. Yoksa neden gelsin?” Şimdi Daniel da şaşkına dönmüştü. “Şaka yapı­ yorsun... Yani hem karısından hem de senden aynı anda mı çocuğu olacak?” “Bebeğin ondan olduğunu bilmiyoruz. Onunla bir kez yattım. Konuşmuştuk, unuttun mu?” “Biliyorum, biliyorum ama şimdi tekrar hayatına girdiğine göre durum değişti, değil mi? Ne yapacaksın?” “Şey...” dedi Katy sakinleşmeye çalışarak. “Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Söylediklerinde haklıydın. Onları görmezden gelmeye devam etmeliyim. Karısı da hamileyken karnımdaki bebeğin ondan olmadığını düşünmeliyim.” “İyi ama seni aradı,” dedi Daniel. “Bildiğin iyi bir bakıcı olup olmadığı konusunda senden tavsiye istemek için de aramış olabilir tabii ama nedense buna pek ihtimal veremiyorum. Sence şüphelenmiş olabilir mi?” “Şey, hepimiz bebeklerin ne zaman doğacağını söyledik...” “Ah, bence bu çok saçma,” diye araya girdi Daniel. Bir odada olduğunu ve herkesin en son ne zaman seks yaptığını bildiğini düşünsene.” 89 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Neden son kez olsıın?” diye sordu Katy. “Hadi ama sen de! Siz heteroseksüeller otuzunuzdan sonra yalnızca üremek için sevişirsiniz. Hamile kadınların bu kadar huzurlu görünmesinin sebebi bedensel görevlerinden kurtulmuş olmalarıdır. Sen doğum yapacağın tarihi söylediğinde Matthew ne yaptı?” “Benzi attı ve dışarı çıkıp bir daha da dönmedi.” “O halde gerçekten de bebeğin kendisinden olduğu konusunda şüphelenmiş, değil mi?” “Sanırım.” “Ee?” “Ee ne?” “Şimdi ne yapacaksın?” Katy yine paniğe kapıldığını hissetti ve, “Bilmiyorum,” dedi. Bir yanıt bulabilmek ümidiyle çaresizce etrafına bakındı ama gözler önüne serilen bedeninin iki çıplak temsilinden başka bir şey görmedi. “Bu kutlama böyle olmamalıydı,” dedi Katy öfkeyle. “Bak kızım, acısını benden çıkarma istersen. Sükûnetimizi koruyalım, olur mu? Aslında haklısın. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Plan baki, özellikle de karısının hamile olduğunu öğrendikten sonra. Matthew geçmişte kaldı ve bebeğin babası Ben. Artık kendini buna alıştır. M atthewa bu kadarını söylemen yeterli. Sonra her şey yoluna girecek. Görürsün.” 90 8 Katy, barın önünde dilenen evsiz adamın şapkasına bir sterlinlik bozuk para bıraktı. Dilek kuyusunun yokluğunda belki şans getirir, diye düşündü. Barın kapısını açtı ve burada tanıdık biriyle karşılaşmayacağını hemen anladı. Her biri birbirinden farklı mobilyalara kusursuzca uyum sağlayan cart renkli, yırtık duvar kâğıtlarını inceledi. Yıllarca hor kullanılmaktan yıpranmış gri renkli halıya kirli hardal sarısı bir köpük akıyordu. Köşedeki birkaç oyun makinesi şıngırdıyor, korkunç haldeki mekâna biraz olsun neşe katıyordu. Öğlenden beri, hatta önceki günün öğle vaktinden beri oradalarmış hissi uyandıran bar bölümündeki üç kişi dışında kimsecikler yoktu. Öne eğilmişlerdi ve sanki kelimelerle değil de alçak ve tiz sesli homurtularla konuşuyor ama her nasılsa birbirlerini anlıyorlardı. 91 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Onlardan başka bir de uzun, kirli mavi bir yağ­ murluğu ve şeffaf, naylon eşarbıyla bir köşede birasını yudumlayan fazlaca şişman ve yaşlı bir kadın vardı. Katy kapıdan temkinli adımlarla girer girmez kadın ona bağırdı. “Bak, işte şurada tatlım. Kendine çoktan bir arkadaş buldu bile,” dedi kadın. Katy kadının işaret ettiği yöne baktığında üzerinde mekânla en az kendisininki kadar tezat bir kıyafetin içinde olan Matthew’u gördü. Lacivert renkli, şık bir takım elbise giymişti ve ayağının dibinde de kocaman bir Alman çoban köpeği yatıyordu. Katy otururken, “Siz Londralıların ayağınızı sıcak tutm ak için giydiği son moda aksesuar mı bu?” diye sormadan edemedi. Matthew, “Lanet olası şey yerinden kımıldamıyor ve beni ısırır diye onu kovamıyorum. Daha da kötüsü sahibinden dayak yemekten korkuyorum,” diyerek dişsiz ağzıyla ona koca bir tebessüm veren kadına gergin bir bakış attı. Katy de bunun üzerine, “Bu durumda köpeğin havlamasının, kadının ısırmasından daha kötü olacağını söyleyebiliriz sanırım,” diye bir espri yaptı. Tanrım, bu laf da nereden çıktı şimdi, diye dü­ şündü Katy. Berbat bir konuşma yapacakken aniden komedyenliğim tuttu. 92 Tracy Bloom “Çok komik,” dedi Matthew. “İçmeyeceğini tahmin ettiğim için sana rom ve kola yerine soda söyledim. Ama istersen başka bir şey de söyleyebiliriz.” Katy şaşırmıştı. Yıllardır kola ve rom içmemişti. Hatta bir zamanlar böylesine garip bir karışımı içtiğini bile unutmuştu. Ama anlaşılan Matthew unutmamıştı. “Hayır, soda iyi,” dedi bir yudum içerken ve o tehlikeli topraklara girmeye henüz hazır olmadığı için, “Nasılsın?” diye sordu. “Bildiğin gibi. İyiyim sanırım. Sen?” “Evet, ben de fena değilim sanırım. Sen?” “Sen sordun zaten.” Matthew’un gözlerinde binlerce soru gizleniyordu. Gözlerini kapatıp hemen ardından tekrar açtı ve söyleyeceklerine kendisi de inanamıyormuş gibi başını iki yana salladı. “Benden olma ihtimali var mı?” Katy şaşkınlıkla kaskatı kesilmişti. Bu sorunun bu kadar çabuk ve doğrudan gelmesini beklemiyordu. Asıl konuya girmeden önce bu görüşmenin iyi bir şekilde sonuçlanmasını sağlayacak zamanı ona kazandırması için zihninde sayısız giriş konuşması tasarlamıştı. Ancak şimdi uygun kelimeleri düşünecek vakti olmadığı için yanıtı açık olmuştu. “Evet,” dedi. Matthew oturduğu yerde sertçe arkasına yaslandı. Söylenmişti bir defa, artık geri dönüşü yoktu. Ayaklarını 93 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz bastıkları sert zemin kaybolmuş, yerini zayıf, bilinmez ve ıssız bir yere bırakmıştı. Öyle ki ileriye doğru nasıl adım atmaya başlayacaklarını bile bilmiyorlardı. Uzunca bir süre sessizliklerini bozmadan öylece oturdular. İkisi de bundan sonra ne yapacaklarına ve ne söyleyeceklerine dair içsel mücadelesini kaybetmişti. Sonunda Alman çoban köpeği dönüp ikisine birden baktı ve bir süre yalnız kalmaları gerektiğine karar verip sahibinin yanma gitti. İçine düştükleri bu yeni dünyada ilk adımı atmayı başaran Matthew olmuştu. “Bu evet, kesin bir evet mi? Derse gelen adamdan olamaz mı?” “İsmi Ben. Okul buluşmasında bahsettiğim adam. Aslında ondan da olabilir. Bilemiyorum Matthew.” “Ona ne söyledin?” “Hiçbir şey. Kendisinden olduğunu düşünüyor. Bak Matthew, hamile olduğumu öğrendiğimde hesaplama yaptım ve bebeğin senden olabileceği sonucuna vardım. Ama tabii Ben den olma ihtimali daha yüksek,” diye geveledi Katy. “Tanrı aşkına, birlikte yalnızca bir gece geçirdik. Aramızda geçenleri unutmaya çalışıyordum. Gerçek olmayabilecek bir şey için neden endişelenelim ki? Kendimi bu bebeğin babasının yüzde yüz Ben olduğuna ikna ettim, işte o kadar.” “Peki şimdi ne düşünüyorsun?” 94 Tracy Bloom “Hatırlatan şeyler olmadığında unutmak daha kolay. Buraya dönmen içimdeki küçücük şüpheyi hiçbir şekilde susturamıyor.” Matthew öne eğilip gözlerini de kapatacak şekilde başını ellerinin arasına aldı. Bir süre sonra Katy yi deh­ şete sürüklercesine titremeye başladı. Sonunda başını kaldırdığında Katy onun güldüğünü fark etti. “Bunun neresi sana komik geldi anlamadım,” dedi Katy. “Lanet olası bir ironi bu Katy... Karım hamile kalabilsin diye son beş yıldır cehennemin içine girip girip çıktım. Bir türlü başaramadığımız için sefil bir ineğe dönüştü. Açıkçası beni senin yatağına iten de buydu. Ve sonunda mutlulukların en büyüğü geldi ve bebeğimiz olacağını öğrendik. Şu an hamile ve tekrar evlendiğim o kadına dönüştü. Hayatım yoluna girdi derken bir, yalnızca bir gecelik birlikteliğin ardından sen çıkıp bana büyük bir vurgun yaptığımı ve başka bir çocuğun daha babası olacağımı söyledin. Mutluluklar geldi mi peş peşe geliyor.” Tekrar sandalyesine yaslandığında artık bütünüyle yenik düşmüş bir ifadesi vardı. “Bu durum beni de mutlu etmedi, merak etme. Ne hamile kalmayı ne de babasının kim olduğunu bilmemeyi istedim.” “Peki ne yaptın? Nasıl hamile kaldın? Korunmadığım için kendime kızıyorum ama senin yaşında ve deneyiminde bir kadının bunu akıl edeceğini ya da 95 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz en azından benden prezervatif kullanmamı isteyecek olgunluğa sahip olduğunu sanmıştım.” “Ne demek istiyorsun?” diye sordu Katy öfkeyle. “Bu tür durumlara pek yabancı sayılmadığına ve ortalıkta koşuşturan küçük bir Katy de olmadığına göre bu zamana dek hamile kalmayı önleyebildiğini söylüyorum.” Katy bu kez sesini yükselterek, “Fahişeymişim gibi konuşuyorsun,” diye çıkıştı. Buraya aşağılanmaya gelmemişti. “Benim herkesle düşüp kalkmadığımı biliyorsun. Bir tek seninle yattım ve o da yıllar önce bana yaptıklarının bir tür intikamını almak içindi. Yoksa yüzüne dönüp bakar mıydım sanıyorsun? Artık kimseyi heyecanlandıramıyorsun, değil mi Bay Sıkıcı Finans Adamı? Ayrıca söyleyeyim, ben korunuyordum. Doğum kontrol hapı. Ama midem rahatsızlanmıştı ve sanırım o dönemde hap etkisini göstermedi. Böyle şeyler olabiliyor Matthew.” “Ben sıkıcı biri değilim,” dedi Matthew neredeyse bağırarak. “Reklamcılık denen yetişkinlere özgü oyun bahçesinde çalışırken hâlâ on yedi yaşındaymışız gibi davranamayız. Bazılarımız da evlenmeye, düzenli bir hayat kurmaya, gelecek vaat eden ciddi bir işte çalış­ maya karar veriyor.” “Böyle mi düşünüyorsun? Benim hiç büyümediğimi mi söylüyorsun? Senin gün boyunca yapmak zorunda 96 Tracy Bloom olduğun o saçma sapan işler yerine sevdiğin işi yapmak bence çok daha mantıklı.” “Saçmalama Katy,” dedi Matthew masayı yumruklayarak. O anda yalnız olmadıklarını fark ettiler. Barmen tam karşılarında duruyor, yağmurluklu kadın da barmenin arkasından onları izliyordu. “Bakın, biraz sessiz olmanız mümkün mü? Buraya sükûnet içinde içmeye gelen müşterilerimi rahatsız ediyorsunuz,” dedi barmen. “Doğru. Köpeğimi de ürkütüyorsunuz,” dedi yaşlı kadın. Matthew ve Katy, her an uykuya dalabilirmiş gibi görünen bardaki üç adama baktı. “Tamam dostum,” dedi Matthew alçak sesle. “Ayrıca annesi ile babası kedi köpek gibi tartıştığı sürece o bebek de mutlu olmayacak,” dedi kadın ek olarak. “Sorun yok,” dedi Matthew. “Teşekkürler.” Sonra Katy’ye döndü: “Aman ne harika! Aklını kaçırmış bir bunak bile bebeğin benden olduğunu düşünüyor.” Bu gereksiz buluşmaya bir an önce son noktayı koymaya karar veren Katy, “Bak Matthevv, bu çok anlamsız. Sıkıntıya girmene gerek yok. Kendi yoluna git,” 97 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz dedi ve sandalyesinden kalkıp Matthevva baktığında karnını korumacı bir tavırla okşadığını fark etti. “Bu bebeğin senden olma ihtimali çok düşük, gerçekten. Ve bu konuyu uzatmak bize acıdan başka bir şey vermeyecek. Karın ikiz bekliyor. Onların sana ihtiyacı var. Bu küçük ihtimalin gerçek olup olmayaca­ ğını unutmak için bir anlaşma yapıp yolumuza devam etmeliyiz. Başka yolu yok. Şimdi tuvalete gitmem gerekiyor ve çıktığımda gitmiş olmanı istiyorum.” Katy dönüp arkasına bakmadan tuvalete doğru yürüdü. Tüm bunlar başını ağrıtmıştı ve artık daha fazla düşünüp konuşmak istemiyordu. “Yeter...” diye mırıldandı kadınlar tuvaletinin kapısını açarken. Matthew, Katynin gidişini izlerken en azından dö­ nüp ona bakmasını ümit etmekten kendini alamıyordu ama Katy bakmadı. Matthew paltosunu alıp kapıya yürürken kendi kendine, “Yine de seni gördüğüme sevindim,” diye mırıldandığını fark etti. 98 9 “Yaşadığımız bölgedeki ilkokulun eğitimi çok iyiymiş. O yüzden ikizler okula başladığında müdürün değişmemiş olmasını ümit ediyoruz. Ancak ortaokulun eğitimi çok yetersiz olduğu için çocuklar on bir yaşma gelmeden başka bir yere taşınmamız gerekecek. Neyse ki bölgedeki en iyi okulları araştırıp nerede yaşamak istediğimize karar vermek için yeterince vaktimiz olacak Katy, Alison a hayretle bakıyordu. Çocuğun hangi okula gideceğini düşünmek şöyle dursun daha bir tane bebek bezi bile almış değildi. Aslında hepsinden öte orada oturup Alison la normal, daha doğrusu normale benzer bir sohbet ettiğine inanamıyordu. Matthew’la yaptıkları gizli görüşmenin ardından Katy, Daniel’ı arayıp haberi vermişti. Görev tamamlanmış, konu kapanmıştı. Tabii Katy nin her yaptığı işte 99 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz bir kusur arayan Daniel o koca burnunu bu konuya da sokmuş, Matthew un katıldığı bebek eğitimi kursu konusuna nasıl bir çözüm getirmeyi düşündüğünü sormuştu. “Şey Matthew ve Alisonm bir daha geleceğini sanmıyorum. Matthew böyle bir risk almaz. Eminim bir mazeret bulacaktır.” “Hinim, sen öyle diyorsan öyle olsun bakalım,” diye yanıtladı Daniel. “Öyle konuşma. Bak, kaybedeceği çok şey var. Karısını bırakıp yüz metre yakınıma bile yaklaşacağını sanmıyorum. Geçen defa paçayı sıyırdı. Aynı şeyi tekrarlaması aptallıktan başka bir şey olmaz.” Katy, karşısında oturan Matthew a bakarken kendi kendine, gerçekten çok aptalca, diye düşündü. Bu adamın, diğer eşlerle birlikte doğumu kolaylaştıracak yöntemler üzerine yapılan grup konuşmasına odaklanmış bir hali yoktu. Gergin bakışlarını Katy ile Alisona dikmiş, onları izliyordu. Aslında kadınların da sancıyı hafifletme yolları üzerine konuşması gerekiyordu ama nasıl olmuşsa laf dönüp dolaşıp Alisonm çocuklar on bir yaşma geldi­ ğinde ne yapacaklarına dair planlarına gelmişti. foan asıl konuya dönmelerini sağlamak için araya girip, “Mutluluk Kutusu üzerine de düşünmenizi tavsiye ediyorum /’ dedi. “Mutluluk Kutusu nda sizi mutlu eden, gülümseten ya da rahatlatan şeyler bulunur; en İÜO Tracy Bloom sevdiğiniz fotoğraflar, oyuncaklar, hatta bir şiir gibi. Dördüncü çocuğumuzu doğururken kocam bana bir şiir kitabını baştan sona okudu, o zamana kadarki en kolay doğumum olmuştu. Size böyle fayda sağlayaca­ ğım düşündüğünüz bir şey var mı? Ne dersin Katy, seni ne rahatlatır?” Katy biraz bocalayarak, “Hım, şey, aslında benim rahatlayacak pek vaktim yok,” dedi. “Hadi ama... Bir şey olmalı. Ofiste geçen stresli bir gününü düşün. Eve döndüğünde biraz gevşemek için ilk yaptığın şey nedir?” Koca bir kadeh dolusu şarap içmek, demek istiyordu Katy ama bunun pek hoş karşılanacağını sanmıyordu. Gerçekten kötü bir gün geçirdiğinde yaptığı bir şey vardı ama düşüncesi bile yüzünü kızartmaya yetmişti. Joan ona güven verircesine elini Katy nin omzuna koyup, “Hadi Katy, her ne yapıyorsan bize söyleyebilirsin,” dedi. Katy başını kaldırdığında herkesin merakla ona baktığını gördü. “Eskilerden bir kaset dinlerim,” dedi çabucak ve oradakilerin de seksenler müziğine sempati duyup duymadıklarını görmek için gruba baktı. “Size aptalca geldiğinin farkındayım ama Lookingfor Unda nedense neşemi hemen yerine getirir.” Etrafındakiler ona boş bakışlar atarken kıpkırmızı olduğunu hissetti. “Kimden bahsediyorsun?” diye sordu Charlene sonunda. “Böyle bir şarkıyı hiç duymadım.” ıoı Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy keyfinin kaçtığını hissederken sefil bir halde, “Seksenlerde ünlü olan bir grup,” diye yanıtladı. “Ah, anladım. Ben doğmadan önceymiş...” dedi Charlene gururla. “O kadar yaşlı olduğunu bilmiyordum. Ben’in senden genç göründüğünü Luke a söylemiştim ama o Ben’in tavırları ve konuşma tarzıyla yaşını göstermediğini söyledi.” Katy şaşkına dönmüştü. Hamileliğin yol açtığı sersemlik hali yüzünden beyni, Charlene’in az önceki sözlerinin olası hakaret düzeyini ölçecek hızda çalışmıyordu. Charlene, köşedeki dükkânı soruyormuş gibi masum bir ifadeyle, “Ben de Luke’a aranızda on yaş falan olduğunu söyledim. Tahminim doğru mu?” diyerek konuşmasını sürdürdü. Katy hâlâ konuşamıyordu. Katy nin gerildiğini fark etmeyen Charlene, “Kuzenim Amy, Ben’in okuluna gidiyor,” diye devam etti. “Okuldaki bütün kızlar ona hayranmış. Kuzenime, Ben’in kız arkadaşıyla tanıştığımı söyledim. O da bü­ tün kızlara haberi vermiş. Toplanıp gözlerini oymaya gelmeyi düşünüyorlarmış. Ama yerinde olsam endişelenmem çünkü hepsi aptal olduğu için sürekli böyle şeyler söylüyorlar.” Alison, Katyye, “Ben’in hangi okulda öğretmenlik yaptığını söylemiştin?” diye sordu. 102 Tracy Bloom “Castle Hill Comp,” diye yanıtladı Katy sersemlemiş bir halde. “Bunu unutmamalıyım,” dedi Alison. Joan araya girip neşeli bir sesle, “Evet, bayanlar,” dedi. “Harikasınız. Şimdi ben erkeklerin yanına giderken siz de Mutluluk Kutusuna neler koyabileceğinizi düşünmeye devam edin.” “Evet baylar, ne yapıyorsunuz bakalım?” diye sordu Joan. “Şey, ben emin olamasam da ona muz verirdim. Muza hayır diyeceğini hiç sanmam,” dedi Ben ve do­ ğum esnasında Katy’ye verebileceği şeyleri koyduğu çantadan bir muz çıkarıp gösterdi. “Haklı olabilirsin ama on saatlik doğum sancı­ sından sonra muz Katy’nin midesini bulandırabilir. O yüzden onu rahatlatmak için elinin altında başka şeyler bulundurmalısın,” dedi Joan. “Şimdi hanginiz bana doğum sancıları başladığında sırasıyla neler yapılabileceğini anlatabilir?” Matthew, Ben ve Richard şüpheyle birbirine baktı. Luke ders boyunca yaptığı gibi havaya bakıyordu. “Tamam, ben söylerim,” dedi Matthew sonunda. Ben, Luke a göz kırpıp, “Rahat ol dostum,” dedi. “Geçen haftaki gibi sıkıntı yaşamanı istemeyiz. Burada çok güzel grafik resimler var.” 103 Salt iiuttleri Kimse Seks Yapmaz "Söylediğini gibi, yediğim bir şey dokunmuştu. Kusmaktan gece boyunca uyumadım,” dedi Matthevv üst dudağında ter damlacıkları belirirken. “Evet, her neyse. Bir an önce başlasan iyi edersin. Bir yerlerde harikulade bir bira bardağı sabırsızlıkla gidip onu içmem için beni bekliyor,” dedi Ben saatine bakarken. Matthevv kaşlarını çatıp Bene baktı ve Joan’a en çarpıcı tebessümüyle gülümsedi. “Şey loan, doğum sancısı başladığında, yani hâlâ evdeyken yapabileceğimiz en iyi şey...” “Muz,” diye araya girdi Ben. “Mükemmel bir atış­ tırmalık. Enerji ve besin deposu. Atletler muza çok güvenir.” Matthevv dişlerini sıkıp, “Aslına bakarsan biz biraz rahatlam ak için duş almayı ya da en sevdiğimiz DVD yle vakit geçirmeyi düşündük,” dedi. “Ama Katy nin en sevdiği DVD, Müziğin lanet Sesidir. Sence ben çocuğumun bir grup rahibenin söylediği şarkıların sesiyle dünyaya gelmesini ister miyim?” “Çobandı o,” dedi Richard. “Nedir o?” diye sordu Ben. “Müziğin Sesi'ni söyleyen yalnız bir çobandı, rahibe değil.” “Ah, çok şükür, sorun kalmadı öyleyse. Şarkıyı rahibeler söylemiyorsa oğlumun tüm zamanların en 104 Tracy Bloom neşeli müzikaliyle dünyaya gelmesinde hiçbir sakınca yok,” dedi Ben. Matthew kendini engelleyemedi ve bir anda ağzmdan, “Erkek mi?” sözleri döküldü. Katy bebeğin cinsiyetine dair bir şey söylememişti. “Bilmiyorum ama eğer erkekse daha ilk günden doğru şekilde eğitilmeli. Ben Euro ‘96’nın önemli pozisyonlarını izlemeyi düşünmüştüm. Shearer, Gascoigne, Seaman’in Hollanda’yı 4-1 yendiği maçı, Pearce’in attığı penaltıyı... Bence bunlar insana ilaç gibi gelir.” “Ama Katy futbol sevmez ki,” diye ağzmdan ka­ çırdı Matthew. Ben’in ona şaşkın bir ifadeyle baktığını görünce de, “Yani, eminim sevmiyordur. Kadın olduğu için. Hiçbir kadın futboldan gerçek anlamda hoşlanm az” diye ekledi. “Hadi bakalım arkadaşlar, vaktimiz doldu. Banyo ve DVD iyi fikir. DVD ne türde olursa olsun harika olur. Şimdi lütfen devam et Matthew,” dedi Joan. “Tamam, sonra bir arkadaş ya da anneler aranabilir. Daha önce doğum yapmış biri, o an hissettiklerinin normal olduğuna onları ikna edebilir,” diye devam etti Matthew. “Bak, sözünü yine böldüğüm için kusura bakma ama Katy’nin annesini tanısaydın onun herhangi bir acıyı hafifletemeyeceğini bilirdin. Katy’nin hamile olmasını kabullenemiyor ve benim de kızının hayatını 105 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz mahvettiğimi düşünüyor. Telefonda ne zaman konuşsak burun deliklerinin büyüdüğünü hissediyorum.” "Bana karşı her zaman nazikti...” dedi Matthew. Ben şaşkın bir ifadeyle, “Sen Katynin annesini tanıyor musun?” diye sordu. "Şey, ben ve Katy aynı okulda okuduk,” diye geveledi Matthew. “Diploma töreni ve okul maçları gibi organizasyonlara gelirdi. Dove Valley okuldaki organizasyonları kaçırmazdı.” "Lanet olsun. Artık velileri ne kadar az görsek o kadar iyi diye düşünüyoruz,” dedi Ben. “Geçenlerde benim çalıştığım okulda danışmanlık yapan Dennis e öğrencilerden birinin babası kafa attı. Bu öğrenci okul bittikten sonra Taylandlı kadınları getirip İngiliz erkekleriyle evlendirme işine gireceğini söylemiş. Dennis de ne diyeceğini bilememiş ve öğrenciye, kadınları bu tür bir muameleye maruz bırakıp onları yaşlı ve mutsuz adamlarla evlendirerek korkunç bir yaşama sürüklemenin etik olup olmadığını sormuş. Sonradan anlaşıldı ki bu çocuğun babası da on sekiz ay önce Taylandlı bir kadınla evlenen mutsuz ve yaşlı bir adammış. Birkaç saat sonra okula gelip Dennis e kafa attı. Bugünlerde öğretmenlik tehlikeli bir iş oldu anlayacağın ” “Hangi okuldasın sen?” diye sordu Matthew. “Castle Hill Comp.” “Bunu unutmamalıyım.” 106 Tracy Bloom D ersin so n u n d a Joan o nlara yüreklendirici k o n u şm asını yaptı. “Evet arkadaşlar, umarım bebeğinizi dünyayla tanıştırmaya hazırlanırken doğum öncesinde neler olacağını ve bu eşsiz deneyimi en iyi şekliyle nasıl ya­ şayacağınızı düşünme şansını yakalamışsınızdır. Unutmayın, sizden önce milyonlarca kişi aynı yoldan geçti ama kendi doğumunuz baştan sona benzersiz olacak. Hayatınızın bu en önemli deneyiminin değerini bilip onu her yönüyle benimsemelisiniz. Olayı bu açıdan ele alın, her ne pahasına olursa olsun yapay yöntemlerle bastırılması gereken bir şey olarak değil. Siz kadınlar dünyaya bir bebek getirme mucizesiyle kutsandınız, gerçekten kutsandınız ve artık vücudunuzdan şüphe duymamalısınız. Böylesi doğal bir olayın üstesinden gelemeyeceğinizi düşünmeyin. İsterseniz bunu tek başı­ nıza başarabilirsiniz, hepinize güvenim sonsuz. Şimdi, dersimizi bitirmeden önce, son bir sorusu olan var mı?” “İlk epidural iğnesi sancıları dindirmezse İkincisi mi uygulanacak?” diye sordu Charlene. Joan birkaç saniye Charlene’e baktıktan sonra iç geçirip yanıtladı. “Bebeğe ve sana iyi gelecek her şeye doktorla birlikte karar vereceksiniz. Evet arkadaşlar, bugünlük bu kadar. Gitmeden önce sandalyelerinizi yerine koyabilir misiniz? Haftaya görüşmek üzere.” Kapıya doğru ilerlerken Alison, Katy ye dönüp neredeyse ağlayarak, “Aslında ben normal doğum istiyorum 107 Salı Gütılet i Kimse Seks Yapmaz ama yapamayacağımdan korkuyorum. O zaman da bebeklerimi yarı yolda bırakmış gibi hissedeceğim,” dedi. Katy ona ilk kez, ne pahasına olursa olsun görmezden gelmeye çalıştığı Matthew un karısı olarak değil de doğumdan korkan başka bir kadın olarak baktı. Katy kendini, “Sorun yaşamayacaksın. Sonuçta ikiz doğuracaksın. Her ne şekilde dünyaya gelirlerse gelsinler kahraman olacaksın” derken buldu. “Öyle mi düşünüyorsun? Tıpkı arkadaşım Karen gibi konuştun. Bana aptal olmamamı söylerken bile çok tatlıdır.” “Bugünlerde onu daha çok özlüyorsundur eminim,” dedi Katy ve aniden hiç konuşmaması gereken biriyle sohbet başlattığını fark etti. “Hem de nasıl.. dedi Alison. Bir gözyaşı damlası yanağına akıyordu. “Buraya taşınmanın çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Çok dikkatli plan yapmıştım. Bir ailen varken dikkatli olman gerekir, değil mi? Ama ailenden ve arkadaşlarından uzak olmak çok zormuş. Matthew da artık iş ortağı olduğu için uzun saatler çalışıyor ve ben de yalnız kalıyorum.” Bunları söyledikten sonra bir gözyaşı damlası daha yanağına düştü. Katy paniğe kapılıp, “Lütfen ağlama,” dedi. “Daha yeni taşındınız. Bebekler doğduktan sonra eminim yeni arkadaş edinirsiniz, herkes öyle söylüyor.” Gözyaşları dökülüp A lisonın yanaklarına aktıkça Katynin çaresizliği de büyüyordu. 108 Tracy Bloom “Haklısın, haklı olduğunu biliyorum. Bu kadar sulugöz olduğum için kusura bakma. Bak, birbirimizi iyi tanımıyoruz ama Matthew bana seni okul yıllarından tanıdığını söyledi. Yani çok yakından olmasa da birbirinizi tanıyormuşsunuz. Hafta sonunda Ben’le birlikte bize yemeğe gelmek ister misiniz? Matthew ve ebe dışında birileriyle konuşmazsam çıldıracağım.” Katy, Alisona dehşet dolu bir ifadeyle bakarken davet de havada asılı kaldı. Böyle bir şey nasıl olmuştu? Onu hamile bırakmış olması muhtemel bir adamın karısı tarafından yemeğe davet edilmeyi nasıl becermişti? O sırada gözünün kenarından birinin ya da bir şeyin hızla onlara doğru yaklaştığını fark etti. Dönüp baktığında da gelen kişinin Matthew olduğunu gördü. Hastane odasından hızlı koşarak çıkma rekoru kırmaya çalışıyordu sanki. Katy ile Alison’ın yanma geldiğinde patinaj yaparak durmak zorunda kalmanın verdiği utancı da güç bela örtbas etti. Matthew nefes nefese kalmış bir halde, “Ne oldu? Neden ağlıyorsun?” diye sordu. “Ah, yine saçmalamaya başladım hayatım,” dedi Alison. “Katy’ye bana Kareni hatırlattığını, sonra onu ne kadar özlediğimi ve kendime engel olamadığımı falan anlatıyordum. Aptalca davrandığımın farkındayım. Her neyse, sıkıntıdan aklımı kaçırmadan önce Katy ile Ben’le birlikte cumartesi akşamı bize yemeğe gelmele- 109 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz riııi söyler misin? Eski günlerden konuşursunuz. Katy de bana okuldayken nasıl biri olduğuna dair bütün sırlarını anlatır. Eminim çok yakışıklıydı, değil mi?” “Bence çoktan planlarını yapmışlardır,” dedi Matthew. Dehşeti yüzünden okunuyordu. “Bize eşlik etmek için planlarından vazgeçmelerini bekleyemezsin.” “Hayır, hiçbir bir planımız yok,” dedi arkadan bir ses. “Gelmek isteriz. Hem bana şu çok böbürlendiğin imzalı kupanı da gösterirsin,” dedi Ben. “Harika, anlaştık o halde,” dedi Alison ve çantasından evin adresinin bulunduğu bir kartvizit çıkarıp Katy ye uzattı. “Akşam yedi buçukta görüşürüz.” Ardından Matthew u da çekiştirerek koridorda yü­ rümeye başladı. Gözyaşları anında dinmiş, yüzünde hoşnut bir tebessüm belirmişti. ııo 10 “Hadi acele edelim. Rick ve Beyinsiz bizi bekliyor” dedi Ben dışarı çıktıkları anda. Birkaç dakika önce yaşananlardan sonra kafası iyice karışan Katy, “Ne?” diye sordu. “Unuttun mu yoksa? Rick m bekârlığa veda partisini organize etmek için birlikte bira içecektik ya” dedi Ben. “Aman Tanrım! Tamamen unutmuşum. Tek başına gitsen olmaz mı? Bana orada ihtiyacın yok ne de olsa.” “Tabii ki var. Sen yanımızda olmazsan karara varamayız. Geçen defa çok sinirlenmiştik ve verdiğimiz kararları da tümüyle unutmuştuk. Üstelik Otley’deki Red Lion’a gideceğimizi söyledik. Çocuklar dört gözle bekliyor.” ııı Sah Günlen Kimse Seks Yapmaz “Beklediklerinden em inim ...” dedi Katy iç geçirerek. Hamileliğinin sosyal hayatlarını etkilemesine izin vermeyeceğine dair kararı, Ben’i ve aniden bedava taksi hizmeti bulan arkadaşlarını memnun etmişti. Ancak Katy nin korktuğu başına gelmişti. Çünkü son zamanlarda çok eğlenceli olsa da akşamları onlarla takılmak yerine saat dokuz oldu mu yatağına girmek istiyordu. “Hadi gidelim o zaman,” dedi ve anahtarlarını aradı. “Sen bir tanesin,” dedi Ben. ‘‘Bebek doğduktan sonra arabayı hep ben kullanacağım. Söz veriyorum. Beyinsiz de bakıcılık yapabileceğini söyledi. Çocukları seviyormuş.” “Beyinsizi sevdiğimi biliyorsun ama bir bebeğe bakm ak şöyle dursun, nasıl doğduklarını bildiğinden bile şüpheliyim,” dedi Katy. “Ne yani, şimdi sen benim en yakın arkadaşım Beyinsiz’in bakir olabileceğini mi ima ediyorsun?” diye sordu Ben. “3 Nisan 2001,Nicola Sherwinlesaat23.56’da Headingley’deki bir otobüs durağında.” “Saatin 23.56 olduğunu nereden biliyormuş?” diye sordu Katy. “Çünkü otobüs durağında şu elektronik zımbırtılardan varmış,” diye açıkladı Ben. “O işi yaparken otobüsün 23.57’de geleceği ekranda belirmiş. Otobüsü kaçırmak istemediği için işini bir an önce halledip otobüsün hareket etmesine bir dakika kala yetişmiş. Nicola nin bu 112 Tracy Bloom durumdan hoşlandığını hiç sanmıyorum çünkü kızı orada bırakıp otobüse atlamış. Gerizekâlı Beyinsiz.” Arabanın yanma vardıklarında Ben eğilip Katy’nin omuzlarına sıkıca sarıldı. “Hadi aşkım, biraz deli muhabbeti sana iyi gelecek. Rahatlamalısın. Bu hamilelik seni çok gerdi, inan bana.” Sonra da ona içten bir tebessüm verdi. Katy arabaya binerken, ah bir bilsen, diye düşündü. Yine de Ben haklı olabilirdi. Belki de geceyi Ben ve arkadaşlarıyla birlikte dışarıda geçirirse Alison m yemek davetiyle ilgili ürkütücü düşünceler zihninden biraz olsun uzaklaşırdı. Çocukları şehir merkezindeki Whitelocks’un önünden aldılar. “Tamam.” “Tamam.” “Tamam.” “Katy, Tanrı seni yaratırken gökyüzünden bir yıldız alıp ona kalp vermiş,” dedi Rick. “Sonra da ayı ikiye bölüp ona dünyanın en muhteşem memelerini vermiş,” diye mırıldandı Beyinsiz. “Ne dediğini duydum,” dedi Katy. “Siz sarhoş musunuz?” 113 "Atfedersin Katy,” diyen Beyinsiz’in belli belirsiz dili sürçüyordu. “Ama hamile kalınca memelerin muhteşem oldu. Bir gerçeği dile getirdim yalnızca,” diye açıkladı. Katy alıngan bir ifadeyle, “Hamilelikten önce memelerim nasıldı ki?” diye sordu. “Şey, o zamanlar ilk beşe girmiyorlardı. Sıradan memelerdi işte. Ama dün seni ilk beşe koydum.” “Dün mü? Dün benim memelerimi mi düşündün?” “Hımm, evet.” “İyi ama dün görüşmedik ki!” “Ne olmuş yani?” “Yani benden uzaktayken memelerimi mi düşü­ nüyorsun?” Gerçekten çok şaşıran Beyinsiz, “Yanındayken memelerini nasıl düşünebilirim ki? Biraz garip olmaz mı sence?” diye sordu. “Bence memelerimi düşünmen başlı başına garip.” “Hımm, hemen aklımdan uçup gittiğini söylersem rahatlar mısın peki? Yolun sonundaki dükkâna girmiştim ve her zamanki gibi Bayan Rashid benimle ilgileniyordu. Kendisi gizemli misafir sıfatıyla en iyi beş meme listemdeki yerini her zaman korur. Gizemli diyorum çünkü şu Hint kıyafetlerinden giydiği için gerçek bir değerlendirme yapamıyorum ama beni şa­ şırtacak birinin listemde her zaman ilk beşte olması fikri çok güzel. Her neyse, dün nedense öyle bir potanSalı Günleri Kimse Seks Yapmaz 114 Tracy Bloom siyeli olmadığına karar verdim ve hiç acımadan gizemli misafiri sepetledim, onun yerine mutlak sonuç olarak seni koydum.” “Neyin mutlak sonucu?” “Senin muhteşem memelere sahip olduğunun mutlak sonucu. Gördüğün gibi insan gizemli bir misafirden asla emin olamıyor,” diye yanıtladı Beyinsiz. Katy omzunun üzerinden her zamanki dağınık, yataktan yeni çıkmış görüntüsüyle arabanın arka koltuğuna oturan Beyinsizin yüzündeki memnun ifadeye baktı. Katy, Benin arkadaşlarının, gerçekten önemli konularda konuşma tarzlarını ve bu gerçekten önemli konuları çok sıradanmış gibi bir hale sokmalarını çok ama çok seviyordu. “Evet Beyinsiz, hamile şoförüne nasıl davranılmayacağı konusunda verdiğin küçük ders için sana teşekkür ederiz,” dedi Ben. “Şimdi Katy’den özür dile ve onu ilk beşler listenden çıkarıp memelerini bir daha düşünmeyeceğine söz ver. Gece boyunca da ona bol miktarda meyve suyu ısmarlayacaksın.” Beyinsiz biraz isteksiz de olsa, “Tamam, ne demek istediğini anladım,” diyerek ona hak verdi. “Şoförü incitmek iyi bir şey değildir. Affedersin Katy. O muhteşem memelerini sonsuza dek zihnimden atıyorum. Ama sana yalvarırım bira festivalinde bana o iğrenç içecekten aldırma.” 115 Snlı dinleri Kitııse Seks Yapmaz “Bira festivali mi? Ne bira festivali? Otley’deki bara gittiğimizi sanıyordum” diye haykırdı Katy. “Oraya gidiyoruz” dedi Ben çabucak. “Beyinsiz bira festivali deyince gerçek anlamda bira festivalini kastetmez, birkaç bira içeceği özel bir haftayı kasteder. Önemli bir şey değil.” O küçük alışveriş kasabasına girdiklerinde ana caddede, üzerinde OTLEY BÎRA FESTİVALİ yazan koca afişi gördüler. “Şey, hiç bilmiyordum.. dedi Ben. “Birkaç ekstra bira koyup Oktoberfest düzenlediklerini sanıyorlar. Bak Katy, gerçekten çok üzgünüm. Küçük bir organizasyon olacağını sanıyordum. Fazla kalmak zorunda değiliz. Bizim de ufaklığa anlatacak bir şeylerimiz olsun, ha? Daha dört haftalık bile değilken ilk bira festivaline gittiğini söyleriz.” Katy arabayı barın otoparkına çekerken, “Olur ama bana borçlusun,” dedi. Bunun üzerine Ben, Katy nin karnına bakarak, “Anlaştık. Hadi bakalım ufaklık, gidip birkaç biranın tadına bakalım,” dedi. Katy kapıdan bara girdiğinde kalbi küt küt atı­ yordu. Isınmış biralarını içerken bir şeyler geveleyip kahkahalar atan terli, şişman, orta yaşlı adamlar mekânı doldurmuştu. Sıradışı kadın da oradaydı. Sıradışı kadı­ nın özellikle belirtilmesi gerekiyordu çünkü mekândaki 116 Tracy Bloom bütün kadınların uzun ve biçimsiz saçları vardı ve erkek gömleği giymişlerdi. Yüzlerinde, bulundukları ortamdan keyif almasalar da sırf kocalarını arkadaşlarıyla bara yalnız yollamamak için geldiklerini ortaya koyan azimli bir tebessüm vardı. Bu barın en can sıkıcı yanı ise Katynin oturup şişmiş ayaklarını dinlendirebileceği bir yer olmamasıydı. Ben, Katy nin yüzündeki paniğe kapılmış ifadeyi görünce kalabalık bar ortamında boş bir masa bulmak için şansını denemeye karar verdi. “Hamile bir bayan var. Hamile bir bayan geliyor,” diye haykırdı. Katy gerçekten de utanmıştı. Kalabalık gruplar halinde içenlerin bakışları şişmiş karnına yönelirken Katy yanaklarının kıpkırmızı kesildiğini hissetti. Ben, pencerelerden birinin altındaki mükemmel konumlu masada oturan güvenilir görünen iki Yorkshire’lıya, “Bu masaya oturmamızın bir sakıncası var mı baylar?” diye sordu. “Kız arkadaşım her an doğurabilir ve şu anda da sırtı feci ağrıyor.” Adamlar, “Elbette, lütfen buyurun,” diye yanıtladılar ve Katy oracıkta doğurur da plasenta üzerlerine yapışabilir korkusuyla ayağa fırlayıp barın ücra bir köşesine gittiler. Ben kendinden memnun bir ifadeyle, “Evet, işte! Otur canım,” dedi. Katy oturdu ve arkasına yaslanırken başını bir şeye çarptı. Dönüp baktığında pencere pervazından 117 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz kendisine bakan içi dolgulu, boncuk gözlü papağanla göz göze geldi. Etrafı inceleyip duvarlara sıralanmış içi dolgulu hayvanları ve kuşları fark ettiğinde, “Nasıl bir yer burası böyle?” diye sordu. “Biri yıllar önce buranın sahibine bir seksen boyunda, içi dolgulu bir iguana vermiş ve adam o gün bugündür koleksiyon yapmaya başlamış. Güzel, değil mi?” dedi Rick. Katy önceki hayatında sık sık gittiği temiz, parlak kokteyl barlarım özlemle hayal ederken, “Hımm, olabilir. Ama ben daha minimalist biriyim,” diye yanıtladı. “Her yer beyaz ve krom rengi olduğuna göre umumi tuvalette de içebilirsin. Burda biranın tadı aynı zamanda çişe de benzer,” dedi Rick kıs kıs gülerek. Futbol tribünlerinde rağbet gören giyim tarzıyla, üçü arasında dış görünüme en çok önem veren Rick’ti. Ama yine de özünde kuzeyliydi. “Beyinsiz’in kuşunu görmek için buraya sık sık geliriz,” diye ekledi Ben. 4fOnun bir kız arkadaşı mı var?” diye haykırdı Katy. “Nerede?” Bara göz gezdirip olası bir aday bulmaya çalıştı. “Hemen arkanda,” diye güldü Ben. “Gloria’yla tanışın. Papağan. Zavallıcık yıllar önce pencere pervazından düşüp onun kucağına konunca Beyinsiz ona vuruldu.” 118 Tracy Bloom “Ve oturduğu yerden başını eğip dedi ki...” diye devam etti Rick kelimeleri bulmaya çalışarak. “Bir an bile duraksamadan... İşte bu da bir bakıma benim ku­ şum saytlırr Ben ve Rick belki de yüz defa anlattıkları hikâyeye gülüyorlardı. Katy de o bulaşıcı kahkahalarına karşı koyamadı. Ben ve eski okul arkadaşlarıyla birlikte ge­ çirmekten en çok hoşlandığı anlar bunlardı. Ancak gerçek arkadaşlar arasında yapılabilen şakalaşmalar ve hikâyelerin dur durak bilmediği zamanlar. Nedense artık görüşmediği eski arkadaşlarıyla oturup bu tür sohbetler ettikleri günleri ona hatırlatıyorlardı. Beyinsiz içkilerle birlikte döndüğünde, “Gloria’ya cips getirdim,” dedi. “Biz İskoçya’dan Black Gold’la başlarız dedim. Ve sevgili Katy, az önceki kabalığımı affetmen için sana bir değil tam iki tane meyve suyu aldım.” “Teşekkürler Beyinsiz, affedildin,” dedi Katy. “Cips neli?” diye sordu. Aniden açlıktan ölmek üzere oldu­ ğunu fark etmişti. “Tabii ki karidesli. Gloria balıktan başka bir şey yemez.” Katy, “Tabii ya,” deyip gülümsedi ve hızlı davranıp cips paketlerinden birini kaparak Beyinsizin ona el koyup tüylü arkadaşına vermesini engelledi. Bir süre sessizlik içinde içkilerini yudumlayıp cipslerini kıtırdattılar. 119 Sah Cimleri Kimse Seks Yapmaz Sonunda Beyinsiz, “Evet, sanırım bu, gizemli misafirimi kaybetmemi ve ilk beşimde yaptığım değişikliğin yerini tııtar,” dedi. Masanın altından onu dürten Ben, “Aynen devam et,” dedi. “Organizasyon yoksunu olduğumuzdan Rick m bekârlığa veda partisine hazırlık yapmamız için yalnızca iki haftamız kaldı. Şimdi en önemli soru şu, kaç kişi geliyor Rick?” “Siz ikiniz varsınız. Sanırım işyerinden de dört kişi geliyor. Futboldan Barry, Dave ve Jacko, üniversiteden de Danny ve Chris. Ben de dâhil on iki kişi olacağımızı düşünüyorum,” dedi Rick parmaklarıyla sayarak. “Güzel. Peki burada mı, başka yerde mi yapacağız?” diye sordu Ben. Rick ise hevesle Ben ve Beyinsize bakıp, “Şey, Prag’da tüm gün kiralanabilen striptiz tekneleri varmış. Ger­ çekten de iyi bir şeye benziyor çünkü özel barda içip gece çıkmadan önce striptiz işini halledebilirsin. Ne diyorsunuz?” dedi. Beyinsiz midesini tutarak, “Tekne beni biraz tutar,” diye mızırdandı. Rick de sabırsızca, “Özel bar ve striptiz kombinasyonu bence hastalık mastalık bırakmaz,” diye atıldı. Beyinsiz başını iki yana salladı. “Biliyorum ama ya striptizci bana yaklaştığında midem bulanır da önümde diz çöktüğünde o güzelim memelerini kusmukla doldurursam ?” 120 Tracy Bloom Dirseklerini masaya yaslayıp eliyle gözlerini kapatan Ben de, “Teşekkürler Beyinsiz,” diye çıkıştı. “Bundan böyle teknedeki striptizciyi senin kusmuğuna batmış olmadan hayal etmem mümkün değil.” O sırada Katy, “Hımm, ben bir şey söyleyebilir miyim?” diye araya girdi. “Planınızı bozmak istemem ama unuttuğun bir şey yok mu Ben?” “Ne?” diye sordu Ben. Kaşlarını çatıp doğrulmuştu. “Bebek.” “Evet, ne olmuş bebeğe?” Katy, “Bekârlığa veda partisinden sonra doğuma iki hafta kalıyor. En azından ülke sınırları içinde olman iyi olmaz mı?” dedi ama sonra çocukların keyiflerini kaçırdığı için kendinden nefret etti. Ben ansızın yaşından çok, çok daha genç göründü. Anlam veremediği bir sebepten oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibiydi. Ben yanıt vermeyince Rick dayanamayıp, “Doğru söylüyor,” dedi. “Artık bazı sorumlulukların var dostum. Eninde sonunda hepimiz bu sorumlulukları alacağız. Bebek doğduktan sonra her şey bitecek,” diye devam etti. Benin gittikçe büyüyen gerginliğini fark etmemişti. “Futbol mu? Önce onu unutmalısın. İş çıkışı bara uğ­ ramak mı? Hayatta olmaz dostum. Poker gecesi mi? İkinci bir emre kadar yasak.” Katy, Ben in bir şey söylemesini istiyordu ama Ben benzi atmış bir ifadeyle Rick e bakmaktaydı. 121 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz "Bebeğimiz olduktan sonra hayatımız o hale gelmeyecek," dedi Katy ve Ben’in elini sıkıca tuttu. Sonra Rick e döndü. “Ben’in doğumu kaçırmasını istemiyorum hepsi bu. Artık geceleri dışarı çıkamayacak demiyorum.” “Evet, haklısın,” dedi Rick. “Küçük çocuklu ailelerle tanıştınız mı? Eğlenceye biraz olsun vakit ayıramayacak kadar yorgun oluyorlar. Size şunu söyleyeyim, Mel ve ben otuz beşimize gelene kadar asla çocuk yapmayacağız ” Ben zekice bir espri patlatmayınca Rick biraz ileri gittiğini fark etti ve bardağını kaldırıp, “Yine de harika bir bekârlığa veda partisi düzenleyeceğiz. Neden bira festivaline gitmiyoruz? Hey, Jimmy dostum. Tatlı niyetine de İskoç kızlarını veriyorlar,” dedi. Hintçe ve biraz da Gal dili karışımı bir İskoç aksam tutturmuştu. Ben sıkıntılı düşüncelerinden uyanıp Rick e minnet dolu bir tebessüm verdi. Birkaç dakika sonra her zamanki neşeli ifadesine bürünen Ben, “Harika bir fikir,” dedi. “Ülke dışına gitmek isteyen kim ki zaten? Oradaki biralar bize hafif kalır, bir de bilmediğimiz dillerde müzik mi dinleyeceğiz? Onun yerine evde oturup Eurovision’u izlerim daha iyi. Yarın internetten bir pansiyon ayarlarım.” İçkisinden büyük bir yudum içip Katy’yle göz göze gelmekten kaçındı. Birasını dibine kadar içtikten sonra da bardağı sertçe masaya koydu. “Hallettik o halde,” dedi. “Gidip bir bira daha alacağım, ne dersiniz?” Ayağa kalkıp bara doğru gitti ve Katy ile Rick’i garip bir durumda bıraktı. 122 Tracy Bloom Ben onları duyamayacak kadar uzaklaştıktan sonra, “Affedersin Katy,” dedi Rick. “İkinizi de germek istemedim. Sanırını çocuğu olan arkadaşlarımla eskisi gibi görüşemediğim için böyle oldu. Artık dışarı çıkmıyorlar. Sizi özleyeceğim için bunları söyledim, o kadar.” Katy, Rick'in haklı olduğunu biliyordu. Kendisi de arkadaşlarının çoğundan çocuklar yüzünden uzaklaşmıştı. Katy kararlı bir ifadeyle, “Bizde öyle bir şey olmayacak,” dedi. “Yine de çıkacağız, söz veriyorum.” Rick ise başını iki yana sallayıp, “Şimdi öyle söylüyorsun,” dedi. Katy, Rick’in hafiften suçlayıcı bakışlarıyla yüzleşemeyeceğini ve idrar torbasının durumu düşünüldüğünde iki meyve suyunu hızla içmenin iyi bir fikir olmadığını fark etti ve izin isteyip tuvalete gitmek için ayağa kalktı. O daracık kabine girmeye çalışırken hepsinin kendi suçu olduğunu düşündü. Hamile kalan ve herkesin hayatını mahveden kendisiydi. Ani bir baskın yapmış, Ben ve arkadaşlarına kısacık bir süreleri kaldığını duyurmuştu. Tıpkı kendi arkadaşları evlenip çocuk sahibi olduğunda ona yaptıkları gibi. Katy onlara ne kadar gücendiğini ve kendisinin böyle bir şeyi asla yapmayacağını düşündüğünü hatırlıyordu. Bu bebek yaşam biçimlerini değiştiren bir oyunbozan olmayacaktı. Hayır, bu mümkün değildi. 123 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katv yeni bir kararlılıkla bara döndüğünde Ben m biraz daha rahatlamış olduğunu, Rick ve Beyinsizle sohbet ettiğini gördü. “Bence bu çok acıklı,” dedi Beyinsiz. “Uzak bir yerde bundan çok daha iyisini yapabiliriz.” "Rick bize Mel’in geçen haftaki kadınlar toplantı­ sını anlatıyordu,” dedi Ben. “Topu topu üç adet erkek külotu toplamış.” “Külot mu?” diye haykırdı Katy. “Bence çok sı­ radan. Ben katıldığım toplantılarda en güzel eşyaları toplama kraliçesiydim. En gurur duyduklarım arasında bir palmiye ağacı, bir erkek manken, dolu bir biber sosu şişesi ve lahana salatası da dâhil, üç farklı döner dükkânından çaldığım döner kebap malzemesi var.” Rick ve Beyinsiz sessizce Katy’ye baktılar. “Ne yaptın?” diyebildi Rick sonunda. “Sana inanmıyorum,” dedi Beyinsiz “Neden?” diye sordu Katy. “Sen çok... ama sen çok...” diye başladı Rick. “Çok ne?” diye sordu Katy. “Şimdi sana bakıp bu kadar başarılı bir kariyerin varken... böylesine...” Rick duraksayıp doğru kelimeyi aradı. Beyinsiz, “Böylesine harika bir şey yapacağın aklımıza gelmezdi,” diyerek Rick’in sözünü tamamladı. “Çok teşekkür ederim çocuklar. Artık harika olmadığımı mı söylüyorsunuz?” 124 Tracy Iiloom “Hayır, benim demek istediğim o değildi. Ben... normalde olgun davrandığını söylemek istedim. Öyle bir şey yapmayacak kadar duyarlı birisin.” Katy hemen oracıkta Rick’i pataklamak istedi. “Duyarlı mı?” diye haykırdı. Otuzlu yaşlarının ortalarına varıp anne olacağını düşünürken onu dehşete düşüren bir kelime varsa eğer o da duyarlı kelimesiydi. “Ben mi? Ben mi duyarlıyım?” diye sordu tekrar. “Şey...” dedi Rick. Şimdi biraz rahatsız olduğu her halinden belliydi. “Seni tanıdığımdan beri aptalca bir şey yaptığını hiç görmedim. Belki daha gençken de böyleydin. Biz seninle tanışmadan önce yani ” Katy öyle bir dehşete kapılmıştı ki konuşamıyordu. Demek Rick onun yaşlandıkça sıkıcı birine dönüştüğünü düşünüyordu. Oysa hiç de sıkıcı biri değildi. Hâlâ o umarsız ve eğlence düşkünü yirmiliklerle takılabiliyordu. Henüz o ruhu kaybetmemişti. Hamile bile olsa. Destek almak için Ben e baktı. Ben ise ayağa kalkıp Katynin alnına bir öpücük kondurduktan sonra tuvalete gideceğini söyleyerek bu tartışmaya karışmak istemediğini belli etmişti. Katy, Benin arkasından bakarken, aman ne güzel, diye düşündü. Destek verici birkaç söz duymak güzel olabilirdi. Demek erkek oldukları ve henüz otuzlarına bile gelmedikleri için hepsi de vahşi ve çılgın olma hakkının yalnızca kendilerine ait olduğunu düşünü­ yordu. Onlara gösteririm beny diye düşündü Katy içten 125 Stili Günleri Kimse Seks Yapmaz is'o. Günlerini şimdi gösterecek, o kibirli ve kendini beğenmiş ifadeyi yüzlerinden silecekti. Bir şeyden ilham almak için etrafına bakındı ve “muhteşem” Beyinsiz’in önüne koyduğu cipsleri inceleyen Gloria dikkatini çekti. Harika, diye düşündü ve bu kez hangi birayı içeceklerini tartışan Rick ve Beyinsize baktı. “İzle ve öğren,” diye mırıldandı kendi kendine. Derin bir nefes alıp öne eğildi ve masanın kenarına eklem yerleri beyaza dönüşene kadar sımsıkı tutundu. Sonra hafifçe inledi. Rick ve Beyinsiz ona baktılar. Katy tekrar inledi ama bu kez biraz daha yüksek sesle inlemiş, yan masalardakilerin dönüp bakmalarına sebep olmuştu. “O meyve suyunun sana iyi gelmeyeceğini söylemiştim,” dedi Beyinsiz. Sonra da Katy onu duymuyormuş gibi, “Tuvalete gitmek ister misin?” dedi ağır ve yüksek bir sesle. Katy yeniden inledi. Bu kez sesi gerçekten yüksek çıkmıştı ve sonra karnını tuttu. “Lanet, lanet, lanet olsun,” diye haykıran Rick sandalyesini yere düşürecek bir hızla yerinden fırladı. “Lanet olsun, doğuruyor.” Beyinsiz o an başı olmayan bir hayalet görmüş gibi, “Aaaaaaaaaah!” diye haykırıp “Ne yapacağız şimdi?” diye bağırdı. Sonra da birasını kapıp bir dikişte içti. Katy gülmemeye çalışırken tekrar inledi. Rick’in koluna yapışıp onu kendine çekti. 126 Tracy filoom “Hayır Katy,” diye haykırdı Rick. “Beyinsiz kriz anlarında benden çok daha iyidir.” Katy, Rick e sarılıp ağzını kulaklarına yaklaştırmaya çalıştı. “Hadi şu lanet papağanı çal,” diye fısıldadı. “Ben etraftakilerin dikkatini dağıtırken sen de onu çal.” Sarsıldığı her halinden belli olan Rick’i bıraktığında zavallı genç adam etrafını gergin bakışlarla izliyordu. Katy tekrar inleyerek vahşice eline yapıştı. Sonunda Rick olup bitenin farkına vardı ve yüzünde bir tebessüm belirdi. Ardından yerinden hiç kımıldamayan Beyinsize baktı. Ve bardaki herkesin duyabileceği yükseklikte bir sesle, “Sen Katy yi arabaya götür, orada havlu ve sıcak su var,” diye haykırdı. “Rica etsem biri onlara yardım edebilir mi?” Masadakiler Beyinsiz ve Katynin etrafında toplanırken Rick de Gloriayı usulca cebine sokuşturup Ben’i bulmaya gitti. Ben nefes nefese kalmış bir halde arabaya koşarken, “Aman Tanrım Katy. Aman Tanrım. Lanet olsun. îyi misin? Canın yanıyor mu? Ne yapabilirim?” diyordu. Bardaki yardımsever insanlar içeri girdikten sonra Beyinsiz’i iyice tembihleyen Katy sessizce oturmuştu. Beyinsiz’le aynı anda, “Seni kandırdık!” diye haykırdılar. 127 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Benin şaşkın bakışları birinden diğerine kayarken Beyinsiz, “Gloriayı kaptık mı?” diye sordu. Benin arkasında duran Rick cebindeki papağanı çıkarıp, “Elbette,” dedi. Beyinsiz, Gloriayı dizine yerleştirirken, “Katy, seni bir harikasın!” dedi. “Ve ne dersen de yine ilk beşimin arasına girmeyi başardın.” “Biri bana neler olup bittiğini anlatır mı?” diye sordu Ben. “Neden çığlık atmıyorsun?” Benin bu kadar endişelenmesine üzüldüğü kadar sevinen Katy, “Endişelenecek bir şey yok çünkü,” dedi. “Gloriayı çalmak için insanların dikkatini dağıtmamız gerekiyordu ve sancım tutmuş gibi rol yaptım,” diye devam etti. “Hırsızlar Kraliçesi lakabımı nasıl kazandı­ ğımı size göstermek istedim. Artık o kadar da duyarlı olmadığıma inandınız mı?” Ben hiçbir şey söylemeden yere oturup başını ellerinin arasına aldı. “İyi misin dostum?” diye sordu Rick. Ben sonunda, “Neredeyse kalp krizi geçiriyordum,” diyebildi ve başını kaldırdığında iki dostunun sırıtarak Katyyle ellerini birbirine vurduğunu gördü. “Ama Beyinsizi hiç bu kadar mutlu görmediğim için sizi affedebilirim.” Sonunda olaya komik tarafından bakmayı başaran Ben kahkahalarla gülmeye başladı. 128 Tracy Bloom Eve dönerken Rick ve Beyinsiz, Beni güldürmek için Katy nin oynadığı rolü tekrar tekrar anlatırken Ben artık histerik bir şekilde gülüyor, bir yandan da Katy nin dizini korumacı bir tavırla okşuyordu. O gece yatakta uzanırken Katy hepsine komik bir hamilelik anısı yaşatmış olmasına rağmen Beni korkuttuğu için ondan özür diledi. “Hayır, ben özür dilerim,” dedi Ben yanıt olarak. “Rick sana inanmasa da sana destek olmalıydım. Aklına koymuşsan eğer istediğin her şeyi çalabileceğini biliyorum.” “Benimle gurur duyuyor olmalısın,” diye güldü Katy. “Seninle her zaman gurur duydum,” dedi Ben bir an ciddileşerek. “Tahmin edemeyeceğin kadar hem de.” Sonra eğilip ona alkol kokulu bir öpücük verdi ve uykuya daldı. Katy olduğu yerde uzanıp tavanı izledi ve o kayda değer performansını tatminkâr bir duyguyla düşündü. Hamileliğin kişiliğini tümüyle değiştirmemiş olmasına seviniyordu. Gerçek Katy Chapman yaşıyor, hâlâ her istediğini yapabiliyordu. Ancak uyku bitkin vücudunu esir alırken akima düşen yemek daveti, mücadeleci ruhunu bir kez daha kırmıştı. Tam uykuya dalarken yarın bu işten kurtulmanın bir yolunu bulmaya karar verdi. Bundan böyle Matthewu geçmişte bırakıp Benin bebeğinin gelişiyle ilgili hazırlıklara başlayacaktı. 129 11 Matthew son iki saattir evlerinin çalışma odasındaki büro koltuğunda oturmuş, bilgisayar ekranındaki Excd dosyasına boş boş bakıyordu. Zaman zaman elleri harekete geçip beklenti içinde klavyenin üstünde geziniyor ancak son anda tekrar geri çekilip sandalyenin süngeHi kollarına yaslanıyordu. Alison arada bir gelip cumartesi günkü yemek davetinin menü seçimiyle ilgili fikrini alıyor, yeni evini gösterme şansı bulacağı ilk konuklarının heyecanını yaşıyordu. Aslında o gün dersten döner dönmez Alison ünlü şeflerin hazırladığı yemek tariflerinin arasında kaybolmuştu bile. Matthew’u iç dünyasına kapatan da sosyal açıdan kabul görmenin garantisi sayılan bu pahalı kitapların ön kapağında sı­ rıtan kilolu, dolgun maaşlı şeflerin yüzündeki kibirli tebessümdü. 131 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Alison her odaya geldiğinde Matthew kafasını Gelir Vergisi Kanununun altıncı cildine gömüyor, Alison dan onu bir daha rahatsız etmemesini rica ediyordu. Nihayet saat 23.04’te ekrandaki bir kutucuğu seçip en üst sırada iki boşluk bıraktı ve “Katy” diye yazıp ardından hemen sildi. Ardından dişlerini sıkarak kendi kendine, hadi yapma artık, dedi. Buna bir anlam veremiyordu. Oysa bu Excel çalışması genellikle kafasını dağıtırdı. Güzelce detaylandırılmış bir Excel dosyası, onu sürekli sızlanan bir enkazdan aklının ve gücünün farkında olan birine dönüştürme kapasitesine sahipti. Onu bu kafa dağıtma aktivitesine yönlendiren Alison olmuştu aslında. İlk çıkmaya başladıkları dönemde Alison, Matthew un on yıl sonra nerede olmak istedi­ ğini bilmediğini öğrendiğinde dehşete kapılmıştı. İnsan kaynakları konusunda uzmanlaştığı için de Matthew un hayatının her alanında odaklanma sıkıntısı çekmesine dayanamıyordu ama zamanla Matthew un kararsızlığı hoşuna gitmeye başlamış, potansiyelini görerek onu kendi istediği şekle sokmaya çalışmıştı. Sinemaya gidecekleri bir gün Matthevv, Alisonı almaya gittiğinde Alison onu mutfağa götürmüş, birkaç A3 kâğıdı ve rengârenk kalemlerin yardımıyla ona cesaret verip tatlı sözlerle hayatında ne yapabileceğini bulmasına yardımcı olmuştu. Gecenin sonunda Matthevv 132 Tracy Bloom kendine bile itiraf etmediği şeyleri Alisona anlattığı için duygusallığa kapılmamışsa da çok bitkin düşmüştü. İki gün sonra posta kutusunda, üzerinde zaman kutucukları ve yapılacaklar listesinin de bulunduğu MATTHEW’UN PLANI yazılı bir çizelge bulmuştu. Alison her şeyi basitleştirmişti. Sabahın ilerleyen saatlerinde Matthew telefonu kapmış, bir üniversiteden akşam muhasebe dersleriyle ilgili bilgi istemişti. Bir süredir evindeki kanepede uyuyan arkadaşını da arayıp hafta sonuna kadar çıkmazsa ondan kira alacağını söylemişti. İlerleme kaydettiğini düşünmek öyle iyi gelmişti ki sıkıntılı bir durumla karşılaştığında bilgisayarının Excel dosyasında bu tür çizelgeler hazırlamaya başlamıştı. Muhasebe konusunda uzmanlaştıktan sonra ne tür iş tekliflerini değerlendirebilirdi? îlk şirket arabasını seçme kriteri nasıl olmalıydı? Alisona nasıl evlenme teklif edebilirdi? O sonu gelmez tüp bebek tedavilerinin masraflarını nasıl karşılayabilirlerdi? Tüm bunları bilgisayarına, BU SENİN HAYATIN MATTHEW CHESTERMAN adıyla kaydetmişti. Tabii bu şifreli bir dosyaydı. Ama bu gece o sihirli Excel dosyası ona hiçbir şey sunmuyor, o özel güçler zihnini doğru yere odaklamasına yardım edemiyordu. Aslında karar vereceği bir şey olmadığını içten içe biliyordu. Katy zaten çözüm bulmuştu. Kontrolü eline almış, bir gecelik ilişkilerinin unutulması gerektiğini belirtmişti. AYNI ANDA 133 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz ÜÇ ÇOCUĞUN BAKIMIYLA İLGİLENMEK diye bir dosya açmak zorunda kalmadığına aslında sevinip rahatlaması gerekirdi. Ama rahatladığını hissetmiyordu, sorun da buydu ve önünde duran dosya da sebebini bulmasına yardımcı olmuyordu. Belki de KATY NEDEN “MATTHEVVUN PLANI”NI TÜMÜYLE YANLIŞ ANLADIĞIMI DÜŞÜNMEME SEBEP OLUYOR? adlı bir dosya açarsa sorun hallolurdu. Onu yatıştıracak bir şeyier yapmayı beceremeyen Matthew ertesi gün kendini Katy nin çalıştığı yerin kaldırımında volta atarken buldu. Izdırapla dolu yirmi dakikanın sonunda kapıya yönelip pembe saçlı, dudağı piercing’li resepsiyon görevlisine gidip Bayan Chapman’la görüşmek istediğini söyledi. Kadın, Katy nin asistanını aradı ve Katy toplantıdan çıkana kadar Matthew un onu odasında bekleyebilmesi için Louise’le anlaştı. Bu arada da ona arkasındaki tam donanımlı kahve masasında kendine kafeinsiz bir kahve hazırladı. Matthew şimdi Katy’nin son derece özgün tarzda döşenmiş odasında, Dirty Dancing filmindeki Patrick Svvayze’ın altın rengi çerçeveli Stnash Hits posterine bakıyordu. O posterin yıllar önce Katy’nin odasında durduğunu da hâlâ hatırlıyordu. Katyyle karşılaştığından beri Matthew ilk gençlik günlerini fazlaca düşünür olmuştu. O genç çocuk şimdi bu halini görse beğenir miydi, sorusu aklını kurcalıyordu. 134 Tracy Bloom Cep telefonu titreştiğinde yerinden sıçradı. Cebinden çıkardığında ekranda lanın adını gördü. Açık kapının hemen dışında oturan Louise’in onu duymasından çekinen Matthevv burnunun altından, “Ne istiyorsun? Meşgulüm,” dedi. “Neredesin?” diye sordu lan. “Sesin komik geliyor.” “Emin ol bilmek istemezsin,” diye fısıldadı Matthevv. “Hadi, yapma ama. Bu lafın üstüne ısrarla sormaya devam edeceğimi biliyorsun. Ama eğer öğle arasında şu yeni açılan kucak dansı kulübünde eğlenmeye gittiğini söylersen seni öldürmek zorunda kalabilirim.” “İnan ki kucak dansı kulübünde falan değilim ” Louise bir anda başını kaldırıp Matthevv un ne dediğini duyduğunu belli etti. Matthevv da ona sırtını dönerken içinden doğal görünüyor olmayı diliyordu. “Anladım, tamam. Kucak dansı kulübünde değilsin. Yanında birbirinden güzel kuşlar mı var yoksa?” diye sordu lan. Matthevv, Katy’nin masasına tünemiş papağana baktı. Oraya oturduğundan beri kuş rahatsız edici bakışlarını üzerine dikmişti. “Kuş olduğunu söyleyebiliriz, evet,” diye itiraf etti. “İlginç,” dedi lan. “Çıplaklar mı peki?” Matthevv’un gözleri odanın köşesindeki evrak dolabına kaydı. Katy’nin alçıdan yapılmış hamile karnı ve memeleri o dolabın üstünde duruyordu. Onların 135 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Katynin karnı ve memeleri olduğunu biliyordu çünkü kaidenin üzerindeki küçük levhada onun adı ve ilginçtir ki yeni sutyen bedeni yazıyordu. “Orada mısın?” diye sordu lan. “Hadi soruma yanıt ver. Bu oyun gittikçe keyifli olmaya başladı.” Matthew omzunun üzerinden Louise e gergin bir bakış atarak, “Şey, şu anda bir çıplaklık gördüğümü söyleyebiliriz, evet,” diye mırıldandı. “Vay canına, üstelik saat henüz on bir buçuk. Müthişsin Matthew. Kimmiş peki? Hadi söyle. İkinci katın tuvaletindeki kırık camdan muhasebe bölümündeki Sue nun spor kıyafetini çıkartmasını mı izliyorsun yoksa?” “Hayır.” lan ısrarla, “Kim o halde? Lütfen bana kafayı yedirtmeden söyle artık,” diye sordu. “Şey, ben aslında Katynin...” diye söze başladı Matthew. “Katy mi? Şu Katy mi? Artı bir bebek Katy mi?” diye araya girdi lan. “Kes sesini lan. Yersiz yersiz konuşmaya gerek yok.” “Yersiz mi dedin? İyi ama sen yersiz konuşuyorsun. Onun memelerine bakıyorsun.” “Gerçek memeleri değil. Bak, şu an onun ofisindeyim. Sebebini sonra söylerim ama burada çıplak hamile vücudunun heykeli gibi bir şey var.” 136 Tracy Bloom “Vay canına. Söylediklerini tam olarak algılayabilmem için bana biraz zaman ver” dedi lan. Hattın diğer ucu sessizliğe büründü. “Tamam, o görüntüyü zihnimde canlandırdım. Şimdi iyi dinle çünkü soracağım soru çok önemli. Ofiste yalnız mısın?” diye sordu lan. “Şey, evet. Katy geleceğimi bilmiyordu. Şu anda da toplantısının bitmesini bekliyorum.” “İyi. O halde söyle. Dokundun mu?” “Nereye dokundum mu?” “Anla işte. Çaktırmadan memelere dokundun mu?” “Hayır, dokunmadım,” dedi Matthew şaşkın bir ifadeyle. “Of, yapma. Bir odada çıplak kadın biçimindeki cansız bir objeyle yalnız kalan hiçbir erkek kaşla göz arasında ona dokunma fırsatını tepmez.” “Her erkek senin gibi değildir lan.” “Saçmalama! Ben yalnızca herkesin aklından ge­ çeni söyleyecek kadar cesurum,” dedi lan. “Hamile kaldıktan sonra o memelere dokunmanın farklı bir his uyandırıp uyandırmayacağını merak etmediğini söylemeyeceksin ya?” Matthew, Louise’in hâlâ oralarda olup olmadığını kontrol etmek için arkasına baktı. Sandalyesi boştu. 137 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Hadi. Bir çırpıda dokunursun Matthew. Sen adam mısın yoksa robot mu? Yapmazsan bundan böyle başına kakar dururum bilesin,” diye devam etti lan. “Ah, Tanrı aşkına,” dedi Matthew ve ayağa kalkıp heykelin yanma gitti. “Yapıyorum, tamam mı? Şimdi tatmin oldun mu?” diye bağırdı telefona. Bu arada sağ eliyle sol memeyi avuçluyordu. “Evet, bence kesinlikle oldu,” dedi kapıdan bir ses. “Lanet olsun!” Matthew telefonunu yere düşürdü ve ışık hızıyla elini memeden çekti. Karşısında duran kusursuz görünümlü adam, “Muhteşem, değil mi?” diye devam etti. Bir elini çı­ kık kalçasına koymuş, diğerini de kapıya yaslamıştı. “Ayrıca senin gibi hoş bir adamın eserimi beğenmesi benim için büyük bir mutluluk. Bu arada adım Daniel. Hayran olduğun eserin yaratıcısı olan dâhi.” “Merhaba. Ben Matthew. Affedersin. Ben yalnızca...” “Matthew mu dedin?” diye sordu Daniel. “Evet, Matthew. Katy yi bekliyordum.” “Anladım...” diyen Daniel, Matthew u açıkça baştan aşağı süzdü ve “Çok etkilendim,” diye ekledi. “Katy bana bu kadar yakışıklı olduğunu söylememişti.” Ofise bir anda hâkim olan garip sessizliği bölen tek şey, lanın yere düşen telefondan yükselen tiz sesiydi. Katy, Danielm yanından odasına girerken, “Crispy Bix*in marka m üdürü tam bir kaltak” dedi. 138 Tracy Bloom Ve hâlâ çıplak vücudunun yanında duran Matthewu görür görmez olduğu yerde kalakaldı. Bakışları Matthew’un, Daniel’ın ve alçı heykelin arasında gidip gelirken, “Matthevv, burada ne işin var?” diye çıkıştı. “Doğum hediyeni hayranlıkla izliyordu,” dedi Daniel kibirli bir tebessümle. “Gördün mü? Bazı insanlar sanattan anlıyor Katy.” “Hayır, hayır. Öyle bir şey yapmıyordum,” dedi Matthew. “Hangi malzemeden yapıldığına bakıyordum yalnızca. Çok ilginç bir dokusu var. Evet, gerçekten de çok ilginç. Bana onu nasıl yaptığını anlatmalısın Daniel.” “Aslında memelerini elliyordu,” dedi Daniel, Katy ye. “Son ellediğinde başı yeterince derde girmemiş gibi!” “Daniel!” diye haykırdı Katy. “Evet, artık gitmeliyim. Davetsiz katılacağım birkaç toplantım daha var,” dedi Daniel ve çıkarken Katy ye imalı bir bakış attı. “Sonra konuşuruz...” Katy kapıyı arkasından sertçe kapattı. “Lanet olsun, neden ona anlattın ki?” diye sordu Matthevv ve alçı heykelden uzaklaşıp artık sessizliğe gömülen telefonunu yerden aldı. “Şey, biriyle konuşmam gerekiyordu ve her ne kadar öyle görünmese de Daniel güvenilir biridir.” 139 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Öyle mi? Bana şu tipik, dedikoducu eşcinsel arkadaşları hatırlattı,” dedi Matthew ve masanın kenarına yaslanırken papağanı sarsınca bir panik havası doğdu. Katy, “Gloria ya dikkat et,” diye haykırıp ileri atı­ larak kuşu tuttu. “Gloria mı? Adı da mı var? Neden ofisinde içi dolgulu bir papağan var Katy?” “Onu dün gece çaldık.” “Kim çaldı?” “Ben in iki arkadaşıyla birlikte çaldık.” Matthew hiçbir şey söylemeden ona baktı. “Ne var? Ne oldu?” diye sordu Katy. Matthew kelimeleri dudaklarının arasından çıkaramadığını fark etti. Katy sonunda, “Matthew, neden hüsrana uğramış bir ifadeyle bakıyorsun?” diye sordu ve M atthewun çantasından düşen Gina Ford’un kitabını gördü. Matthevv Küçük Mutlu Bebek Kitabım tekrar çantasına koydu. “Alison sabah bu kitabı bana verip öğle arasında 0-6 haftalık dönemde neler olduğunu öğrenmemi istedi,” diye açıkladı. “Ne güzel. Çok duyarlı bir davranış. Ama lütfen şu hüsrana uğramış ifadeyi yüzünden sil artık.” Matthew ondan uzaklaşırken, “Beni hüsrana uğ­ ratan sen değilsin,” dedi. “Beni asıl hüsrana uğratan 140 Tracy Bloom hayatımın hiçbir döneminde içi dolgulu bir papağan çalarken yakalanmamış olmam.” Katy nin kafası karışmıştı. Matthew ona bakmak için döndü. “Ama içi dolgulu bir papağan çalabilirdim, değil mi? Yani gençliğimde. O zamanlar eğlenceli biriydim, değil mi?” diye sordu. Umutsuz bir ses tonu vardı. Şaşırdığı her halinden belli olan Katy, “Bence hayatını içi dolgulu papağan çalma becerine göre değerlendirmemelisin,” dedi. “Her gün işe gidip gün boyunca lanet olası vergiler hakkında konuşuyorum. Eve döndüğümde de bebekler hakkında. Onları 17.45’te mi, yoksa 18.00’de mi yıkamalıyız? Ya da bunun gibi saçmalıklar!” dedi ve çantasının bebek eğitimiyle ilgili kitabını koyduğu tarafını tekmeledi. Bir süre sessizliğe gömülüp düşüncelere daldı. Katy, Post-it notlarına huzursuz bir ifadeyle bakıyordu. Matthew posteri işaret edip, “Benim odamda Patrick Swayze posteri, içi dolgulu papağan, çıplak vücut heykelim şöyle dursun, bir saksı bile yok,” dedi. “Şey, ben Patrick Swayze ı sevmekten hiç vazgeç­ meyeceğim,” dedi Katy kısık sesle. “Biliyorum,” dedi Matthew ve masaya yumruğunu vurup Katy ile Gloria’yı yerlerinden sıçrattı. “Burada oturmuş seni beklerken Devon’a gittiğimizde yol bo- 141 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz \ unca bana o lanet Dirty Dancing kasetini dinlettiğini hatırladım.” “Zorla dinletmedim ki. Şarkılara avazın çıktığı kadar eşlik ediyordun,” dedi Katy. “Biliyorum ama sadece o kadar Katy... Bir daha hiç şarkı söylemedim. Bana ne oldu böyle?” Matthew kendini sandalyeye bıraktı. MATTHEW’UN PLANI yüzünden birçok şeyden vazgeçtiğini fark etti. “Şimdi söyle öyleyse,” dedi Katy. “Ne?” “Şarkı söyle.” “Saçmalama.” “Ah, Tanrı aşkına Matthew! Artık şarkı söylememekten yakınıyorsun. Söyle deyince de söylemiyorsun. Hadi, birlikte söyleyeceğiz.” Katy ayağa kalkıp hafifçe öksürdü. Genzini gururla temizleyip ive Had the Time ofM y Life şarkısının ilk dizelerini inanılmaz derecede kötü bir girişle söylemeye başladı. Matthevv bir anda kendini babasının Rover’ında bulmuştu. Camlar açılmış, rüzgâr saçlarının arasından eserken şarkıyı dinliyorlardı. Ve bir eli de avazı çıktığı kadar bağırarak şarkıya eşlik eden Katy nin çıplak dizindeydi. Katy sözleri hatırlayıp kendinden daha emin bir şekilde şarkıyı söylemeye devam etti. Nakarat kısmında hafifçe sallanmaya başladığında Matthevv gülüyordu. 142 Tracy Bloom “Hadi sen de eşlik et. Utanma,” dedi Katy dizeler arasında. Matthew sözleri mırıldanmaya başladığında hâlâ hatırladığına şaşırdı. Nakaratın sonunda Katy kahkahalar atarak yerine oturdu. “Hâlâ berbat söylüyorsun,” dedi. “Söylemekten vazgeçtiğin iyi olmuş. Her neyse, şu akşam yemeği davetini ne yapıyoruz? Sanırım buraya geliş sebebin bu ” “Ne? Ah evet, tabii. O konuyu konuşmaya geldim ” dedi Matthew zihnini toparlamaya çalışırken. “Sana biraz garip gelecek belki ama Alison geleceğiniz için çok heyecanlanıyor. Dün gece eve gider gitmez Gordon Ramseym kitabını buldu ve menüyü kararlaştırdı. Buraya taşındığımızdan beri onu bu kadar mutlu görmemiştim. Hiçbir bahaneyi kabul etmeyecektir. İnan bana Alison kafasına bir şey koydu mu mutlaka yapar. Başından beri yaşadıklarımız tam bir felaket zaten ama gerçekten gelmeyi düşünmez misin? Alison mutluyken hayat daha çekilir oluyor.” “Tanrım, Matthevv! Şansımızı gerçekten fazla zorladığımızın farkında mısın?” “Evet ama eğer buraya alışmaya başladığını görürse belki biraz sakinleşir. Ben de biraz rahat nefes alırım. Çılgınca bir fikir olduğunun farkındayım ve senden böyle bir şey istediğime inanamıyorum ama lütfen gel Bir mazeret bulup gelemeyeceğini söylersen Alison m ne kadar üzüleceğini düşünmek bile istemiyorum.” 143 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Onunla arkadaş olamayız,” dedi Katy alçak sesle. “Biliyorum ama bu davet, bebekleri takıntıya dö­ nüştürmek yerine onu başka arkadaşlar edinmeye teşvik edebilir. Seninle olmaz tabii ama lütfen bir kereliğine gel. Sonra söz veriyorum ki bir daha...” Matthewun sesi giderek azaldı. Ayağa kalkıp masanın etrafını dolaşarak Katy nin yanma gitti. Matthew un kendisine yaklaştığını gören Katy, “Ne yapıyorsun?” diye sordu. Matthew ise Katynin yanından geçip masasının arkasındaki duvara iliştirilmiş ultrason çıktısına doğru yürüyüp, “Bebek bu mu?” diye sordu. Matthew kendine engel olamayıp görüntüye dokundu ve parmağını bebeğin üzerinde gezdirdi. Tıpkı ikizlerin görüntüsüne yaptığı gibi. Dünya durmuş, en azından yavaşlamış gibi geliyordu şimdi ona. Katy dehşet içinde Matthewa baktı. “Evet, bu,” dedi alçak sesle. Matthew yutkunup döndü ve Katy’nin gözlerinin içine baktı. Katy nin bir şey söylemesine fırsat kalmadan, “Artık gitmeliyim. Cumartesi görüşürüz,” dedi. Sonra tekrar masanın etrafını dolaşıp evrak çantasını aldı ve arkasına bakmadan Katy nin odasından çıktı. 144 12 Nihayet yemek davetine gidecekleri gün gelip çatmıştı. Katy akşama kadar endişe içinde kalmaktansa çıkıp birkaç bebek kıyafeti bakmaya karar verdi. Benin bu kararı heyecanla karşılaması onu şaşırtmıştı. Katy nin henüz hiçbir hazırlık yapmamış olmasına hayret eden Louise’in verdiği listeyle birlikte şehir dışındaki bebek mağazasına doğru yola koyuldular. Ben arabadan iner inmez, “Harika, Currys4 de varmış,” dedi. “Bekârlığa veda partisinde birkaç komik fotoğraf çekebilmek için kamerama pil almam lazım. Hemen alıp gelirim aşkım. Geç kalmam. Sen işine bak.” Katy nin itiraz etmesine fırsat vermeden de gitti. Kocaman karnıyla Ben in hızına ayak uyduramayacağını 4 İngiltere’de elektrikli ev aletleri satan büyük bir mağaza, (ç. n.) 145 Sah Gibileri Kimse Seks Yapmaz düşünen Katy de iç geçirip devasa bebek kıyafetleri mağarasına baktı ve başkalarının bebeklerine hediye almak için buraya yaptığı sinir bozucu ziyaretleri hatırladı. Aynı anda bir sürü hamile kadınla karşılaşmak onu her zaman rahatsız ederdi. Bütün kadınların her zaman hamile olduğu bambaşka bir gezegene düşmüş gibi hissettiriyordu bu. Bir anda içi ürperince kendini mağazaya girip işine bakmaya zorladı. Kıyafetlerden başlarım, diye düşündü. Kıyafet almakta üstüne yoktu. Hayatı boyunca bunu kolayca yapmıştı. Ama vermesi gereken ilk zor kararla güveninin kırıldığım hissetti. Kaç beden? Yenidoğan mı, yoksa 0-3 aylık mı? Arada ne fark var ki? Aynı değiller mi? Tüm bunlar kafasını karıştırmak için bir komplo olmalıydı. Panik içinde başını kaldırdığında bir sürü anne adayının bilinçli bir tavır içerisinde ortalıkta gezindiğini gördü. Daha az stres yaşayacağı bir bölüme geçmeden önce sepetine beş altı adet tulum koydu. Sonra listeye bir göz attı. Monitör. Bu biraz daha kolay olmalıydı. Derin bir nefes alıp kendini rahatlatarak güvenlik bölümüne geçti. Küçük, kötücül yaratıklar gibi ona göz kırpan, yan yana dizili dinleme cihazlarına hayretle bakarken, biri m i gülüyor, diye düşündü. Bu düzeyde bir donanıma gerek duyulmuşsa bebeğin en azından uykuya dalmadan önce The Beatles’tan seçme şarkılar söylemesi bekleniyor olmalıydı. Hafifçe titremeye başlayan elini uzatıp orta 146 Tracy Bloom raftan bir cihaz aldı ve üzerindeki açıklamayı okumaya çalıştı ama anladığı kadarıyla açıklama Flemenkçeydi. Onu da sepete koyduktan sonra bu bölüme göre sığınak gibi görünen kıyafet bölümüne tekrar geçti. Bir saat on dakika sonra ter içinde kalmış, kafası iyice karışmış, aklı başından gitmiş ve deliye dönmüş bir haldeydi. Son yirmi dakikadır sinirlerini zıplatıp duran Templeton Deluxe Çocuk Arabasından başını kaldırdı ve arabaya sıkı bir tekme attığını kimsenin görmemiş olmasını ümit etti. Satış görevlisinin küçük bir fiske atarak gümüş krom ve gevşek siyah kanvas kumaş karışımı bir şeyi, karmaşık görünümüne rağmen sağlam bir bebek arabasına dönüştürmesi başta ona ne kadar da kolay görünmüştü oysa... Satış görevlisi tekrar yanma gelip, “Buna ne dersiniz?” diye sordu ve Tupperware kaplarına tekerlek takılmış gibi bir izlenim uyandıran başka bir çocuk arabasını işaret etti. “Bu çok daha pratik, özellikle de bebeğinizi arabaya koyup çıkarmanıza yardım edecek bir erkek yoksa” Katy ağzı açık bir halde kalakaldı. Bu kadın onun bekâr bir anne olduğunu nasıl ima edebiliyordu? Bininci defa çaresizce kapıya bakıp kendi kendine, Ben birazdan gelir, diye düşündü. Kendini biraz olsun toparlayabilmek için serginin kenarına oturdu ve çocuk arabalarına bakman şık giyimli çifti bezgin bir ifadeyle izledi. 147 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Yirmi dakika önce garajda senin üstü açılabilir arabanı sattıktan sonra bebek arabası almaya geldiğimize inanamıyorum ,” dedi karnı iyice ağırlaşmış olan kadın. En az Katy kadar şaşkın olduğunu belli eden bir ifadeyle, ‘‘Hayatımız artık eskisi gibi olmayacak, değil mi?” sordu. Adam da kolunu kadının omzuna dolayıp, “Haklısın,” diye yanıtladı. “Ama şu an hiç kimsenin yerinde olmak istemem, biliyor musun? O arabayı seviyordum, gerçekten seviyordum ama eminim alacağımız bebek arabasını daha çok seveceğim, özellikle m inik prensesimizi içine koyduğumuzda.” Yüzlerinde koca bir tebessümle birbirlerine bakarken Katy onları büyülenmişçesine izliyordu. Sonra öpüştü­ ler, cumartesi öğle vakti şehir dışındaki bir mağazada dikkat çekecek ölçüde tutkulu bir öpüşmeydi üstelik. Birbirlerinden ayrıldıklarında adam ceketinin cebinden birkaç sayfa çıkardı. “Dün gece sen uyuduktan sonra internetten bunların çıktısını aldım. Şu internet sitesine göre en iyisi oradaki...” Katy onlara sırtını döndü. Bu kusursuz ilişkiyi daha fazla izleyemeyecekti. Tekrar kapıya baktı. Hâlâ Ben den eser yoktu. Katy ayağa kalktı ve aniden onu kontrolü altma alan gözyaşlarını yutup kasaya yöneldi. Aldığı kıyafetlerin 148 Tracy Bloom alarmı söküp ödemeyi alan kasadaki görevli eğilerek ona bir kâğıt mendil uzattı. “Hormonlar,” dedi kadın nazikçe. “Hep böyle olur.” Utançtan yerin dibine geçen Katy poşetleri sepete doldurdu ve binada yangın çıkmış gibi koşarak kendini dışarı attı. Tam otomatik kapıdan çıkarken arkasından Benin, “Lanet olsun, içeride vahşi kaplanlar falan mı vardı?” dediğini duydu. Katy ona, “Neredeydin?” diye sormayı başardıktan sonra gözyaşları sel oldu ama gerginliğini dizginlemeye çalıştı. “Hey, bir şey yok. Sakin ol. Diğer hamile kadınlar mı canını sıktı yoksa?” dedi Ben sırıtarak. “Kes sesini!” diye haykırdı Katy. Ardından daha büyük bir öfkeyle, “Kes,” diye tekrarladı ve kıpkırmızı bir suratla ona baktı. Ben şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordu. Birbirlerine hiç böyle davranmazlardı oysa. “Espri yapmana gerek yok, tamam mı? Espri yapmaya çalışma” Yüzündeki tebessüm bir anda silinen Ben, “Tamam,” diye yanıtladı ve usulca, “Ne istiyorsun?” diye sordu. “Bilmiyorum,” dedi Katy çaresizce. “Ama espri yapma, tamam mı? Benim... benim ihtiyacım... Bazen yanımda olduğunu bilmeye ihtiyacım var. Lanet olası bir bebek arabasını açmaya çalıştığım zamanlar örneğin...” 149 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Anlıyorum,” dedi Ben alçak sesle. “Bana ihtiyacın var ve bu da yeni bir şey.” “Evet, ama her zaman değil,” diye yanıtladı Katy. İkisi de bir süre yere bakıp düşüncelere daldı. Sonunda Ben nazikçe Katy nin elindekileri alıp arabaya götürdü. Akşam dışarıda öyle ürkütücü bir hava vardı ki korku filmi çekilebilirdi. Zifiri karanlık, yağmur, rüzgârın uğultusu ve tüyleri diken diken eden tıkırtılar... Ben arabaya binip el feneriyle yüzünü aydınlattı­ ğında Katynin de tüyleri diken diken olmuştu. “Yapma Ben,” dedi Katy onu iterek. Öğlenki alışveriş fiyaskosundan beri biraz olsun sakinleşmeye çalışı­ yordu. Ben eve dönüş yolu boyunca sürekli af dilemiş, Currys’de çalışan ve ona indirim yapabilecek eski bir arkadaşıyla karşılaştığını anlatmıştı. Katy ona daha fazla kızmamaya çalışıyordu, özellikle de Matthew ve Alisonın yemek daveti için pozitif enerjinin her damlasına muhtaç olduğu bir anda. Ben şimdi radyoyu açmış, öğleden sonraki futbol maçlarını dikkatle dinliyordu. Kalbi hâlâ küt küt atan Katy ise Alison’ın kanlı bir baltayla ona öldürücü bir darbe indirdiği, Matthevvun da ıssız bir yerdeki sisli ormanda bir mezar kazdığına dair hayali zihninden uzaklaştırmaya çalışıyordu. 150 Tracy Bloom “Şimdi çuvalladık işte. Bunların hepsi temiz bir dayağı hak ediyor,” dedi Ben sonunda. Güzel bir şarkı bulmak için radyonun ayarlarıyla oynuyordu. “Şu ayarlarla oynamasan nasıl olur?” diye çıkıştı Katy. Oturduğu yere iyice sinen Ben, “Affedersin,” dedi ve tekrar konuşmadan önce ortam garip bir sessizliğe büründü. “Şey, seni bilmem ama ben o ruhsuz kadın ve ondan da ruhsuz kocasıyla geçireceğimiz akşamı düşündükçe çok geriliyorum. Sence bebek odası gezimiz ne kadar sürer? Leydi Alison o kadar detaya girdi ki odayı kendim dekore etmişim gibi hissediyorum.” Akşamı düşündükçe kendi kalbi de küt küt atan Katy, “Hiç hatırlatma,” dedi. “Kendimi yetersiz hissetmeye başlıyorum.” Ben oturduğu yerde doğrularak, “Sakın. Beni dinle Katy... Sen çocuklarını seri katile çeviren o pislik annelerden olmayacaksın. Harika bir anne olacaksın ve bu bebek de seni tam da bu yüzden çok sevecek.” Katy gülümsedi. “Bugüne dek bana söylediğin en güzel şey bu olabilir.” “Şey, amacım seni mutlu etmek,” dedi Ben. Katy ona yandan bir bakış atınca, “En azından çabalıyorum,” diye ekledi ve hemen konuyu değiştirdi. “Şimdi hangi cehenneme gidiyoruz?” “Sağ tarafta bir yerde olmalı.” 151 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Yeni yapılmış, kocaman, müstakil bir ev karşılarına çıktığında Ben uzun bir ıslık çaldı. “Vay canına, küçük bir malikâne resmen. Artık ona Leydi Alison demiyorum, bundan böyle o multimilyarderin karısı Leydi Alison diyeceğim.” Tekerlekler o muntazam çakıl taşlarını çıtırdatırken arabayı kapının önüne park ettiler. Onları ve devasa ön kapıyı aydınlatan süslemeli lambalardan yayılan ışık her yeri baştan aşağı turuncu bir ışığa boyadı. İki parlak bakır kabın içinde duran güzelce budanmış minyatür ağaç, ortasında pirinçten kocaman bir kulbu olan devasa, gösterişli siyah kapının her iki yanını koruyordu. Burası evden çok lüks bir restoranı andırıyor, diye dü­ şündü Katy. Ben, Katy nin patlamaya hazır denecebilecek karnını arabadan çıkarmasına yardım ederken, “Okuldan da büyük!” diye haykırdı. “Buraya çok para vermiş olmalılar. Onlarla dost olmayı denesek mi dersin? Ek gelir edinmemize yardımcı olabilirler.” Aniden Benin yanı başında beliren Matthew, elini Katy ye uzatarak, “Dur, yardım edeyim,” dedi. Katy bu fiziksel temasla irkildi ve elini şiddetle geri çekti. Okul buluşmasından beri birbirlerine hiç dokunmamışlardı. “Ben hamileyim, engelli değil,” dedi ve doğrulup kapıyı arkasından kapattı. 152 Tracy Bloonı “Elbette. Affedersin. Ama hemen içeri gir de ıslanma.” Ardından da o koca siyah kapıya yürüyüp onları yüksek tavanlı giriş bölümüne aldı. Katy kapıdan girer girmez Matthew, “Kusura bakmayın ama ayakkabılarınızı çıkarabilir misiniz? Halılar yeni de,” dedi. Katy şaka yapıp yapmadığını görmek için ona baktı ama Matthew çok ciddi görünüyordu. Konuklarından ayakkabılarını çıkarmasını isteyen insanlardan hiç hoşlanmazdı. Bunun üzerine ayakkabılarını öfkeyle çıkardı ve onları konuklara ayrılan ayakkabılığa düzgünce koymaya bile tenezzül etmedi. Ben sol ayağını kaldırıp başparmağı delinmiş eski çorabını gösterip, “Al’in kokuşmuş, delik çoraplarıma katlanmayı tercih edeceğinden emin misin?” diye sordu. Ben’i duymazdan gelen Matthew, “Böyle gelin,” dedi. “Alison mutfakta son hazırlıkları tamamlıyor.” Oturma odasına geçtikleri sırada Ben, “Dostum, sarhoş olup şu hikâyenin tadına varmadan önce bana o programı gösterebilir misin?” dedi. “Olabilir,” dedi Matthew. Benin orada olduğunu yeni fark etmiş gibiydi. “Çalışma odama gidelim. Hemen döneriz Katy.” Katy ne yapacağını bilemez bir hisle tahminen sekiz metre uzunluğundaki oturma odasının tam ortasında öylece kalakalmıştı. Yavaş yavaş etrafına bakınmaya başladı ve her bir köşeye simetrik şekilde yerleştirilmiş 153 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz yumuşak, sütlü kahve rengi, süet minderleriyle tasarımcı elinden çıkmış o güzelim alçak koltuklara hayran kaldı. Daha sonra kusursuzca eskitilmiş sehpanın üstüne eğilircesine odanın tam ortasında nazikçe duran ve Katy nin Leeds’teki çok pahalı bir tasarım mağazasında gördüğü son model ayaklı lambayı fark etti. Cam bir rafın üzerinde duran son derece pürüzsüz Bose marka ses sisteminden yatıştırıcı bir müzik sesi yükselirken Katy odanın diğer ucuna yürüyüp elini kalın tahta bir direkten sarkan koyu kahverengi, büzgülü ipek kuma­ şın üzerinde gezdirdi. Perdeyi nazikçe açıp kusursuzca biçilip aydınlatılmış çimenliğe baktı. Arkasına dönüp odanın ortasına gelerek inceleyecek başka şeyler bulmaya çalışırken şömine rafının üstündeki iki uzun, yontma şamdanla desteklenmiş fotoğraflar gözüne ilişti. İç geçirdi. Matthew’un hayatı böyleydi işte. Katy’yle değil, Alison’la paylaştığı hayatı karşısında duruyor, birbirine eş gümüş çerçevelere konmuş yarım düzine fotoğrafla özetleniyordu. Katy onlara bakmak istediğinden çok emin olmasa da ağır adımlarla şömine rafına doğru yürüdü. Nasıl fotoğraflar oldukları belliydi. Bir partide çılgınlar gibi eğlenen genç bir çift. Birlikte geçirilen ilk yaz tatili. Birlikte gidilen ilk kayak tatili. Birlikte katıldıkları ilk resmî davet. Profesyonelce çekilmiş ilk fotoğraf ki bu da muhtemelen bir nişan fotoğrafı ola- 154 Tracy Bloom çaktı. Ve tabii ki göz alıcı bir düğün fotoğrafı. Katy her fotoğrafta Matthew’un yüzündeki ifadeyi incelediğini fark etti. Gözlerine, ağzına baktı ve sonra da vücut dilini okumaya çalıştı. Mutlu görünüp görünmediğini anlamaya çalıştığını fark etti. Evet, Katy’den sonraki hayatında mutluydu. Alison’ın odaya girmesiyle yerinden sıçradı. “Kusura bakma, yarım kalan ufak tefek işleri bitirmeye çalışıyordum,” dedi ve elindeki iki tabağı sehpaya bıraktı. Ne söyleyeceğini bilemeyen Katy sonunda, “Güzel fotoğraflar,” diyebildi. “Ah, teşekkür ederim. Düğün fotoğrafımıza bayı­ lıyorum, tam istediğimiz gibi oldu.” Katy en büyük çerçevenin içindeki fotoğrafa tekrar baktı ve o siyah beyaz görüntüyü iyice inceledi. Matthevv ve Alison şatoyu andıran bir yerin basamaklarında durmuş, birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. “Nerede evlendiniz?” diye sordu Katy. “Şey, Hampshire’da, içinde kendi şapeli de olan bu muhteşem şatoyu bulduk. Kusursuzdu. Ama doğru yeri bulmak gerçekten de zor bir işmiş. Buraya karar vermeden önce bir sürü mekâna baktık. Gidip baktı­ ğımız yerlerin kalın bir dosyasını hâlâ saklarım. Yani eğer böyle bir işe girişmeyi düşünüyorsanız kime baş­ vuracağını biliyorsun. Siz henüz evlenmediniz, değil mi? Yani Ben ve sen.” 155 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy, Alison ın gözlerine bakamadan, “Hayır, belki bir gün evleniriz ama kimbilir” dedi. “Yoksa bebeğin doğmasını mı bekliyorsunuz?” diye sordu Alison. “Hayır. Henüz evlilik kararı almış değiliz.” “Hiç bilemezsin, belki de Benin öyle bir planı vardır. Doğumun hemen ardından sana teklif edebilir,” diye devam etti Alison. Ben odaya girerken, “Ne teklifiymiş bu?” diye sordu. “Şey, biraz merakım kabardı da Ben. Evlenmeye niyetiniz olup olmadığını soruyordum. Düğün organizasyonunu iyi beceririm.” “Bu konunun bizi ilgilendirdiğini hiç sanmıyorum Alison,” dedi Matthew sertçe. Ben, “Endişelenmeyin. Ben ve Katy o tür formaliteleri önemsemeyiz,” dedi ve koltuğa kuruldu. “Bence bir sabah uyandığımızda hadi gidip evlenelim, diyeceğiz. Ani kararlar alıp içgüdülerimize göre hareket etmeyi seviyoruz. Değil mi aşkım?” Katy, Matthew dışında her yere bakarak, “Doğru,” dedi. “Kesinlikle öyle ” “Aman Tanrım, Al, biz çaya mı geldik?” diye sordu Ben. Ardından da Katy’nin kulağına, “Bu gidişle eve gitmeden önce Çin lokantasına uğramamız gerekecek,” diye fısıldadı. 156 Tracy Bloom “Hayır, hayır, yemeğe oturmadan önce biraz atış­ tırırız diye düşündüm.” “Dalga geçiyorum. Evet, biri başla mı dedi? Açlıktan ölüyorum da,” dedi ve tabağı alıp yemeye başladı. Nihayet yarım saatlik yapmacık bir sohbetin ardından Alison yemeğin on dakika sonra hazır olacağını bildirdi. “Oturmadan önce bebek odasını görmek ister misiniz?” diye sordu. Katy ile Ben birbirine bakarken Katy bunun istediği son şey olduğunu biliyordu. “Çok isteriz,” diyen Ben, Katy’ye bakıp omuz silkti. “Hangi kanatta?” Alison onları üst kata yönlendirirken, “Gereksiz derecede büyük, değil mi?” diye sordu. “Ama Matthew şirket ortağı olunca burayı alabilecek kadar iyi bir anlaşma yaptı.” “Vay canına, büyük adamsın desene,” dedi Ben. Gururla gülümseyen Alison, “Artık öyle,” dedi. “Ama başlarda böyle değildi. Onunla tanıştığımda ne kadar sefildi bilemezsiniz.” Katy kendini gerçekten çok garip hissetmeye başlamıştı. Ter içinde kalmış, midesi de bulanmaya başlamıştı. Tam olarak anlayamadığı bir sıkıntı vardı. Alison merdivenlerin başındaki kapıyı açıp, “Ve işte geldik,” dedi. “Burası da bizim kuş yuvamız.” 157 Salı Gitnleri Kimse Seks Yapmaz Odaya girer girmez Katy nin ağzı açık kaldı. Hayatında böyle güzel bir oda görmemişti. O huzur verici krem rengi ve yeşil karışımı öyle yumuşak ve hoş bir his uyandırıyordu ki Katy odanın ortasındaki koyun derisi kilime uzanıp uykuya dalmak istedi. Hayran kalmış bir ifadeyle kapıda durdu ve ardından devasa kemerli pencerenin altında yan yana duran iki beşiğe doğru yürüdü. Nazikçe akan gölgelikler o küçük sığınakların üstüne koruyucu bir tavırla gölge düşürüyordu ve Katy biraz daha yaklaştığında beşiğin içinde sahibinin gelmesini sabırla bekleyen küçük yeşil ayıcıkları görünce ağlamamak için kendini zor tuttu. Alison’ın onunla konuştuğunun farkındaydı ama söylediklerine odaklanamıvordu. Yavaşça arkasına döndü ve oturak kısm ında çok güzel bir minderin bulunduğu antika, siyah meşe ağacından sallanan sandalyeyi gördü. Yine kendini tutamayıp yürüdü ve uzun kemerli sırtına dokunup oturdu. Gözlerini kapatıp nazikçe bir ileri bir geri sallanmaya başladı. Kendini düşüncelere bıraktı, ta ki ansızın huzuru bozulana kadar. Bir köşesine o günün erken saatlerinde panik içinde yapılmış bebek kıyafetleriyle dolu karton kutuların, diğerine ise poşetlerin gelişigüzel yığıldığı kendi evindeki o boş, beyaz odayı düşündü. içini bir hüzün kaplarken sorunun ne olduğunu fark etti. Kıskanmıştı. Ve onu iyice dehşete düşürürcesine, duvarlan güllerle kaplı depodan dönüştürülmüş evlerinin 158 Tracy Bloom ön kapısından Matthevv’la birlikte iki çocuklarına el salladıklarının o canlı görüntüsü gözünün önüne geldi. Sandalyeden kalkmaya çalıştı ama belinin nihayet rahat bir yer bulduğunu ve oradan kalkmak istemediğini fark etti. Sonunda Matthevv onu kurtarmaya gelmiş, o akşam ikinci defa ona dokunup nazikçe elini tutarak kolunu omzuna dolamıştı. “İyi misin?” diye sordu. “Biraz rengin solmuş gibi. Sana bir şey getirmemi ister misin?” Katy kocaman açtığı gözlerini Matthevv’a dikerek, “Hayır, iyiyim. Kesinlikle iyiyim. Hadi artık yemek yiyelim, çok acıktım,” dedi ve kapıya yöneldi. Merdivenlerden inerken Alison’ın hâlâ bir şeyler anlattığını duyan Katy, Matthevvun hayatını bir daha asla görmemek için bu kâbustan bir an önce kurtulmak istiyordu. 159 13 Alison, IKEA’dan alınmadıkları belli olan narin beyaz başlangıç tabaklarını masaya koyarken, “Roka, rezene, tere ve armut salatamız var. Afiyet olsun,” dedi. Ben ise önündeki yapraklara şüpheli bir bakış attıktan sonra çatalını alıp iç geçirdi ve yemeğe başladı. “Hamilelik sürecinde başlangıç yemeklerini yemekte hep zorlandım, sana da öyle oldu mu Katy?” diye sordu Alison. “Her şey sanki kabuklu, içine de krem peynir ya da tuzlanmış et doldurulmuş gibi.” “Sanırım ben sonunda hep çorba içmeye karar verdim ki çorbadan da nefret ederim,” dedi Katy çaresizce. Garip bir sessizlik oldu. “Çorba konusu her zaman sohbeti bitirir, değil mi?” dedi Ben. “Çorba ve ölüm. Bana kalırsa yemek yerken çorbadan konuşmak yasaklanmalı.” 161 Alison, Ben e baktıktan sonra bir şey sormak üzere Katy ye döndü. “Katy, bebeği memeyle mi, yoksa biberonla mı beslemeyi düşünüyorsun?” “Emzirme konusunu eklemeyi unutmuşum,” diye mırıldandı Ben burnunun altından. Masanın altından Beni dürten Katy, “Şey, henüz bilmiyorum. Sanırım bebek hangisini isterse öyle devam ederim,” diye yanıtladı. “Şey, biz konuştuk, değil mi Matthew? Ben memeyle beslemek istiyorum ama iki bebek olacağı için bu iş biraz zor olacak. O yüzden göğüs pompası aldım. Böylece ben yorulduğumda Matthew onları besleyebilecek. Pahalı, elektronik olanlarından aldım. Elle pompalamak zor iş bence.” Ben başını kaldırıp, “Göğüs pompası mı?” diye sordu. “Yani memeni sağmak için bir alet olduğundan m ı bahsediyorsun?” “Ah, evet. Son zamanlarda çok popüler, özellikle de çalışan anneler için.” “İyi ama nasıl kullanılıyor?” diye sordu. “Şey, pompaya bağlı bir vakum var. Vakumu göğ­ sün üstüne koyuyorsun,” dedi Alison. “Tıpkı memeyi emen bebek gibi vakum memeden sütü sağıyor. Sterilize edilebildiği için de gayet hijyenik,” diye ekledi. Ama aniden Ben m dehşete düştüğünü fark etmişti. “Ah, çok basitmiş ama memenizi emen bir alete kendinizi bağlamanız... biraz garip bir fikir sanki.” Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz 162 Tracy Bloom “Hadi ama bana öyle bakmayın. Biz erkekler için bunu kabullenmek çok zor. Bizler kadın vücuduyla ilgili fanteziler kurmaya programlanmışız, değil mi Matthew? Ergenliğimizden beri meme görme hayali kurarız, onlara dokunup dokunmamamız önemli değildir. Yaşlandıkça kadın vücuduna biraz daha aşina oluruz, sonra aniden tam onlara sahip olduğumuzu düşünürken. .. bam! O hayallerin hepsiyle vedalaşmamız gerekir. Ne kadar şanslı olduğunun farkında bile olmayan bir bebek ya da lanet olası bir makine aşkınızın hedefine el koymuştur. Artık kadınınızın memesine bir makine bile dokunabilir ama siz dokunamazsınız.” Ben sözünü bitirdiğinde Matthew, Katy ve Alison aynı anda ona bakıyordu. Katy konuyu dağıtmak için, “Çok lezzetliydi Alison, artık ana yemeğe geçebilir miyiz?” dedi. Bir yandan da bu gecenin bir an önce son bulmasını artık daha büyük bir şiddetle istiyordu. “Elbette,” dedi Alison hemen ayağa kalkıp. “Matthew, tabakları toplamama yardım eder misin?” Onlar odadan çıktıktan sonra Katy, “Ben, biraz kendini kontrol etsen iyi olmaz mı?” diye sordu. “Neden? Ne dedim ki?” “Bana sorarsan şu meme fantezisiyle ilgili konu çok gereksizdi.” Kimse bir şey söylemedi. 163 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Yalnızca sohbet edip ortamın havasını biraz yumuşatmak istedim. Sorun şu ki bu kadının içi geçmiş. Tanrım! Biraz sakinleşmeli. Hem bebeklerden başka bir konu bilmez mi? Onu bu konudan uzaklaştırmalıyız. Yoksa çok, çok sarhoş olmam gerekecek.” “Şşşt, geliyorlar,” diye fısıldadı Katy “Biraz daha kontrollü olmaya çalış, lütfen.” “İşte geldik. Bu da yabanhavucu ve hardal ezmeli kızarmış tavuk. Umarım beğenirsiniz,” dedi Alison. Ben, yüzünde soğuk bir tebessüm olan Alison a bakıp kocaman bir tebessümle, “Muhteşem görünüyor,” dedi. Alison, Ben in bıçağını iştahla tavuğun göğsüne batırmasını izlerken biraz olsun rahatlamıştı. “Peki hastaneye hangi yoldan gideceğini de belirledin mi Ben?” diye sordu. “Biz günün farklı saatlerinde farklı alternatifler denedik. Hangisinin bizi hastaneye daha çabuk ulaştıracağını görmek için.” Ben çiğnemeye devam ederken ona hayret dolu bir bakış attı ve sonunda, “Değişir,” dedi. “Nasıl yani değişir?” diye sordu Alison. “Evden mi yoksa Edinburgh’dan mı geleceğime.” “Edinburgh mu?” diye sordu Alison. Bu kez şaşırma sırası Alison’daydı. “Neden oradan gelesin ki?” “Birkaç hafta sonra bir bekârlığa veda partisine gidiyorum da.” 164 Tracy Bloom Şaşkına dönen Alison neredeyse çatalını ve bıçağını elinden düşürüyordu. “Katy nin doğumundan hemen önce bekârlığa veda partisine mi gidiyorsun?” Ben konuşmanın burada noktalanacağını umarak, “Evet,” dedi. Alison bu kez Katy yi sorgulamaya başlamıştı. “Endişelenmiyor musun Katy? Açıkçası Matthew bana doğumdan hemen önce bir bekârlığa veda partisine gideceğini söylese onu göndermezdim.” Katy, Beni savunurcasına, “Edinburgha gidiyor, uzağa değil,” dedi ve Matthewa baktı. “Bene ne yapıp ne yapamayacağını ben söyleyemem.” Alison başka bir gezegenden henüz gelmiş gibi bir ifadeyle ona baktı ve ardından sandalyesinden kalktı. “İyi, senin adına sevindim,” dedi tabakları toplarken. “Sancıların başladığında umarım yanında biri olur. O haldeyken yalnız kalmak istemezdim doğrusu.” Matthew, Katy ve Ben sessizce oturup mutfak kapısının Alisonın arkasından öne arkaya gıcırdayarak kapanmasını dinlediler. “Bence de Alison haklı,” dedi Matthevv. “Tek başına kalmak istemezsin, değil mi?” “Bak, lütfen konuyu değiştirelim, olur mu? Öyle bir şey olmayacak. Bu parti doğumdan iki hafta önce 165 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz ve eğer sancılarım başlarsa Daniel’ı ararım,” dedi Katy. Onun tek seçeneği olduğunu dehşetle fark etmişti. “Daniel’ı aramak zorunda mısın?” diye lafa girdi Ben. “O adamı severim, gerçekten. Ama eğer bu bebek erkekse ona yarı yarıya da olsa normal biri olma şansını vermek isterim.” Matthew biraz iğneleyici ve sert bir dille, “Şey, eğer sen Katy nin yanında olmazsan fazla şansın kalmıyor, değil mi?” dedi. “Hey, benim tarafımda olduğunu sanıyordum dostum,” dedi Ben biraz geri çekilerek. “Şey, öyleyim ama...” Matthew duraksadı. “Ama o benim çocuğum olsaydı doğumda başka bir yerde olma riskini göze almazdım.” Sonra biraz aşırıya kaçtığını fark edip gözlerini yere dikti. “Ama benim en iyi arkadaşım, bu partiyi kaçıramam. Trenle beş saat, uçakla da bir saat sürüyor. Tüm detaylar tamam ve Katy de rahat, değil mi aşkım?” “Evet, tabii ki,” dedi Katy. Beş saatlik tren yolculuğu onu şaşırtmıştı ama onu asıl rahatsız eden Matthew’un sözleriydi. Alison elinde koca bir tepsiyle geldiğinde mutfak kapısının gıcırtısı yeniden duyuldu. “Çok basit bir tatlı yaptım, umarım kusura bakmazsınız. Ama en sevdiklerimden biridir bu.” 166 Tracy Bloom Matthew da ona yardım etmek için yerinden fırladı ve her biri dondurulmuş yaban mersinleriyle süslü dört küçük cam kabı masaya koydu. Ben yüzünde sorgulayan bir ifadeyle Katy ye baktı. Konuşmak için izin ister gibi bir hali vardı. Katy, Benin şimdi ne yapmaya çalıştığını anlamak istercesine ona baktı. Ben gözlerini tekrar önündeki tabağa dikti. Sonra bir yaban mersini alıp ağzına attı ve sertçe çiğnedi. “Tanrım, çok soğukmuş,” dedi çenesini kavrayarak. “Öyle yiyemezsin Ben,” dedi Alison. “Buzları eritmek için yaban mersinlerinin üstüne şu eritilmiş beyaz çikolatadan koymalısın. Hadi, şimdi tadına bak.” Ben tekrar tadına baktı ve eritmek için meyveyi ağzında birkaç defa çevirmek zorunda kaldı. “Güzel,” dedi Ben sonunda. “Sanırım bunu ben bile yapabilirim.” Alison mutfağa geçtiğinde konuyu değiştirmesi gerektiği yönünde bir karar vermiş gibi, “Söylesene Katy, Matthew okuldayken nasıldı?” diye sordu. Katynin içi şimdi daha da fazla kasvetle dolmuştu. Gerçekten de çok zor bir işe kalkışmış ve artık çok yorulmuştu. Bu işten sağ salim paçayı kurtarabilecek miydi? Kırda peşine takılan baltalı Alison hayali yeniden gözünde canlandı. “Şey, sıradan bir çocuktu işte, gerçekten. Uzun saçları vardı sanırım ama o zamanlar uzun saç modaydı zaten.” 167 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ah, biliyorum. Annesindeki fotoğraflarda o korkunç halini gördüm. Bir de parmaksız eldivenleri vardı. Moda kurbanı biri olabileceği açıkçası hiç aklıma gelmezdi,” dedi Alison yüzünü buruşturarak. Katy aniden en güzel eldivenleri bulmak için Matthew’la birlikte dükkân dükkân gezdikleri günü hatırladı. Birlikte bir eğlenceye gidecekleri için kıyafetlerine uygun eldiven almaları gerekiyordu. Bir yerlerdeki bir barda ilk kez yetişkinlere özgü bir eğlenceye birlikte gideceklerdi. Ortam karanlık, duman altı ve havasızdı ama onlar o gecenin her anını sevmişlerdi. Yumurta kabuklarının üstünde yürümeye benzer bir çaba harcamaktan başı dönen Katy, “Şey, o yaşlarda modayı takip etmekten başka ne yapılırdı ki?” dedi. “İyi ama seksenli yıllardan bahsediyoruz,” dedi Alison. “O zamanlar moda olan her şey berbattı. Ben asla vatka takmamıştım örneğin. Neyse ki artık vatka modası geçti de bir daha aynı şeyleri yaşamak zorunda kalmıyoruz. Her neyse, hadi anlatmaya devam et. Eminim hatırladığın bir şeyler vardır,” diye ısrar etti Alison. Ben, “Öpüşüp koklaşma gibi bize söylemediğiniz detaylar yok mu hiç?” diye gülerek Katy yi dürttü. “Hadi, bize anlatabilirsin. Seni hiç öpmek istedi mi Katy?” Katy onu esir alan panik duygusunu gizlemeye çalışarak histerik bir kahkaha atarken, “Tanrım, hayır. Asla öyle bir şey olmadı,” dedi. Matthew da kahkahayı patlatarak ona katıldı. 168 Tracy Bloom “Ne saçma bir şey! Katy benim tipim bile değildi.” “Bir dakika,” dedi Ben. “Geçen yılki okul toplantısına gittin ya! Paurün bekârlığa veda partisine gittiğim gece.” Matthevv kahvesini üstüne dökünce, “Lanet olsun,” diye haykırıp ayağa fırladı. “Ah, Matthevv, hemen çıkar onu yoksa yanacaksın. Hem de en iyi gömleğin! Hadi çabuk. Bak, şurada buz var tatlım.” Alison dehşete düşmüş bir halde Matthevvun gömleğine yapışmış, kahve lekesi hızla kumaşın üstünde dağılırken onu pantolonun içinden çıkarmaya çalışıyordu. Matthevv un gömleği şimdi kafasına kadar yükselmişti. O düğmeleri çözmeye çalışırken Alison da çaresizce çekiştirip kafasından çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda kazanan Alison oldu ve gömleği çıkartıp Matthevvun kılsız gövdesini açıkta bıraktı. Bu görüntü Katy’ye anlatılamayacak kadar seksi gelmişti. Aklından geçenleri Alison ın okumasından korktuğu için hemen bakışlarını başka yöne çevirdi. Matthevv buza sarılı nemli bir peçeteyi karnının alt kısmına yasladı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyor, gözlerini her birinin üstünde gezdiriyordu. “İyiyim,” diye pufladı. “Çok sıcaktı, o yüzden yerimden sıçradım. Bir şarap daha açalım mı? Alison, rafta bir Merlot daha var, sen gidip onu getirirken ben de başka bir gömlek giyeyim.” 169 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthew odadan çıkarken Alison arkasından, “Yeşil ve kahverengi renkli olanını giy istersen. Dolabında asılı,” diye seslendi. Sonra Katy ile Ben e döndü. “Çok utanç verici. Artık onun gizli sırrını da görmüş oldunuz. O aşk tanrısı dövmesi de o şanssız okul günlerinden bir miras. Çok korkunç, değil mi? Dediğine göre eski bir kız arkadaşı yaptırmış. Ona sildirmesini söyleyip duruyorum. Eski kız arkadaşını hatırlatan şeyleri görmekten nefret ediyorum. Haksız mıyım?” Ben kaşlarını çatmış sessizce oturuyordu. Alison’ın sorusuna yanıt vermedi. Katy ye bakmaya devam edip kaşlarını biraz daha çattı. Katy nin midesi bulanmaya başlamıştı. Felaket son derece ağır bir darbeyle gelmişti. Nefes alamıyordu. Gitmeleri gerekiyordu, hem de hemen. “Alison, çok üzgünüm ama artık ayakta duramıyorum. Her şey harikaydı ama kalksak iyi olacak. Gözlerim kapanıyor. Senin için sakıncası var mı Ben?” Ben başını hayır anlamında salladı. “Anlıyorum. Şu an müm kün olduğunca çok uyumalıyız, değil mi? Gidip paltolarınızı getireyim,” dedi Alison ayağa kalkıp. Matthew tekrar aşağıya indiğinde hepsi giriş salonunda duruyordu. Ben ellerini ceplerine sokup şapkasını kulaklarına kadar indirmiş, yere bakıyordu. Katy, 170 Tracy Bloom Alisona normal görünmeye çalışırken Matthevva uyarıcı bir bakış attı. “Çok teşekkür ederiz, her şey harikaydı. Kusura bakma Matthevv ama artık gitmeliyiz. Aniden üzerime bir yorgunluk çöktü,” dedi Katy. Ardından Alison ve Matthevvla garip bir şekilde tokalaştı. Ben ön kapıyı çoktan açmış, rüzgârın içeri esmesine izin vermişti. Başı eğik, gözleri yerde, hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı. Katy, “Hoşça kalın,” dedi ve Matthevvun şaşkın yüzüne son bir bakış atıp Ben in peşinden koştu. “Lanet, lanet, lanet olsun. Ne yaptım ben? Aptal, aptal, aptal kafam,” diye lanet yağdırırken arabanın kapısını açtı. Rüzgâr ve yağmur, onu arabanın içinde bekleyen şeyden çok daha cazipti şimdi. Sürücü koltuğuna oturdu. Ben hiçbir şey söylemiyordu. Katy gittikçe büyüyen karnıyla sürekli bir mücadele halindeki emniyet kemeriyle cebelleşiyordu yine. Ben hâlâ suskundu. Katy bir süre öylece oturup dökme demir askıdan tehlikeli bir şekilde sarkan ve her an uçacakmış gibi görünen salıncağa baktı. Her şeyin altüst olduğu an bu mu, diye düşünüyordu. “Neden?” diye sordu Ben. “Ne neden?” 171 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ah, yapma Katy. Bu adamla aynı okulda okumuşsun ve ikinizde de aynı dövmeden var. Sebebini sormam gerekmez mi?” Gözyaşları akmaya başlamıştı. Ben ağzını açar açmaz dökülmüşlerdi zaten. Katy burnunu çekip yutkundu. “Çok üzgünüm. Eskiden onunla çıkıyordum, okuldayken. Aptalca bir şeydi, dövmeler falan yani. Gerçekten bir anlamı yok.” “İyi ama neden söylemedin?” “Alison yüzünden. O eski kız arkadaşın benim olduğumu öğrenirse eminim çılgına döner ve Matthew şu sıralar onu üzmek istemiyor. Sana da yalan söylemek istemedim ama böylesi daha kolay göründü. Yani senin de yalan söylemene gerek kalmayacaktı. Aptalca olduğunun farkındayım ama çok üzgünüm. Benim için artık bir anlam ifade etmiyor, inan bana.” Arabaya bindiklerinden beri ilk kez Ben kafasını kaldırıp ona baktı. “Senin için bir anlam ifade edip etmediğini sormadım ki.” Şimdi yere bakma sırası Katy’deydi. “Evet, şey. Bilmeni istedim, hepsi bu.” Ben emniyet kemerini takana kadar sessizlik içinde oturmaya devam ettiler. Sonra Katy arkasına yaslanıp arabayı çalıştırdı ve rüzgârın inleyen sesi eşliğinde eve doğru yol aldılar. 172 14 Katy ahizeyi yerine bıraktıktan sonra hüzünlü bakış­ larını uzunca bir süre telefondan ayırmadı. Cumartesi gecesinden beri Ben le en uzun konuşmasını yapmıştı ki bu da bir şeydi. Aslında Ben futbol maçı olduğu için o akşamki doğum öncesi dersine gidemeyeceğini haber vermişti ama haber vermesi yumuşadığını göstermiyordu elbette. Katy eski Beni geri istiyordu, bu sessiz, garip, onunla zoraki konuşan yabancıyı değil. Zaten o akşam yemeğinden sonra onu pek görmemişti. Pazar günü Ben evden erken saatlerde çıkmış, Katy gece uyuyana kadar da eve dönmemişti. Ertesi sabah Katy onu kanepede kıyafetleriyle uyurken bulmuştu. Kutusundan halıya dökülen yarısı yenmiş pizza ile yere dizilen boş bira şişeleri odayı en az alkollü nefesi kadar kötü kokutmuştu. Katy, Benin etrafını saran enkaza 173 Salı (tünleri Kimse Seks Yapmaz basmamaya dikkat ederek nazikçe onu dürtüp uyandırmıştı. Özenli bir kahvaltı hazırlamış, sonra da birlikte sessizce oturup kızarmış ekmeklerini yemişlerdi. Ben in sessiz olmasına dayanamayan Katy sonunda Matthevv konusunu açmaya cesaret edebilmiş, okul dönemindeki ilişkileri yüzünden ona yalan söylediği için af dilemişti. Ben ise ona bakmadan, “Tamam. Artık bu konuda endişelenmekten vazgeçebilirsin,” diye homurdandıktan sonra işe gitmek üzere kalkıp masayı toplama işini Katy ye bırakmıştı. Katy halıya yapışmış kabuklu domates sosunu silerken biraz sinirlenmiş, huysuz bir ergenle ya­ şamak böyle olsa gerek, diye düşünmüştü. Bu konuyu konuşabilecek olgunluğa eriştiğini sanmıştı ama belli ki henüz erişememişti. O gece de Katy uyuyana kadar Ben eve gelmemiş, ertesi sabah Katy yemek artıkları ve bol miktarda alkol kalıntılarıyla yüzleşmeye kendini hazırlayarak salona gitmişti. Ama Ben çoktan evden çıkmış, Çin yemeğinin paketini buruşturup lavabonun altındaki çöp kutusuna atmış, boş kırmızı şarap şişesi ise geri dönüşüm kutusuna atılmak üzere bırakılmıştı. Katy bunu bile bir gelişme, Benin kızgınlığının hafiflediğinin bir göstergesi olarak görmüştü ama şimdi akşamki derse gelemeyeceğini görünce üzülmüştü. Sonunda çaresizce telefonu tekrar alıp Daniel’ın dâhili hattını aradı. “Gözlerini bağla ve on dakika sonra benimle dı­ şarıda buluş. Sana bir sürprizim var,” dedi DanieTın 174 Tracy Bloom konuşmasına fırsat vermeden. Sonra da yerine bıraktığı telefonu sefil bir ifadeyle izledi. Eşyalarım toplarken büyük bir hata yapıp yapmadığını düşünüyordu. Daniel, Katy’nin arabasının koltuğunda neşeyle hoplayıp zıplarken, “Ne kadar heyecanlandım anlatamam,” dedi. “Sürprizlere bayılırım. Gözümü ne zaman açacağımı bana söylersin, değil mi?” “Merak etme,” diye yanıtladı Katy. “Varmak üzereyiz. Arabayı durdurur durdurmaz gözünü açabilirsin. Aslında bu gerçek bir sürpriz değil. Benim için organize ettiğin doğum kutlaması için bir teşekkür diyelim.” “Gördün mü? Sonunda beni anlayacağını biliyordum. Harika bir kutlama oldu ama değil mi? Sanırım beni nereye götürdüğünü tahmin ediyorum. Bütün arkadaşlarımı arayıp Norman’s Barda kokteyl içmeye davet ettin. Bildim mi?” “Pek sayılmaz,” dedi Katy arabayı park ederken. “Tamam, artık gözlerini açabilirsin.” Daniel göz bağının üzerinden etrafına bakındı. Onu kafasından çıkartıp nerede olduğunu idrak edince yüzündeki tebessüm de silindi. “Hastane mi? Burada ne işimiz var?” dedi Katy ye dönerek. “Daniel, sorsam gelmek istemeyeceğini biliyordum ama bu ciddi bir durum. Son doğum öncesi dersine benimle gelmeni istedim,” dedi Katy yalvarırcasına. 175 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Olan biteni bilen tek kişi sensin ve doğumda da sana ihtiyacını olabilir.” “Aklını mı kaçırdın sen? Zaten iki olası baba var ortada. Beni de bu işe dâhil etmen açgözlülükten başka bir şey değil Katy.” Katy dehşete düşmüştü. Bir an sonra ağlamaya başladı. “Ağlıyor musun yoksa?” Katy çantasından kâğıt mendil almaya çalışırken başını salladı. “Beni içeri sokmak için rol yapıyorsan işe yaramadığım söyleyeyim Katy. Rol yaparak beni buraya kadar getirmeyi başardın ama aptal değilim.” “Daniel, sana ihtiyacım var, tamam mı? Bana yardım etmelisin,” dedi Katy. Gözyaşları şimdi yoğun ve hızlı bir şekilde akıyordu. “Bunlar sahte gözyaşları değil mi yani?” “Elbette değil!” “Ah Katy, sana burada bir faydam olmaz ki. Senin Ben e ihtiyacın var, bana değil.” Daniel, Katy nin elini tuttu. “Ama gördüğün gibi yanımda değil. Yemek davetinden beri benden kaçıyor. Ağzından tek kelime çıkmıyor. Evde neredeyse hiç vakit geçirmiyor. Okuldan sonra doğruca arkadaşlarıyla buluşuyor ve ancak ben uyuduktan sonra eve geliyor.” 176 Tracy Bloom “Onunla konuşmalısın Katy.. “Biliyorum, biliyorum. Ama o benimle konuşmuyor.” Bir süre sessizlik içinde oturdular.” “Sana zor bir soru sorabilir miyim?” dedi Daniel sonunda. “Sorman gerekiyor mu? Başım zonkluyor.” “Şey, hayır, elbette ki gerekmiyor ama arkadaşın ve bu konudaki sırdaşın olarak sanırım zor soruyu sormanın vakti geldi, diye düşünüyorum. Başka şansın olmayacak çünkü.” “Başka şansın olmayacak da ne demek?” “Şey, benim şöyle bir teorim var. Ancak en kötü zamanlarda insan kendine zor soruları sorabiliyor. Sorular diyorum ama aslında benim bir tek sorum var ki o da gerçekten ama gerçekten çok zor bir soru.” Daniel duraksadı. “Tamam, sor o halde, neymiş?” dedi Katy sabırsızca. Daniel, “Zor soru her zaman...” diye başladı ve sözlerinin etkisini artırmak için duraksadı. “Onu ger­ çekten seviyor muyum, sorusudur.” “Bu kadar mı? Gerçekten ama gerçekten çok zor olan sorun bu mu?” “Evet.” Bir süre ikisi de sessizce oturup Daniel’ın teorisini düşündü. Katy konuşmayı başaramayınca Daniel da düşüncelerini detaylandırmaya karar verdi. 177 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Bak, bir adamla işler yolunda giderken, yani m uhteşem olmasa da iyi giderken gerçekten ama gerçekten zor bir soru zihnimizin derinliklerinde gezinir ve sık sık ortaya çıkıp kendini göstermekle bizi tehdit eder. Ama bu soruya yanıt vermeye çalışmak ilişkide gözle görülür değişimler yaratır ki bu da fazlaca çaba gerektirdiğinden soruyu yanıtlam aktan kaçınırız. Tabii ki bunu sorun etmeyiz ve her şey yolunda gidiyorsa, yani muhteşem olmasa da iyi gidiyorsa o çok zor soruyu kendine hiç sormadan da uzun süreli bir ilişki yürütebilir, sonuç olarak sevmediğin biriyle yoluna devam etmiş olursun. Buraya kadar ne demek istediğimi anladın mı?” Katy başını salladı. “İşte bu yüzden de kötü dönemleri bekleriz çünkü o böyle zamanlarda o çok zor soruyu yanıtlamaya daha açık oluruz ve değişim de iyi sonuçlar verir. Özetle, böyle bir travma yaşamanız iyi. Çünkü şimdi o çok zor olan soruyu rahatlıkla yanıtlayabilirsin. Anladın mı?” “Sanırım,” dedi Katy burnunu çekerek. “Biraz karm aşık bir m antık ama mutlaka bir anlamı vardır.” “İyi. Sonuç ne peki?” “Ne sonucu?” “Sen beni dinlemiyor musun? Onu gerçekten seviyor musun?” diye sordu Daniel. “Hangisini?” “Benimle dalga geçiyorsun, değil mi?” 178 Tracy Bloom “Ne? Of, yapma Daniel. Kafam allak bullak zaten,” dedi Katy. Gözyaşları şimdi yeniden akmaya başlamıştı. “Şu an söz konusu olanın yalnızca Ben e karşı hissettiklerin olmadığını, Matthew un da yeniden sahneye çıktığını mı söylemeye çalışıyorsun?” “Hayır, elbette hayır. Yani, bilemiyorum. Ben yalnızca... geçen hafta ofiste Dirty Dancingın şarkısını birlikte söyledik...” diye anlatmaya başladı Katy. “Hangi şarkıyı?” diye araya girdi Daniel. “Tabii ki ive Had the Time of My Lif er dedi Katy. “Beni hayal kırıklığına uğrattın. HungryEyes bence çok daha güzel.” “Şu an bunun konumuzla ilgisi olduğunu sanmı­ yorum Daniel.” “Affedersin. Devam et.” “Şey, her şey bir anda zihnime üşüştü. Bilirsin işte, şu ilk aşk duygusu. Her şeyin daha basit olduğu o günler...” “Bu noktada sana katıldığımdan pek emin değilim. Yani, Baby, Johnny nin Penny yi hamile bıraktığına gerçekten inanmıştı. Bana göre yeterince karmaşık bir durum bu.” “Ben Dirty Dancing'den bahsetmiyorum,” dedi Katy öfkeyle. “Matthew ve kendimden bahsediyorum. Eskiden ona âşıktım. Ve her şey harikaydı. Gerçekten öyleydi. Onun doğru kişi olduğuna inanıyordum Daniel, 179 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz gerçekten. Hayatımın sonuna kadar onunla olacağımı sanıyordum. Sonra yemeğe gittiğimizde evini, hayatını görünce bunları paylaştığı kişi ben olabilirdim, diye düşünmeden edemedim. O çakıl taşlı araç yol, sallanan saksılar, kusursuz bebek odası, yatak odası, şömine rafındaki lanet olası fotoğraflar...” Gözyaşları yeniden akmaya başlamıştı. “Sallanan saksılar mı?” diye sordu Daniel. “Sana o sallanan saksıların çok cazip olduğunu düşündüren bir adamı asla affedemem. Bu sen değilsin Katy Sen bundan çok daha farklı bir kadınsın. Hadi ama, daha geçen hafta bir papağan çaldın sen. Bana kalırsa saksıya dikmek için filiz almaktan çok daha güzel bir şey” “Haklısın. Haklı olduğunu biliyorum. Benle çok eğleniyoruz ama şimdi bir bebeğim olacak Daniel ve liseli gibi davranan insanların arkadaşlığından daha ileriye gitmeyen bir ilişkinin bebek için ne kadar iyi olacağını düşünmeden edemiyorum.” Katy böyle dedikten sonra gözlerini başka tarafa çevirip uzaklara daldı. “Gerçekten zor soruna gelince... Bugüne dek aşktan hiç bahsetmedik. Hem de hiç. Şimdi bir bebeğimiz olacak am a birbirimiz için ne anlam taşıdığımızı hiç konuşmadık.” “Tanrım, Katy, bu kadar boktan bir halde olduğunu nasıl fark edemedim bilmiyorum.” “Emin ol belli etmemek için çok çabaladım,” dedi Katy hüzünle. 180 Tracy Bloom “Şey, tatlım. Bu da Benle ciddi bir konuşma yapman gerektiğini gösteriyor. Ama sana bir şey daha söyleyeyim. Bunu yapmadan önce sen ne istediğine karar vermelisin çünkü açık konuşmam gerekirse yaşadığınız şey patlamaya hazır bir bomba gibi ve patladığında alevlerin arasından neleri kurtarmak istediğinden emin olmalısın.’’ “Birkaç hafta önce sorsan her şey çok açıktı ama şimdi kafam karmakarışık” dedi Katy. “Bak, şimdi seni şu son doğum öncesi dersinden kurtaralım. Sonra zaten Matthew’u bir daha görmek zorunda kalmayacaksın. Belki o zaman kafanı biraz toparlayabilirsin.” “Yani benimle geliyor musun? Tek başıma oraya gidemem. Özellikle de Matthew ve Alison oradayken.” “Bu tiyatroyu kaçırır mıyım sanıyorsun? Hayatta olmaz. Ama keşke daha önce söyleseydin, uygun bir kıyafet giyerdim.” “Evet, çok üzgünüm ama bildiğiniz gibi bu son dersimiz.” Joan gerçekten de üzgün görünüyordu. “Bu özel dönemi sizinle paylaşmak ve sizleri tanımak çok keyifliydi. Bir destek ağı oluşturmak için e-posta adreslerimizi ve telefon numaralarımızı birbirimize vereceğiz elbette. Eski gruplarımdan bazıları haftada bir kahve içmek için toplanıyor örneğin. Doğumdan sonraki ilk haftalarda bebeklere uygun ortamlarda toplanıyorlar ve bu da evden çıkmak için iyi bir bahane oluyor ” 181 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy, Ben olmadan geldiği için ona yapmacık bir tebessüm veren Alison ile Matthewun sorgulayan bakışlarını görmezden gelmeye çalışırken, kesinlikle olmaz, diye düşündü. “Ama şimdi, başlamadan önce sizinle heyecan verici bir haberi paylaşmak istiyorum. Richard ve Rachel’ın bugün burada olmadığını fark etmişsinizdir. Çünkü Rachel dün küçük bir erkek bebek dünyaya getirdi.” Salondaki herkes şaşkına döndü. Bebeğinin olaca­ ğını düşünmek başka bir şeydi, bunun gerçekleştiğini görmek başka. Ve eğer Rachel bunu yaptıysa yakında hepsi yapacak demekti. “Her şey yolunda mı?” diye sordu kendini ilk toparlayan Alison. “Ah, evet. Richard çok heyecanlı ve Rachel da harika bir iş çıkarmış. Richard, Mutluluk Kutusunun fazlasıyla işe yaradığını söyledi. Özellikle de ilişkilerinin ilk dö­ neminde gittikleri konser bileti onları büyük anlamda rahatlatmış.” Katy, şimdi burada olsa Ben bunu kesin merak ederdi, diye düşünüp, “Hangi konsermiş?” dedi. “Ah bunu hatırlıyorum çünkü benim de en sevdiğim konserdi. Robson and Jerome konseri. Ne güzel değil mi?” diye iç geçirdi Joan. “Robson and Jerome!” diye haykırdı Katy. “Neden işe yaradığı anlaşıldı. Uyuşturucu bir etkisi var.” 182 Tracy Bloom “Vay, vay, vay Katy, bu biraz sert bir yorum oldu sanki,” dedi Daniel. “Robson and Jerome gerçekten de çok özeldir. Kusura bakmayın, henüz tanışmadığımızı unutmuşum.” Daniel ayağa kalkıp Joan’la tokalaştı. “Ah, ben Joan. Sen de...” “Adım Daniel. Katy’yle geldim,” dedi Daniel. Sorgulayan bakışlar Katy’ye döndü. “O grubu beğenmesinin tek sebebi Soldier Soldierdu ,” dedi Katy. Joan kaşlarını çattı. “Üniformalarından ötürü,” diye ekledi Daniel yardımcı olmak için. “Ah, ah, ah Tanrım, evet, tabii ki,” diye kekeledi Joan. “Ne harika, süper, ne iyi ettin de geldin, yani bu şartlarda... Çünkü şey, sonuçta sana göre bir iş değil, tanıştığımıza sevindim. Benim de çok yakın bir arkadaşım...” “Robson ve Jerome hayranı mı?” diye sordu Daniel. “Evet, kesinlikle öyle, onlara hayran. Şey, her neyse, şimdi ders zamanı. Lütfen oturun da başlayalım. Güzel, evet, aynen öyle, bir bakayım... Bu son derste genellikle çok önemli bir sorusu olan ya da bir şey söylemek isteyen var mı diye sorarım. Çünkü bu son şansınız.” Charlene ancak onun yaşında hamile kalan bir kadının yapacağı şekilde sandalyesinden fırladı. 183 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ben bir şey söyleyebilir miyim?” dedi kelimenin tam anlamıyla cırlayarak. “Elbette Charlene, sor bakalım ” dedi Joan. “Şey, aslında tam olarak bir soru da sayılmaz. Size söylemek istediğimiz heyecan verici bir şey var. Hepiniz gerçekten de harika insanlarsınız ve sizi cum artesi günkü düğünümüze davet etmek istiyoruz,” dedi ve heyecandan bir an dengesini kaybetti. “Daha önce söylemeliydik biliyorum ama bir sürü kişi bu evliliğe karşı çıktığı için gelmeyeceğini söyledi. Çoğu Luke un akrabası, benim değil. Lukeu kapana kıstırdığımı dü­ şünüyorlar. Pislikler! Her neyse, m ekânın ve diğer dü­ zenlemelerin parasını ödediğimiz için biz de sizi davet etmek istedik. Davetiye burada ve yolu bulabilmeniz için küçük bir de harita koydum. Gelirsiniz, değil mi? Geldiğinizde Luke un annesinin yüzü nasıl bir ifadeye bürünecek merak ediyorum.” Sonra salonda gezinip elindeki parlak pembe zarfları bütün çiftlere dağıttı. Matthew kuşkuyla, “Yani gerçekten evleniyor musunuz?” diye sordu ve zarfı açar açmaz takım elbisesine dökülen rengârenk konfetilere baktı. “Evet, sabırsızlanıyoruz, değil mi Luke?” diyen Charlene sıkıntı içinde parm aklarına bakan müstakbel kocasına döndü. Dehşete kapılan Matthew, “Kaç yaşındasınız?” diye sordu. 184 Tracy Bloom “On sekiz. Ama Luke düğünden yirmi üç gün sonra on dokuz oluyor. Bebek de o zamana kadar doğmuş olacağı için Luke hem benimle hem de bebeğimizle birlikte en güzel doğum gününü geçirmiş olacak,” diye yanıtladı Charlene. “Aman Tanrım... Zavallı çocuk,” diye mırıldandı Matthew alçak sesle. “Matthevv,” diye tısladı Alison. “Sessiz ol.” Charlene arkasına dönüp ona baktı ve gözlerini Matthevv’dan ayırmadan, “Seni duydum,” dedi. “Charlene,” diye araya girdi Joan. “Bence öyle demek...” Fakat Charlene lafı kadının ağzına tıkamaya niyetliydi. “Hayır Joan,” dedi. Gözlerini Matthevv’dan ayırmıyordu. “Ne demek istediğini çok iyi anladım.” Oda sessizliğe gömüldü. Charlene ve Matthevv’a bakmak için bir kez kafasını kaldıran Luke dışında herkes yere bakıyordu. “Birbirimizi seviyoruz, tamam mı?” dedi Charlene ve doğruca Matthevv un yanma yürüyüp parlak mavi takma tırnağını onun suratına doğrulttu. “Ben onu seviyorum, o da beni seviyor. O kadar. İnsan on sekizinde âşık olamaz mı?” Matthevv arkasına yaslanıp tehlikeli biçimde sol gözüne doğrultulmuş ölümcül silahı görmezden gelmeye çalıştı. 185 Snlı Günleri Kimse Seks Yapmaz Charlene tırnağıyla Matthevv un yanağını dürtüp, '‘Olamaz mı?” diye tekrarladı. Katy şaşkın bir halde olan biteni izliyordu ve şimdi de ilk gençlik aşklarının anıları zihninde dönüp dururken nefesini tutmuş, Matthew un yanıtını bekliyordu. “Elbette olabilir tatlım,” dedi Daniel sessizliği bozarak. Ayağa kalkıp ağır adımlarla Charlene m yanına yürüdü ve o ürkütücü tırnağı Matthew un yüzünden çekti. Genç kadını sandalyesine götürüp oturturken de, “Elbette olabilir,” diye tekrarladı. Luke da kafasını çevirip Charlene m elini okşadıktan sonra parmaklarını izlemeye devam etti. Ardından Daniel yerine dönüp Joana içten bir tebessüm verdi ve Katyye, “Burası EastEnders dan da iyiymiş,” diye fısıldadı. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi Joana, “Artık devam edebilir miyiz?” diye sordu. Joan, “Elbette edebiliriz, değil mi?” diye gürledi. Ayağa kalkıp çıldırmış gibi önünde duran çizelgeleri karıştırdı ve sonunda aradığı şeyi buldu. Grup sessizliğe gömülmüştü. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Joan yüzünde sabit bir tebessümle onlara dönüp, “Şimdi şunu deneyelim, olur mu?” dedi. “Evet, şimdi iki liste hazırlayacağız. Birine, bebekten önce sıradan bir günün nasıl geçtiğini, diğerine de bebekten sonra sıradan bir günün nasıl geçeceğini yazacağız. Bir sorun var mı?” Herkes boş bakışlarını ona dikmişti. 186 Tracy Bloom “Harika. Hadi şimdi başlayalım. Bu son dersimiz olduğuna göre karışık düzende oturmaya ne dersiniz? Daniel, bu uygulamayı Clıarlene’le yapmak ister misin?” “Elbette, benim için zevktir” “Güzel. Alison, sen de Luke’la oturabilir, ona dü­ ğününü nasıl eğlenceli bir hale getireceğine dair ona bazı ipuçları verebilirsin. Olur mu Luke?” “Sanırım.” “Geriye Matthew ve Katy kalıyor. Güzel. Size kalem ve kâğıt da veriyorum. Birkaç dakikanızı buna ayırdıktan sonra grupça konuşabiliriz.” Matthew hiçbir şey söylemeden ayağa kalkıp kalem ile kâğıdı aldı ve gruptan çok uzaktaki bir köşeye oturdu. Katy de peşinden gitti. Oturur oturmaz Katy, “Neden soruyu yanıtlamadın?” diye sormaktan kendini alamadı. “Ne sorusu?” dedi Matthew somurtarak. “Charlene’in sana sorduğu soruyu ” “Ne kadar korktuğumu görmedin mi? Lanet olası kız gözümü oyabilirdi.” “Anladım,” dedi Katy ve kâğıdı ondan kapıp açtı, sonra tekrar katladı. “Hem zaten bu Charlene kimin umurunda ki?” dedi Matthew. “Cumartesi günü ne oldu? Neden çabucak çıkıp gittiniz?” 187 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy şimdi elindeki kâğıdı hınçla, hızlı hızlı katlamaya başlamıştı. “Çünkü Ben dövmeni gördü, seni gerizekâlı.” Matthevv şaşkına dönmüştü. “Aman Tanrım!” “Aynen öyle.” “Nasıl bu kadar aptal olabildik? Ne dedi? Peki sen ona ne dedin?” “Okuldayken çıktığımızı ona itiraf etmek zorunda kaldım. Tabii o da neden daha önce söylemediğimi öğ­ renmek istedi. Alison’ın çok kıskanç olduğunu, senin de şu durumda onu üzmek istemediğini söyledim. Kendisi de yalan söylemek zorunda kalmasın diye ondan da gizlemeyi tercih ettiğimi söyledim.” “Sana inandı mı?” “Sanırım. Ama o günden beri neredeyse hiç konuş­ muyoruz. Ben ilişkilerle ilgili konuşmayı pek beceremez. O yüzden ne hissettiği hakkında en ufak fikrim yok.” “Bu bir felaket. Ya Alison la konuşmayı denerse? Her şeyi mahvedebilir,” dedi Matthevv ve suskun Luke’la konuşmaya çalışan Alisona baktı. “Ben mi her şeyi mahvedecek? Sence bu onun hatası mı olur?” dedi Katy daha da hırslanarak. “Bu işi biz bu hale soktuk Matthevv. Ben, Alison’la konuşacak kendini küçültmez. Endişelenmeni gerektiren bir durum yok. Şu an uçurumun eşiğinde olan benim ilişkim, seninki değil.” 188 Tracy Bloom “Katy, insanlar hayal kırıklığına uğradıklarında aptalca şeyler yapabilirler. Üstelik Ben’in de pek olgun biri olduğu söylenemez, haksız mıyım?” “Bu da ne demek oluyor?” “Hadi Katy. O daha çocuk, görmüyor musun? Ayrıca kusura bakma ama bunu söylemek zorundayım. Sen doğum yapmak üzereyken bekârlığa veda partisine gideceğine de inanamıyorum. Sorumluluk almaktan kaçıyor. Sence zamanla baba olacak kadar olgunlaşabilir mi?” “Haksızlık ediyorsun,” diye yanıtladı Katy Gözyaşları gözlerini bir kez daha acıtmaya başlamıştı. Gerçekten de haksızlık bu, diye düşündü. Özellikle de Matthew’un uiyi aile babası” olmakla gururlandığını görürken... Yıllarca özgür ve kendi ayakları üzerinde durarak yaşamış olmasına rağmen Matthew gibi bir adamın ona ne kadar cazip göründüğünün farkındaydı. Hatta ay sonu geldiğinde onu ancak yolun sonundaki ruhsatsız Hint restoranına götürüp süpermarketten aldığı ucuz bira kutusunu poşetinden keyifle çıkartan birinden daha cazip olduğunu bile itiraf edebilirdi. Ben’le orada iyi vakit geçirdikleri zamanlar da oluyordu tabii. Özellikle de Hint ekmeğinden maske yapma tekniğini geliştirdiklerinde. “Onu yargılamaya hakkın yok.” Katy, Matthevv u olduğu kadar kendini de ikna etmeye çalışıyordu. “Belki senin kadar başarı elde edememiş olabilir ama bunun da üstesinden gelecektir. Geleceğini biliyorum.” 189 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthevv gergin bakışlarını tekrar Alison a çevirip, “Ama senin için endişeleniyorum,” dedi. “Bak, uzun zamandır düşünüyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa beni arayabilirsin, biliyorsun.” Ceketinin iç cebine uzanıp gümüş rengi bir kartvizitlik çıkardı. İçinden aldığı kartviziti Katy’ye uzattı. Katy, Matthevvun elinde titreyen beyaz karta baktı. “Hayır, teşekkürler. Bence bu akşamdan sonra bir daha birbirimizi görmesek daha iyi olur. Ne dersin?” “Evet, hepinize bol şans diliyorum,” dedi Joan ders bitiminde. aHadi kendimizi alkışlayalım. Hepimize bravo.” Herkes biraz şaşkın bir ifadeyle birbirine baktı. Bu kadardı işte, o büyük günü beklemekten başka bir şey kalmamıştı artık. Sonunda ayağa kalktılar ve beceriksizce kucaklaşıp birbirlerine şans dilediler. Charlene bile D am d ın ricasıyla Matthevva sarılmıştı. Egzersizi Daniel’la yapınca yine o eski çatlak benliğine kavuş­ muş, bir ergenden bekleneceği gibi hoplayıp zıplamaya başlamıştı. Heyecanla ellerini çırpıp, “David, Lukeun düğün hediyesi için bana müthiş bir fikir verdi,” dedi Katy ve Alison a. “Düğün eğlencesine de geleceğini söyledi. O yüzden hepiniz gelmelisiniz. Geleceksiniz değil mi Alison? Lüüüütfeeeen! Hem Matthevv’la da aramız düzeldi.” Alison dudaklarını bile kıpırdatmadan, “Gelmeye çalışacağız,” diyebildi. 190 Tracy Bloom “Beıı’le birlikte gelirsiniz, değil mi Katy? Şimdi futbola gitmiş olabilir ama Luke’la baba olmaya dair bir sürü şey konuşmuş. O harika biri. Eminim gelmek isteyecektir,” dedi Charlene. “Şey, gelip gelemeyeceğini sorarım,” dedi Katy. On sekiz yaşında bir ergen bir yana, Ben’in herhangi biriyle baba olmakla ilgili konuştuğuna şaşırmıştı. Alison, Katy’yle kucaklaştığında onu bir kenara çekti ve yemekte Ben’in ruh hali aniden değiştiği, ak­ şam da derse gelmediği için ona Ben’le arasının iyi olup olmadığını sordu. Katy kaygılarını bir yana itip ikisinin de yorgun olduğunu ama her şeyin yolunda gittiğini söyledi. Alison, Katy’ye son bir kez daha içtenlikle sarıldı. “Yine de konuşmaya ihtiyacın olursa beni ara Katy, tamam mı?” Katy artık gitmesi gerektiğini fark etti. Arkasına döndü ve Matthew’la vedalaşmadan kapıya koştu. 191 15 Matthew topu bir kez daha salladı. Siyah plastik kü­ renin gizli köşelerinden, İŞARETLER EVET DİYOR kelimeleri gizemli bir şekilde belirdi. Bir kez daha dene, dedi kendi kendine ve bu kez topu iki eliyle birden kuvvetle salladı. Ardından, BUNU SONRA SOR kelimeleri çıktı. Matthew o haftanın başında küçük aletler satan bir dükkândan satın aldığı sihirli topunu masasının çekmecesinde bir dosyanın altına itti. O topu kısa sü­ rede takıntıya dönüştürmüş, kendini her konuda ona danışırken bulmuştu. Hayatına yön vermenin yeni bir yolunu bulmaktan memnun halde, Excel dosyasına ne gerek var ki, diye düşündü. Böylesi çok daha doğal, çok daha eğlenceli ve insanı maceraya yönlendirme ihtimali çok daha yüksekti. 193 Salı Gibileri Kimse Seks Yapmaz Charlene ve Luke un düğün eğlencesine gitmeli mi, gitmemeli mi diye sorduğunda ŞÜPHESİZ kararı çıkınca mutlu olmuştu. O kadar ki gideceklerini Alisona hemen söylemişti. Ancak bu haber Alison’ı, Matthewun uzun zam andır görmediği kadar kötü bir ruh haline sokmuştu. Son zamanlarda olağan akşam rutinlerini bozacak kadar kötü bir şey yaşamamışlardı ama şimdi Alison 111 bütün gününü özenle üç çeşit yemek pişirerek geçirdiği günler bitmişti. Zengin bir teyzenin düğün hediyesi olan on iki parçalık değerli yemek takımlarıyla yapılan servisler, Alison’ın, anneliğin ilk haftaları için yaptığı başlıca planla ilgili düşüncelerini anlattığı uzun ve zaman zaman can sıkıcı olsa da sakin yenen yemekler de öyle. Hepsinin yerini, üzerindeki dondurulmuş sü­ permarket yiyecekleri ve çatal bıçaklarla birlikte kabaca m utfak masasına konan bir tepsi almıştı. Ancak Matthew, Katyyle gereğince vedalaşması gerektiğini biliyordu ve kimbilir hangi “sefil kümeste” kutlanacak olan o düğüne katılmak için hiçbir sebep bulamayan Alison a bu durumu açıklayabilmesi ne yazık ki m üm kün değildi. Alison, Matthewun kararma kulak asmamış, “ancak cesedimi çiğnersin” yöntemiyle kocasının fikrini değiştireceğini düşünmüştü. Ama günler geçip A lisonm itirazına rağmen Matthew kişiliğine zıt bir tavırla kararından caymayınca Alison onu özensiz yemekler ve m üm kün olduğunca az ve öz konuşmalarla cezalandırmaya karar vermişti. Daha kaygı ve- 194 Tracy Bloom rici olansa Matthew, Katyyle adamakıllı vedalaşmaya gittikçe daha fazla ihtiyaç duyarken hamileliğinin bu döneminde Alison’a yeterince destek olamadığı için onu üzdüğünün farkında olmasıydı. Üstüne üstlük Alison, Matthew un bütünüyle kendisine odaklanmasını sağ­ layamayınca son hazırlıkları yaparken onu tamamen dışlamıştı. Gelmiş geçmiş en hazırlıklı ikiz annesi olmasını ne Matthew ne de başka biri engelleyebilirdi. Matthevv’a danışmadan alacaklarını almış, randevuları ayarlamış, bebek odasını yeniden düzenlemişti. Aniden dışlanmak Matthevv u biraz tedirgin etse de bu durumu düğünden önce çözmesi mümkün değildi. Dolayısıyla o cumartesi günü Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği nin otoparkına park ettiklerinde Alison m ilk yorumu hiç şaşırtıcı olmamıştı: “Gelmememiz gerektiğini söylemiştim.” Doğrusu, çukurlu otoparkın karşı tarafındaki 1960’lardan kalma, tek katlı, düz çatılı binanın iç açıcı hiçbir yanı yoktu. Uçuk yeşil beton cephe, kırmızı teneke çatıyla tam bir tezat oluşturuyordu. Parlak sarı izolasyon bandıyla yamalanmış kırık bir pencere, serbest kalmak için çırpınıp duran mukavvayla güçlükle kapatılmıştı ve kapının üstündeki işaret de grafitiyle silinmişti. Hiçbiri insanda eğlenceli bir gece geçirileceğine dair bir his uyandırmıyordu. Matthevv, Alisonın kapısını kilitlediğini görmezden gelip, “Charlene ve Luke gerçekten de çok popüler ol 195 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz malılar” dedi. Bir süre sessizlik içinde oturup kalabalık olduğunu tahm in ettikleri salonun önünde toplanan otuz kişilik grubu izlediler. O güzel günde kafaları çeken kalabalık şamatalı küçük gruplar halinde yüksek sesle konuşuyordu. Yere oturup sırtını duvara yaslamış orta yaşlı bir grup kadın, plastik bardaktan şaraplarını yudumlarken topuklu ayakkabılarını çıkartıp pis ayaklarını gözler önüne sermişti. Sigaralardan kıvrılarak yükselen küçük bir duman bulutu da mutlu kalabalığın tepesinde süzülüyordu. Matthew ve Alison, birinin cama vurmasıyla irkildi. Camı açmak için parmağını düğmeye götüren Mathew, “Ne oluyor...” dedi. On iki yaşından büyük göstermeyen bir çocuk, “Patron arabası bu dostum,” dedi. Başını pencereden içeri sokmaya çalıştığındaysa tükürük yağmuruna batm ak istemeyen Matthew da onu itti. “Charlene’in düğününe mi geldiniz?” “Şey, evet. Öyle,” diye yanıtladı Matthew. “Ben Scott. Charlene’in kardeşiyim. Ve bir de park görevlisiyim. Şimdi anahtarlarını bana ver de bu bebeği park edip siz gidene kadar güvende ve sağlam kalmasını sağlayayım. Tamam mı?” “Am a biz park ettik zaten.” “Evet patron. Ama düğüne gelen arabaların şuraya park etmesi gerekiyor. Baki” 196 Tracy Bloom “Neden?” “Çünkü orası daha güvenli.” “Neden?” diye sordu Matthew tekrar. “Öyle işte.” “Bak delikanlı, onun yerine arabayı burada bıraksak ve sen de bize eğlencenin nerede yapıldığını göstersen nasıl olur?” “Ama vade hizmetinden yararlanmak istiyorsunuz, değil mi?” diye sordu Scott. “Aynen öyle.” “Yine de bahşiş alırım. Çünkü vade hizmetinden yararlanıyorsunuz,” dedi Scott ciddi bir ifadeyle. “Tamam, koca bir paket cips ve bahşişe ne dersin? Ayrıca ona vade değil, vale hizmeti denir.” “Evet, ben de öyle dedim.” “Hayır, vale... bale gibi yani,” dedi Matthew. “Bale mi? Sırf havalı bir arabayı kullanacağım diye pembe elbise giyemem, kusura bakma.” Matthew, biri her an ikizleri ondan çalıp kaçabilirmiş gibi kollarını karnına kenetleyen Alisona baktı ve, “Hadi toparlan,” dedi. “Yalnızca bir saat kalacağız.” Scott koşup onları kapıda beklerken kapıya asılmış olması gereken üç adet sarkık, açık pembe balona yumruk attı. 197 Salı Cimleri Kimse Seks Yapmaz Alison kapı kilidini isteksizce kaldırıp arabadan inerken ona, “Bir nefes bile sigara dumanı solumak zorunda katırsam seni asla affetmem,” dedi. Otoparktan geçerken de Matthevv un koluna sıkıca yapışıp diğer eliyle ağzını ve burnunu kapattı. Kapıya iyice yaklaştıklarında Scott gürültüyü bastıracak kadar yüksek bir sesle, “Çekilin, çekilin,” diye bağırdı. “Hamile bir hanımefendi geliyor. Geçmesine izin verin.” Nihayet o gürültücü kalabalığın arasından geçmiş, salonun nispeten sakin olduğunu görünce şaşırmış­ lardı. Gökkuşağı renklerindeki disko ışıkları o tozlu ve neredeyse bomboş dans pistinde dönüp duruyordu. D fin herkesi coşturma çabası dizlerinin üstünde kayan iki küçük çocuk dışında büyük oranda görmezden geliniyordu. Matthew a okul günlerini hatırlatan salonun önüne sıralanmış plastik sandalyeler, suratı asık yaşlı nesil tarafından işgal edilmişti. Burada canlı sohbetler yoktu. Kollarını sıkıca göğüslerinde birleştirip oturan ya da parmaklarıyla masaya vurarak tempo tutan insanlar ümitle mutfak kapısına bakıyor, güzel bir çay eşliğinde Casualty dizisini izleme hevesiyle eve zamanında dönebilmek için de ikramların bir an öne başlamasını diliyordu. Gelin ve damadın arkadaşları olduklarını tahmin ettikleri gençler de bir köşede sessizce durmuş, parmaklarıyla tempo tutuyordu ama onların gözleri de 198 Tracy Bloom cep telefonlarına odaklanmıştı ve büyük ihtimalle yanı başlarında duran kişiye ne yazsam, diye düşünüyorlardı. Matthevv, Alison’ın suratına bakmaya cesaret edemese de elini tutup onu bar kısmına götürdü. Aslında burası bardan çok salonu, aydınlık mutfakla birleştirilip gotik kıyafetli, aşırı makyajlı, siyah parmaksız eldivenleriyle içki servisi yapan iki öğrencinin ilgilendiği bir bölmeye benziyordu. “Burası iğrenç bir yer,” diye çıkıştı Alison. “Ne yapıyoruz burada?” Matthevv sonunda dayanamayıp, “Of, Tanrı aşkına Alison,” diye söylendi. “Beş dakikalığına kibrini unutsan belki eğlenebilirsin.” Matthevv un öfkesi Alison’ı çok şaşırtmıştı. “Sana ne oldu böyle? Burada mı eğleneceğim yani? Saçmalama lütfen.” Bembeyaz, kocaman bir kumaş yığını ansızın büyük bir hızla önlerine çıkıp Alison’ın neredeyse yere düşmesine sebep oluyordu. Bir an için görüşlerini engelleyen tül ve taftanın arasından Charlene’i gördüler. Daniel da Katy ve Benle birlikte kapıda duruyordu. Charlene, Daniel’ın yanma koşup onu hemen mesajlaşan gençlerin yanma sürükledi. Anında Daniel’ın etrafını saran kızlar fısıldaşıp kıkırdıyorlardı. Kalabalığın arasındaki ergen erkekler geri çekilmiş, alanlarına giren bu yeni ve garip tiple nasıl baş edeceklerini düşünmeye başlamışlardı. 199 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Charlene’in tamamen görmezden geldiği Katy ile Ben kapıda tek başlarına kalmışlardı. Ben, Matthevva şöyle bir bakıp Katy ye bir şeyler söyledi ve onlarla selamlaşmadan dışarıya çıktı. “Ben’in nesi var böyle?” diye sordu Alison. “Yemekte de canı sıkkındı, üstelik kabaydı. Sonra derse de gelmedi. Bence garip şeyler dönüyor. Sanırım baba olma fikrine bir türlü alışamadı. Zavallı Katy... Çok tatlı bir kadın ve çok daha iyisini hak ediyor, değil mi?” Matthew yanıt verecek cesareti bulamadığı için onu duymamış gibi yapmayı tercih etti. “Dinliyor musun beni?” dedi Alison ısrarla. “Sence de Katy çok daha iyisini hak etmiyor mu?” Matthevv koşup sahipsiz kalan Katy yi teselli etmemek için kendini zor tutarken, “Evet,” diye fısıldayabildi. Alison, “Ben onunla ilgilenirim,” diyerek o tarafa doğru yürüdü. Peşinden giden Matthew da sonunda buraya gelmenin iyi bir fikir olup olmadığını düşünmeye başlamıştı. K atynin yanma vardıklarında Alison ona, “Bebekten bir ses yok mu?” diye sordu. Katy, Matthevv a gergin bir bakış atıp, “Şey, hayır, henüz yok,” diye yanıtladı. “Gelmenize şaşırdım.” “Benim kadar şaşırmış olamazsın,” dedi Alison. “Matthevv çok ısrar etti. Sebebini hâlâ anlamış değilim.” 200 Tracy Bloom Matthew, Katy’nin ona attığı bakışın anlamını çözememişti. “Ben de gelmeyi çok istedi,” dedi Katy sonunda. “Sanırım yakında ikisi de baba olacağı için birbirlerine daha fazla bağlandılar.” “Şey, bence de Luke’la birçok ortak noktaları var,” dedi Matthew. “İkisi de çok genç olduğu için mi?” diye cevabı yapıştırdı Katy. “Aslında Ben o kadar da genç sayılmaz.” Matthew elinde olmadan, alaycı bir ifadeyle, “Haklısın, aslında çok olgun biri,” dedi. “Matthew!” dedi Alison sert bir sesle. “Ah, boş ver Katy. Bu aralar biraz garip zaten. Geldiğinize çok sevindim. Bir bahaneyle erkenden buradan kaçıncaya kadar adam gibi sohbet edebileceğim birini buldum en azından.” Katy, Alison’ın küçümseyici tavrına şaşırmıştı. “Charlene ve Luke mutluysa gerisi boş bence, öyle de­ ğil mi?” dedi. “Şey, tabii. On sekizinde evleniyorsan başka bir şey bekleyemezsin. Söylesene Katy, evli bir çift olarak Ben’le ilk dansınızı bir barakada yapsanız mutlu olur musun?” diye sordu Alison. “Katy ile Ben evlenmeyeceklerini söylemişlerdi," dedi Matthew sertçe. 201 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ama evlenebilirler. Bebek geldikten sonra fikirlerini değiştirebilirler.” Çaresizce etrafına bakınan Katy, “Kimbilir...” diye yanıtladı ve gözle görülür bir rahatlamayla, “Ah, işte bakın, Daniel da geliyor,” dedi. “Herkese merhaba,” dedi Daniel yanlarına geldi­ ğinde. “Ne muhteşem bir parti böyle!” “Hemen de ilgi odağı oldun,” dedi Katy. “O ergen kızlarla konuşacak ne buluyorsun?” “Müzik ve dans tabii ki,” dedi Daniel. “Ergen kızlar ile eşcinsel erkeklerin en büyük ortak takıntısıdır bunlar. Bir de âşık olmak.. diye ekleyip Matthewa sinsi bir tebessüm verdi. Katy, Danierı dürtüp tuvalete doğru giden Charlene ve arkadaşlarını işaret ederek, “Bir de çete halinde tuvalete gitmeler...” dedi. “O kadar kabalaşmaya gerek yok Katy. İlk dans için kıyafet değiştirmeye gidiyorlar,” dedi Daniel. “Ne? Hepsi mi?” “Evet, hepsi. Hadi şimdi gidip güzel manzaralı bir yer bulalım çünkü inan bana bu gösteriyi kaçırmak istemezsin.” Daniel onları dans pistinin kenarına götürüp hamile kadınlara sandalye buldu. Kısa bir süre sonra Charlene tuvaletten çıktı. Metalik mavi renkli, korkunç derecede kısa etekleri ve büstiyerleriyle giyinik demeye bin şahit 202 Tracy Bloom isteyen arkadaşları da onu izliyordu. Charlene onlara göre daha ölçülü olmakla birlikte cüretkâr, parlak kırmızı, fırfırlı bir elbise giymişti. Arkadan dizlerine kadar inen elbisenin ön kısmı, şiş karnı yüzünden ne yazık ki kasıklarına kadar yükseliyordu. Ayağını kırabileceği kadar yüksek topuklu ayakkabılarıyla dans pistinden salonun ön kapısına doğru yürüdü. Kapının önünde sigarasını tüttüren kalabalığa, “Hey, size söylüyorum. Sigaralarınızı söndürüp hemen buraya gelin,” diye seslendi. “Gelmezseniz barı kapatı­ rım çünkü bu benim düğünüm ve siz de ne diyorsam yapmak zorundasınız.” Serseri tipli sigara tiryakileri içeri girip doğruca bara yönelirken Charlene de kurumla DJ’in yanma gitti. Dans pistinin ortasında belli belirsiz sıraya dizilmiş Charlene in arkadaşları da koşuya hazırlanıyormuş gibi garip el kol hareketleri yapıyordu. Charlene birkaç dakika boyunca DJ’in kulağına bağırarak bir şeyler söyledikten sonra DJ başparmağıyla onu onayladı. Daha sonra Charlene kablo ve hoparlörlerin arasından geçip dans pistinin ortasında toplanmış arkadaşlarının arasına karıştı. Gür bir sesle talimatlarını yağdırdıktan sonra her birinin arasında bir metre boşluk olacak şekilde düzgün bir sıraya girdiler. DJ çaldığı şeyi yarıda kesti ve, “Evet bayanlar baylar,” dedi. “Dikkatinizi bütünüyle bana verebilirseniz bu gece çok özel bir sürprizimiz olduğunu size duyurmak 203 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz istiyorum. Yakışıklı damadımız Luke çok utangaç olduğu için ilk dansı yapmak istemiyor. Şimdi hepimiz Luke için kocaman bir A A A A A A diyelim.” Bir masanın altından, “Bırakın beni,” diye bağı­ ran küçük bir çocuğun feryadı dışında salon sessizliğe gömülmüştü. “Hadi ama! Zavallı Luke için kocaman bir A A A ­ A A A diyelim,” diye ısrar etti DJ. A rtık sırayla mutfağa gidip ikramların ne zaman başlayacağını soran yaşlıların tarafından güçsüz bir A A A A A A sesi geldi. “Her neyse, hiç utangaç biri olmayan Charlene ise ilk dansı yapmakta kararlı ama bu dansı arkadaşlarıyla yapacak ve bunu çiçeği burnunda kocasına ithaf edecek. Ve işte karşınızda Leeds’in Şirret Bebekleri sizin için D ont Cha Wish Your Husband Was Hot Like Mine şarkısını söylüyor.” Daniel, “Bravo, bravo,” diye çılgınca alkışlamaya başladı. “Kesinlikle muhteşem. Büyüleyici. Gösterin kendinizi kızlar.” Şarkının giriş müziği hoparlörlerden yükselirken sıra sıra dizilmiş kızlar müziğe uygun, nazik bir ritimle birbirlerine başlarını salladılar. Sonra hepsi aynı anda derin bir nefes çekip şarkının ilk bölümü boyunca uyumsuz bir şekilde kollarını salladılar ve bir süre sessiz kalıp nakarat kısm ını söylemeye başladılar. İlk dize söyle- 204 Tracy Bloorn nirken hepsi aynı anda ileri atıldı ve çılgınca dönerek avazları çıktığı kadar şarkıya eşlik ettiler. Don t cha wish your husband was hot like mine? You really shouldnt wish causefrom today hes ali mine? Don t cha Don t cha baby Don t cha wish your husband was right like mine? Ifyou try and steal him I will fight you cause he’s mine. Don t cha Don t cha Baby Şarkının etkisi rahatsız ediciydi. Kızların bazıları kusursuzca dönebilmek için belli ki saatlerce çalışmıştı. Fiziksel olarak daha yetersiz olanlarsa fakir bir çömlekçinin eline düşmüş çömlekçi çarkındaki balçığa benziyordu. Daniel çılgın kahkahalar atmaya başlamıştı. “Böyle bir şey olamaz,” dedi gözlerini silerken. “Benim yaratıcılığım bile bu kadarını başaramazdı. Bu fikri Charlenee benim verdiğimi itiraf ediyorum ama bu hale dönüşebileceği aklıma bile gelmemişti. Sanırım onlarla sözleşme imzalamalıyım. Bir sonraki 205 Sah Giinîcri Kimse Seks Yapmaz Onur Yürüyüşü'nde müthiş gösteriler yapacaklarından em inim.” Neyse ki son nakarata kadar toparlanmışlardı ama Charlene’in sinirleri bozulmuştu bir kere. Salondaki küçük çocuklarsa bütün bu şarkıların, dansların onları eğlendirmek için yapıldığını sanarak kızların önünde durmuş, hareketlerini taklit etmeye başlamışlardı. Ama Charlene’in asıl canını sıkan bu değildi. Göbeğine iki balon ve m inder tıkıştırmaya çalışan Scott’tı. Parlak kırmızı gövdesi, gömleğinin üst kısm ından görünürken boynundan altın bir zincir sarkıyordu. Charlene’in hemen arkasında durmuş, onun her hareketini taklit ediyordu. Birkaç dakikada bir durup yüzünü buruş­ turarak sırtını doğrultuyor, doğumu yaklaşmış hamile kadın rolü yapıyordu. Charlene sonunda insanların arka tarafında bir şeye güldüğünü fark etmiş, aniden dönünce de Scott’la yüz yüze gelmişti. “Anne, Scott’ı buradan götürür müsün?” diye haykırdı. “Neden her şeyi mahvetmek zorunda ki? Bu haksızlık! Anneeeeeeee, hemen!” Charlene’in annesi anında ortaya çıkıp Scott’ın kulağına bir şey fısıldadı ve onu pistten uzaklaştırdı. Bu olay bir dakika sürmüş, Charlene de hiçbir şey olmamış gibi rutinine devam etmişti. “Nasıl da profesyonel, nasıl da profesyonel!” diye haykırdı Daniel ve şarkının son kısmında hepsini 206 Tracy Bloom coşturmak için ayağa fırladı. “Muhteşem, kesinlikle muhteşem!” Mümkün olduğunca göze çarpmamaya çalışan Luke ve birlikte barın etrafında gezinen Ben, “Karın gerçek bir oyuncu,” dedi. “Bir de bana sor,” diye mırıldandı Luke. “Ailen onun hakkında ne düşünüyor?” diye sordu Ben. Charlene’in iç çamaşırını gösterecek kadar havalanan mini eteğine bakmamaya çalışıyordu. “Umurumda değiller.” “Neredeler? Onları görmedim.” “Eve gittiler.” “Anladım...” Ben, geldiğinden beri içtiği ekstra sert üçüncü birasından büyük bir yudum daha aldı. “Peki sen bu evlilik ve bebek olayından memnun musun Luke?” “Evet.” “Biraz şaşkınsın, değil mi? İtiraf etmek zorunda değilsin, seni anlıyorum. Tanrım, hem de çok iyi anlıyorum. ..” dedi Ben başını iki yana sallayıp bardağı kafasına dikerken. “Yani, ikimiz de hayatımızın baharmdayız, değil mi? Önümüzde koskoca bir hayat var. İstediğimizi yapıp istediğimiz yere gidebilir, istediğimiz kişi olabiliriz ama şu halimize bir bak. Biraz daha çalışarak 207 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz profesyonel futbolcu olabileceğini düşünürken bütün ihtimaller sönüyor çünkü biri sana hayatının on sekiz yılının elinden alındığını söylüyor. Aynen öyle. Seni anlıyorum dostum. Her zaman yanındayım Luke. Bu işte beraberiz dostum, sen ve ben.” Ben kolunu Luke un omzuna atıp bir bira daha söyledi. Havaya savurduğu bardağından birası dökülürken Ben, “Bir şey daha...” dedi. “Bu konuda bana hak vereceğini biliyorum Luke. Bak, bebeğiniz olacak ve bebe­ ğin annesiyle evlenip onunla birlikte olman gerekiyor. Önünde saygıyla eğiliyorum dostum. Ben gencim ama sen bana kıyasla çocuk sayılırsın. Böyle konuşmamam gerekir, biliyorum ama bunu yaptığına inanamıyorum. Gerçekten.” Luke yere bakıp duvarı yumruklamaya başladı. “Bak, benimle paylaşabilirsin, erkek erkeğe konu­ şuyoruz burada,” dedi Ben ve eğilip Luke un kendisine bakmasını sağlamaya çalıştı. “Bunu gerçekten istiyor musun?” Luke duvarı daha şiddetli yumrukladıktan sonra başını kaldırdı ve belki de ilk kez Benin gözlerine baktı. “Evet, istiyorum,” dedi sakin bir ifadeyle. “Çünkü benim babam pisliğin teki. Benden nefret ediyor. Onun gibi olmadığım için hiçbir şeyi doğru yapamayacağımı sanıyor. Hayatımı cehenneme çevirdi. Böyle olması çocuğun suçu değil, haksız mıyım? Bütün çocuklar iyi bir babayı hak eder, değil mi?” 208 Tracy Bloom Benin ağzı açık kalmıştı. Uzun uzun konuşmak şöyle dursun, Luke’tan daha önce doğru düzgün tek bir cümle bile duymamıştı ki. “Öyle değil mi?” diye tekrarladı Luke biraz daha yüksek bir sesle. Ben, Luke’un sorusunun etkisiyle geri çekilirken içtiği biraların bacaklarını iyice gevşettiğini hissetti. Luke bir sandalye çekip Beni oturttu. “Hak ediyorlar, değil mi?” diye sordu Luke yeniden. Ben düşünceli bir ifadeyle ona baktı. Sonunda alçak bir sesle, “Evet, kesinlikle öyle Luke. Kesinlikle haklı­ sın.” Sonra dengesizce ayağa kalkıp kendini dışarı attı. 209 16 Katy, Ben in salonun diğer tarafından kalkıp dışarı çı­ kışını izledi. Gece boyunca Ben onunla iki çift laf dahi etmemişti. Matthew ve Alison’la yaptığı gereksiz sohbet de Katy nin midesini bulandırmıştı artık. Matthew un, memnuniyetsizce de olsa Alison’ın ayaklarına masaj yapması bulantısını daha da artırmıştı. Alisonın yü­ zündeki kibirli tebessüm, Katy ye nedense dokunmuştu. Ama bakışlarım başka tarafa çevirdiğinde Charlene ve Luke’u sarmaş dolaş halde görmek içine biraz olsun su serpmişti. İştahla öpüşmelerini, ardından garip bir kulak ısırma ritüeline girişmelerini izledi. Sonra Luke, Charlene m elini tutup dinlenmesi için onu bir sandalyeye oturttu. Kendisi de yanı başına oturup kolunu onun omzuna sardı ve karnını nazikçe okşadı. 211 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Ovsa Ben, Katy nin karnını hiç okşamamıştı. Hayır; tabii ki bu doğru değil dedi kendi kendine Katy. Karnı yeni yeni büyümeye başladığında bir kez dokunmuştu. Bir gece DVD izliyorlardı ve Ben, birbirlerine en yaklaştıkları anda eğilip Katy nin bluzunu kaldırmış, şiş karnını nazikçe okşamıştı. Ama bu dokunuş Katy ye fazla samimi gelmişti. Onlarınki bu düzeyde ilişkilerden değildi. Birlikte gülüyor, eğleniyor, harika seks yapıyor, geç saatlere kadar saçma sapan konulardan konuşuyorlardı ama aralarında derin bir yakınlık yoktu. Katy böyle bir yakınlaşmayı potansiyel kalp kırıklı­ ğının uyarı işareti olarak gördüğü için Ben karnına dokunur dokunmaz geri çekilmiş, ayağa fırlayıp çay koymaya gitmişti. Tam da neden böyle yaptığını düşünmeye başlamıştı ki DT'in sesi hoparlörden yankılanarak bir sonraki şarkıyı anons etti. “Şimdi gelinin annesinin özel isteğiyle bütün âşıklara geçmişten bir şarkı gelsin. Hadi bakalım beyler, hanı­ mefendileri piste taşıyın ve hünerinizi gösterin.” Kat)’ bu sözlerle tüm Nİicudunun ürperdiğini hissederken seksenlerin hit parçası olan, Richard Marx’dan Rıght Here Waiting'in notalarını duydu. Dans pisti bir anda dolarken çiçekli elbiselerin buruşuk ve terli m an ya da beyaz gömleklere karıştığını buğulu gözlerle izledi. Bu şarkı Katy nin üniversitedeki ilk yılında ünlü olmuştu ve Matthew*dan ayrıldıktan sonra özellikle de 212 Tracy Bloom bu şarkıyı dinlerken ne kadar üzüldüğünü hatırladı. Orada tek başına oturmuş, gözlerinin önünde yaşanan aşk sarhoşluğunu izlerken arkadaşlarının çılgınca eğ­ lendiği eğlencelerde kendisinin pistin kenarında durup Matthew u düşündüğü zamanları hatırladı. Kalbinin küt küt atmasına sebep olan bir kararlı­ lıkla artık dans pistinin kenarında tek başına oturmak istemediğini fark etti. Aslında karnı burnundayken bir düğünde olmak da istemiyordu. Aslında Charlene gibi kendisinin de karnının okşanmasını istiyordu. Düşüncelerinin korkunç bir spiral gibi dönüp durduğunu hissederken Ben görüş alanına girip karşısında yaşanan mutluluğu görmesine engel oldu. “Katy,” dedi Ben. "‘Ben,” diye yanıtladı Katy de. Ben elini karmakarışık haldeki saçlarında gezdirirken ne söyleyeceğini unutmuş gibi çılgınca etrafına bakındı. Sonra derin bir iç geçirip gözlerini sildi. Katy onu iyi tanımasa ağladığına yemin edebilirdi. Ben sonunda hafifçe titreyen elini uzatıp, “Bu dansı bana lütfeder misin?” diyebildi. Katy şaşkına dönmüştü. Bu gerçek olamazdı. Dans etmek, Ben’in en nefret ettiği şeyler listesinde kendi kusmuğunu temizlemek ve sebzeli kiş yemekle birlikte ilk beşte yer alıyordu. 213 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Ben, Katy yi daha da şaşırtmaya devam etti. Elini tutup onu nazikçe sandalyesinden kaldırdı ve dans pistine götürüp biraz terlemiş vücuduna iyice yapıştırdı. “Kızgın mısın?” diye sordu Katy merakla. “Neden böyle bir şey sordun?” “D aha önce hiç dans etmedik,” dedi Katy. “Şey, ben yalnızca...” diye söze başlayan Ben, Katy’ye sımsıkı sarıldı ve birayla karışık sigara kokusunu kulağına üfledi. “Ah Katy.. diye m ırıldandı. Katy de ona m üm kün olduğunca sıkı sarılırken onları neyin beklediğini düşünm eden edemedi. Endişesinden kurtulam ayınca da B eni biraz itip gergin bir ifadeyle ona baktı. “Ben, bir şey mi oldu?” diye sordu. Dokunsalar ağlayacakmış gibi görünen Ben şiddetle burnunu çekip om uzlarını doğrulttu. “Evet Katy, bir şey oldu. A hm ağın teki olduğumu fark ettim,” dedi ve biraz düşünmek için duraksadı. “Aslında her zaman böyle değilim, biliyorsun,” diye devam etti. “H atta eskiden çok daha düşünceli biri olduğumu zannederdim . Nedense son zam anlarda böyle oldum.” “Am a benim yüzüm den,” dedi Katy. “Sana...” “Evet, bana bunu yapmamalıydın,” diye sözünü böldü Ben. “Aslında bu olay ahm aklık yönünden eşit durum da olduğum uzu gösteriyor.” 214 Tracy Bloom Katy kendini tutamayıp, “Şey, evet ama sen de ço­ ğunlukla öyle davrandığını unutma,” dedi. Yavaş yavaş işi espriye vurmaya başlamışlardı ki Katy ciddiyetle konuşmaları gereken her durumda bunu yaptıklarını fark etti. “Evet, evet, haklısın,” diye yanıtladı Ben keyifsizce. Ellerini sıkıca kenetleyip bakıştılar. Katy buna daha fazla dayanamayacaktı. Bu konuş­ manın ne yöne gideceğini bir an önce öğrenmeliydi. “Peki... iyi miyiz?” diye sordu temkinlice. Ciddiyetle başını sallayıp kaşlarmı çatan Ben, “Evet,” dedi. “Evet, iyiyiz.” Katy nefesini tutup Ben’in bir şeyler daha söylemesini bekledi ama Ben acı çeken ifadesinin ardında hâlâ düşüncelerini tartıyormuş gibiydi. Uzunca bir süre bekledikten sonra ifadesi yumuşadı ve yavaş yavaş gü­ lümsemeye başladı. Katy yeniden nefes aldı ve kendini Ben in bir sonraki sözlerine odakladı. Ben, bu gerçeğin farkına daha yeni varıyormuş gibi şaşkın bir ifadeyle, “Bizim bir bebeğimiz olacak,” dedi. “Evet,” dedi Katy alçak sesle. “Memnun musun?” “Bu muhteşem bir şey,” diye yanıtladı Ben. Zayıf ama gururlu bir tebessüm yüzünü aydınlatmıştı şimdi. “Ben de muhteşem bir baba olacağım,” diye devam etti. Şimdi sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu. 215 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Saf ve içten bir sevinç tüm vücudunu sararken Katy bacaklarının tutmadığım hissetti. Tökezledi ama Ben onu kolundan sıkıca tutup yeniden dengesini bulmasına yardımcı oldu. Ben endişeli bir ifadeyle Katy nin saçını okşarken, “İyi misin?” diye sordu. “Hem de çok iyiyim,” dedi Katy gülerek. Ben baba olmak istiyordu. Çocuğunun babası olmak istiyordu. Katy ve bebekle bir geleceği olsun istiyordu. Katy artık dans pistinin kenarında tek başına durmuyordu. Tam ortasında, Ben e kenetlenmişti. Bütün dünyasının tamamen değiştiğini fark etti çünkü uzun zamandır ilk kez tek başına hissetmekten vazgeçip Ben ve bebekle birlikte biz olmak istiyordu. Nefes almaya çalışırken boğazını düğümleyen yumru kahkahaya dönüştü. Dans ettikçe omuzları da aynı anda inip kalkıyordu. Dansın geri kalanında hiç konuşmadan birbirlerine kenetlenirken Ben ritm ik bir şekilde Katy nin sırtını sıvazlıyor, onunla birlikte hafifçe sallanıyordu. Şarkının bitmesine yakın Ben ondan uzaklaşıp, “Bir şey daha var...” dediğinde Katy kalbinin taş gibi yere çakıldığını hissetti. “Bu geceden sonra Matthew ve Alisonı görmek zorunda mıyız? Seni böylesi bir adamla hayal etmem onun hakkındaki düşüncelerimi değiştirmese de onlarla görüşmek istemememin sebebi eskiden ilişki yaşamış olmanız değil. O kadar kusursuzlar ki yanlarında kendimi aptal bir baba gibi hissediyorum. 216 Tracy Bloom Ve ben iyi bir baba olmak istiyorum, gerçekten. Hem bütün çocuklar iyi bir babayı hak eder, değil mi? Ama bunu kendi yöntemlerimle yapmama izin vermelisin.” Ben in yöntemleri kesinlikle kusursuz olacak, diye düşündü Katy ve dürtüsel olarak uzanıp Ben m yanağını okşadı. “Hadi hepsini unutalım,” dedi. “Bu geceden sonra hiç yoklarmış gibi davranabiliriz. Anlaştık mı?” Rahatlamış görünen Ben, “Anlaştık,” diye yanıtladı. Katy ansızın utandığını hissetti ve, “Şimdi senden bir şey isteyebilir miyim?” diye sordu. “George Michael’la dans etmek isteme de ne istersen iste.” “Karnımı okşar mısın?” dedi Katy. Bu kez Ben’in gözünden bir gözyaşı damlası düştü. “Beni dünyanın en onurlu adamı yaparsın,” dedi ve elini nazikçe Katy’nin karnına götürüp sıcak tenini hissetti. Öpüşmeye başladıklarında biri Katy’yi omzundan dürtüp araya girdi. “Bu şefkat dolu anınızı böldüğüm için kusura bakmayın ama çok çaresizim,” dedi Daniel etrafına gergin bir bakış atarak. “Yaşlı kocakarılar gelip benimle dans etmek istiyorlar. Beni kurtarmalısınız.” “Sen Katy’yle dans et, ben de tuvalete gideyim o halde,” dedi Ben ve Katy’nin alnına bir öpücük kondurup neşeyle erkekler tuvaletine doğru yürüdü. 217 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Ee, ilk aşkına ne oldu peki?” diye sordu Daniel. Yüzünden gülücükler eksik olmayan Katy’ye dikkatle bakıyordu. “Ah, Daniel. Her şey yoluna girecek. Ben’le konuş­ tuk ve baba olacağı için çok heyecanlandığını söyledi,” dedi Katy gülerek. “Ve bu Matthewu kesinlikle son görüşüm. Sanırım fırtınayı atlattık ve sakin günler bizi bekliyor. Artık hayatıma devam edebilirim.” “Ciddi misin? Yani bütün hislerin yerli yerine oturdu mu?” “Kesinlikle.” “O halde şu zor soruyu yanıtlamanın vakti gelmiş desene.” “Ne sorusu?” “Tanrım, Katy, söylediklerimin tek kelimesini bile dinlemiyorsun, değil mi? Onu-gerçekten-seviyor-muyum sorusu. Hatırladın mı? O soru!” “Şey, evet. Sanırım bunu yapmam gerekiyor.” “Ona söyledin mi? O sana söyledi mi?” “Şey, hayır ama biz o çiftlerden değiliz,” dedi Katy omuz silkerek. “Gerçekten sorun etmiyoruz Daniel. Artık yolumuza devam edeceğiz ve her şey iyi olacak.” “Peki, peki madem öyle diyorsun öyle olsun. Mutlu ol, tamam mı? Söz mü?” “Söz veriyorum,” diye onu temin etti Katy. 218 Tracy Bloom “Bir şey daha... Matthew a söyle de o çirkin suratını bir daha sana göstermesin.” “Tamam, tamam. Artık oturabilir miyiz lütfen? Ayaklarım çok fena ağrıyor.” “İyi fikir. Ben de şöyle sağlam bir içki içmeliyim zaten,” dedi Daniel ve Katy nin elini tutup onu dans pistinden uzaklaştırdı. Ben tuvaletten döndüğünde barın peşin parayla çalış­ tığını tahmin eden Daniel’ın nasıl başardıysa içeriye gizlice pahalı bir votka şişesi soktuğunu gördü. “Ben de biraz içerim,” dedi Ben. “Bira mideme hiç iyi gelmedi.” Arkadaşını mutlu etmeyi başaran bu genç adama minnet duyan Daniel da içtenlikle, “Elbette,” dedi. Matthew ve Alison açık büfedeki yiyecekleri inceleyip bir şey almamaya karar verdikten sonra yanlarına gelip oturdular ve Ben de, “Dikkat, geldiler... Kendinize mukayet olun,” diye mırıldandı. Ben arada bir Katy’nin bluzunu kaldırıp çıplak karnını gözler önüne sererek okşuyordu. Onların bu halini izleyen Matthew uıı yüzüne yayılan hoşnutsuzluk Katy’nin gözünden kaçmamıştı. Daniel da o bakışı fark etmiş, votka şişesini Matthew a doğru itip dikkatini dağıtmak için ona birkaç yudum içmesini söylemişti. 219 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Matthew, Alison a bir bakış atınca Alison, Matthew un koluna sıkıca yapıştı. Matthew, “Biraz içebilirim,” dedi ve kendini Alison dan kurtarıp Daniel’ın uzattığı şişeyi ağzına yaslayarak birkaç yudum içti. “Matthew!” diye haykırdı Alison. “Ne olduğunu bile bilmiyorsun.” Matthew gözlerini Alisona dikerek büyük bir yudum daha içti. “Matthew hiç komik değil,” diye karşı çıktı Alison. “Yalnızca votka,” dedi Matthew. “İyi ama ya bebekler bu gece gelirse ve sen de kör kütük sarhoş olursan?” Matthew iç geçirip elindeki şişeye baktı. “Son bir yudum daha...” diye mırıldandı. Bu kez Alisona bakmadan koca bir yudum aldı. “Tamam, artık bu kadarı yeter. Gidiyoruz,” dedi Alison. “Sen yerinden kımıldama. Orada otur. Ben gidip Charlene ve Luke’la vedalaşır, Charlene’in annesi ve babasına teşekkür ederim. Geri döndüğümde arabaya binebilecek durum da olmanı istiyorum. Kimse kusura bakmasın. Ayrıca lütfen daha fazla votka içmesine izin vermeyin.” Alison arkasını döner dönmez Matthew votkadan büyük bir yudum daha içti ve şişeyi Daniel’a uzattı. 220 Tracy Bloom “Sana bir içki borcum var,” dedi ama bara gitmek gibi bir teşebbüste bulunmayıp Alison’ın arkasından bakmayı tercih etti. “Ben içki almaya gidiyorum,” dedi Ben. “Hemen dönerim.” Daniel da Katy’ye bakıp Matthewu işaret ederek öksürdü. “Evet, benim de biraz hava almaya ihtiyacım var,” dedi Daniel. “Dışarı çıkıyorum.” Katy ve Matthew sessizce otururken Matthew tekrar şişeye uzandı ve bir yudum daha içti. “Neyin var?” diye sordu Katy. “Hiç.” “Hadi ama! Kimseyle doğru düzgün konuşmadın. Hem neden bu kadar çok içiyorsun?” “Her şey çok garip geliyor Katy,” dedi Matthew uzaklara bakarak. “Çok garip...” “Nedir garip gelen?” “Bu olanlar. Bu seninle son görüşmemiz olacak. Sana da garip gelmiyor mu?” “Evet ama görüştüğümüz zamanlar da çok eğlenceli geçmedi. Yanılıyor muyum?” “Haklısın ama yine de iyiydi,” dedi Matthew ona dönerek. “Bana aptalca şarkılar söyletmen dışında. Eskiden iyiydik, değil mi? Gerçekten iyiydik. Ve ben her 221 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz şeyi mahvettim.” Biraz duraksadı. “Neler olabileceğini hiç düşünüyor musun? Yani ben ahmakça davranmasaydım neler olabileceğini.” “Hayır, hiç düşünmüyorum,” diye yalan söyledi Katy. “Ben düşünüyorum.” “Düşünme.” Matthevv başını ellerinin arasına alıp, “Elimde de­ ğil,” dediğinde Katy ne diyeceğini bilemedi. Böyle bir tepki beklemiyordu. Matthew aniden başını kaldırıp Katy ye baktı. “Bebeği ve seni görmeme izin ver. Yalnızca bir kere. Sanırım bu işi kafamda bitirmek için ikinizi de görmem gerekiyor. Gerektiği gibi vedalaştıktan sonra araya mesafe koyacağım. Ondan sonra hayatıma bakabilirim ancak. Sanırım bu şekilde kendimi daha iyi hissedeceğim.” Katy nutku tutulmuş halde ona baktı. “Daha mı iyi hissedeceksin?” dedi dişlerini sıkarak. “Olayı böyle mi özetliyorsun? Hiçbir şeyin farkında değilsin sen Matthew!” Katy sesini duyurduğundan emin olmak için şimdi Matthew un kulağına bağırı­ yordu. “Beni iyi dinle. Bu iş seni ilgilendirmiyor. Bebeği, beni ve Ben’i ilgilendiriyor yalnızca. Ve biz de bir çözüm yolu bulacağız. Sen de karınla ve doğacak iki çocuğunla ilgilen. Artık başkaları için iyi bir şeyler yapmalısın Matthew, sadece kendini daha iyi hissettirecek şeyler değil ” 222 Tracy Bloom “Ama senin için kaygılanmadan ve bebeğe ne olacağını düşünmeden edemiyorum,” dedi Matthew ileri geri sallanarak. Katy gözlerini kapatıp hızla atan kalbini yatıştırmaya çalıştı. “Bakire Meryem’i becermeden önce benim için kaygılanmalıydın, şimdi değil. Şansını kaybettin Matthew. Gerçekten şansını kaybettin.” Matthew bir an bozguna uğramış görünse de hemen ardından sert bir ifadeye büründü. “Aptallık ettim ve çok üzgünüm. Ama sen de benimle yatarken Ben için pek kaygılanmadın. Şimdi hayatının geri kalanını onunla geçirmeyi planlıyorsun. Aptalın teki olmasına rağmen hem de.” “Uzatma artık Matthew. Bunun seninle bir ilgisi yok. Dahası, böyle konuşamayacağını da bil.” “Ama büyüteceği çocuk benim çocuğum olabilir.” “Kes artık. Bu kadarı yeter. Ne cüretle böyle konu­ şursun? Haftalar önce bu konuyu netleştirdik, unuttun mu? Bu çocuğun babası Ben olacak, konu kapanmıştır. Artık uzatma ve git.” Matthew kısa bir süre ona baktıktan sonra, “İyi, sen istedin. Ama sorumluluktan kaçıp seni bıraktığı zaman koşarak bana gelme sakın,” diyerek ayağa kalktı ve dengesiz adımlarla erkekler tuvaletine doğru yürüdü. 223 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Nasıl bir dangalaklık bu, diye düşündü Katy Ne cüretle bebeği görmek istediğini ve Benin onu terk edip gideceğini söylerdi! Ama Katy içten içe Matthewun haklı olabileceğini de biliyordu. Tavırlarındaki ani değişime ve aldığı kararlara rağmen Ben böyle bir yükün altında ezilebilirdi. Katy biraz olsun rahat bir nefes alabilmek için Ben e bakındı. Lukeun birkaç arkadaşıyla barda konuşuyordu. Katy derin bir nefes alıp ağlamamaya çalışarak ona doğru yürüdü. Yanına varmasına birkaç metre kala gözyaşlarının sel olup akmaya başladığını hissetti. Katy şiddetle burnunu çekti ama yapabileceği bir şey yoktu; bir kez akmaya başlamıştı ve sonu gelmiyordu. Ben kendisine doğru gelen perişan haldeki kadına dehşet içinde baktı. Sonra yanındaki üç gence bir şeyler söyledi ve gençlerin Katy ye bir bakış atmasıyla dehşet içinde geri çekilmesi bir oldu. Ben, Katyye sarılıp, “Neyin var? Ne oldu?” diye sordu. Katy yine güçlükle nefes alırken kendini kontrol etmeye çalışıyordu. “Katy, aşkım, tatlı mı dokundu?” diye sordu Ben. “Charlene’in annesi sana onu yedirdi mi? Tadı fare pisliğine benziyor biliyorum ama çocuklarına Neighbours karakterlerinin adını veren birinin sana bile bile zarar vermek isteyeceğini sanmıyorum. Boşanma gibi bir durum da hediyeleri iade etmemek için konukların 224 Tracy Bloom hepsini öldürmek istediğini söylüyormuş ama ben pek inanmadım.” Katy kendini tutamayıp gülümsedi ve omuzları attığı kahkahalarla birlikte yavaş ama istikrarlı bir şekilde titrerken gözlerini mendiliyle kapattı. Gözlerini silerken derin iç geçirdi. Ciddi bir ifadeye bürünen Ben, “Evet, o lanet herif bu kez ne söyledi? Onunla konuştuğunu gördüm,” dedi. “Onunla ilişkini bana söylediğin için sana kızdı, değil mi? Eğer böyle bir şey yaptıysa ona söyleyeceğim bir çift lafım olacak. Yalan söyleyen o, sen değilsin. Alisona söylememek senin fikrin değildi, onun fikriydi.” “Hayır, Ben. Sorun o değil. Bu zamana dek bana yeterince destek olmadığını ve beni bırakmandan kaygılandığını söyledi. O kadar, başka bir şey yok.” “Ne dedin? O saçma sapan yalanlarıyla canını sı­ karken benim seni yalnız bıraktığımı mı düşünüyor? Tanrım, gerçekten de sinirlerimi iyice bozdu. Böyle oyunlar oynayarak ne yaptığını, kim olduğunu sanıyor?” “Bu bir oyun değil Ben, artık kontrolden iyice çıkan saçma sapan bir yalandan başka bir şey değil.” “Daha en başından saçma sapan olduğu belli olan aptalca bir yalan! Bunlar nasıl yüzeysel bir ilişki ya­ şıyorlar ki Matthew karısına önceki kız arkadaşlarını söylemekten bu kadar çekiniyor?” “Hadi hepsini unutalım, bence değmez.” 225 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Birazdan dönerim,” diye mırıldandı Ben ve oradan gitti. Katy m endilini tekrar çıkartırken Ben in nereye gittiğini anladı. Birkaç dakika sonra erkekler tuvaletinin kapısı sertçe açılıp küt diye kapandı. M atthew tuvalete sırtını dönmüş, pisuarın önünde dengesizce dururken Ben içeri girdi. Temizlik yüzü görmemiş sidik kokan pisuarları daha da pisleten insanlıktan nasibini alamamış canlılar dışında içeride kim se yoktu. Sağ tarafta iki bölme vardı am a yalnızca birinin kapısı yerinde duruyordu. Tavanın ortasındaki tek am pul de titreşerek yanıyor, ortam a düşük bütçeli bir film görüntüsü veriyordu. Üç pisuar vardı ve Matthew en sağdakinde durmuş, ondan sonra gelecek kişinin erkek tuvaletlerinin adabına uygun olarak ortadaki pisuarı boş bırakaca­ ğını düşünm üştü. O yüzden biri hemen yanı başında belirince Ben onun şaşırdığını fark etti. “Katy nin dediğine göre bir zamanlar ilişki yaşadı­ ğınızı ikiniz de unuttuğunuz için ona sıkıntı yaşattığımı düşünüyormuşsun. Yıllar önce omzunuza yaptırdığınız dövmeye rağmen ilişkinizi nasıl unuttuğunuza hayret ettim doğrusu.” Bu ani tepkinin verdiği şaşkınlıkla Matthew olduğu yerde kaldı. Ben’e bakıp göğsünü şişirdi. 226 Tracy Bloom “Hayır Ben, ben yalnızca Katy nin iyi olup olmadığını merak etmiştim. Birinin onunla ilgilenmesi gerekiyor. Yakında bebeği olacak.” “Bunun farkında değil miyim sanıyorsun? Onunla yeterince ilgileniyorum merak etme. Asıl sen ortaya çıkarak her şeyi mahvettin,” dedi Ben. “Ne yaptım?” dedi Matthew hafifçe gülerek. “Sen ne yapıyorsun Ben? Çünkü doğrusunu istersen pek bir şey yapıyormuş gibi görünmüyorsun.” Matthew pisuarda işini bitirdi ve fermuarını çektikten sonra Ben’e döndü. “Tek yaptığın derslerde aylaklık etmek. Sürekli arkadaşlarınla takılıyorsun ve bebeğin gelmesi bu kadar yakınken bekârlığa veda partisine gitmekte herhangi bir sakınca görmüyorsun. Açıkçası ben bu işi götü­ rebildiğini sanmıyorum. Ya büyümelisin ya da bu işi Katy ye bırakmalısın. Babasız olmak, umursamaz bir babaya sahip olmaktan iyidir ve Katy de bundan çok daha iyisini hak ediyor.” Kapı açıldı ve Scott hızla içeri daldı. Ben e bakıp, “Bayım, bayım,” dedi nefes nefese. “Kız arkadaşınız dışarıda ve sizi hemen dışarı çıkarmam gerektiğini söyledi. İyiliğimin karşılığında bana zencefilli bira ısmarlayacakmış ama bunu anneme söylememeliyim tabii.” Scott, Ben in elini tutup tüm gücüyle onu çekti. Benin sert bakışları Matthew’un yüzünden ayrılmıyordu. 227 Sah Gittiler i Kimse Seks Yapmaz “Hemen dışarı çıkarsan ben sana büyük bir bira alırım," dedi Ben. "Ne? Zencefilli bira mı, yoksa gerçek bira mı?” “Hangisini istersen. Hadi şimdi hemen çık.” “Tamam efendim, nasıl isterseniz efendim,” dedi Scott ve geldiği hızla kayboldu. "Demek ben baba olmayı hak etmiyorum... O iğrenç burnunu bu işe de mi soktun? Evet, dürüst olacağım Matthew. Bu fikre alışmam biraz zaman aldı. Ve evet, kaçıp gitmek istediğim zamanlar oldu. Ama kaçmadım. Ve ben Katy gibi biriyle birlikteyken senin sürekli kaygı içinde yaşayan bir kadınla birlikte olman da benim suçum olamaz, değil mi? Şimdi beni dinle dostum. Sen sıranı savdın ve artık Katy seninle ilgilenmez. Şimdi kaybol, ahm ak herif.” Ben in bu saldırısı karşısında şok olduğu açıkça görünen Matthew kırık bir havlu askısını kavrayıp dengesini sağlamaya çalıştı. “Hastalıklı bir adamsın,” dedi Ben. Ben’in hatırladığı bir sonraki şey geriye doğru sendelerken çenesinin alev alev yandığıydı. Tuvaletin kapısına çarpıp kalabalık salona, dans pistinin kenarına düştü. Bana vurdu. O piç kurusu bana vurdu, diye düşündü başını yere çarparken. Hatırladığı bir sonraki şeyse M atthewun onun üstüne çıkıp yakasına yapıştığıydı. Matthew öfkeyle, “Benimle ilgilenmez mi, dedin? Benimle ilgilenmez mi?” diye fısıldadı Ben’in kulağına. 228 Tracy Bloom “Bence bunu ona sormalısın. Okul buluşmasının gecesinde benimle ilgilendiği çok açıktı. Çok güzel bir evi var. Sen de bekârlığa veda partisinde miydin? Bekârlığa veda partisine giderek inanılmaz şeyler kaçırdın.” Bu sözlerin ardından Matthevv, Ben’ın kafasını tekrar yere çarptı ve ayağa kalkıp dans pistinden kapıya doğru yürüdü. Yaşanan bu arbede, Eminem şarkısına kibarca eş­ lik eden yaşlı kadınların gözünden kaçmadı. Hemen Matthevv’un Beni bıraktığı yere koştular. “Orada ne yapıyorsun?” “Bir kadeh şeri ister misin?” Turşusunu polyester elbisesine döken fazlaca heyecanlı bir kadınsa, “Peşinden gitsene, benim için de bir yumruk patlat,” dedi. Ben ayağa kalkıp üzerine titreyen kadınların arasından salonun ortasına kadar varan Matthew’a yetiş­ meye çalıştı. Onu omzundan kavrayıp çevirdi ve sol yumruğuyla onu yere serdi. Matthew vurulmuş gibi yere yığıldı. Sonra kımıldamadan öylece yattı. “Ben!” İşte ilk çığlık duyulmuştu. “Ne yapıyorsun?” Katy yolunu tıkayıp Ben’i hayranlıkla izleyen genç­ lerin arasından ilerlemeye çalışıyordu. Ben ne diyeceğini ya da ne hissedeceğini bilemez halde ona baktı. Bir şey söylemek için ağzını açtıysa da Katy’nin hâlâ baygın haldeki Matthevv un yanına çöktüğünü görünce tekrar kapattı. 229 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy, “Matthew uyan, lütfen uyan,” diye yalvarı­ yordu ifadesizce. “Nasıl yaparsın bunu?” Ben’e dönüp ona buz gibi bir bakış atıp başını iki yana salladı. Ben konuşmak ya da bağırmak için tekrar ağzını açtı ama hiçbir şey söyleyemedi. Önündeki manzaraya son bir bakış daha attıktan sonra dönüp uzaklaştı ve gecenin karanlığına çıktı. 230 17 Katy, Discovery Channel’da The Deadliest Catch'i izliyordu. Ağlardan teknenin karmakarışık haldeki güvertesine dökülen yüzlerce canlı yengeçle cebelleşen balıkçıları izlerken midesi bulandı. Balıkçıların bu içler acısı halini neden izlediğini de bilmiyordu ama kendisinden daha kötü bir hayat yaşayan insanları görmenin onu bir nebze rahatlattığını düşünüyordu. Doğum iznine ayrılalı yalnızca iki gün olmuş, gün boyu televizyon izlemekten de sıkılmaya başlamıştı. Uzaktan kumanda onu, inanılmaz bir deneyimi birlikte yaşayan sevgi dolu çiftlerin konu olduğu bebek programlarına yönlendirdikçe sıkıntısı daha da büyüyordu. Öyle ki iş neredeyse Sky kanalına aboneliğini sonlandırıp zihinsel işkence yaptıkları gerekçesiyle onlara dava açma noktasına geli ­ yordu ki şansını bir de llıe Deadliest Catch'te denemeye 231 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz karar verdi. Adamların zorlu mücadelesini izlemek onu tazlasıyla neşelendirmişti. Bu Ben in de en sevdiği programdı ve içten içe bu programı açık tutarak Ben'in eve dönmesini sağlayacağına inanıyordu. Beni üç gece önceki düğün eğlencesinden beri görmemişti. Neyse ki Matthew, Scott’ın buz gibi birayı suratına atması sayesinde gözlerini açmış, karga­ şayı fark edip yanlarına gelen Alison da dans pistinin tam ortasında Matthew un yanında duran sandalyeye oturmuştu. “Ne oldu? Ona ne olduğunu sor!” diye haykırdı Katy’ye. Katy, Matthevv a baktı. Ayılmıştı ama bir şey söylemiyordu. Katy, Beni görmek için etrafına bakındıysa da onu göremedi. “Adam onu yumrukladı,” dedi Scott. Tam suratının ortasına mükemmel bir yumruk çaktı. Onları durdurmaya çalıştım. Bir sıkıntı olduğunu anlayınca tuvalete gidip aralarına girdim ve tartışmamalarını söyledim ama diğer adam bana kaybolmamı söyledi. Ona vurduğunu görmemi istemedi sanırım.” Alison, Scott a bakarak, “Kimden bahsediyorsun? Kim vurdu ona?” diye haykırdı. Scott, Katyyi işaret ederek, “Biliyorsunuz işte, şu kadının erkek arkadaşı. Uzun boylu, kılıksız olan,” diye yanıtladı. 232 Tracy Bloom “Katy, Ben den bahsetmiyor, değil mi? Ben neden Matthew’a vursun ki?” “Bilmiyorum Alison. Ona sorma fırsatım olmadan gitti.” Alison, Katy’ye baktı ve ardından ayağa kalkıp Charlene’in babasına Matthew’un arabaya gitmesine yardımcı olmasını rica etti. Adam, “Elbette, önce sıcak havlu bulmamı ister misiniz?” diye sordu. Alkolün etkisiyle bu kadar hamile kadını ve yerde sırtüstü yatan adamı görünce kafası iyice karıştırmıştı. “Hayır, sıcak bir şeylere ihtiyacımız olacağını sanmıyorum. Arabaya gitmesine yardım edin yeter. Ben onu eve götürürüm.” Charlene’in babası, Matthevv’u omuzlarından kavrarken Katy de Alison’a, “Seninle gelip eve götürmene yardım etmemi ister misin?” diye sordu. “Hayır,” diye yanıtladı Alison soğuk bir tavırla. “Yeterince yardım ettiniz bence.” Telefonun bu kadar sessiz olabilmesi Katyyi şaşkına çevirmişti. Normal hayatında telefonu sürekli çalar, herkes ondan ilgi beklerdi. Bu ürkütücü sessizliğe alı- şamayacağını fark etti, özellikle de tüm vücudu Ben in arama ihtimaline karşı alarmda beklerken. 233 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Doğumuna iki hafta kalan Katy şu an kendini paramparça hissediyordu. Televizyonda gördüğü o yengeçler gibiydi. Çaresizce çırpınıyor, bir çıkış yolu arıyordu ama kaçınılmaz olanın yaklaştığını hissetmesine rağmen hiçbir yöne ilerleme kaydedemiyordu. Yengeç için bu kesin ölüm, Katy içinse kesin yaşam anlamına geliyordu, t ki baba seçeneği şöyle dursun, şu anda bir tek babası bile olmayacak bir bebeğin yaşamı... Ben in dans pistinin ortasında karnını okşadığını hatırladıkça kontrolsüz hıçkırıklar onu esir alıyordu. Matthevvdan sonra ilk kez (ki o da topu topu yarım saat sürmüştü) bir erkekle uzun süreli bir geleceğin hayalini kurmuştu. Ben, neşe içinde Daniel’la votkasını paylaşırken Katy sade ama güzel bir düğün töreniyle onunla evlendiğinin hayalini kurduğunu fark ederek şaşkına dönmüştü. Hayalinde tören bir plajda yapılıyor, Ben in eline sı­ kıca yapışan çocukları da her bir ucundan bir yüzüğün sarktığı kurdeleyi tutuyordu. Geleceğe nihayet güvenle bakabilmesi muhteşemdi ama hayallerinin gerçekleş­ meyeceğini görmek de bir o kadar zalimceydi. Çaresizlikleri iyice büyüyen yengeçlerin sesini kısıp artık kanepenin bir parçası haline gelen yorganın altına kıvrıldı. O an hayatındaki hiçbir şeyin yerli yerinde olmadığını düşündü. Yorganı sürekli kanepede, pijaması sürekli üzerinde, bulaşıklar sürekli lavaboda, boş hastane çantası dolabın arkasında, hâlâ plastik amba- 234 Tracy Bloom lajında olan bebek tulumları torbalardaydı ve Ben de bambaşka bir yere gitmişti. Katy içine düştüğü çaresizlik bulutunun arasında bir şey yapması gerektiğini düşündü. Her şeyi yerine koymanın bir faydası olabilirdi belki. Evet, bu iyi bir plan olabilirdi. En azından tamamen plansız olmaktan çok daha iyiydi. Ölümü bekleyen yengeçlerin karşısında oturup ağlamaktan faydalı olacaktı. Böylece gıcırdayan kanepeden kalktı ve yere saçılan döküntüleri topladı. Pis mendiller, çikolata ambalajları, yemek menüleri, Hello dergisinin eski sayıları... Dört ayak üstünde bir aşağı bir yukarı ilerleyerek elektrikli süpürgenin insan versiyonu misali çöpleri ceplerinin ve bluzunun kol kıvrımlarına sıkıştırıyor, böylece tekrar tekrar çöp kutusuna gitmek zorunda kalmıyordu. Uzun zamandır bulamadıkları DVD nin uzaktan kumandasını görüp onu alma hevesiyle duvar ve koltuk arasına sıkıştığında nihayet yüzünde bir tebessüm belirmişti. Sonsuza dek orada sıkışıp kalacağını düşünmeye başladığındaysa ön kapının açıldığını, sonra da ayak seslerinin salona doğru yaklaştığını duydu. Gelenler silahlı saldırganlarsa orada gizlenmeye devam etmek en iyisiydi ama dışarıda kalan bacakları onu ele verebilirdi. Peki ya gelen Ben ise? Böylece doğrulup delikten bakan tavşan gibi etrafı kolaçan etti. Ben bir gözünü sesi kısılmış ölü yengeçlere, diğerini Katy ye dikerek odanın ortasında duruyordu. 235 Salı Gütıleri Kimse Seks Yapmaz “Bu iyi olanlarından biri. Adamlardan biri bacağını kaybediyor,” diye mırıldandı Katy ayağa kalkarken. Bu arada Ben’in ona yardım etmek için herhangi bir çaba sarf etmediği de dikkatinden kaçmamıştı. “Neredeydin? Çok merak ettim,” dedi Katy. Ben gözlerini yengeçlerden ayırıp ifadesiz bir suratla Katy’ye baktı. “Annemde.” “Ne oldu Ben? Neden o şekilde çekip gittin?” “Şey, sen de orada kalmamı istemedin ki.” “îstedim, tabii ki istedim.” “Hayır, istemedin. Eşyalarımı almaya geldim.” “Ben, dur. Otur, lütfen. Lütfen bana ne olduğunu anlat. Matthew seni kızdıracak bir şey mi söyledi? Canını sıkmasına izin vermemeliydin. Artık onu bütünüyle unutabiliriz.” “Unutabilir miyiz?” Ben oturup televizyon ekranına baktı ve hiçbir şey söylemedi. “Evet. Lütfen her şeyi unutalım ve bebeği düşünelim. Asıl önemli olan o değil mi?” diye yalvardı Katy. Ben aniden tekrar kalktı. “Hayır, öyle bir şey olmayacak. Olamaz.” “İyi ama neden?” diye sordu Katy ve panikle Ben in koluna yapıştı. “Hadi Ben, bunu yapabiliriz.” Ben ağır ağır ve dikkatle konuşmaya başladı. 236 Tracy Bloom “Hayır, yapamayız. Senin asıl istediğin o, değil mi? Şey, belki tam olarak o da değil ama onun gibi birini istiyorsun. Benim gibi birini değil. Artık anlıyorum. Beni nasıl gördüğünü biliyorum. Gün boyunca saçmasapan işler yapıp aptal çocuklarla aptal oyunlar oynuyorum, sonra bütün gece saçmalayıp aptal arkadaşlarımla aptal oyunlar oynuyorum. Sana ne gibi bir faydam var ki? Sen o havalı ofisin, sekreterin, pahalı restoranlarda yediğin öğle yemeklerin, kabarık banka hesabın... Küçük bir eğlencenin ötesinde olduğuma kendimi nasıl inandırdım ki? Matthew’la neden yattığını artık anlıyorum.” Katy hemen oturdu. Demek Benin Matthewa vurmasının sebebi buydu. Matthew ona söylemişti. Gözyaşları yanaklarına aktı. “Çok özür dilerim,” dedi Katy gözyaşlarını ellerine akıtarak. “Çok aptalca bir hataydı. Asla sana acı vermek istemedim.” Ben, Katy nin söylediklerini duymamış gibi, “Öyle bir anlaşma yapmamıştık ne de olsa, değil mi?” diye devam etti. “Başkalarıyla yatmayacağımızı söylememiştik ama keşke bana anlatsaydın. O zaman yerimi bilirdim. Çünkü her şeyin yoluna gireceğini düşündüğüm için kendimi gerçekten aptal gibi hissediyorum.” Ben yere baktı ve koltuğun kenarını art arda yumruklamaya başladı. “Hem biliyor musun?” diye devam etti. “Matthew’un cazibesini de görebiliyorum, gerçekten görüyorum. Yani 237 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz her şeye sahip, değil mi? Onun gibi bir adam bir kadına bakabilir. İyi bir işi, büyük bir evi var, duyarlı biri ki bu da iyi bir baba olmasını sağlıyor. İnsanı güvende hissettiriyor, değil mi? Şu an ihtiyacın olan bu. Ama ben ne verebilirim? Külüstür bir Ford Focus ve sezonluk Leeds United biletinden başka güvenliğini sağlayabileceğim neyim var?” “Ben yeter, lütfen yeter,” diye yalvardı Katy. “Her şeyi yanlış anlamışsın, gerçekten.” “Hayır Katy,” dedi Ben sonunda ona bakarak. “Sanırım ilk kez hiçbir şeyi yanlış anlamadım. Yaşadıklarımızı düşününce ne kadar aptal olduğumu gördüm. Haddim olmadan kendimi seninle aynı klasmanda gördüm ama günün birinde Matthew gibi senin seviyende bir adam karşına çıkacaktır. Ve onunla yalnızca bir kez yatmış olsan bile dışarıda seni hak edecek ve seninle benden daha iyi şekilde ilgilenecek milyonlarca başka Matthew var.” Ben’in sesi kısıldı ve yanağına akan gözyaşı dam lasını gizlemek için arkasına döndü. Katy, “İyi ama dışarıda milyonlarca Ben yok ki. Kimse bana senin hissettirdiklerini hissettirmeyecek,” diye hıçkırarak ağlamaya başladı. Ben yanıt vermeden önce bitkin bir halde gözlerini sildi. “Nasıl yani?”diye sordu. “Şey.. dedi Katy ufacık da olsa bir ümit kırıntısı hissederek. Çaresizce doğru kelimeleri arıyordu ama 238 Tracy Bloom nereden başlayacağını bilemiyordu. “Sen diğer bütün erkeklerden farklısın. Beni güldürüyorsun ve...” “O kadar... Ve bu hiç yeterli değil ” dedi Ben zalimce. “Hayır, dinle biraz. Ondan fazlası var. Nasıl anlatsam? Beni kendimin en büyük kâbusu olmaktan sen kurtardın. Tanrım, bu konuda çok beceriksizim...” dedi çaresizce kollarını savurdu. “İşyerinde tuvalet temizleyicisini nasıl tarif edeceğimizle ilgili tartıştığımızı sana söylediğimde boku temizler diyebilirsiniz, diye bir öneri getirmen gibi aynı.” “Şey, öyle zaten.” “Kesinlikle. Ama bunu ancak sen dile getirebilirsin.” “Neyi? Tuvalet temizleyicisinin boku temizlediğini mi? Evet, bununla nasıl gurur duydum bilemezsin. Böylesi bilgece sözlerle Nobel Ödülü ne bile adaylığımı koyabilirim.” “Hayır Ben, sana açıklamaya çalışıyorum,” dedi Katy ayağa kalkıp Benin elini tutarak. “Ben de çok düşündüm ve birbirimizden bu kadar farklı olduğumuz için bu ilişkinin doğru olduğuna karar verdim. Kendim gibi birini istemiyorum çünkü o zaman şehir dışında yaşayıp saksı asmaya meraklı şu korkunç orta sınıf ev kadınlarından biri olur çıkarım.” Benin kafası karışmıştı. “Ama, ama...” diye kekeledi. “Ama sen benden çok daha iyisin,” dedi sonunda derin derin iç geçirerek. 239 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Hayır, bu doğru değil,” dedi Katy ve elini nazikçe kaldırıp Benin yanağını okşarken ıslak gözyaşlarını parmak uçlarında hissetti. “Sen...” dedi usulca. “Tanıdığım en komik, en iyi, en sadık, en harika adamsın ve benimle birlikte olduğun için ben de dünyanın en şanslı kadınıyım.” Ben bütünüyle şaşkın bir ifadeyle ona baktı. Kipriklerinin ucuna kadar gelen gözyaşlarını engellemek için gözlerini hızlı hızlı kırpıştırıyordu. Katy nin rol yaptığına dair bir işaret olup olmadı­ ğını görmek için dikkatle ona bakıp, “Gerçekten mi?” diye sordu. “Gerçekten,” diye yanıtladı Katy ve kendinden emin bir ifadeyle başını sallayıp Beni ikna etmek için vücudunun her parçasını sıktı. “Sanırım bunu tekrar etmen gerekiyor,” dedi Ben alçak sesle. “Sen tanıdığım en komik, en iyi, en sadık, en harika insansın ve seninle birlikte olduğum için ben de dünyanın en şanslı kadınıyım,” diye tekrarladı tek nefeste. Benin dudaklarının kenarında hafif bir tebessüm belirdi. İşe yarıyor olmalıydı. Son birkaç gündür o puslu düşüncelerin arasında Beni bir gelecekleri olduğuna ikna edebilecek başka neler düşündüğünü hatırlamaya çalıştı. “Ayrıca sen Matthew ya da onun gibi bir adamdan on kat daha değerlisin ve onunla yatmamın pişmanlığını hayatımın sonuna kadar hissedeceğim,” dedi Katy Bugüne dek 240 Tracy Bloom bundan daha doğru bir söz etmediğinin farkındaydı. “Ben, affedilmeyi hak etmediğimi biliyorum ama seni istiyorum. Her şeyden çok istiyorum çünkü artık sen karnımı okşamadan yaşayamam” Uzanıp Ben’in elini tuttu ve küçük bir öpücük kondurduktan sonra onu karnına götürdü. Ben, Katy’nin gözlerinin derinliklerine bir kez daha baktıktan sonra onun karnında kenetlenen ellerine baktı. Aniden öne atılıp Katy’yi kucakladı ve kontrolsüzce hıçkırıklara boğuldu. Katy ona elinden geldiğince sıkı sarılırken ağır ağır nefes alıp veriyordu. Daha önce hiç yaşamadığı bu duygusal taşkınlıkla bitkin düşmüştü ama geleceğini yeniden kazanmış olabileceği düşüncesiyle rahatlamıştı. O sırada Ben hiç haber bile vermeden geri çekilip eliyle burnunu sildi. “Ama Katy, ben iyi bir baba olacağımdan emin de­ ğilim,” dedi başını iki yana sallayarak. “Sen de bu riski göze alıp kendini böyle berbat birine bağlayamazsın.” Katy iç geçirdi. Ben’in iyi bir baba olamayacağına dair kaygılarını giderecek kadar enerjisi kaldığından emin değildi. Ama konuşmanın sonuna yaklaştıklarını hissederek devam etti. “Harika bir baba olacağından eminim. Bebeğin senden olmadığına dair ufacık bir ihtimali kabullenmek de senin için çok zor, biliyorum. Ama bunun bir önemi yok. Bana göre bu bebeğin babası sensin. O kadar:’ 241 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Ben biri onu yumruklamış gibi geriye doğru tö­ kezledi. “Ne? Ne demek istiyorsun? Bu bebek benden olmayabilir mi? Sen neden bahsediyorsun?” diye sordu Ben şaşkınlıktan ardına kadar açılan gözlerle. “Ne... yani sen... Aman Tanrım,” dedi Katy başını ellerinin arasına gömerek. “Ne demek istiyorsun Katy?” Katy öne arkaya doğru sallanırken başını kaldı- ramıyordu. Ben eğilip Katy nin ellerini sertçe yüzünden çekti. “Ne demek istiyorsun?” diye sordu tekrar. Bu kez neredeyse bağırmıştı. “Tahmin ettiğini sandım. Ah Ben, çok üzgünüm.” “Ne için Katy? Ne demek istediğini anlat bana. Hemen)” diye haykırdı. Katy büyük bir çaba harcayarak açıklamaya çalıştı. “Matthew’la bir kez yattım, inan bana. Ama hamile kalmam o döneme denk geliyor. O yüzden bebeğin babası küçük bir ihtimal de olsa Matthew olabilir. Ama Ben, bu gerçekten çok küçük bir ihtimal,” dedi yalvarırcasına Ben e bakarak. “O dönemde seninle çok sık seks yaptığımız için bebeğin senden olma ihtimali daha yüksek. Öyle olmalı Ben. Bu bebek senin, inan bana.” Katy, Beni omuzlarından kavrayıp onu kendine getirmeye çalışıyormuş gibi sarstı. 242 Tracy Bloom Ben ondan iyice uzaklaşarak, “Ama anlamıyorum.. dedi. “Bunu başından beri biliyor muydun yani?” “Şey, şüpheleniyordum. Ama dediğim gibi o kadar küçük bir ihtimal ki...” “Nasıl yani... Bana söylemeye gerek duymadın mı? Matthew’la bu konuyu konuştun mu?” “Şey, evet ama o da bundan şüphelendiği için konuş­ tum. Ve bu ihtimal çok küçük olduğu için bu konuyu unutmanın daha iyi olacağına karar verdik.” “Onunla ne zaman konuştun?” “Çok önce, hatırlamıyorum.” Ben öfkeyle, “Ne zaman Katy?” diye sordu. Katy ise bocalayarak, “Şey, gerçekten hatırlamıyorum,” dedi. “O ilk doğum öncesi dersinden sonra olabilir. Okul buluşmasından sonra onu bir daha görmem sanmıştım ama derste karşılaşınca onunla konuşmak zorunda kaldım.” “Yani onunla haftalardır bu konuyu konuşurken bebeğin benden olduğunu düşünmeme de izin verdin.” “Ben lütfen, o kadar abartma. Doğru olanı yapmaya çalışıyordum, inan bana. Seni bile bile kandırmadım.” “Ne? Aslında benim bebeğim olmayabileceğini bildiğin halde en başından beri benimmiş gibi düşünmeme izin vererek mi? Sence bunu bilmeye hakkım yok muydu? Matthew’un bilmeye hakkı olduğunu dü­ şünmüşsün ama.” 243 Sah (hinleri Kimse Seks Yapmaz “Hayır, öyle değil. Matthew a söylemek benim tercihim değildi. O tahmin etti ve her şeyi mahvetmesini engellemek için onunla konuşmak zorunda kaldım. Bir hiç uğruna her şeyi altüst etmesine izin veremezdim. Lütfen dinle Ben,” diye yalvardı Katy. “Bu bebeğin babası sensin.” Ben sessizce pencereden uzaklara bakıyordu. Katy yine yanlış bir şey söyleme korkusuyla konuşmaya cesaret edemiyordu. Bir mucize olsun diye içinden dua etmeye başladı. Sonunda Ben son sözünü söyledi. “O ihtimalin küçük olması önemli değil Katy. Yine de öyle bir ihtimal var ve ben bunu nasıl kabullenirim bilmiyorum. Ama kesin olan bir şey var ki o da bana yalan söylediğin. Yalnızca bebek konusunda değil, Matthew konusunda da. Sen benim tanıdığım gibi biri değilmişsin Katy. Üstelik bunca zamandır senin için yeterince iyi olmadığımı düşündüm durdum.” Gözyaşları şimdi neredeyse Katy ninkiler kadar hızla yanaklarına iniyordu. “Tabii ki benim için yeterince iyisin, elbette öylesin Ben. Ve haklısın, ben senin için yeterince iyi değilim. Yaptığım şey korkunçtu ama doğru olanı yapmaya çalışıyordum. Sana acı vermek istemedim.” “Ama verdin.” Ben dönüp odadan çıktı. “Gitme. Lütfen gitme Ben,” dedi Katy onun peşinden giderek. “Sana ihtiyacım var. Bunun altından tek başıma kalkamam. Ben, lütfen! Lütfen beni bırakma.” 244 Tracy Bloom Ben çaresizce arkasına döndüğünde o genç yüzünde aniden beliren çizgiler yüzünden neredeyse tanınmaz olmuştu. Bir süre Katy’ye baktı ve tekrar dönüp kapıdan çıktı. Katy yere kapanıp daha önce hiç ağlamadığı kadar ağladı. Tam da hâlâ sesi kısık olan ölü yengeçler, gecenin bir yarısı Alaska’daki bir iskeleye boşaltılırken. 245 18 Saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Başını kaldırdığında yengeçlerin gittiğini gördü. Büyük ihtimalle o haşin Alaskalılar karınlarını çoktan deşmişti. Katy de iç organları vücudundan çıkarılmış gibi hissediyordu. Bu normal bir ağlama değildi. Sağanak halinde gelen şiddetli hıçkırıklardı. Onu boğmakla ve sağır etmekle tehdit eden şiddetli bir kasırgaya benziyorlardı. Tam fırtınanın üstesinden geldiğini düşünürken yenisi geliyor, merhametsizce onu yere seriyordu. Katy hâlâ Benin onu bıraktığı yerde yatıyor, kalkmak için bir çaba harcayamıyordu. Ceplerine tıkıştırdığı kâğıt mendiller daha önceki toparlanma girişiminde sırılsıklam olduğu için şimdi elleri ve kolları gözyaş- larıyla ıslanmıştı. 247 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Sonunda yardıma ihtiyacı olduğunu fark etti. Dışarı­ dan bir yardım almadan bu halinden kurtulamayacaktı. Elleriyle dizlerinin üstünde durup salonun karşı köşesindeki masada duran telefona doğru ilerlemeye çalıştı. Telefonun yanma ulaştığında ise maratona katılmış gibi duvarın dibine yığıldı ve nefesini düzenlemek için bir süre öylece oturdu. Derin bir nefes alıp DanieFın cep telefonunu aramak üzere telefonu eline aldı. Tabii ki hemen telesekretere bağlandı. Katy tekrar çöktü ve Daniel’ın mesajını dinlerken konuşabilecek kadar enerji toplamaya çalıştı. “Merhaba dostlar. Şu an ya önemli bir işim var ya da sizinle konuşmak istemediğim için telefonumu açmıyorum. Her neyse, bana bir mesaj bırakırsanız yaratıcılık dehası seçildiğim reklam dalındaki ödüllerimi topladıktan sonra belki sizi arayabilirim.” Katy burnunu çekerek, “Daniel telefonu aç lütfen. Lütfen aç,” dedi. Sonunda telesekreterle konuştuğunu, Daniel’ın şu an onu duyamayacağını fark etti. “Daniel beni hemen ara. Ben her şeyi öğrendi ve gitti, hem de sonsuza dek. Şimdi ne yapacağım? Lütfen işini bırak ve beni ara. Daniel, sana ihtiyacım var.” Katy telefonu yerine bırakırken bebeğin attığı şiddetli tekmeyle irkildi. Karnına baktığında ayağa benzer bir şeyin gün ışığına çıkmasını sağlayacak bir delik 248 Tracy Bloom bulma hevesiyle çaresizce Katy nin karnını tekmelediğini fark etti. Karnında gezinen o minik çıkıntı, gerçek bir bebeğe dönüşüyordu. Gerçekten de bu bebeği tek başıma büyüteceğim... Gözyaşları tekrar akmaya başladı ama bu kez sağanak halinde değil, hiç dinmeyecekmiş hissi uyandıran bir çiselemeye benzer şekilde akıyordu. Katy bekâr bir anne olarak nasıl bir hayatı olaca­ ğını çaresizce düşünürken gözyaşları akmaya devam ediyordu. Nihayet telefon çaldığında Katy hemen yanıt verdi. “Ne yapacağım şimdi? Ben gitti. Sonsuza dek gitti,” dedi Daniel’ın alo demesine bile fırsat vermeden. “Buraya geldi, başta iyiydi. Sonra tam bir aptal gibi bebeğin ondan olmayabileceği ihtimalinin de farkında olduğunu sandım. Ama bu ihtimal onun aklına gelmemiş. Sonra açıklama yapmam için bana bağırınca ben de ona her şeyi anlattım. Bağırmayı kesse de hiçbir şey söylemedi. Hem de hiç. Hüzünlü bir ifadeyle öylece bana baktı. Daha önce hiç bu kadar üzüldüğünü görmemiştim. Sonra onu hak etmediğimi, yalanlarla baş edemeyeceğini söyledi ki haklı. Elbette haklı. Çok aptalca davrandım. Şimdi ne yapacağım? Bu yaptıklarımın hesabını bebeğe nasıl veririm? Benim yüzümden bir babası olmadığını, her şeyi mahvettiğimi, daha doğmadan onun hayatını da mahvettiğimi nasıl anlatırım?” 249 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Hemen geliyorum.” Ve bu ses Matthew a aitti. Katy telefonu elinden daha bırakmadan hat kesildi. Telefon sertçe ahşap zemine düştü ve yumuşak bir mı­ rıltıyı andıran sinyal sesi arayan kişinin çoktan harekete geçtiğini gösteriyordu. Matthew un sesinin yaşattığı şok Katy’yi iyice sersemletmişti. Otomatik pilota geçmiş gibi telefonu alıp son aranan numarayı aramak için 147 l’i çevirdi. Telefon doğruca telesekretere bağlandı. “Merhaba, Matthew Chesterman i aradınız. Şu an telefona yanıt veremiyorum ama adınızı ve numaranızı söylerseniz en kısa zamanda sizi ararım. Lütfen bip sesinden sonra mesajınızı bırakın. Teşekkürler.” “Aç telefonu,” diye mırıldandı Katy. Bu kez de Matthew onu duymuyordu. Sonra bip sesi duyuldu. “Arayanın Daniel olduğunu sandım. Buraya gelmen iyi bir fikir değil. Lütfen benden uzak dur Matthew.” Katy telefonu yerine bırakıp tekrar salona geçti ve kendini kanepenin üzerine bıraktı. Discovery Channel şimdi yengeçlerden başka bir konuya geçmiş, yaban geyiklerinin ücra bir köşede çiftleşmesini gösteriyordu. Ses olmadan bu ritüel bir hayli keyifsiz görünüyordu. Katy erkek geyiğin işini bitirip dişisinin üstünden inmesini, silkelenip diğer dişileri inceledikten sonra kayıtsızca bir sonraki hedefine doğru ilerleyişini izledi. 250 Tracy Bloom Bildiğin erkek işte, diye düşündü ve ardından kendisinin de aynen bu bağımsız erkek geyik gibi davrandığını fark etti. O da sonuçlarını düşünmeden korkusuzca bir erkekten diğerine koşmamış mıydı? Sonra görüntü değişti. Şimdi erkek geyik hızla ormana doğru koşuyordu. Ekran karardı, ardından ona doğru nişan alan iki avcı ve yerde serilen geyiğin görüntüsü geldi. Ben de böyle vurulmayı hak ediyorum, diye dü­ şündü Katy. Bebek şiddetli bir tekme daha attı. “Aman Tanrım, karnımda bir bebek var, hem de gerçek bir bebek,” diye haykırdı. “Huzur içinde vurulmayı beklemem bile mümkün değil!” Bebek bir tekme daha attı. “Tamam, tamam. Bu kadarı yeter.” Katy koltuktan fırlayıp bebek odasına giderek henüz parçaları birleştirilmemiş beşiği ve bebek kıyafetleriyle dolu el değmemiş poşetleri inceledi. En yakınındaki poşete uzanıp içindekileri yere döktü ve diz çöküp hayatı buna bağlıymış gibi şeffaf kâğıtlarla ambalajları yırttı. Ambalajları bir köşeye, içinden çıkanlarıysa diğer köşeye attı ve kıyafetleri ambalajdan çıkarmakta her zorlandığında çığlığı bastı. Plastik poşetleri boşaltma işini bitirdiğinde terlemişti. Ben’in, beşiğin parçalarını birleştirmek için odada bıraktığı tornavida gözüne ilişti. Onu aldı ve 251 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz parçaları, doğru yere yerleştirip yerleştirmediğini bilmeden tahta parçasına takmaya başladı. Çok geçmeden ortaya cücelere göre, âdeta Kızılderili çadırını andıran bir beşik çıktı. Katy artık hızlı hızlı solumaya başlamıştı ama durmaya ya da yavaşlamaya cesareti yoktu. Aksi takdirde zihni o sanatsal eserinden çok daha yıkıcı bir şeye doğru kayabilirdi. Son vidayı da kullandıktan sonra tornavidayı odanın diğer köşesine fırlatıp ayağa kalktı. Diğer köşeye yürüdü ve bir kucak dolusu tulumu, yeleği, çarşaflarla örtüleri alıp ayağı kumaşlara takıldıkça tökezleyerek mutfağa geçti. Tam hole çıkmıştı ki kapı zili çaldı. O çılgın halinde Matthevv un aradığını unutmuş, hayretle kimin gelmiş olabileceğini merak etmişti. Bir an gelenin Ben olabileceğini düşünerek kalbi hızla atmaya başladı ama sonra olanları yanlışlıkla Matthew a anlattığını hatırlayıp onun da mesajını dinlememiş olduğunu anladı. Koridordan geçip başını elindeki kıyafetlere gömdü. Omuzlarının titrediğini hissederken içini yeni bir ümitsizlik dalgası sardı. Matthevv kapının diğer tarafından, “İçeri girmeme izin ver Katy, lütfen. Seninle ilgilenmek istiyorum, yalnızca bir dakika. İyi olduğunu görmeme izin ver,” diye seslendi. Sesi öyle nazik ve yatıştırıcıydı ki Katy rahatlayıp kapıya yöneldi ve kolları dolu olmasına rağmen kapıyı açmaya çalıştı. 252 Tracy Bloom Mattlıevv kapı açılır açılmaz onu karşılayan kıyafetlere baktı. “Neredesin?” diye sordu. Katy şiş ve kızarık yüzünü kıyafetlerin arkasına gizlemeye çalışarak hıçkırıklarının arasından, “Buradayım ,” dedi. “Bak, istersen elindekileri yere bırakalım. Gidip oturalım ve bana olanları anlat.” “Hayır,” dedi Katy ve başını kıyafetlerin arkasından çıkardı. “Bunları makineye atmalıyım. Yere bırakamam. Hemen yıkanmaları gerekiyor. Bebek her an gelebilir.” Katy kıyafetleri Matthew un elinden alıp mutfağa yöneldi. “Sancıların başlamadı, değil mi?” diye sordu Matthew. Katy kapıda durup ona döndü. “Saçmalama. Başlasa burada kalır mıydım sence? Bu kıyafetlerin hemen yıkanması gerekiyor, zaman kaybetmeden. Hazır olmalıyım çünkü artık bana yardım edecek kimse olmayacak.” Matthevv çamaşırları bir kerede makineye sığdırmaya çalışan Katy nin peşinden mutfağa girdi. Birkaç bebek tulumunu Katy nin elinden almaya çalışıp nazikçe, “Neden yardım etmeme izin vermiyorsun?” diye sordu. “Hayır, ben yaparım. Kendim yapmalıyım. Ben gitti. Yapayalnızım. Her şeyi tek başıma halletmeyi öğrenmeliyim artık.” 253 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy eline geçen her şeyi çılgınca makineye tıkış­ tırmaya çalışıyordu. Tam hallediyordu ki örtülerden biri makineye girmekte direndi. Katy da kumaşı iteleyip durdu ama işe yaramadı. “Şunu bıraksana artık Matthew, yardım etmiyorsun,” diye haykırdı ama başını kaldırdığında Matthew’un birkaç metre ötede, duvara yaslanmış, sabırla işini bitirmesini beklediğini gördü. Sonra örtünün kenarına baktı ve onu şiddetle makineye sıkıştırmaya çalışınca neredeyse dengesini kaybedip düşecek gibi oldu. Matthevv, “Katy, üzerindeki elbiseyi makineye atmaya çalışıyorsun,” dedi ve onun yanma diz çöküp sırtını sıvazlamaya başladı. “Lütfen otur ve biraz sakinleş, olur mu?” “Beni işimden alıkoyma,” diye haykırdı Katy. “Bunun için vaktim olmadığını sana söyledim. Hiçbir şey hazır değil ve hepsini tek başıma yapmam gerekiyor.” Katy aniden Matthew’a dehşet dolu gözlerle baktı. “Aman Tanrım, aman Tanrım, hastane çantamı bile hazırlamadım. Yapmam gereken ilk iş buydu!” Katy ayağa kalkıp çamaşırların makineden geri çıkmasını umursamadan bebek odasının yolunu tuttu. Matthew da peşinden gidip Katy’nin küçük valizini dolabın en üst rafindan almaya çalışmasını izledi. O sırada hâlâ odanın ortasında duran şeyi gördü. Onun ne olduğunu sormak istediyse de vazgeçti. Katy’nin arkasından valize uzandı. 254 Tracy Bloom “Teşekkürler,” deyip ofladı Katy. “En kısa zamanda her şeyi daha alçak bir yere taşımalıyım ki başkasına gerek duymayayım.” Katy tekrar odadan çıkıp bu kez banyoya yöneldi. Matthew, Katy bu hezeyandan kurtulana kadar gidip oturma odasında beklemeyi düşündü ama bir şeyin yere düştüğünü duyunca peşinden ayrılmamaya karar verdi. “Tamam, tamam, git sen. Beni yalnız bırak. Banyo köpüğü düşüp parçalandı o kadar. Sonra temizlerim. Lütfen git Matthew.” Katy sahip olduğu bütün parfüm şişelerini hastane çantasına atıyordu. Matthew etrafına bakınırken aylar önce okul buluşmasının olduğu o gece bu banyoda hissettiklerini derin bir acıyla hatırladı. Katy’nin o sakin sığınağına izinsiz girmişti sanki. Egzotik bir havası vardı, tıpkı özgür bir adam gibi davrandığı o uğursuz gece Katy’nin ona hissettirdiği gibi. Bu banyoya tekrar geldiğinde şişeleri etrafa fırlatıp duran çılgın bir kadınla karşılaşacağını kim bilebilirdi ki? Katy onun yanından hızla geçti. Şimdi ne yapacağını bilemeyen Matthew da kederli bir halde onun peşinden yatak odasına geçti. Katy çekmecelere eliıvi sokup bulduğu her şeyi yere atıyordu. “Almadım değil mi? Tanrım, ben pisliğin tekiyim. Almam gereken bir şey vardı ve onu da almadım. Şimdi gitmeliyim. Dükkânlar kapanmadan, çok geç olmadan gitmeliyim ” 255 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy dolabı açıp çizmelerini çıkardı ve yatağa oturup onları giymeye çalıştı. Ama üzerinde hâlâ pijamaları vardı. Üstelik dokuz aylık karnıyla çizmenin bağcıklarına uzanması da mümkün değildi. Matthevv, Katy nin önünde diz çöküp nazikçe başını kaldırdı ve müm kün olduğunca sakin bir ses tonuyla, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. “Gidip doğumda giyeceğim bir gecelik almalıyım. Ön kısmında da düğmeleri olmalı çünkü Joan derste Öyle demişti çünkü bu sayede hiçbir şey çıkarmadan bebeği tenine yaslayabilirmişsin ve bebeği teninle temas ettirmelisin çünkü aranızda bir bağ kurulmasını sağlarsın ki benim onunla aramda hemen bağ kurmam gerekiyor çünkü ben o bağı kurmazsam kim kuracak? Çünkü ona tek başıma bakacağım. Yalnızca ben.” Gözyaşları yeniden akmaya başladı ve hıçkırıklar vücudunu sarsarken kendini Matthevv'un kollarına bıraktı. Yatağın kenarına oturdular ve Matthevv ona sarılırken Katy de başını onun ütülü, monogramlı mendiline gömdü. Yarım saat kadar hiç konuşmadılar, Katy iyice yorgun düşene kadar. Matthevvun sırılsıklam olmuş m endilini kucağında büküp sık sık burnunu çekerken M atthew da onun sırtını sıvazladı. M atthevv, Katy nin gözyaşlarının tamamen dindiğine karar verince, “Neler olduğunu anlatmak ister misin?” diye sordu. Katy anlatmayı denediyse de bir çaresizlik 256 Tracy Bloom dalgası daha onu esir almış, konuşmasını engellemişti. O an kendini yatağa bırakıp yastıkları yumrukladı. “Ben pisliğin tekiyim, tam bir pislik,” dedi boğuk bir sesle. “Ne yaptım böyle? Hiç kimseyi hak etmiyorum, her şeyi berbat ettim,” dedi ve sonunda kafasını kaldırdı. “Seni terk edip gitti mi?” diye sordu Matthew. “Evet, tabii ki terk etti. Sen olsan terk etmez miydin? Her şeyi biliyor Matthew. Senin de bu bebeğin babası olabileceğini biliyor. Neden ona yattığımızı söyledin?” dedi öfkeyle. “Neden Matthew? Bilmesi gerektiğini şimdi anlıyorum. Bunu anlamamı sağladı ama ona ben söylemeliydim, sen değil. Ona söylemeye ne hakkın vardı? Seni piç kurusu. Hayvanın tekisin!” Katy bu kez Matthew un göğsünü tüm gücüyle yumruklamaya başlamıştı. Ta ki Matthew onu bileklerinden kavramayı başarana kadar. “Özür dilerim, gerçekten özür dilerim. Sarhoştum ve herkesin önünde bana çocuk muamelesi yaparak artık votka içmememi söyleyen Alisona da kızmıştım. Sonra Ben tuvalete geldi ve bana sataşıp çok sıkıcı bir adam olduğum için senin bana dönüp bakmayacağını söyledi ve... ben de kendimi tutamadım. Ona işin doğrusunu anlatıp haddini bildirmek istedim. Nasıl da aptalca davranmışım. Affedersin Katy. Gerçekten.” Katy gevşeyip başını elleriyle kavradı. 257 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Biliyor musun, aslında çok da önemi yok. Zaten bir şekilde anlayacaktı. Böyle bir sırrı gizleyeceğimi nasıl düşündüm bilmiyorum. Kendi kazdığım kuyuya kendim düştüm. Bu benim sorunum.” Matthew, “Hayır, bu yalnızca senin sorunun değil, benim de sorunum,” dedi ve Katy ye sarılıp diğer eliyle de onun elini tuttu. “Bu işi ikimiz birlikte başlattık ve tek başına mücadele etmeyeceksin. Bir çözüm bulacağım. Seninle ilgileneceğim Katy. Yıllar önce seni yüzüstü bıraktım ama aynı şeyi tekrar yapmayacağım. Bir yolu olmalı. Bunu tek başına yapmayacaksın.” Katy şimdi Matthew a bakarken gözyaşları sessizce akıp gidiyordu. “Ama senin bir karın var ve yakında ikizleriniz doğacak.” “Onları ben düşünürüm. Karnındaki bebek benim olabilir Katy. Bundan kaçacak değilim. Beni uzak tutamazsın. Size bakacağım, söz veriyorum.” Matthew eğilip Katy nin sıcak ve ıslak yanağına bir öpücük kondurduğunda Katy nin sessiz gözyaşlarının hızlandığını hissetti ve ürktü. Katy duygularını kontrol edemediği için, “Affedersin,” dedi. “Hayır, sen beni affet,” dedi Matthew tekrar eğilerek ve bu kez dudaklarını sıkıca Katy nin dudaklarına bastırdı. Katy başta dirense de M atthewun güven veren sıcak dudaklarına kendini teslim etti. Matthew onun 258 Tracy Bloom sırtını sıvazlamaya devam ederken Katy iyice uyuşup uykusunun geldiğini hissetti. Sonra ansızın Benin yüzü gözünün önüne geldi ve elektrik çarpmış gibi geri çekildi. “Dur! Hemen dur! Çık dışarı! Ne yapıyorum ben? Aman Tanrım, bugün her şeyi yeterince berbat etmedim mi zaten?” Katy yerinden fırlayıp odadan çıktı ve Matthew’a gitmesi için bağırdı. Matthew koridora çıktığında Katy dış kapıyı çoktan açmıştı. “Git. Hemen git. Beni yalnız bırak.” “Katy, lütfen, yalnızca...” “Hemen git!” diye bağırdı Katy. “Ama Katy...” Katy bu kez, “Hemen!” diye çığlık attı. 259 19 Katy bir gözünü yarı açtığında kendini, sesi kısık televizyondan yansıyan ışık hariç, karanlıkla kuşatılmış kanepede buldu. Herkes nereye gitmişti? Ortalık neden bu kadar sessizdi ve neden bu kadar karanlıktı? Uyumadan önce bu kadar sessiz olmadığından emindi. Sonra o şey oldu. Zihninden herhangi bir uyarı gitmediği halde bütün vücudu kendiliğinden kasılmaya başladı. O gerginlik, biraz sinir bozucu olmakla birlikte karnının içinden biri onu kamçılıyormuş gibi iyice bitkin düşmesine sebep oluyordu. Kamçı darbeleri birkaç saniye boyunca karnının içinde gezinmiş, sonra bir anda kaybolmuştu. Katy karnını tutup, “Lanet olsun, bu da neydi böyle?” diye haykırırken hissettiği acı hızlı hızlı nefes alıp vermesine sebep oluyordu. Pijamasının sardığı şiş 261 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz karnını iyice gererken o gün yaşadıkları zihnine üşüştü ve doğum sancılarının başlamış olabileceğini düşündü. Nefesinin düzelmesini bekledikten sonra doğruldu ve televizyonu kapatıp kendini zifiri karanlığa teslim etti. Kanepenin yanındaki masa lambasına doğru tö­ kezleyerek giderken iyice bitkin düştüğünü hissetti. Doğum yapacak gücü kalmamıştı. Böyle bir günün ardından doğum yapamazdı. Belki de yalnızca bebek kımıldamıştı. Ya da şu yalancı kasılmalardan birini yaşamıştı. Önemsiz bir sancıydı. Sancının tekrar baş­ lamaması için sabit bir şekilde oturdu. Birkaç dakika sonra her şey normale dönmüş gibiydi. Banyo yapmalıyım, diye düşündü. Banyo yapıp uyumalıyım. Belki yarın her şey normale döner. Bugün kesinlikle en dibe kadar batmıştı. Katy biraz kımıldadı ama bunu yapar yapmaz kamçı darbeleri yeniden başlayarak iki büklüm olmasına ve yaşlı bir inek gibi çığlık atmasına sebep oldu. Hafifçe sallanmaya başlayarak acı dolu inlemelerinin arasında elinden geldiğince nefes almaya çalıştı. Sancı nihayet geçtiğinde şok olmuş bir halde tüm ağırlığıyla yere çöktü. “Şimdi olmaz. Lütfen şimdi olmasın. Şu an yapamam. Hazır değilim. Henüz kendimi buna hazırlamadım! Ulu Tanrım ... Yalnızca bir şey isteyeceğim zamanlar ya da çocukların ilahiler söyleyip beni ağlattıkları Noellerde seninle konuştuğumun farkındayım. Ama 262 Tracy Bloom bu kez gerçekten çok çaresiz durumdayım. Sana söz veriyorum, eğer şimdi bana yardım edersen her gün seninle konuşacağım ve şu yaşlı kadınların bağış toplamak için bıraktığı küçük zarfları çöpe atmak yerine parayla dolduracağım. Daha bir sürü iyi şey yapacağıma da söz veriyorum ama lütfen Tanrım, bana biraz zaman ver. Hiç değilse yarma kadar beklesin ama şimdi olmasın.” Bir sonraki sancı geldiğinde Katy diz üstü çökmüş, ellerini sıkıca birleştirip gözlerini kapatmıştı. “Demek bana ders vermek istiyorsun, öyle mi? Daha en başından kendimi böyle bir işin içine soktuğum için... Ama bil ki pişman olacaksın. Bana hiç seçme şansı bırakmadın!” Katy doğrulup koridora yürüdü ve telefonu alıp tuşları çevirdi. “Umarım iyi bir sebebin vardır da sana yanıt verebilmek için nasıl bir çaba harcadığımı bilemezsin.” Katy dişlerini sıkarak, “Daniel,” dedi. “Hemen buraya gel. Yakında bir çocuğun doğumuna tanık olacaksın. Doğum sancılarım başladı.” Sonra telefonu bırakıp ön kapının sürgüsünü açtı ve banyoya gitti. Aşağıda bir yerde yoğun bir akıntı olduğunun farkındaydı. Suyu mu gelmeye başlamıştı? Sancılar başladığında korkudan altına kaçırması normal miydi peki? Panik içinde Joan’ın derste söylediklerini hatırlamaya çalıştı. Tek hatırladığı, hastaneye gitmeden önce sancı aralığının iyice yakınlaşmasını beklemek gerektiğiydi. 263 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Başını ellerinin arasına alıp klozete oturdu ve sancı­ ları tekrar başlamadan önce kalkıp üstünü değiştirecek gücü kendinde bulmaya çalıştı. Tekrar yatak odasına gidip başka bir pijama giydi ve sancılar başlamadan yatağına girdi. Kırbaç darbeleri art arda gelirken biri kapıyı şiddetle çalmaya başladı. “Kapı açık,” diye bağırdı. Küçük bir sessizliğin ardından kapı bu kez daha şiddetli ve daha ısrarcı bir şekilde çalmaya başladı. “Katy benim, sıcak havlu ve tekila getirdim. Kapıyı aç,” dedi Daniel’ın sesi. “Kapı açık,” diye seslendi Katy daha yüksek bir sesle. Bir kez daha sessizlik oldu. Sonra kapı tekrar çaldı. “Katy, iyi misin?” “Tanrı aşkına, şu lanet kapıyı aç artık!” diye seslendi Katy. Katy o sırada komşusunun, merdiven boşluğunda Daniela, “Merhaba, yardımcı olabileceğim bir şey var mı?” diye sorduğunu duydu. “Evet, Katyye yardım etmeliyim. Doğum sancılarının başladığını söylemek için aradı ama şimdi kapıyı açmıyor. Hastaneye gitmiş olabilir mi?” “Hayır, bir süredir sessiz. Aslında gün boyunca adamlar gelip gitti. Tam bir curcunaydı, bağrışmalar, 264 Tracy Bloom çığlıklar dinmedi. Hatta bir ara Katy nin durumundan dolayı Davee kapısını çalmasını ve neler olduğunu sormasını söyledim. Ama lanet herif bir işe yaramaz ki... Dünya yıkılsa umurunda olmaz. Gidip bizim oturma odasının duvarına vurmamı ister misin? Orası onun yatak odasıyla bitişik ve duvarlar da kâğıt gibi. Bazı geceler televizyonun sesini sonuna kadar açmak zorunda kalıyoruz. Ne demek istediğimi anlamışsmdır.” “Öyle mi?” diye yanıtladı Daniel şaşkınlıkla. “Yakın zamanda bunu yapmak zorunda kaldınız mı peki?” O sırada kapı ardına kadar açıldı. “Kapı kilitli değildi seni beceriksiz ibne. Hemen içeri gir ve bir şeyler yap. İyi geceler Bayan Jenkins.” Daniel ürkek bir tavşan gibi daireye girdi ve kapı arkasından sertçe kapandı. “Beceriksiz ibne mi? Beceriksiz ibne ha? Katy normalde aşağılamaların hoşuma gider ama lütfen biraz yaratıcı ol. Klişe laflar kullanma.” Katy, Daniel’ın omuzlarına tutunmuş, günde kırk sigara içmesine rağmen merdivenleri koşarak tırmanan bir tiryaki gibi soluyordu. “Neden beyaz giydin?” diyebildi sonunda. “Doğum refakatçisi olarak mı? Şey, olayın medikal doğasını düşününce beyaz gerçekten de tek seçenek gibi görünüyor. Ama önümüzdeki hafta Alan ve Chrisin nikâh töreninde de giyeceğim için bebeğin onu pisletmemesine dikkat etmeliyiz.” 265 Katy gırtlaktan gelen alçak bir sesle homurdandı. “Bu gerçekten gerekli mi? Dün gece Steve’in doğum günü partisinde tanıştığım striptizciyle işimi yarım bı­ rakıp geldim. O yüzden kabalaşmasan iyi olur.” “Geliyor,” diye inledi Katy. “Evet ama sen engel oldun tatlım.” “Sen değil aptal, sancılar geliyor. Şimdi... başladı.” Katy inledi. Sonra küfretmeye başladı. Sonra daha fazla inledi. “Aman Tanrım, bu şey sana ne yapıyor böyle?” dedi Daniel dehşete kapılarak. “Lanet olsun Katy, sence bu normal mi? Aman Tanrım, bu işi benim yapmamam gerekirdi. Çocuk doğumuyla hiçbir ilgimin olmayacağı bir yaşam biçimini tercih etmiştim. Burada ne işim var benim?” “Bana yardım et,” dedi Katy zayıf bir sesle. “Yatağa gitmeme yardım et. Sonra da elimi falan tut.” “Yatağa mı? Çıldırdın mı sen? Hemen hastaneye gidiyoruz. Şu durumda seninle yalnız kalamam. Kendi güvenliğin için bıçaklı insanların yanında olmalısın.” “Hayır Daniel. Sancılar henüz yeterince sık gelmiyor. Biraz daha beklemeliyim. Hastaneyi ara ve sancıları­ mın başladığını, beş dakikada bir gelmeye başladığında onları tekrar arayacağımızı söyle.” “Tamam, tamam.” Daniel da artık Katy kadar sık nefes alıp vermeye başlamıştı. Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz 266 Tracy Bloom Katy nin kolunu tutup onu yatak odasına yönlendirdi. “Bir daha öyle yapma ama tamam mı? Çığlık atmaktan bahsediyorum,” diye rica etti Daniel. “Denerim,” dedi Katy, kendini yatağa bırakarak. “Hastanenin numarası yatağın yanında, şu kitabın önünde. Doğum ünitesine bağlatacaksın.” Daniel telefonu aldı ve Katy yi görmezse o korkunç sesleri bir daha çıkarmayacağını ümit ederek sırtını ona dönüp numarayı çevirdi. “Doğum ünitesini bağlayın. Biraz çabuk,” diye haykırdı. Katy, Daniel’ı doğum ünitesine bağlayan sinyal sesini belli belirsiz duyuyordu. “Açmıyorlar. Şimdi ne yapacağız? Hadi hemen oraya gidelim Katy, lütfen. Seni çabucak oraya götürebilirim.” “Doğum ünitesi,” dedi hattın diğer ucundan gelen bir kadın sesi. “Tanrım, oradasınız, değil mi? Şey, burada çığlık çığlığa bağıran bir kadın var. Ne yapmam gerektiğini söyleyin.” “Doğum sancıları mı başladı?” “Hayır, Timbuktuya gidecek de ondan aradım. Tabii ki sancıları başladı, yoksa neden sizi arayayım ki?” “Bakın, lütfen sakin olun. Korktuğunuzun farkındayım ama karınızın iyiliği için sakin olmalısınız. Sinirlenmenizin ona bir faydası yok.” 267 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “O benim karım değil,” dedi Daniel öfkeyle. “Affedersiniz bayım, kız arkadaşınıza ” “O benim kız arkadaşım da değil. Aklımı kaçırmadım. Şimdi lütfen bana ne yapacağımı söyleyin.” “Sancıları ne sıklıkta geliyor?” “Ben nereden bileyim? Buraya geldiğimde öyle fena çığlık atıyordu ki aklım başımdan gitti.” “Yirmi dakikada bir,” diye araya girdi Katy. “Yirmi dakikada bir geliyormuş. Yeterince sık, değil mi? Onu hemen getiriyorum.” “Bir saniye. Suyu geliyor mu diye sorun.” “Mukoza salgısına benzer bir şey,” diye mırıldandı Katy ve tekrar başlamak üzere olan sancıya karşı gardım aldı. Daniel eğildi ve ahizeyi Katy’nin ağzına dayadı. “Seni seviyorum Katy ama o kelimelerin bu dudaklardan çıkmasına imkân yok. Tekrar söyle.” Katy vücudundan çıkan akışkanları açıkladıktan sonra Daniel telefonu geri aldı. “Doğru yanıtı verdi, değil mi? Onu hemen arabaya bindiriyorum, tamam mı?” “Açıkçası şu an evinde, yani kendini en rahat hissettiği yerde olması en doğrusu. Henüz doğumun ilk aşamasında ve onu şimdi buraya getirirseniz büyük ihtimalle sizi tekrar eve yollarız. Bence şu anda doğru yerde ” 268 Tracy Bloom Katy tekrar inlemek için o anı seçti. Daniel da sancıların şiddetini göstermek için telefonu tekrar Katy nin ağzına dayadı. “Sizce bu doğru yerde bulunan bir kadının sesi mi? Bana kalırsa bir insanın olabileceği en yanlış yerde. Hiç normal değil.” “Bayım, emin olun çok normal. Arkadaşınızı orada tutup rahat ettirirseniz ve sakinleşmesini sağlarsanız ona yardım etmiş olursunuz. Sancılar beş dakikada bir gelmeye başladığında ya da suyu tam olarak geldiğinde bizi tekrar arayın.” Daniel telefona baktı ve sonra, “Lanet olsun,” diye bağırarak telefonu yere fırlattı. Sonra yatağın kenarına oturdu; hafifçe titremeye başlamıştı. “Bunu yapabilirim. Çok kolay. Hayatım boyunca birçok zorluğu aştım. Bunu da aşabilirim. Daniel, bu çok kolay bir iş...” dedi kendi kendine ve arka arkaya derin nefes alıp yüzünde kocaman, sabit bir tebessümle Katy ye döndü. “Bir kokteyl ister misin?” diye sordu aniden. “Hayır, ben hamileyim seni şapşal. îçki içemem.” “Ben içebilir miyim peki?” “Daniel, şu an söz konusu olan sen değilsin, benim. Doğumda bana eşlik etmen kendi ihtiyaçlarını unutup benim ihtiyaçlarımı yerine getirmen anlamına geliyor.” 269 Sah Cimleri Kimse Seks Yapmaz “Birkaç duble içince daha eğlenceli olduğumu söylersin ya hep. Biraz içersem seni eğlendirebilirim diye düşündüm." “Daniel, daha sonra beni hastaneye götüreceksin.” “Doğru diyorsun,” diye iç geçirdi Daniel. Katy vücudunu kımıldattı. “O kadar hızlı hareket etme. Sancıların tekrar başlayabilir.” “İyiyim, biraz sırtım ağrıdı.” Bir süre ikisi de duvara baktı. “Benimle konuşabilirsin. Doğum yapmak insanı sağır ve dilsiz yapmıyor” dedi Katy. “Affedersin. Nefesimi tutmuş, bir sonraki sancının gelmesini bekliyordum ” “Şimdilik kesildi sanırım.” “Evet, evet. Peki şimdi ne yapmamız gerekiyor?” diye sordu Daniel. “Sanırım bekleyeceğiz.” “Neyi?” “Tekrar başlamasını.” “Tamam, o halde oturup bekleyelim. Bunu yapabilirim. Sorun değil. Oturup rahatlamaya çalışırız.” Tekrar sessizliğe gömüldüler. “Tanrı aşkına,” diye tısladı Katy. “Mutfak dolabında bir konyak şişesi var. Bir yudum içsek ikimize de bir şey olmaz.” 270 Tracy Bloom “Doğru, çok doğru. Kan dolaşımına da iyi gelir. Hemen gelirim,” dedi Daniel ve hemen fırlayıp kalktı. Daniel döndü ve derin düşüncelere dalıp içkiden birer yudum aldılar. Sancılar şimdi tamamen durmuştu. “Peki, artık bana iki baba adayından biri yerine doğum refakatçisi olarak neden benim gibi beceriksiz birini çağırdığını söyleyecek misin?” Anlatacak gücü kalmadığını düşünen Katy, “Söylemek zorunda mıyım?” diye sordu. “Evet, bana bunları yaşattıktan sonra zorundasın elbette. Geçerli bir sebebim olduğunu görmeliyim.” Katy uzanıp Damel’ın elini tuttu ve sancıların ona biraz daha zaman vermesini ümit etti. “Ben le her şey bitti,” dedi ve ağır ağır nefes alıp verirken Daniel’ın elini biraz daha sıktı. Daniel canının yandığını belli etmemeye çalışarak, “Nasıl oldu?” diye sordu. “Her şeyi öğrendi. Sonsuza dek beni terk etti ve ben de bu yüzden kendimden nefret ediyorum.” Sonra Daniel’ın elini bıraktı ve yan yatıp sessizce akıttığı gözyaşlarını göstermemeye çalıştı. Daniel parmaklarına kan gidip uyuşmasını gidermek için elini kuvvetlice salladı. “Sonra da Matthevv geldi ve beni öptü,” diye mı­ rıldandı duyulmayacak kadar kısık bir sesle. 271 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Daniel yerinden fırlayıp yatağın etrafını dolaştı ve Katy nin yanına uzanıp yüzünü onun yüzüne yasladı. “Şaka yapıyorsun, değil mi?” “Hayır,” dedi Katy ve başını hafifçe sallarken gözyaşları burnunun ucundan damlamaya başladı. “Sen ne yaptın peki?” Daniel yaşanan olayın heyecanıyla yerinde duramıyordu. “Onu kovdum.” “Hadi ya!” dedi Daniel yum ruğunu havaya savurarak. “Hak ettiğin cezayı buldun, seni sürtük.” Katy yüzünü yastığına gömüp ağlamaya başladı. “Hayır, sana demedim! Sürtük olan sen değilsin, o!” dedi Daniel. Katy ona bakmayınca Daniel uzanıp onu kendine çekti. “Ben de sürtüğün tekiyim,” diye ağladı Daniel’ın om zuna yaslanarak. “Hayır Katy. Sürtük değilsin. Bir gecelik uğursuz bir seks deneyimi insanı sürtük yapmaz,” diye yanıtladı Daniel. “İnan bana, sürtükleri görür görmez tanırım ben.” Sonunda gözyaşları dindi ve Daniel hafif bir horultu duydu. Rahatça iç geçirip Katy yi sırtüstü yatırarak konyak şişesi ile bardağını alıp odadan çıktı. Mutfağa geçip vicdan azabı içinde kendine büyük bir kadeh içki doldurdu ve bir dikişte içip yenisini aldı. Bu kez kehribar rengi içkiyi ağır ağır içti ve düşün- 272 Tracy Bloom meye başladı. Yarım saat kadar sonra bir karara vardı. Hafifçe dengesini kaybederek de olsa ayağa kalktı ve evin içini sistematik bir şekilde araştırarak sonunda Katy’nin telefonunu oturma odasındaki sandalyenin altında buldu. Mutfağa dönüp kendini oraya kapattı ve Ben’in numarasını bulana kadar rehberdeki numaraları kaydırdı. Arama tuşuna basarken hızla çarpan kalbini rahatlatmaya çalıştı. “Sakin ol Daniel” dedi kendi kendine. “Ona çıkma teklif falan etmeyeceksin.” O sırada kendini ve futbol manyağı Beni bir çift olarak gözünde canlandırdı. Telefon defalarca çaldıktan sonra telesekretere bağlandı. Tacizkâr bir mesaj bırakıp Ben e beş dakika içinde aramazsa Leeds’te en çoksatan eşcinsel dergisinin gelecek sayısında onu “Kusursuz Partnerler e aday göstereceğini söyledi. Telefonun çalmasını beklerken oturduğu yerde parmaklarını tıkırdattı. Beş dakikanın sonunda telefonu tekrar alıp Katy’nin rehberini incelemeye başladı. “Ben’in annesi” ya da “Benin babası” gibi bir kayıt olup olmadığına baktı ama hiçbir şey bulamadı. Sonra biraz daha düşünüp çaresizce rehberi incelemeye devam ederken Katy’nin daha önce bir erkek veya kı? kardeşten bahsedip bahsetmediğini hatırlamaya çalıştı. Rehberin sonuna geldiğinde hiçbir şey bulamamıştı. 273 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz Bir şey kaçırmış olabileceğini ümit ederek tekrar listeyi incelerken bir isim gözüne ilişti. “Beyinsiz.” Ya Katy müşterilerden birinden nefret ediyordu ya da bu Bennı arkadaşlarından biriydi. Başparmağı arama tuşuna gitti. Risk almaya değer, diye düşünürken içkisinden bir yudum daha içti ve tuşa sertçe bastı. Birkaç defa çaldıktan sonra biri yanıt verdi. 20 Hattın diğer ucundan bir ses, “Bekle biraz, işiyorum,” dedi ve ardından metal pisuara akan idrarın o kolay tanınan şıkırtısı duyuldu. “Kusura bakmayın, kimsiniz?” “Daniel. Katy’nin arkadaşıyım. Ben tanır beni. Hemen onunla konuşmam gerekiyor. Yanında mı?” “Kim dedin?” “Adım Daniel. Katy ve Ben’i tanıyorum. Ben’le konuşmalıyım. Nerede olduğunu biliyor musun?” “Burada oturuyor. Beni neden aradın?” “Çünkü Ben’e ulaşamıyorum.” “Sana cep telefonu numarasını verebilirim. Ama yarın ara bence çünkü şu an çok aksi.” 275 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz ‘'Hayır, dur. Bak bu acil bir durum, hemen onunla konuşmalıyım. Kız arkadaşı doğum yapıyor.” Beyinsiz, “Ne? Bekle biraz,” dedikten sonra Daniel onun, “Kapa şu lanet olası çeneni. Ben’in sekreterliğini yapmaya çalışıyorum ama bu kibar adamın ne dediğini duyamıyorum,” dediğini duydu. “Tekrar söyler misin?” “Acilen Benle konuşmam gerektiğini söyledim. Katyyle ilgili.” “İsmini kodlar mısın?” “Bak, bunun bir önemi yok. Telefonu Ben e ver.” “Şey, verirdim ama şu an yas tutar gibi bir hali var. Bu sabah Katy’yle ilişkisi bittiği için durmadan içip yas tutuyor.” “Biliyorum ama yine de onunla konuşmalıyım, çok acil.” “Şey, denerim. Adın neydi?” “Daniel.” “Hey, Ben. Daniel diye bir adam seninle Katy hakkında konuşmak istiyor” Daniel birinin uzaktan, “O adi ibneye defolup gitmesini söyle,” dediğini duydu. “O adi ibneye defolup gitmesini söylememi istedi. Ama alınma dostum. Gerçekten ibne olduğunu düşünmüyor. Sinirli olduğu için öyle dedi.” 276 Tracy Bloom “Çok hoş. Ona Katy’nin sancılarının başladığını söyler misin?” “Katy doğuruyormuş “Katy kim? Umurumda bile değil ” Beyinsiz, Damda, “Duydun mu?” diye sordu. “Bak, Katy nin yaptığı yanlıştı ve kendini gerçekten çok kötü hissediyor. Ama şu an Ben in öfkesinden kurtulup Katy nin yanında olması gerekiyor.” “Bunu ona söylememi mi istiyorsun?” “Evet.” “Adam diyor ki öfkeni kurtlandırıp Katy nin yanma gitmeliymişsin.” "O aptal ibneye de ki palavraları bana sökmez.” “Sanırım onu duydun. Ama tekrar söylüyorum ibne lafından alınma; sinirlendiğinde herkese ibne der zaten.” “O zaten ibne, gerizekâlıdedi Ben arka taraftan. “Olamaz, gerçekten mi? Öyle misin?” diye sordu Beyinsiz. “Evet, ama şu an için bunun bir önemi yok, değil mi dostum?” “Ama ibne olmadığın halde biri sana aptal ibne diyorsa o zaman önemi oluyor, değil mi? Sen zaten ibneysen sorun yok demektir.” “Teşekkür ederim, sanırım haklısın. Her neyse, bak, bana yardım etmen gerekiyor. Beni buraya getirip doğumda Katy nin yanında olmasını sağlamalıyız. Katy 277 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz onu istiyor, istediğini biliyorum. Onu ikna etmeme yardım etmelisin. Doğumda Katy nin yanında olamazsa hayatının sonuna kadar vicdan azabı çekecek.” “Neden?” diye sordu Beyinsiz. “Çünkü... çünkü öyle. Çünkü ya o çocuk onunsa ve sırf sinirli olduğu için doğumunu göremezse?” “Evet ama ya onun değilse? Sabahtan beri bunu söyleyip duruyor çünkü. Ya onun değilse? Ya inleyip duran bir kadının yanında yok yere saatler harcadıktan sonra başkasının çocuğunun doğumuna tanıklık etmiş olursa? Dostum, kusura bakma ama ben asla böyle bir şey yapamazdım. Sen yapar miydin?” “Ama, ama, ama o bebek onun olabilir,” dedi Daniel. Artık sabrının sınırına gelmişti. Bu kez doğrudan şişeyi kafasına dikip bir yudum daha içti. Hadi ama Daniel, dedi kendi kendine. Bunu her zaman yapıyorsun. Senin işin bu. İnsanlara fikir, dü­ şünce, görsel satıyorsun. Onları bir kreatif direktörün her zaman haklı olduğuna ikna etmelisin. Her gün yaptığın iş bu. Hadi, düşün... “Bak Beyinsiz. O minik, çaresiz, pembe varlığın dünyaya geldiğini ve gözleriyle babasını aradığını dü­ şünmesini söyle. Onu kucaklayacak kimse olmadığı için çaresizce ağlıyor.” “Bunu ona söylememi mi istiyorsun?” “Hadi söyle, yapabilirsin.” 278 Tracy Bloom “Tamam, diyor ki bebek küçük ve pembe olacakmış ve babasını isteyecekmiş ama sen orada olmayacakmışsın” “O halde lanet olası diğer babayı arasın.” Beyinsiz, Daniela, “Sanırım bunu söylemek pek iyi olmadı,” dedi. “Tamam, sabırlı ol ve dinle. Ona melekler gibi şarkı söyleyip kelebek gibi dans eden ve gözünden yaş getirecek kadar onu gururlandıran küçük bir kız çocuğu hayal etmesini söyle. Böyle masum bir şeye yüz çevirebilir mi?” “Bunu ona söylememi gerçekten istiyor musun?” “Evet, hadi söyle ama bu kez biraz duygusallık kat, olur mu?” “Duygusallık mı? Ne yani, ağlayayım mı?” “Yapabilirsen ağla tabii.” “Gerçekten, kim bu adam?” dedi Beyinsiz, Ben’e. “Her neyse, diyor ki o küçük kız melek ve kelebeğe benzediği için onunla gurur duyacakmışsın.” “Bak, deniyorum dostum ama onu ikna edemiyorsun. Sen Beni gördün mü hiç? Melekler ya da kelebekler onu etkilemez. Belki seni etkiliyordur ama Ben i etkilemez.” “Tamam, tamam haklısın. Onu etkilemez. Karşımda kimin olduğunu unutmuşum. îkna etmek için sürekli hatırlatmak gerek. Esas elementleri unutuyorum.” 279 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Bak dostum, eminim iyi niyetli birisin ama bunun bir faydası olacağını sanmıyorum, anlıyor musun?” “Hayır, kapatma. Son bir deneme daha yapalım. Kapatma sakın. Şimdi Beni düşünüyorum. Bunun için ne gerekiyor? Hadi, düşünüyorum, düşünüyorum... Buldum! Hazır mısın Beyinsiz?” “Hadi söyle. Ama bu son, tamam mı?” “Birkaç saat sonra Leeds’te İngiltere’nin en iyi yeni forveti dünyaya gelebilir. Ben de İngiltere için oynuyor. Peki oğlunun doğumunda bulunmaya bile tenezzül etmediğini bile bile onun oyununu nasıl izleyecek? Evet, o bebek Ben m olmayabilir, İngiltere için oynamayabilir de ama ya tersiyse? Bu kadarı bile gitmesi için yetmez mi?” Beyinsiz sessizliğini koruyordu. “Anladın mı? Tekrar etmemi ister misin?” diye sordu Daniel. Danielın bir sonraki duyduğu şey Beyinsiz in, Ben’e bağırmaya başladığıydı. “Kaldır şu lanet kıçını ve Katy nin yanma git. Bu bebek senin olabilir ve günün birinde İngiltere için goller atabilir! Böyle bir şey olursa bana da bedava bilet almanı istiyorum. Şimdi olumsuz düşünceleri kafandan at ve olumlu düşünüp Katy nin yanma git.” “Aferin Beyinsiz. Harikasın. O bağırma kısmı da müthiş fikirdi. Devam et,” dedi Daniel. 280 Tracy Bloom “Devam mı edeyim? Başka ne söyleyeceğimi bilmiyorum ki.” “Çok iyi gidiyorsun. Ona ne düşündüğünü söyle yeter. Hadi, kalbinin sesini dinle. Onu benden iyi tanıyorsun.” “Evet, tamam,” dedi Beyinsiz. Kısa bir sessizliğin ardından tekrar konuştu. “Bak Ben, dinle. Katy harika biri.” “Müthişsin, çok iyi bağladın. Bravo Beyinsiz,” dedi Daniel zafer kazanmışçasına yumruğunu havaya kaldırarak. “Sancıları gerçekten başladı mı?” Aniden telefonun diğer ucundan Ben’in sesi geldi. “Şey, eğer başlamadıysa gerçekten çok iyi rol yapıyor diyebilirim. Bak Ben, ne yaptığının farkında ve kendini çok kötü hissediyor ama hemen buraya gelip onu görmelisin. Kaçma. Baktın ki yapamıyorsun devam etmezsin ama şimdi yapma. Buraya kadar geldikten sonra vazgeçme. Katy nin sana ihtiyacı var. Bebeğin de.” “Edinburgh’dayım.” “Ne?” “Edinburgh’dayım. Beyinsiz ve ben işten izin alıp bekârlığa veda partisi için buraya erkenden geldik çünkü hiçbir şeyle yüzleşecek durumda değilim.” “Tamam, sakin ol. Bunu da hallederiz. Düşün Daniel, düşün. Evet, bu saatte uçuş yoktur ama BlackBerry mden 281 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz tren saatlerine bakıyorum. Bir saniye. Tamam, saat 12.30’da bir tren var ve Leedse kaçta varıyor bakalım... Tanrını, Ay’dan mı geliyor bu tren? Ancak sabah 08.30’da gelebiliyorsun. Tamam, şimdi tekrar Beyinsizi telefona ver.” “Alo?” “Evet, şimdi beni iyi dinle. Barmenden bir taksi durağını aramasını ve bu gece sizi Leeds e getirip getiremeyeceklerini sormasını iste. Sizi buraya getirmesi için birini yarım saat içinde ikna etmelisiniz ama ba­ şaramazsanız istasyona gidip 12.30 trenine yetişmeniz gerekiyor. Anladın mı?” “Evet, neden ben ve Ben?” “Çünkü bebeğinin doğumunu görmesi için İngiltere’nin en iyi forvetinin babasını buraya getirmen gerekiyor.” “Doğru ya.” “Para konusunu dert etmeyin. Buraya geldiğinizde hallederiz. Şimdi elinizden geldiğince hızlı hareket edin. Taksiye ya da trene bindiğinizde beni ara, olur mu?” “Anladım Danno.” “Adım Daniel.” “Biliyorum ama kısaltmak istedim.” “Onu buraya getir de bana ne dersen de.” “Ne yani, istersem sana Süper Danno da diyebilir miyim?” 282 “Onu da ancak beş saatten önce buraya gelirseniz söyleyebilirsiniz.” “İşte şimdi beni gaza getirdin! Dört saat sonra görüşürüz ” Tracy Bloom 283 21 07.12 Salondaki sandalyede oturan Katy dişlerini sıkarak Daniel a, “Sana inanamıyorum,* dedi. Sandalyenin tahta kenarlarını sıkm aktan bembeyaz olan p arm ak lan ne kadar gerildiğini gösteriyordu. Yere çöküp başım Katy nin küçük valizine yaslayan Daniel, “Şşşt, lütfen yüksek sesle konuşm a” dedi. “Kafayı bulmadan da yeterince sıkıntı çekmediğim i m i sanıyordun?" Katy, Daniel’ın başının altındaki valizi sertçe çekince Daniel başını yere çarptı. "Ah," diye bağırdı Daniel ve doğrulup başını ovdu. “Buna gerek var mıydı? Sence ilaç yardımı olm adan gece boyunca feryat figan inlem elerinin üstesinden gelebilir miydim? Evde ucuz konyaktan başka içkin olm am ası 285 Salı Giinlct i Kimse Seks Yapmaz benim suçum değil. Ayrıca seni uyarıyorum, doğum ünitesinde telefonu yanıtlayan o fahişeleri gördüğüm anda ağızlarının payını vereceğimden emin olabilirsin. Bir kriz yaşadığımızı ve hastaneye gelmemiz gerektiğini anlam aları için ne yapmamız gerekiyordu?” Katy gergin bir ifadeyle saatine bakıp, “Kriz falan yaşamıyorduk. Kadınlar her gün doğum yapıyor” dedi. “Benim yanımda yapmıyorlar. Bana yardım etmezlerse intihara teşebbüs edebileceğimi de söyledim am a gülüp kendime gelmemi tembihlemekten başka bir şey yapmadılar.” “Bence gidip birkaç ağrı kesici iç. Gitmişken bana da getir” dedi Katy sancının hızla yaklaştığını hissederken. “Ağrı kesici mi? İntihar etmeyi ciddi ciddi düşünmüyorum Katy. Senin ve bir sürü kişinin bana ihtiyacı var,” dedi Daniel içtenlikle. “İçki mahmurluğun için ağrı kesici içeceksin aptal,” dedi Katy. Sancının üstesinden gelirim. Hadi hemen git, taksi her an gelebilir.” 07.30 “Daniel, hadi artık,” diye seslendi Katy. “Taksi geldi.” Daniel banyodan çıkıp, “Önden buyurun sevgili göz alıcı bayan,” dedi. Katy derin derin nefes alıp acı içinde basamaklardan inerken, “Valizi sen taşı,” dedi. 286 Tracy Bloom Onu takip eden Daniel, “Hastanede uzun süre kalmayı mı düşünüyorsun?” diye sordu. “Umarım kalmam, neden?” dedi Katy puflayarak. “Bu valiz çok ağır. Ne koydun içine?” “Bebek ve benim için kıyafetler. Bir de genel olarak bebeğin kakasını temizlemek için gerekli malzemeler. Bebek bezi, kâğıt mendil, pamuk, temiz havlu, göğüs pedi gibi şeyler işte.” “Neden işi benim için bu kadar zorlaştırıyorsun ki? Bu tür kelimeler benim işitme menzilime girmemeliydi. Kaka kelimesi bile yeterince rahatsız edici.” Katy en alt basamakta durup Daniel a döndü. “Do­ ğum yapmama tanık olacaksın. Hayatın boyunca tanık olacağın en pis ve iğrenç olaya. Buna cesaretin yoksa rol yapmayı bırakalım. Sen yatağına dön, ben de hayatımın en önemli ve zor anını tek başıma yaşayayım.” Katy durdu ve acıyla yüzünü buruşturdu. “Aaaaaaah. Tanrım, sancı başladı. Aaaaa! Beni şu lanet taksiye bindir bir an önce. Sonra da def ol git!” Katy acı içinde kıvranıp hayatta kalması buna bağlıymış gibi trabzanlara tutunurken Daniel ve taksi şoförü çaresizce onu izliyordu. Katy nin sancısı hafiflerken taksi şoförü sert bir dille, “Hemen şu taksiye bin dostum,” dedi. “Hadi, acele et. Bebek yapacak kadar cesaretin varsa bebek gelirken de cesur olacaksın. Ah siz gençler! Azgın bir tavşan gibi ortalıkta gezinip ondan sonra sonuçlarıyla 287 Saîı Günleri Kimse Seks Yapmaz yüzleşemeye korkuyorsunuz. Ama bugün o sonucun alınacağı gün! Şimdi sızlanmayı kes de taksiye bin.” Daniel ağzı açık bir halde taksi şoförüne, sonra da Katyye baktı. Katy de dişlerini sıkarak, “Onu duydun, bin hadi ” dedi. Daniel isteksizce taksiye bindi. Nefes nefese kalan Katy de onu izledi. Ardından Daniel şoför ile yolcu koltuğu arasındaki bölmeyi kapattı. “Aman Tanrım, nasıl olur da her hafta sonu dışarı çıkan ve sarhoş olup hareket eden her şeyi beceren o zavallılardan olmadığımı anlamaz?” “Tam da senin yaptığın şey işte,” diye yanıtladı Katy. Nefesi yavaş yavaş düzene giriyordu. “Çok naziksin.” “Sen de. Taksiye bindiğin için teşekkür ederim,” dedi Katy yavaşça arkasına yaslanarak. “Benden iri ve çirkin olmasının bu kararımda kesinlikle etkisi olmadı.” Danielm telefonunu cebinden çıkardığını gören Katy, “Hâlâ aramadı mı?” diye sordu. Daniel telefonu tekrar cebine tıkıp, “Kim? Ne? Ne dedin? Affedersin!” diye geveledi. “Striptizci, telefonuna bakıp duruyorsun da...” dedi Katy ısrarla. 288 Tracy Bloom Tam o anda Danielm cebindeki telefon dört defa yüksek sesle bipledi. “Ne diyor?” diye sordu Katy. SAAT 8.30’DA LEEDS İSTASYONUNDA OLACA­ ĞIZ. KOCAMAN ÖPTÜM. BEYİNSİZ. Daniel mesajı içinden okuduktan sonra hemen rahatladı. “Şey, evden çıkıp işe gitmesi gerekiyormuş. Sonra buluşacağız.” Katy yeni bir sancının başladığını düşünerek yü­ zünü buruşturdu ama bu kez yanlış alarmdı. “Sabahın bu saatinde mi işe başlıyor?” diye sordu dikkatini dağıtmak için. “Şey, evet. Sık rastlanan bir şey bu. Vardiyalı çalışanlarla çiftçileri bilirsin.” “Çiftçi mi?” “Evet, çiftçi. Süt sağarken inek kılığında striptiz yapanlara müthiş bir talep var. Tahrik oluyorlar. Her neyse, sence doğuma ne kadar kaldı dersin? Merak ettim.” “Kim bilir?” dedi Katy bitkin bir ifadeyle. Sonra da başını Danielm omzuna yasladı. “Ne kadar geniş­ lediğini söyleyecekler ki bu da bir işaret.” “Yine de daha zaman vardır, değil mi? En azından bir saat filan,” dedi Daniel endişelenmeye başlayarak. “Muhtemelen.” 289 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz “İyi, iyi. Neden başka şeylerden bahsetmiyoruz? Belki biraz rahatlayıp gevşersin.” “Bana şu inek striptizcilerini anlat o halde. İnekler için mi, çiftçiler için mi striptiz yapıyorlar?” diye sordu Katy uykulu bir ifadeyle. “Şey, tabii ki çiftçi için,” dedi Daniel gözlerini devirerek. “Müzik eşliğinde mi yapıyorlar?” “Katy, inan hiç fikrim yok, bu da yeni moda olan şu garip şeylerden biri işte. Tamam mı? Neden başka şeylerden bahsetmiyoruz?” “İyi, hadi başla o halde.” “Evet Katy. Bebek doğduktan sonra ilk kimi aramalıyım?” “Ah Daniel, bilmiyorum. Her şeyi nasıl mahvettiğimi, hayatımın nasıl karmakarışık bir hal aldığını, sonra senin söylediğin şeyleri düşünmek istemiyorum ve... Tanrım, sancı başladı. Aman Tanrım, aman Tanrım, Tanrım... Danieeeeellll!” Daniel, Katy nin elini kuvvetlice okşayarak, “Tamam, tamam, sakin ol,” dedi. “Striptizcilere dönelim olur mu? Striptiz yapan inekler için en uygun şarkı hangisi olur dersin? Düşünebilir misin? İnek striptizcileri için tüm zamanların en iyi beş şarkısı hangisi olabilir?” Katy tek kelime edemediği için başını salladı. 290 Tracy Bloom “Tamam, sancı geçene kadar en az iki şarkı bulmanı istiyorum.” 07.45 Doğum ünitesinin resepsiyon masasına doğru yü­ rürken, “Sana diyorum, Amerikalı Soul Childrenın söylediği Vll Be the Other Woman şarkısı yetmişlerde hit olmuştu. Annem sürekli onu çalardı,” dedi Daniel. “Uyduruyorsun. Hem zaten f il Be the Other Woman kulağa ilk beşte olamayacak kadar berbat geliyor,” diye yanıtladı Katy. “İğrenç. Ciddi misin? Demek bunu koridor boyunca pantolonunun paçasından damlayıp bir daha asla görmek istemeyeceğim bir iz bırakan kadın söylüyor...” “Son kez söylüyorum, doğum yapmak üzereyim. Böyle şeyler olabilir. Buna alış,” dedi Katy ve kendini masanın yanındaki sandalyeye bıraktı. “Sen Daniel olmalısın,” dedi resepsiyondaki kadın. “Sen de Cennete girmekten bile daha zor kurallarla son birkaç saattir hayatımı zindana çeviren alımlı Audrey olmalısın.” “Şey, Tanrı günahkârları belirliyor, ben de aşırı heyecanlı doğum refakatçilerini...” dedi Audrey. “Tanrı mı? Tanrının bu işle ne ilgisi var?” “Cennete girmek buraya girmekten daha kolay dedin ya.” 291 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz “Sanırım kutsal cennetten bahsediyor. Londra’daki gece kulübü Cennet’ten değil,” diye araya girdi Katy “Anladım. Evet, gece kulübünden başka bir cennet daha olduğunu unutmuşum. Bak Audrey, bize en iyi odayı verirsen anlaşmış oluruz. Tamam mı?” “İsim nedir?” diye sordu Audrey. “Daniel Laker.” “Seninki değil onunki,” dedi Audrey başını kaldırmadan. “Katy Chapman,” dedi Katy. “Doğum havuzunun olduğu oda boş mu? Şu anda her şeyi denemeye hazırım ve Daniel’ı da kontrol altında tutacağıma söz veriyorum.” Audrey, Daniel’a, “Hemşire Brady yi izleyin. Sizin için kontrol edecek. İyi şanslar,” deyip içtenlikle gülümsedi. Daniel, Hemşire Brady’nin peşinden yürürken yüksek sesle, “Doğum havuzu mu? O da ne demek?” diye fısıldadı. “Sancıları hafifletmeye yarıyor,” diye yanıtladı Katy. “Çok şanslısın,” dedi Hemşire Brady kapıdan içeri baktıktan sonra. “İçeri gelin.” Daniel geniş, iyi aydınlatılmış bir odanın tam ortasında durduğunda yüzü kireç gibi olmuştu. “Nedir bu? Yavru fîl küveti mi? Hayvanat bahçesine mi geldik?” diye haykırdı. 292 Tracy Bloom “Daniel, sakin olur musun? Bunun sayesinde her beş dakikada bir şiddetli çığlıklar atmayacağım.” “Neden? İçi tekilayla mı doldurulmuş?” “Sen yerleşmene bak,” dedi Hemşire Brady. “Ben kayıt yapıp nasıl bir yol izleyeceğimizi kararlaştırmak için gidiyorum. Beş dakika sonra gelirim.” “Sen burada o garip şeyi yapıp işini halledene kadar ben de Starbucks’tan kahve almaya gideyim, ne dersin?” dedi Daniel. Sersemlediğini hissetmişti. “Şöyle sıcak bir sütlü kahve sana çok iyi gelir.” “Hastanede Starbucks bulacağını mı sanıyorsun Daniel?” “Hastalarla ölüm döşeğinde olanlar iyi bir kahveyi hak etmiyor mu Katy?” “Ben ne hastayım ne de ölüm döşeğindeyim! Ama bana jambonlu sandviç bulursan o korkunç çığlıkları attığımda gitmene izin verebilirim.” “Vaatler, vaatler... Gözün Hemşire Brady nin üstünde olsun. Bana biraz acemi geldi. Biraz tecrübe kazanmalı.” “Her şeyi bir sansasyona çevirmeyi çok iyi biliyorsun, değil mi Daniel?” “Görevimi yapmaya çalışıyorum. On dakikaya kadar dönerim.” 08.15 “Sen neden buradasın? Katy burada mı? Daniel uyan, hemen uyan!” dedi uzaktan gelen bir ses. 293 Başını yavaşça kafeteryanın masasından kaldıran Daniel, “Lanet olsun. Neredeyim ben? Neler oluyor?” diye mırıldandı. “Hastanedesin. Ben Matthew. Burada ne işin var?” “Matthew mu? Matthew mu? Ah, lanet olsun sana! Hayır, sen olamazsın. Şu anda uyuyorum ve korkunç bir kâbus görüyorum.” “Hayır görmüyorsun Daniel. Benim, Matthew.” “Seni kim aradı?” “Hiç kimse.” “Neden buradasın peki?” “Çünkü gece Alison m ağrıları oldu. Doğum sancısı falan değil. Ama birkaç gün hastanede kalıp dinlenmesini istediler. İkizler konusunda temkinliler, normalde daha erken doğuyorlar.” “Anladım. Yani kimse seni aramadı mı?” diye sordu Daniel tekrar. “Hayır, neden arasınlar ki? Uyanamadın mı hâlâ? Saçmalıyorsun.” Daniel saatine baktı. “Zamanı geldi mi? Artık gitmeliyim,” dedi. “Hayır, bekle biraz. Buraya Katyyle birlikte geldin, değil mi? Lütfen bana iyi olduğunu söyle.” “İyi ama gitmeliyim. Beni bekliyor.” Matthew taş kesilmişti. “Aman Tanrım doğuruyor, değil mi? Ama daha iki haftası vardı... Nerede şimdi? Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz 294 Tracy Bloom İyi olup olmadığını görmeliyim. Nerede olduğunu söyle bana!” Daniel aniden kendine gelerek, “Hayır. Burada kal,” dedi. “Anlamıyorsun, onu görmeliyim. Dün onu gördüm ve açıklamam gerek. Aramızdaki sıkıntıyı çözmeliyiz.” “Ah, hayır. Buna gerek yok. Yeterince sıkıntısı var zaten, daha fazla canını sıkma. Unutup gitmek herkes için en iyisi.” “Unutamam, seni şapşal. Katy5 den bahsediyoruz ve karnındaki benim çocuğum olabilir. Nasıl unutmamı söyleyebilirsin?” “Çünkü her şeyi ikinci defa mahvettikten sonra toparlanmasına yardım edecek olan sen değilsin. Beni dinle. Boş ver. Herkes için en iyisi bu, biliyorsun.” “Nerede olduğunu söylemezsen gidip kendim bulurum.” Matthew dönüp kapıya doğru yürümeye başladı. Daniel başını masaya vurarak, “Lanet, lanet, lanet olsun,” dedi. Sonra cebinden Katy nin telefonunu çıkarıp Beyinsizin numarasını çevirdi. “Leedse varmak üzereyiz. Eğlence ekibi yolda,” dedi aşırı neşeli bir ses. “Bak Beyinsiz, potansiyel bir düşmanımız var. Diğer baba geldi. İstasyona varır varmaz bir taksiye binin ve taksiciye çok, çok hızlı gitmesini söyle. Anladın mı? Sizi girişte bekleyeceğim. Kaybedecek vaktiniz yok.” 295 “Anlaşıldı. Merak etme, kimse rolümüzü bizden çalamaz. Savaşmadan mümkün değil.” “Bravo! Hadi bir an önce gelin.” Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz 296 22 08.40 Katy yi ararken yanlışlıkla iki başka hamile kadını rahatsız eden Matthew odaya girdiğinde Katy nin, “Bekle, birazdan geçer,” diyen sesi perdenin arkasından duyuldu. Hemşire aradaki perdeyi açarken Katy, “Eve gidip mayonu giymeye vaktin kalmayacak bence. Neredeyse sekiz santime ulaşmış,” dedi. “Sence... ahhhhh aman Tanrım, yine başlıyor,” diye inledi Katy. Hemşire gaz maskesini Katy nin ağzına takıp, “Her şey yolunda tatlım, nefes alıp vermeye devam et,” derken kapıda duran Matthewu gördü. Ama kim olduğunu tahmin etmesi biraz zaman aldı. Gözlerini bir Matthew’a, bir Katy’ye çevirerek, “Siz kimsiniz? Buraya girmeye izniniz var mı?” diye sordu. 297 Sah Günleri Kimse Seks Yapmaz "Evet,” dedi atıldı Matthew. “Evet, var. Ben bir bakım a babayım.” “Bir bakım a mı?” diye sordu hemşire. “U zun hikâye,” dedi Matthew ve yatağın yanma gidip durdu. “Gel, elimi tut Katy. Her şey yoluna girecek, söz veriyorum.” Sonra hemşireye dönüp, “Ben onun yanında kalırım,” dedi. Katy maskenin arkasından başını sertçe sallayıp hem şirenin kolunu kavradı. “A m a o bundan pek memnun görünmüyor,” dedi hemşire. “Bence biraz sakinleşene kadar dışarıda bekleyin.” “A m a onunla konuşmalıyım,” dedi Matthew. Katy yürek dağlayan bir sesle inledi. Hemşire kaşlarını çatarak, “Hangi konuda? Bir bakıma baba olmanız konusunda mı?” diye sordu. Sancısının hafiflediğini hisseden Katy nefes nefese kalm ış bir halde, “Nerede o? Onu öldüreceğim,” dedi. Sonra doğrulup ayağa kalkmaya çalıştı. “Hiçbir yere gidemezsin tatlım. Hemen otur,” dedi hemşire. “Piç kurusu! Ona güvenmemem gerektiğini biliyordum . O seni aradı, değil mi? Doğum anında yanımda olm ak zorunda kalmamak için seni aradı.” “DanieFdan bahsediyorsan hayır, aramadı. Onu hastanenin restoranında gördüm.” 298 Tracy Blootrt “Restoran mı? Yani sen de tesadüfen oradaydın, öyle mi? Ben de inandım! Doğurmak üzere olabilirim ama aptal değilim biliyorsun.” “Hayır, Katy gerçekten öyle oldu. Alison tedbir amaçlı dün gece hastaneye yatırıldı. Ben de işe gitmeden önce kahve almaya gitmiştim.” “Alison mı?” diye sordu hemşire. “Karım,” diye yanıtladı Matthew. “Anlıyorum. Demek o tür babalardansınız,” dedi hemşire. “Hayır, anlamıyorsunuz. O tür bir baba değilim. Bir baktma babayım çünkü şey, Katy babanın kim olduğunu bilmiyor.” Katy derin bir nefes alırken hemşire kaşlarını daha fazla çattı. “Kötü olan benmişim gibi anlatıyor ama öyle değil. Karısı her an ikiz doğurabilir. Bu sebep bile onun benden çok daha kötü biri olduğunu kanıtlamaya yetiyor,” diye cevabı yapıştırdı Katy. Hemşire nazikçe geri çekilerek, “Sanırım haklısın,” dedi. “Şimdi ne yapacağımı söyleyeyim. Durumunuzu konuşmanız için sizi on dakika yalnız bırakıyorum. Geri döndüğümde beyefendinin burada kalıp kalmayacağını bana söylersiniz. Sadece on dakika, o kadar.” 299 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Kapı hemşirenin arkasından sertçe kapandıktan sonra, “Dünden sonra konuşacak bir şeyimiz kalmadı,” dedi Katy. "Ve fark etmediysen söyleyeyim, doğum yapmak üzereyim. O yüzden seninle konuşacak durumda olduğumu sanmıyorum.” “Ne hissediyorsun?” diye sordu Matthew. “Ah, hiç sorma. Doğum refakatçim tecrübesiz bir eşcinsel. Böyle bir acıyı da daha önce yaşadığımı hatırlamıyorum. Sence nasıl hissedebilirim?” “Şey, aslında bebeğini sonunda görecek olmanın ne hissettirdiğini sormuştum.” “Ah, inanılmaz. Gerçekten dört gözle bekliyorum. Yeterince büyük bir günah işlememişim gibi çok yakında bir çift minik göz, babasının nerede olduğunu sorarcasına bana bakacak ve Daniel ona elini bile sürmeden ısrarla temizlenip tasarımcı elinden çıkma tulumlarının giydirilmesini isteyecek.” “Katy, her şey yoluna girecek, sana söz veriyorum,” dedi Matthew. “Kes sesini ve bana şu gaz maskesini ver. Sancı başlıyor.” “Tamam, tamam. Al bakalım, şimdi nefes alıp ver. Şimdi daha iyi mi?” diye sordu Matthew çılgınca etrafına bakınarak. “Bak, bunu yanıma almıştım. Belki bir faydası olur.” Eğilip çantasından Korkusuz Doğum adlı kitabı çıkardı. 300 Tracy Bloom “Sanırım tavsiye edilen kısım ilk bölümdü. Dur bulayım. Evet, işte, ‘Acı Hissi ve Düşük Acı Eşiğine Yol Açabilen Faktörler’. Sana biraz okumamı ister misin?” Katy elini savurunca Matthevv’un titreyen elindeki kitap yere düştü ve Katy maskenin arkasından ona bakarak tekrar inledi. “Sanırım bunun için biraz geç kaldık,” dedi Matthew. “Senin için ne yapabilirim?” diye sordu. Katy daha da yüksek bir sesle inledi. Matthew ona sarılmaya çalışarak, “Ah Katy, her şey yoluna girecek, inan bana,” dedi. Elleri nemliydi ve sinirleri vücudunu kontrol altına alırken bir an nefessiz kaldı. Paniğe kapıldığının farkındaydı. Şimdi sakinleşip ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı, diye karar verdi. “Dinle Katy, bütün gece gözümü kırpmayıp düşündüm. Dün seni o halde bıraktığım için çok üzüldüm. Ve bu arada bir plan yaptım.” Matthew hafifçe öksürdü. “Bir yıl bekleyeceğiz,” dedi ve Katy’ye gergin bir bakış atıp devam etti. “Beklememiz daha doğru olur çünkü Alison ı şu anda bırakamam. Herkes ilk yılın en kötüsü oldu­ ğunu söylüyor. O yüzden en azından bu kadarını ona borçluyum. Ama bir şekilde seni göreceğim ve maddi destek sağlayacağım. Zor olacak ama...” Matthew’un konuşması, Katynin şiddetli çığlığıyla bölündü. “Ah, geliyor mu yoksa? Nefes alıp vermeye devam et Katy. Hızlı hızlı nefes alıp ver. Her neyse, diyordum 301 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz ki zor olacak ama ek olarak özel finans danışmanlığı yapabilirim sanırım. Ne kadar talep olduğunu tahmin edemezsin. Böylece biraz rahat nefes alabiliriz.” Katy tekrar çığlık attı. Matthew çığlığın kesilmesini sabırla bekledi. “Yani önümüzdeki yıl bu zamanlar Alison tek ba­ şına idare edebilecek duruma gelir ve planıma göre ona yardım edecek bir bakıcının masraflarını rahatlıkla karşılayabilirim. Tabii ikizleri de mümkün olduğunca sık görmeliyim. Yani hafta sonları hepimize yetecek büyüklükte bir ev almalıyız.” Katy tekrar çığlık attı. Artık gözleri fincan gibi açılmış, sık sık nefes alıp veriyordu. “Bunu yapabiliriz Katy! Ayrılmamıza gerek yok. Belki başta pek hoş olmayacak ama böyle bir sonuç da mümkün. Birlikte olabiliriz. Tek başına kalmayacaksın.” Katy sancısı hafiflerken sessizliğe bürünmüştü. Buna rağmen amansız bir ölümden kaçıyormuşçasına gaz maskesini ağzında tutuyor, sık sık nefes alıp verirken Matthew a bakıyordu. Yanlış ifade ediyorum, diye düşündü Matthew ve çaresizlik içinde farklı bir yöntem denedi. “Bak Katy, istediğim kişi sensin. Bütün gece bunu düşünüp durdum. Alison la hayatıma baktığımda geleceğe dair tek gördüğüm sürekli çalışmaktan başka bir şey değil. Onu gördün. Paranoyak bir kontrol manyağına dönüştü. Artık benim evlendiğim kadın değil ve buna 302 Tracy Bloom tahammülüm kalmadı. Onu mutlu etmek için uğraşmak istemiyorum, bana ihtiyacı yok. Yakında çocukları doğacak ve tek istediği şey de bu. Bense seni her gördüğümde seni kucaklayıp yanında olmak istiyorum, inan. Seni mutlu edebileceğimi biliyorum Katy, gerçekten. Çok da eğleniriz, bundan eminim. Bana bu şansı verirsen ihtiyacın olan her şeyi sağlayabileceğimi biliyorum.” Matthew, Katy nin bir şey söylemesini bekleyerek duraksadı ama Katy hayatı buna bağlıymış gibi ağzındaki gaz maskesiyle nefes alıp vermeye devam ediyordu. "Gördüğün gibi herkes için en iyisi olabilir. Alison çocukları alır, biz de yeniden birlikte oluruz, olması gerektiği gibi. Ne diyorsun? Şimdi konuşabilir misin? Sancı geçti mi?” Yine 08.40’ta Daniel hastanenin ana girişinin önünde volta atıp telefonla konuşurken, “Sakın onu buraya getirmekten cayayım deme Beyinsiz,” diye bağırdı. “Ne dediği umurumda bile değil, buraya kadar geldikten sonra gidip bebeğin doğumunu görmeli. Benim o odaya tekrar girmem mümkün değil. Beni tiksindirecek kadar çıplaklık ve samimi bir etkileşim var orada.” “Hayır, daha fazla detay veremem, fotoğraf da çekemem. Ona biraz cesur olmasını söyle, olur mu? O acınası halinden de kurtulsun. Bak, eğer onu hastanenin 303 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz kapısına kadar getirebilirsen karşılığını görürsün. Ne istersin? Söyle bana. Yeter ki onu buraya getir.” “Evet, manken arkadaşlarım var. Hem de çok yakınız.” “Bir mankenle mi çıkmak istiyorsun? Arkadaşlarımdan birine böyle bir kötülük yapabileceğimi sanmıyorum... Evet, ne istersen yaparım dedim ama birine istemediği bir şeyi zorla yaptıramam, değil mi? Tamam, tamam. Bir çaresini bulurum ama çıkmak demek hemen seks yapmak anlamına gelmez Beyinsiz. Anladın mı?” “Evet, uzak bir gezegenden gelen biri senden hoş­ lanabilir ama ben buna aracılık edemem. Çıkmak demek akşam yemeği yemek anlamına gekir. O kadar, tamam mı?” “Evet, tabii ki hesabı sen ödeyeceksin! Tamam, yeter. Taksi şoförüne buraya gelmesini söylediysen yemeği de ben ısmarlarım.” Daniel telefonu kapattı ve bir banka çöktü. Bankın diğer ucunda oturan ellili yaşlarındaki hemşirenin ona baktığını gördü. “Çok uzun hikâye,” diye gülümsedi dişlerini gı­ cırdatarak. “Beni iki genç insanı bir araya getirmeye çalışan bir iyilik meleği olarak görebilirsiniz.” “Öyle mi?” dedi hemşire. “Öyleyse bir hayli sıradışı yöntemleriniz var.” 304 Tracy Bloom “Şey, modern çağda biz iyilik melekleri yapmamız gereken her şeyi yapıyoruz. Ah, neyse ki genç Yakışıklı Prens’imiz gerizekâlı arkadaşıyla birlikte gelebildi.” Daniel ayağa fırladı ve taksi daha durmadan kapısını açtı. “Ben! Seni görmek ne güzel. Ama şu berbat halini hiç beğenmedim.” Ben, buruşuk gömleğini düzeltip parmaklarıyla saçını tarayan Daniela ters ters, “Def olup gider misin?” diye çıkıştı. “Evet, düşmanla yüzleşmeye hazır mısın? Bu taraftan,” dedi Daniel ve Ben’i kolundan çekiştirdi. Ben, Daniel’ın daha önce oturduğu banka çöküp, “Bekle, bekle. Ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum henüz. Bize bir dakika verir misin?” dedi. Daniel sabrı taşmış bir halde Beyinsize dönüp, “Tanrı aşkına, onunla konuşmadın mı yoksa?” dedi. “O konuda bir şey söylemedin ki. Onu buraya getir yeter dedin, ben de getirdim gördüğün gibi. Manken arkadaşlarını aradın mı?” “Hayır seni lanet olasıca! Aramadım. Ve onu do­ ğum ünitesinin kapısına götürmeme yardım etmezsen arayacağımı da sanmıyorum.” “Bu haksızlık. Hastane kapısına getir dedin ve ben de getirdim. Şimdi manken nerede onu söyle.” 305 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz Daniel gözlerini kapatıp Tanrı gibi bir şeyden ona güç gibi bir şeyler vermesini diledi. Sonra gözlerini açıp Ben in önünde diz çöktü. "Ben. Bebek neredeyse doğmak üzere. Doğum çok yaklaştı. Lütfen hemen gidip onun yanında ol. Ona destek ol ve bebeğin doğumuna tanık ol” dedi nazikçe. Beyinsiz de Daniel’dan onaylayan bir bakış bekleyerek, “Evet, onu dinle dostum. O piç kurusunun senden önce çocuğa dokunmasına izin verme. Hemen içeri gir ve senin olan şeyi almak için savaş,” dedi. Ancak bir sonuç alamayınca dozu artırdı: “Bak, diğer adam dangalağın teki. Hemen içeri gir ve onu yere ser. Böylece ondan kurtulmuş olursun. Kadınlar kendileri için mücadele eden erkekleri sever, bilirsin. Ona kimin güçlü olduğunu göster,” diye devam etti. Hâlâ bankın diğer ucunda oturan hemşire kıs kıs güldü. Beyinsiz de o anda hemşireye dönüp, wHey, biz burada özel bir konuşma yapıyoruz,” dedi. “Affedersin ama kulaklarımı tıkayamadım,” dedi hemşire. “Yardım ister misiniz? Bir kadın olarak yani...” “Anladığını sanmıyorum. Bu erkekçe bir konuşma. Bu zavallı adamın neler yaşadığından haberin bile yok senin,” dedi Beyinsiz. Hemşire de onu “Yirmi beş yıldır bu hastanede çalışıyorum ve bir sürü olaya tanık oldum, inan,” diye yanıtladı. 306 Tracy Bloonı “Ama bunun gibi bir olaya tanık olmadığından eminim. Her şey birbirine girdi.” Daniel, başını ellerinin arasına alan Beni işaret edip, “Beyinsiz, bence bunun bir faydası yok, ne dersin?” diye sordu. Hemşire bankın üstünde kayarak Ben’e yaklaştı ve sırtını sıvazladı. “Evet, şimdi düşünelim. İçeride doğum yapmak üzere olan bir kadın var ve bebek senden de olabilir, başkasından da. Ve şu anda diğer adam içeride,” dedi hemşire. “Nasıl olur...” diye haykırdı Beyinsiz. Daniel gökyüzüne şükran dolu bir bakış attı. Ben de yavaşça başını kaldırıp hemşireyi onayladı. Hemşire ise, “Ve çok karmaşık bir durum, değil mi? Diğer adam evli ve ikiz bekliyorlar,” diye devam etti. “İnanılmaz, bu kadın gerçek mi?” dedi Beyinsiz ve Daniel sessiz olması için ona işaret etti. Ben hiçbir şey söylemeden tekrar başını salladı. Hemşire de başım salladı ve uzunca bir süre duraksadı. Üç adam da nefesini tutmuştu. “O halde bu karmaşıklığı giderelim, olmaz mı?” dedi sonunda. Üç adam aynı anda başını salladı. 307 “Yanıtlaman gereken çok önemli bir soru var ve ondan sonra ne yapman gerektiğinden emin olacaksın,” dedi hemşire. Ben ve Beyinsiz sessiz olması için onu uyarmadan önce Daniel, “Evet, evet. Lütfen söyle. Bize ne olduğunu söyle,” diye yalvardı. “Onu seviyor musun?” “Lanet olsun, tabii ki seviyor,” dedi Daniel yerinden fırlayarak. “Ortada bir tek soru var. Ben bunu nasıl unuttum? Aptal, aptal, aptal kafam! Sen bir dâhisin,” dedi ve hemşirenin dudaklarına bir öpücük kondurdu. “Tamam, şimdi sakin olun. Henüz yanıt vermedi,” dedi hemşire. Daniel bir yandan Ben in kolunu çekiştirirken, “Tabii ki seviyor. Hadi şimdi gidelim, kaybedecek vaktimiz yok,” diye atıldı. Beyinsiz ise Daniel’ın elini Ben m üzerinden çekip, “Biraz bekle,” dedi. “Önce yanıt vermesine izin ver. Hanımefendinin dediği gibi bu önemli bir konu ve henüz yanıt alamadık.” Gözlerini Daniel a diken hemşire, “Teşekkürler,” dedi. “Evet,” dedi Beyinsiz. “Onu seviyor musun? En azından dostuna itiraf edebilirsin. Söz veriyorum gülmeyeceğim. Diğer çocuklara da söylemem.” Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz 308 Tracy Bloom Ben arkasına yaslanıp elleriyle yüzünü kapattı. Art arda derin nefes alıp verirken diğer üçü sessizce onu izliyordu. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Sonra Ben yavaş yavaş ellerini yüzünden çekti ve başı inanılmaz bir yavaşlıkla hareket etti. Başta hangi yöne hareket ettiği anlaşılmıyordu ama sonunda evet anlamında sallanmaya başladı ve yüzünde de kocaman bir tebessüm belirdi. “Tanrıya şükürler olsun” dedi Beyinsiz. “Teşekkürler Tanrım,” diyen Daniel da kollarını gökyüzüne savurup tekrar hemşireye sarıldı. “Nereden geldiğini bilmiyorum ve bilmek istediğimden de emin değilim ama sen gerçekten de bir iyilik meleğisin ve Tanrı nin gizemli bir şekilde aramızda gezindiği belli.” “Gizli güçlerim var,” dedi hemşire. “Bir de tabii diğer adam geldiğinde Katy nin tepkisini ölçtüm. Hadi, henüz işimiz bitmedi.” Sonra tekrar Ben’e dönüp elini tuttu. “Ne güzel. Sevdiğin kadını bulmuşsun. Doğru mu?” “Evet,” diye yanıtladı Ben. “Evet, buldum.” “Peki onu bulmuşken mücadele etmeden gitmesine izin mi vereceksin? Başkaları kaderini belirlerken, başkaları senin adına kararlar alırken öylece durup izleyen adamlardan mısın yoksa? Böyle biri misin?” “Hayır, tabii ki değil,” dedi Beyinsiz. “Hadi dostum, artık şu işi halletmenin vakti geldi, ne dersin?” Ben, Beyinsize baktı ve ayağa kalktı. 309 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz “Siz ikiniz.. dedi Daniel ve Beyinsiz e döndü. “Ben aksini söyleyene kadar burada bekleyin, tamam mı?” “Evet,” dedi ikisi de. “Ve sana da çok teşekkür ederim,” dedi hemşireye. Hemşire de gülümseyerek, “Benim için zevkti,” dedi. Hastaneye giden basamakları çıkan Ben arkasına döndü. “Son bir şey...” dedi. “Ona ne söyleyeceğim?” “îçinden geleni söyle dostum, içinden ne geliyorsa onu söyle,” dedi Beyinsiz. “Hemşireye sordum, sana değil,” dedi Ben. “Sence ne söylemeliyim?” diye sordu hemşireye. “Arkadaşının dediği gibi, içinden geleni söyle.” Bunun üzerine Ben başını sallayıp hastanenin kapısından içeri girdi. 310 23 09.05 Ben kendini Forrest Gump gibi hissediyordu. Hastanenin uzun koridorlarında koşarak çaresizce Katy’yi arıyordu. Sonunda bitkin halde ağzında gevelediği sözleri anlayan biri çıktı ve onu bekleyen geleceğin bulunduğu odayı gösterdi. Şaşkın görüntüsünü umursamadan odaya daldı. Hâlâ içki sersemliğinin etkisinden kurtulmaya çalışı­ yordu ve iki gündür ne tıraş olmuş ne de duş almıştı. Kızıl renkli kirli sakalı tüm çenesini örtmüştü. Solgun görünmeyen tek yeri de onlardı. Teni solmuş, gömleği ve ceketi buruşmuş, pantolonu gevşemişti. Onun aksine Matthew tek sıra düğmeli lacivert takım elbisesi, bembeyaz gömleği ve ince kıravatıyla çok şık görünüyordu. Ben odaya girer girmez Matthew korumacı bir tavırla 311 Salt Günleri Kimse Seks Yapmaz kolunu Katv’nin omzuna attı. Katy gaz maskesini hâlâ çıkarmam ıştı çünkü maske onu yaşadığı gerçeklikten etkin bir şekilde koruyordu. “Bakın kim gelmiş!” dedi Matthew. “Geceyi dışarıda içerek geçirmiş gibi bir halin var ve leş gibi alkol kokuyorsun. Ama artık arkadaşlarının yanına dönüp adamakıllı içebilirsin çünkü biz kararımızı verdik, değil mi Katy?” Katy ne yapacağını bilemez halde sersemleyip kalmıştı. Ben’in çok yorgun göründüğünü düşünürken neden buraya geldiğini merak etti. “Senin bu işin altından kalkamayacağını gördükten sonra onunla kendim ilgilenmeye karar verdim. Nasıl olacağını sorma. Bu Katy ile benim aramda ama senin herhangi bir sorumluluk duymana gerek yok. İstediğin gibi özgür bir hayat yaşayabilirsin artık,” dedi Matthew. Katy ye bakıp omuzlarını sıvazladı ve sonra tekrar Ben e döndü. “Katy nin doğumu çok yaklaştığı için onu rahat bırakmanı ve kendini hazırlamasına izin vermeni istiyorum,” dedi sertçe. Ben yerinden kımıldamadı. Şu ana kadar Matthew a bir an olsun bakmamış, gözlerini Katyden ayırmamıştı. Ben onun yüzünü inceleyip herhangi bir ipucu, cesaret verici bir işaret aradı ama maskenin ardında neler olup bittiğini anlayamıyordu. Sonunda derin bir nefes alıp yavaşça pantolonunun cebinden bir şey çıkardı. 312 Tracy Bloorn Kararıp pörsümüş bir muzdu bu. Kapının hemen girişindeki yerinden kımıldamadan onu temkinlice Katy ye uzattı. “Bunu sana aldım. İster misin? Derste işe yarayabileceğinden bahsetmiştik,” dedi. Matthew şaşkın bir ifadeyle muza baktı. Katy gözlerini kırpıştırıp sonunda maskeyi yü­ zünden çıkardı. “Muz,” diye haykırdı Matthew. “Lanet olası bir muz! Sen ciddi misin? Ona muz mu getirdin? Onun sevgiye, dengeye, güvende olmaya ihtiyacı var, muza değil. Tanrım, sen gerçekten de gerizekâlının tekisin! Lanet olası bir muz... İnanılmaz!” Katy konuşmak için ağzını açtı ama tekrar sancısının başladığını hissedince vSUStU. “Ne yaptığını gördün mü?” dedi Matthew, Ben’e bakarak. “Gevşe Katy, gevşe. Kitapta nefes alıp vermeye devam etmen gerektiği yazıyor.” Ben yatağa yaklaşarak, “Kitapta mı?” diye sordu. “Katy aptal bir kitapta ne yazdığını bilmek istemiyor. Hadi Katy, kendini bırak. Çığlık at.” “Hayır Katy. Onu dinleme. Çığlık atmak enerjini tüketir. Nefes alıp ver. Şu diyagrama bak,” dedi Matthew ve kitabı Katy’nin burnunun altına getirip heyecanla bir sayfayı gösterdi. Katy o ana kadarki en gür çığlığını attı. 313 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy nin böyle bir ses çıkartabilmesi Beni şaşırtmış, şok etmişti. Matthew hızla kitabın sayfalarını karıştırıp faydalı bir bilgi bulmaya çalışıyordu. Katy o gün ikinci defa kitabı yere fırlattı. Sonsuz bir efor ve şiddetli sancıların arasında boştaki elini kaldırıp Benin elindeki muzu yavaş ama bilinçli bir şekilde aldı. Matthew un hayret dolu gözleri Katy ile Ben arasında gidip geliyordu. “Ciddi olamazsın Katy. Hadi biraz düşün. Ona hiçbir konuda güvenemezsin. Nasıl bir sorumluluğun altına gireceğini görür görmez kaçacak. O zaman ne yapacaksın? Hadi Katy, doğru olanı yapmalısın.” Katy muzu yanı başına koydu ve Benin elini tutmak için uzandı. Ben, Katy nin elini dudaklarına götürüp Matthew a döndü. “Sorumluluktan bahsediyorduk, değil mi?” dedi Ben alçak sesle. “Haklısın. Bence de çok önemli. Şimdi hepimiz sorumluluklarımızı yerine getirelim, olur mu? Sen gidip Alisonı, yani ikiz bebek doğuracak karını bul istersen. Sorumluluk sahibi birinin davranışı böyle olur, değil mi? Bense sen bu odadan çıkar çıkmaz tüm sorumluluğu üzerime alabilmek için Katyye evlenme teklif edeceğim.” Ben başını eğip Katy ye baktı. “Beni reddedebilirsin ama teklifimi kabul edersen başarabiliriz tatlım.” 314 Tracy Bloom Katy hevesle başını salladı ve bir kez daha şiddetli bir çığlık attı. “Evlenmek mi? Ne diyorsun sen? O ne yaptığının farkında bile değil. Katy’yle evlenemezsin. Ondan bu şekilde faydalanmana izin veremem.” Ben bir sonraki hamlesini düşünürken yorgun görünüyordu. Sonunda Katy’ye dönüp, “O izni alıp kıçına sokmama izin verir misin?” diye sorarken muzu aldı. Katy maskeyi kaldırıp onayladı ve sancısı şiddetlenmeden önce gözyaşlarıyla karışık gülümsedi. “Şey, sanırım bu her şeyi açıklıyor, değil mi? Artık gitsen iyi olur yoksa hanımefendinin isteğini yerine getirmek zorunda kalacağım.” Katy yüzünü acıyla buruşturdu ve Ben İn elini kuvvetle sıktı. Matthew yerinden kımıldamadı. Ben hızlı hareket etmesi gerektiğini biliyordu. “Gerçekten çok üzgünüm,” dedi Matthew’a ve boşta kalan eliyle suratının ortasına yumruğu yapış­ tırdı. Matthew da geriye doğru tökezledi ve buz gibi zemine düştü. Başarısı karşısında şaşırmış görünen Ben, Katy ye gergin bir bakış attı. “Beni affet,” dedi. “Bana başka seçenek bırakmadı. Canın çok yanıyor mu? Gel, benim kolumu tut.” Yatakta Katy nin yanma sıkıştı. 315 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Katy onun kolunu sıkarken Ben de acil arama düğmesine bastı. Kapı neredeyse aynı anda açıldı ve koridordan onları dinleyen Hemşire Brady, Daniel ve Beyinsiz içeri girdi. “Neler oluyor, neler oluyor? Aman Tanrım ... Bu kadarına dayanamayacağım,” diye haykırdı Daniel. “Her şey bitti mi söyleyin. Lütfen her şey bitti deyin.” M atthew un buz gibi zeminde yattığını, Ben’inse acı içinde kıvranan Katy’ye sarıldığını gören Beyinsiz, “Hadi dostum. Kazandık işte,” diye gürledi. “Aman Tanrım, Katy. Seni tanıyamadım. Berbat görünüyorsun,” diye devam etti Beyinsiz. Katy bağırarak Beyinsizin korkup geri çekilmesine sebep oldu. “Buna gerek yoktu,” dedi. “Kendinde değil gibisin, o kadar.” “Evet,” dedi Ben yorgun ama mutlu bir ifadeyle. “Her şey için teşekkür ederim çocuklar ama Katy’nin artık doğum a odaklanması gerekiyor. Lütfen kusurumuza bakmayın. Bu arada şunu da Alison’ın yanma götürür müsünüz?” dedi M atthew u işaret ederek. İki adam biraz sonra tekerlekli bir sedyeyle odaya girdi. “Onu buradan çıkarır mısınız?” dedi Hemşire Brady, M atthew ’u işaret ederek. “Neler olduğunu hatırlaması 316 Tracy Bloom için kendine gelene kadar ikinizden biri yanından ayrılmasın,” dedi Daniel ve Beyinsize. “Boş ver gitsin,” dedi Beyinsiz hiç tereddüt etmeden. “Yeni dostum Daniel’la jambonlu sandviç yiyip biraz laflayacağız. Henüz kapanmamış bir hesabımız var, değil mi? Birkaç kişiyi arayacağız falan. Ne demek istediğimi anlamışsındır...” “Bak, sen gidip yiyecek bir şeyler al, ben Matthew’la ilgilenirim,” dedi Daniel. “Neden? Ona bir borcun yok ki,” diye yanıtladı Beyinsiz. “İkimizden biri onun buraya dönmemesini garanti etmeli. Bu işi bana bırak. Sonra gelip seni bulurum, söz veriyorum.” “İyi, madem öyle diyorsun. Ama anlaşmamızı unutma sakın, tamam mı? Kimseyi sabaha kadar bekleyemem.” Daniel, Matthewun peşinden giderken, “Seni bulacağım, söz veriyorum,” diye bağırdı. Sonra Beyinsiz, sancısı tekrar başlayan Katy’yi yatıştırmaya çalışan solgun yüzlü Ben’e tatminkâr bir bakış atarak, “Şey, sanırım benim işim bitti,” dedi. “Bana teşekkür etmenize gerek yok çocuklar. Başka bir işim kalmadıysa gidiyorum,” diye devam etti. Katy tekrar inlerken Beyinsiz de gözden kayboldu. 317 24 Daniel, Matthew u ararken milyonlarca kilometrelik koridorlardan geçmiş gibi hissediyordu. Hastanenin standart gri duvarları onu rahatsız etmeye başlamıştı. Yine de yüzünde kibirli bir tebessüm vardı. Katy, Daniel’ın onun mutluluğu için harcadığı bu kahramanlara yaraşır, zekice çabanın karşılığını nasıl ödeyecekti bakalım? Belki de uzun zamandır göz koyduğu o saati arkadaşlıklarının göstergesi olarak ona hediye ederdi. Belki Daniel birlikte alışveriş yapmayı teklif eder, ardından da, “Katy bak, şu saati görüyor musun? Onu bana borçlusun,” türünden bir ipucu verebilirdi. Sonunda onu koridorlardan birindeki sandalyeye çökmüş, iki gözü iki çeşme ağlarken buldu. Daniel oturdu ve gözyaşlarının dinmesini sabırla bekledi. 319 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz Yanında oturanın Daniel olduğunu fark eden Matthew un ilk sözü, “Def ol,” oldu. “Lütfen def olup gider misin?” “İyi olduğundan emin olmak için geldim.” “İyi olduğumdan emin olmana neden ihtiyaç duyayım ki? Umurunda mı ki?” dedi Matthew. “Umurumda,” dedi Daniel. Artık sükûnetini koruyamayacağının da farkındaydı. “Sana neden umursadığımı anlatayım. Bütün geceyi biriyle ilgilenerek geçirdim. Hayır, aslında öyle değil. Son dokuz ayı biriyle ilgilenerek, seni çözmeye çalışarak geçirdim. Dinledim, konuştum, tüm bu karmaşadan mantıklı bir sonuç çı­ karmaya çalıştım ve artık bu kadar yorulmuşken bana def olup gitmemi söylemene kızıyorum. Bence en iyisi sen def olup git ve o lanet hayatını yaşamaya çalış.” Matthew un yüzü buruştu ve utanç içinde yüzünü başka tarafa çevirip tekrar ağlamaya başladı. O şiddetli hıçkırıklarla birlikte omuzları da inip kalkıyordu. Koridorun sonundaki yaşlı çift ya bakışlarını gizleyemeyecek kadar kabaydı ya da yaşlıydı. Daniel bir gıcırtı duyup baktığında yaşlı kadının onları daha yakından görebilmek için sandalyesini yanaştırdığını gördü. M atthew un hıçkırıkları her an biraz daha şiddetleniyor, DanieFı harekete geçmeye zorluyordu. “Şov bitti,” dedi izleyenlerine. Ama masum bakış­ larını D aniela diken insanların geri çekileceği yoktu. 320 Tracy Bloom Daniel beceriksizce kolunu Matthewun omzuna attı. Matthew ondan kurtulmaya çalıştıysa da Daniel ısrarcıydı. “Hadi dostum, üstesinden geleceğini biliyorsun,” dedi alçak sesle. Birini yatıştırmaya çalışırken neden annesi gibi konuştuğuna dair hiçbir fikri yoktu. Hatta sanat akademisindeki öğretmenine âşık olduğunu itiraf ettiğinde annesinin söylediği kelimelerin aynısını tekrarladığını fark etti. Annesinin o kayıtsız haline o kadar kızmıştı ki on beş yaşında izci gezisinde David Sanderson onu baştan çıkardığından beri eşcinsel olduğunu bildiğini itiraf etmişti. “David Sanderson mı?” diye haykırmıştı annesi dehşet içinde. “Evet,” diye yanıtlamıştı Daniel. “Yalan söylüyorsun. O zavallı David’e böyle bir iftira atamazsın.” “Hayır anne, gerçekten yaptı,” diye karşı çıkmıştı Daniel. “Bir rahibin oğlunu böyle bir işe nasıl karıştırırsın? Hangisi daha kötü bilmiyorum şu an, eşcinsel olman mı, yoksa kiliseye saygısızlık etmen mi?” Annesinin anlayıştan yoksun hali Daniela, Matthevv’uıı biraz şefkate ihtiyacı olduğunu düşündürdü. Her ne kadar bu şefkati ona gösteren kişi, hayal kırıklığına uğramasında rol almış olsa da. 321 Salt (Hinleri Kimse Seks Yapmaz Daııicl sabırla Mattiıcvvun sırtını sıvazlayıp gözyaş­ larının dinm esini bekledi. Zam an zam an yaşlı çiftten gelen öksürük ya da ayak sürümeler ona izleyenlerin bir aksiyon beklediğini hatırlatıyordu. Daniel bakanlara, “Mendiliniz var mı?” diye sordu. “Var tabii,” diye yanıtladı kadın enerjik bir sesle. Sonra da kendisiyle konuşulmasından duyduğu sevinçle çantasını karıştırmaya başladı. Bir an sonra yarısı kullanılmış cep boy bir kâğıt mendil paketi çıkardı. “Kusura bakmayın paket dolu değil,” dedi. “Dün Connie VVaring’in cenazesinde birkaçını kullanmam gerekti. Şerili pastamı yerken üstüme döktüm. İçinde jöle olan garip bir pastaydı, o yüzden leke oldu.” “Ben yalnızca çıplakken jöle yerim,” dedi Daniel. Şimdi, siz ikiniz umarım özel konuşmanın ne demek olduğunu biliyorsunuzdur. Çünkü arkadaşımla özel olarak konuşmam gerekiyor.” “Ah, biz hiç ses çıkarmayız,” dedi yaşlı kadın hemen. “Sessiz kalmayı iyi beceririz. O kadar çok cenazeye gidince Öğrendik. Burada yokmuşuz gibi davranın. Tabii yardıma ihtiyacınız olmadığı sürece.” Sabrı iyice taşan Daniel, “Gidin yoksa bizi taciz ettiğinize dair şikâyette bulunurum,” diye bağırdı. 322 Tracy Bloom “lamam, tamam,” diye mırıldandı kadın yanlanndan uzaklaşarak. “Yardım etmeye çalışıyordum. Ama bir dahaki sefer buna tenezzül bile etmeyiz, değil mi Bob?” Matthevv’un gözyaşları dinmiş görünüyordu. Çok üzgün görünüyordu. Takım elbisesi buruşmuş, başta kusursuz görünen kravatı gevşemişti. Daniel gücünü toplamaya çalıştı. Çok yorulmuş, duygusal olarak da çökmüştü ama görevinin henüz tamamlanmadığını fark etmişti ve Daniel Laker işini yarım bırakan birine dönüşemezdi. Matthew şimdi boşluğa baktığı için Daniel bir saat içinde striptizciyle yatağa girebileceğini ümit ederek doğrudan konuya girmeye karar verdi. “Evet Matthew. Sanırım şu an aklından bir sürü şey geçiyor.” Matthew biraz olsun kımıldamayınca Daniel devam etti. “Bunları üstesinden gelinebilecek parçalara ayırmaya ne dersin? Benim her zaman işime yaramıştır.” Matthew bakışlarını Daniel’a çevirdi ama suskunluğunu koruyordu. “Tamam, hemen konuya girelim ve Katy’yle iliş­ kinden başlayalım, olur mu? Benim gördüğüm şu. Son zamanlarda mutsuzsun. Sana mutlu günlerini hatırlatan birini gördün ve hayatın canlandı. O mutluluğun geri gelmesini istediğin için de ona tutundun. Ama bu sahte 323 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz bir mutluluk, öyle değil mi Matthew? Eskilerde kalmış bir mutluluk. İlk aşkın, ilk seksin, her şeyin ilkinin mutluluğu. Hayatının en heyecanlı günleri. Geçmişi geri getiremezsin Matthew. Hatta o mutluluğu paylaş­ tığın kişiyi geri getirsen bile. Bu işler öyle yürümüyor. Sen farkında bile olmadan en sevdiğin müziklerden, ailenden neden nefret ettiğinden ve yanındaki kişiyi anlamak gerektiğinden bahsetmeyi bırakıp tuvaleti en son kimin temizlediği ve artık neden seks yapmadı­ ğınız konusunda tartışmaya başlarsınız. Sen Katyyi sevmiyorsun çünkü onu tanımıyorsun. Sen genç Katyyi tanıyorsun, kırkına merdiven dayayan Katyyi değil. Bu arada lütfen kırkına merdiven dayadığını söylediğimi ona söyleme. Beni öldürür.” Daniel arkasında birinin burnunu çektiğini duydu. “Şimdi arkama dönüp orada olduğunuzu görürsem görevliyi çağıracağım,” diye bağırdı Daniel ve bir fısıldaşmanın ardından sessizce uzaklaşan ayak seslerini duydu. “Nerede kalmıştık? Anlayacağın, neden mutsuz olduğunu çözmek yerine sahte bir mutluluğun peşinden gidiyorsun. Sen ve Alison evlisiniz Matthew. Bir zamanlar onunla birlikte olmak uğruna herkesten vazgeçebilecek kadar seviyordun onu. Bu önemli bir şey. Hem de çok önemli. Şimdi o sevgiyi yine Alison la birlikte bulmalısın. O sevgi tamamen tükenmiş olamaz. Bunu 324 Tracy Bloom yapabilirsin Matthew, yapabileceğini biliyorum ve bu kez çok daha güzel olacak çünkü artık iki çocuğunuz da aileye katılacak. Sevginizi paylaşacağınız iki küçük çocuk... Bu arada sen söylemeden ben söyleyeyim, Katy de senin çocuğunu taşıyor olabilir ama bana kalırsa ikizlerin onları seven iki ebeveyne sahip olması en iyisi. Katy nin çocuğu için de aynı şey geçerli. O yüzden her şeyi karıştırmak onların da hayatını karıştırmak anlamına gelecektir.” Daniel bitkin bir halde arkasına yaslandı. Artık daha fazlasını söyleyemeyecekti. Matthew, Daniel’a döndü. Daniel minnet dolu sözler beklerken Matthew da Damdın bugüne dek karşılaştığı belki de en olgun adam olduğunu fark etti. “Daniel,” dedi Matthew. “Evet,” dedi Daniel beklentiyle. “Artık def olup gider misin?” Daniel sonunda yenilgiyi kabul etmiş gibi kollarını kaldırdı ve, “Daha fazlası elimden gelmiyor,” dedi. “Teşekkürler,” diye mırıldandı Matthew. Daniel onun sırtını sıvazladı ve hastaneden çıkmak üzere gözden kayboldu. Matthew sandalyesinin önündeki zeminde oluşmuş çatlağı uzunca bir süre izledi. Çay tepsileri önünden gelip geçiyor, paspaslar etrafında geziniyor, tanımadığı 325 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz milyonlarca ayakkabı önünden gelip geçiyordu ama hiçbiri onu düşüncelerinden uyandıramıyordu. Bir saat kadar sonra telefonunun sesiyle kendine geldi. Alison bir mesaj atmıştı ve ne yaptığını soruyordu. Matthew derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve köşeyi dönüp onun odasına doğru yürümeye başladı. Alisonın sırtının dönük olduğunu görünce uyudu­ ğunu düşündü. Yatağın diğer ucundan parmak ucunda yürüdü. Alison orada sessizce uzanmış ağlıyordu. Matthew yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. “Geldin mi?” “Neden ağlıyorsun?” “Korkuyorum Matthew,” dedi Alison alçak bir sesle. “Ya başaramazsam? Ya onlara gerektiği gibi bakamazsam?” “Öyle bir şey olmayacak Alison. Onlara çok iyi bakacaksın. Asıl ben kendimden şüpheliyim.” “Saçmalama. Sana ihtiyaçları olduğunda yanlarında olacaksın” “Umarım ” dedi Matthew. Oturduğu yerde kımıldandı ve bacağına bir şeyin battığını hissetti. Cebine uzanıp Korkusuz Doğum kopyasını çıkardı. “Biraz okumamı ister misin?” diye sordu. 326 Tracy Bloom “Hayır. Şu anda kitaba ihtiyacım yok. Sana ihtiyacım var.” “Gerçekten mi?” “Evet,” dedi Alison. 327 25 Ben kucağındaki kundaklı bebeğe bakıp belki de yü­ züncü defa, “Muhteşem bir şey,” dedi. Katy tamamen tükenmiş bir halde ve mutlu bir ifadeyle yatağında uzanıyordu. O gün korktuğundan çok daha farklı bir şekilde sonlanmıştı. Hepsinden güzeli de bebek temizlendikten sonra onu yakından görmek için tartının yanma giden Benin yüzündeki ifadeydi. Katy nin o güne dek hiç görmediği, kocaman bir tebessümle ona dönmüştü. “Kızıl saçlı bir kız! Kızıl saçlı!” diye haykırdı baş­ parmaklarını havaya kaldırarak. Ben, bebeği okşaması için onu Katy nin kucağına verdi. “Yanımda olduğun için teşekkürler,” dedi Katy. 329 Stüt Günleri Kimse Seks Yapmaz “Şey, aslında pek kolay olmadı. Ben ve Beyinsiz Kd i nbu rgh1 daydık.” "Ne zaman?” “D ün gece/’ "D ün gece mi? Neden dün gece oradaydınız?” "Ah, Katy. Seni bırakıp gittikten sonra ne yapacağım ı bilemedim. Başım deli gibi dönüyordu ve bara gittim . Beyinsiz de öğle arasında oraya gelmişti. Her neyse, Rick cep telefonumdan aradı ve bekârlığa veda partisi için cuma günü Edinburgha doğru kaçta yola çıkacağım ızı sordu. Konuşacak durumda olmadığım için telefonu Beyinsiz aldı ve Rick e hemen yola çıkacağım ızı söyledi. O an için iyi bir fikir gibi göründü. Böylece bardan çıkıp istasyona gittik ve Edinburgh trenine bindik. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya gittik. Oraya varır varmaz da bulduğumuz ilk bara girdik. Bir ara Beyinsizin cep telefonunun çaldığını ve Daniel’la uzun uzun konuştuğunu hatırlıyorum.” "Daniel mı? Daniel, Beyinsizi mi aramış? Saat kaçta?” “Bilmiyorum ama gece on bir civarı olmalı.” “Ama o saatte benim yanımdaydı.” “Her neyse işte, bir ara Beyinsizce konuşmayı ba­ şarmış çünkü Beyinsizle konuştuğunu anladım. Daniel, Beyinsizin beni gelmeye ikna etmesini sağlamaya çalı­ şıyordu. Açıkçası sıkıntılı bir konu olmasa Beyinsizin 330 Tracy Bloom Daniel gibi konuştuğunu dinlemek çok eğlenceli olurdu. Tıpkı onun gibi kelimeleri uzatarak konuşuyordu.” “Peki ne diyorlardı? Seni nasıl ikna ettiler?” diye sordu Katy temkinlice. “Bunun benim bebeğim olmadığına değil, olabileceğine yoğunlaşmamı ve eğer bebek günün birinde İngiltere’nin en iyi forveti olursa zavallı çocuğa doğumuna bile gitmediğimi nasıl itiraf edeceğimi hatırlattılar.” “Yani futbol sayesinde mi geldin?” dedi Katy sevincinin azaldığını hissederek. “Hayır, Katy. Hayır. Bu yalnızca vesile oldu. Ama doğrusunu istersen trende bile hâlâ kendimden emin değildim. Sonra Daniel beni hastanenin girişinde bekliyordu. O ve şu hemşire bana en önemli soruyu sordular.” “Bebeği sevip sevmediğin sorusunu mu?” “Hayır, seni sevip sevmediğim sorusunu.” “Sen ne dedin?” “Tabii ki evet dedim.” “Ciddi misin? Öyle mi dedin?” “Tabii ki öyle dedim. Daha önce söylemediğimi biliyorum ama ben kendimi kolay ifade edemem, biliyorsun.” Ben, Katy nin elini tutup gözlerine baktı. “Seni seviyorum ve her zaman sevdim.” “Ben de seni seviyorum,” dedi Katy. “Ben söylediğim için sen de söylemek zorunda değilsin.” 331 Salı Gibileri Kimse Seks Yapmaz “Hayır, seviyorum, gerçekten ve eğer teklifinde ciddiysen seninle evlenmeyi de kabul ediyorum.” “Tabii ki ciddiyim. Ama bir şartım var.” Katy biraz korkarak, “Neymiş o?” diye sordu. “Şu sıkıcı çiftlerden birine asla dönüşmeyeceğiz. Hani şu barda oturup birbiriyle hiç konuşmayan ve büyük ihtimalle de hiç seks yapmayan çiftlerden.” “Söz veriyorum...” Katy, Ben le hayatın asla sıkıcı olmayacağının farkındaydı. “Ayrıca şunu da söyleyeyim. Biz salı günleri bile sevişeceğiz ” 332 Teşekkür Tanıdığım herkese teşekkür etmek istiyorum. Sonunda işimizi bitirdik. Beni aydınlatan ve sonunda böyle bir yolculuğa teşvik eden herkese teşekkür ediyorum. Bir roman yazdım! Siz sormadan söyleyeyim, hikâyenin hiçbir bölümü tanıdığım kişilerin yaşadığı olaylara dayanmıyor ama bazen bir cümle ya da bir bakış bile harekete geçmem için yetiyor. O yüzden sonsuz bir ilham kaynağı oldu­ ğunuz için hepinize teşekkür ederim. Ailem ve arkadaşlarım beni sürekli güldürür ve bu kitaptaki en komik sözleri de onların esprileri sayesinde bulduğumu belirtmeden geçemem. Esprilerle dolu dakikalar için Steve ve Andrea’ya teşekkür ederim. Ne demek istediğimi biliyorsunuz. Sah günleri kimsenin sevişmediğini ilk fark eden kişi olduğu ve bu gerçeği 333 Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz keşfedip benim le paylaştığı için tüm kalbimle Tony’ye teşekkür ediyorum . L AW'dan Peta Nightingale ve Araminta Whitley nin yanı sıra Amy Tipper’a geçen yılın asla unutamayaca­ ğım, rüya gibi bir yıl olmasını sağladıkları için teşekkür ederim . Penguin Random House’dan Jenny Geras ve Selina W alker a ... Bana inanmanız dünyalara bedel. Sizinle çalışmak çok zevkliydi. Bu kitabın kapağıyla ilgili ilham vermenin çok ötesine gidip gerçekten beğendiğim bir fotoğrafımı çektikleri için The One Off ekibine teşekkür ederim. Kesinlikle büyüleyici bir iş çıkardılar. Haftanın hangi gününde en az seks yapıldığını sorduğumda yanıt vermekten kaçınmadığı için Mustard Research’ten Richard Walker a teşekkürler. Her ihtiyacım olduğunda koşarak gelen Prontaprint’ten Colin’e, Rachel Abbot’a, Halkla İlişkiler danışm anı Diane Moon’a, Kate McCann e te­ şekkür ederim. Son olarak mizahın her zaman işe yaradığını bana öğreten ve sıkıntılı anlarıma en çok maruz kalan aileme teşekkür etmek istiyorum. Jim, June, Andrew ve Helen, beni her zaman güldürmeyi başarıyorsunuz. Dünyanın en kom ik çifti olan Tom ve Sally de öyle. Ve Fanny... Sana da sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum . Umarım adını yine kullandığım için bana kızm am ışsındır. 334

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder